21 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/05 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  15 Eylül mitingi ve mücadele görevleri
  Çözümsüzlük sermaye devletini daha da saldırganlaştırıyor!
  Aleviler 7 Ekim mitingine...
Savaş ve saldırganlık trafiği sürüyor...
Polis kirli senaryolarını sürdürüyor!
Sömürünün diğer adı: Zam!
  Gedik Kaynak deneyimi üzerine...
  Güven Elektrik işçileri direnişte!
  Kipa işçilerinden eylem!
  Sınıf hareketinden...
  Ulucanlar katliamı ve direnişinin 13. yılında...
  Ümit Altıntaş’ın annesi Songül anayla konuştuk...
  “Polis terörünün tarihi devletin...
  AB, kapitalizmin yapısal krizinin odağına dönüşüyor - Volkan Yaraşır
  Marikana ve ANC liderliğindeki İttifak’ın* işçi karşıtı rolü - Dr. Vishwas Satgar
  ‘Yeryüzünün lanetlileri’ gelecekleri
için alanlarda!
  Avrupa İstikrar Mekanizması
  Hollanda’da seçimler tamamlandı
  “Okulumuza sahip çıkacağız!”
  Eğitimin özelleştirilmesinde son
halka
  Ortaklaştırılmış eylemliliklerin
gerekliliği ve önemi üzerine
  Yeni öğretim yılında mücadeleyi yükseltelim!
  Haydarpaşa için “yağma ve talan projesi”nin startı verildi!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Marikana ve ANC liderliğindeki İttifak’ın* işçi karşıtı rolü

Dr. Vishwas Satgar


Güney Afrika’daki işçiler şiddetin temel dayanak olduğu bir sosyal sistemde yaşıyor ve çalışıyorlar. Bu istisnai değildir, kapitalizmin genel durumuna içkindir. Karl Marx bunu “kan ve kire bulanmış” bir sistem olarak tanımladı. 16 Ağustos’taki Marikana Katliamı, işçilerin günlük yaşamından akan iki şiddet biçimini ön plana çıkardı. Birincisi, ANC (Afrika Ulusal Kongresi) devletinin zora başvurma kudretiyle dışa vurulan asimetrik bir şiddettir: polis gücünün yüksek teknoloji ve askerileşmiş ateş gücü. İkincisi, daha fazla görünmez olan fakat işçilerin yaşamını şekillendiren, küreselleşmiş ve finansallaşmış bir kapitalizmin şiddetidir. Ücretli emek ile insan hayatının yeniden üretilmesi arasındaki bağın kırıldığı bir toplumun yaratılması yoluyla işleyen bir şiddettir. Diğer bir deyişle aşırı sömürü, güvencesiz ve düzenli çalışma, onurlu bir yaşamı sağlamaktan oldukça uzaktır. Kısa dönemli dalgalanmalara karşın Güney Afrika’nın platinyum madenlerinin uzun dönemli aşırı kar eğilimi anlamına gelir, tamamen yoksullaştırılmış ve alçaltılmış insan yaşamını üretmeyi amaçlayan bir şiddet eylemidir. ANC hükümetinin küreselleşmeye ve büyüme sağlayan doğrudan yabancı yatırımına derin bağlılığı tarafından desteklenen, cesaretlendirilen ve teşvik edilen bir şiddet eylemidir. Daha keskince bu, sermayeye riski, insan yaşamına (özellikle işçi sınıfı) ve doğaya riskten daha fazla ayrıcalık tanıyan bir hükümettir.

