21 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/05 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  15 Eylül mitingi ve mücadele görevleri
  Çözümsüzlük sermaye devletini daha da saldırganlaştırıyor!
  Aleviler 7 Ekim mitingine...
Savaş ve saldırganlık trafiği sürüyor...
Polis kirli senaryolarını sürdürüyor!
Sömürünün diğer adı: Zam!
  Gedik Kaynak deneyimi üzerine...
  Güven Elektrik işçileri direnişte!
  Kipa işçilerinden eylem!
  Sınıf hareketinden...
  Ulucanlar katliamı ve direnişinin 13. yılında...
  Ümit Altıntaş’ın annesi Songül anayla konuştuk...
  “Polis terörünün tarihi devletin...
  AB, kapitalizmin yapısal krizinin odağına dönüşüyor - Volkan Yaraşır
  Marikana ve ANC liderliğindeki İttifak’ın* işçi karşıtı rolü - Dr. Vishwas Satgar
  ‘Yeryüzünün lanetlileri’ gelecekleri
için alanlarda!
  Avrupa İstikrar Mekanizması
  Hollanda’da seçimler tamamlandı
  “Okulumuza sahip çıkacağız!”
  Eğitimin özelleştirilmesinde son
halka
  Ortaklaştırılmış eylemliliklerin
gerekliliği ve önemi üzerine
  Yeni öğretim yılında mücadeleyi yükseltelim!
  Haydarpaşa için “yağma ve talan projesi”nin startı verildi!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İnancınız inancımız,
kavganız kavgamızdır…


“…On’lar on yeni ustası

Devrime uzanan yolun

İnançla döşedikleri taşlar

Mihenk taşları olacak

Kavgamızın…”

D. Can (Zafere On Yıldız’dan)

Tarih 26 Eylül 1999... Sermaye devletinin bedenleri dört duvara sığdırmakla yüreklere pranga vuramadığı, şanlı bir direniş tarihi... Hücre tipi saldırısına eşlik eden kanlı bir katliamın ertesinde inançları, bilinçleri, iradeleri teslim alamadığı şanlı bir tarih...

Katliama adım adım…

O dönemde sermaye devleti krizi atlatabilmek için yollar arıyordu. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit ABD kapısından ayrılmıyordu. Krizle birlikte toplumsal hareketin yükseleceği korkusu, 17 Ağustos depreminin devletteki yıkımı ve bu süreçlerde devam eden” genel af” tartışmalarıyla sermayedarlarda korku oluşmuştu. Çünkü tutsakların düşünceleri krizle oluşacak olan toplumsal hareketliliğe öncülük edebilecekti. Sermaye devletinin hem işçi ve emekçilere gözdağı vermesi hem de her gün inançlarını, direnişlerini yüreklerinde büyüten tutsakları dizginlemesi gerekmekteydi. Katliama yaklaşırken sermaye devleti ve uşakları siyasi tutsaklara “terörist” diyor ve “koğuş tipi cezaevlerinin terör yuvası haline geldiğini” vurgulayıp duruyordu. Bunlar elbette ki anlık söylenen laflar değil, adım adım yaklaşan katliamın habercisiydi.

Devrimciler cezaevinde yaşadığı koşullar nedeniyle öfke büyütmekte haksız değillerdi. Yaklaşık 800 kişinin kaldığı cezaevinde 16 koğuş vardı. Bir koğuşta 40-50 kişinin kalması gerekirken, siyasi tutsakların kaldığı koğuşların bazılarında bu sayı kat be kat artıyordu. Bir ranzada iki kişinin yatması, tutsakların yerlerde, koridorlarda yatması bir örnekti sadece. Tutsaklar şikâyetlerini defalarca dile getirmelerine rağmen hiçbir şekilde çözüm aranmıyordu. 2 Eylül’de yan tarafta bulunan ve adlilerin kaldığı 7. Koğuşu adliler kendi rızasıyla boşaltmış ve devrimci tutsaklar buraya yerleşmişti. Cezaevi yönetimi devrimci tutsaklara belirli kısıtlamalar getirerek bu uygulamayı kabul etmek zorunda kaldı. Sadece 26 Eylül’e kadar...

Devrimci irade teslim alınamaz!”

Tarih 26 Eylül’ü göstermiş ve Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi’nin üzerine karabulut çökmüştü. Faşist devlet “tünel kazıyorlar” yalanlarıyla gece 3.00’te bombalarla, silahlarla, çatıyı delerek çöktü tutsakların koğuşlarına.