Marikana Katliamı bir olay olarak derin bir tarihsel anlam kazanır, bu bağlamda apartheid (ırk ayrımcılığı) sonrası Güney Afrika’da bir dönüm noktasıdır. Ulusal kurtuluş ideolojisinin temel ilkeleri – yere göğe sığdırılamayan ANC liderliğindeki “Ulusal Demokratik Devrimin” “işçi sınıfı öncüdür” ve “işçi sınıfı eğilimi” - için ideolojik garantiden vazgeçilmesiyle bir dönüm noktasıdır. Bu ideolojik kaidelerin gerçekte çekim gücü olsaydı, Marikana meydana gelmezdi. İşçilerin ANC devleti tarafından öldürülmesi, bu ideolojik dayanakları kof ve ikiyüzlü kılıyor. Marikana’dan sonra işçi sınıfının ANC’ye desteği ve bağlılığı ve ANC’nin iktidar tekeli kararsızlığa düşmüştür, artık Güney Afrika siyasetinde kesin olan bir şey değildir. Marikana’nın tabanda ANC devletinin bir işçi katliamı olarak anılması (Andries Tatane gibi) Güney Afrika’daki işçi sınıfının bilincinden asla silinemez. Marikana’dan sonra ANC işçileri kendisine oy vermelerini istediğinde işçilerin her zaman aklına en başta gelen soru, bu devletin işçileri öldürmüş olduğu, işçilerin hayatının ANC devleti için önemli olmadığı olacaktır. COSATU’yu oluşturan işçiler ve genel olarak işçi sınıfı, bu gerçeği görmezden gelemeyecektir. Apartheid sonrası Güney Afrika’da bir dönüm noktası olarak Marikana, işçi sınıfı bilincinde ve ANC iktidarına bağlılığında temel bir kırılmayı temsil eder.

ANC devletinin bunu kabul etmesi, toplu amaçlı cinayet suçlaması ile Marikana işçilerine iftira atmaya ve günah keçisi yapmaya çalışmasını ve daha sonra geçici olarak bu suçlamanın Ulusal Savcılık makamı tarafından geri çekilmesi açıklamaya yardımcı oluyor. Kendi içinde bu işe yaramayan ve daha ciddi soruların gündeme gelmesine yol açan bir çaresizlik hareketiydi: ANC devleti niçin işçileri vuran polis memurlarını, Ulusal Polis Komiserliğini ve Polis Bakanını açığa almadı, itham etmedi ve soruşturmaya başlamadı? Zuma (Güney Afrika devlet başkanı – kizilbayrak.net) niçin gülünç toplu amaçlı cinayet suçlamasını yükledikten sonra Ulusal Savcılık Makamı’nın başını görevden almadı? Bunlar bir çok Güney Afrikalının aklında ANC hükümetinin ve nihayetinde ANC liderliğindeki İttifak’ın işçi karşıtı yönelimini daha da teşhir eden sorulardır.

16 Ağustos’tan beri ANC devleti ve İttifak, grevi kırmak için Marikana işçilerine toplu cinayet suçları iftirasını atmaya çalışmadı yalnızca. Marikana topluluk üyelerinden gelen çeşitli haberler, sürmekte olan polis tacizini ve tutuklamaları gösteriyor. 16 Ağustos’tan beri geçen iki haftada tutuklanan ama daha sonra serbest bırakılan 270 kişinin (sadece madenciler değil, topluluk üyeleri de var) nedenini açıklıyor bu. Şimdilerde Marikana’da ve çevresinde yoğun bir polis yığınağı var. Dahası grevi kırmak için ANC devleti ve İttifak’ın en sinsi hamlesi, yukarıdan bir “barış anlaşması sürecinin” aktif savunuculuğunu yapmak olmuştur. Bu süreci, kamusal alanda cilalayan Ulusal maden İşçileri Sendikası’nın eski genel sekreteri, ANC’nin Ulusal Yürütme Komitesi üyesi ve Lomnin’in (katliamın yapıldığı platinyum madeninin sahibi olan şirket – kizilbayrak.net) yönetim kurulu üyesi Cyril Ramaphosa başkası değildi. Bütün bu süreç, işçileri işe geri dönmeye zorlamak ve sonra ücretler için pazarlık yapmak çevresinde yoğunlaştı. Esasında bu “barış anlaşması” ANC liderliğindeki İttifak tarafından desteklenen bir grev kırıcı taktik oldu, grevci işçiler ve AMCU (Maden İşçileri ve İnşaat Sendikası) tarafından katiyetle reddedildi. ANC liderliğindeki İttifak’ın işçiler tarafından devre dışı bırakılmasıyla ANC’nin Genel Sekreteri Gwede Mantashe, ulusal radyoda grevin sürmesinin Lomnin’den dolayı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Nitekim grevin sürmesi, bundan daha fazlasıydı, ANC iktidarının ve işçi karşıtı ANC liderliğindeki İttifak’ın liderliğinin reddedilmesiydi.

Julius Malema, işçi sınıfının ANC’den kaymasını engelleyerek ANC’yi kurtaracak mı? Bu soruya cevap vermek için Malema’nın şahsı ile Malema popülist fenomeni arasında ayrım yapmak gerekir. Malema popülist fenomeni, Malema tarafından yazılıp oynanıyor ama kamusal alanımızda medya kesimi tarafından oluşturuluyor. Marikana Katliamı bağlamında Malema fenomeni, karikatürist Zapiro’nun resmettiği gibi yüzsüzce oportünisttir. Ancak bu fenomeni yaratan ve Malema’ya alkış tutan medya kesimlerine uzanan bir oportünizmdir bu. 16 Ağustos’tan sonra Malema’ya önde gelen iki gazetede yer verildi. Malema’nın popülist siyaseti, ulusal gündemimize ANC liderliğindeki İttifak’ın çatlağı olarak nüfuz etti. Malema’nın medya kesimi için gerçek değeri budur. Ancak onun gibi bu medya kesimleri de onun Marikana trajedisini ahlaksızca kendisine mal etmesinden ve araçsallaştırmasından sorumludur.

Medyada Malema fenomenine verilen desteğe karşın, Malema ANC dışında işçi sınıfı arasında bir siyasi taban inşa edecek değildir. Halk Kongresi (COPE) deneyimi, ANC kalıbı içinde ANC’ye bir alternatif inşa etmenin sınırlarını vurgular; işçi sınıfının başka bir çıkmaz arzusu yoktur. Üstelik Malema’nın ucuz popülizminin millileştirme retoriğine karşın işçi sınıfı arasında bir sınıf aidiyeti yoktur. Olsaydı, örneğin tüm COSATU ve işsizler onun peşinden yürürlerdi. Üstelik Marikana sonrası işçi sınıfının Malema’nın dar çıkarcı popülist siyasetinin aracı olmaktan ziyade Malema’yı kullanması daha muhtemel görünmektedir. ANC dışında ayakta kalabilmesi için işçi sınıfı arasında bir siyasi taban inşa etmesi bir zorunluluk olmasına rağmen Malema’nın en fazla elde edebileceği şey, ANC içindeki çatlağı derinleştirmektir. Böyle bir çatlak, ANC’nin hizipsel bölünmelerle yarılması dikkate alındığında ANC’yi bölebilir, fakat Malema’nın Marikana sonrası uyanmış işçi sınıfını tekrar ANC’ye götürmesi muhtemel değildir.

* ANC, Güney Afrika’nın en büyük işçi sendikası federasyonu COSATU ve Güney Afrika Komünist Partisi’nin apartheid dönemine dayanan üçlü ittifakı – kizilbayrak.net

Dr. Vishwas Satgar, WITS Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler dalında öğretim üyesidir. Güney Afrika Demokratik Sol Cephe’nin ulusal komitesinin bir üyesidir.

Marikana’da anlaşma sağlandı

 

Güney Afrika’daki Marikana madeninde haftalardır süren grevde anlaşma sağlandı. Altı haftadır grevde olan maden işçileri, şirketle yapılan %22’lik zam anlaşması üzerine iş başı yaptılar.

Madende örgütlü olan iki sendikadan birinin sözcüsü Bishop Seoka mücadeleye devam edeceklerini belirterek “Maaş zammı yüzde yirmi iki civarında. Bu çok yüksek bir oran. Pazarlıklar tarihinde daha önce böyle bir şey olduğunu sanmıyoruz. Müzakereler devam edecek ve Ekim ayında daha fazla artış olacak” dedi.

İşçilerin grev süresindeki harcamaları için de bir kereye mahsus olmak üzere 2000 Rand’lık ödeme yapılacağını belirten Seoka, yeni maaşlarla ilgili net bir rakam söylemedi.