“Teslim ol!” çağrılarına “Devrimci irade teslim alınamaz!” yanıtı vermişti devrimci tutsaklar. Çünkü ON’lar, ölümü göze alacak kadar bağlı oldukları haklı davalarının peşindeydiler. Devraldıkları direniş kimliğini omuzlarında taşıyarak, ölümü kucakladılar.

Cezaevinin çatılarını delinerek içeriye gaz bombası atılmış, bunun üzerine tutsaklar havalandırmaya çıktıklarında kurşun yağmuruna tutulmuşlardır. Katliamın ilk anlarında havalandırmaya çıkan devrimci tutsaklardan katledilenler Ümit Altıntaş (TKİP), Abuzer Çat (MLKP) ve Halil Türker (TKP/ML) olmuştur. Sonrasında katillerin koğuşlara açtığı yaylım ateşi sırasında Aziz Dönmez (DHKP-C) ölümsüzler kervanına katılmıştır.

Katliamın devamında yaralı tutsakları işkencehanelere götüren katiller uyguladıkları işkenceyle devrimci tutsakları katletmiştir. Ölümsüzler kervanına Habip Gül (TKİP), Ahmet Savran (DHKP-C) , İsmet Kavaklıoğlu (DHKP-C), Zafer Kırbıyık (TİKB), Önder Gençaslan (TKP/ML) ve Mahir Emsalsiz (TKP/ML) katılmışlardır.

Ölümsüzler kervanına katılan 10 yiğit devrimcimiz, ölümü yenenleri kimsenin yenemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Bedenlerini siper eden devrimci tutsaklar topların, tüfeklerin ve bombaların inancımızı bitiremeyeceğini göstermiştir. Tarihimize şanlı bir direniş olarak geçmiştir Ulucanlar. Faşist devletin planları bir kez daha çelikten iradeyle örülü direniş duvarına çarpmıştır.

Bizlerin ölümsüzleşen yiğit yoldaşlarımıza ve siper yoldaşlarına sözümüzdür: İnancınız inancımız, kavganız kavgamızdır. Ve yine söz veriyoruz ki, bizlere devrettiğiniz direniş bayrağını her zaman, her yerde, her koşulda omuzlarımızda taşımaya devam edeceğiz.

K. İmge


 

 

MLPD’den Türkiye ziyareti


Almanya Marksist Leninist Partisi (Marxistisch-Leninistische Partei Deutschlands-MLPD) adına, Genel Sekreter Stefan Engel ve Uluslararası İşler Sorumlusu Roland Maester’den oluşan bir heyet Marksist Teori Dergisi’nin davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. “Emperyalist küreselleşme ve dünya devrimi” başlıklı bir dizi toplantı yapmayı planlayan heyet ile toplantıların ilki 15 Eylül Cumartesi Günü Kumbara Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Ziya Ulusoy’un moderatörlük yaptığı toplantıda MLPD Genel Sekreteri ve Devrimci Örgütler Uluslararası Koordinasyonu (İCOR) Sözcüsü Stefan Engel panelist olarak katıldı. Toplantıda siyasal gruplardan ise ESP, TÖP, Partizan ve BDSP yer aldı.

İki oturum biçiminde gerçekleştirilen etkinliğin “emperyalist dünya sisteminde temel değişiklikler” başlıklı ilk bölümü Engel’in Türkçe’ye de çevrilen “’Küreselleşme’ tanrılarının günbatımı” isimli kitabından yola çıkılarak gerçekleştirildi.

Proleter strateji ve taktiğin sorunları başlıklı ikinci bölümde ise “Enternasyonal sosyalist devrimin kızıl şafağı” isimli henüz Türkçe’ye çevrilmeyen kitaptan yola çıkıldı.

Engel “tüm ülkelerin işçileri ve ezilenleri birleşin” şiarını söyledikten sonra sanayi proletaryasını esas alan bir örgütün diğer ezilen kesimlerin mücadelesini de sahiplenmesi ve kucaklaması gerektiğini vurgulayarak konuşmasını sona erdirdi.

Beş saat kadar süren sunum boyunca katılımcılar da söz alarak sorular sordular ve görüş belirttiler.

MLPD heyeti İstanbul’da düzenlenen seminerin yanısıra ESP, Partizan ve BDSP ile de görüşmeler gerçekleştirdi. Ardından ise Pazartesi günkü toplantı için Ankara’ya yola çıktı.

17 Eylül günü ise benzer içerikte bir toplantı Ankara’da gerçekleştirildi. Etkinlik Engel’in sunumu ve katılımcıların soru cevaplarıyla 3 buçuk saat kadar sürdü.

Kızıl Bayrak / Ankara-İstanbul