17 Şubat 2012
Sayı: SYKB 2012/07

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici güçlerin iktidar kavgası
İktidar ve rant kavgası dinci-gerici odakları birbirine düşürdü
NATO Genel Sekreteri
Rasmussen’den açıklamalar
Faşist baskı ve teröre eylemli yanıt
“Saldırıları mücadeleyle aşacağız!”
İşsizlik oranları artıyor, işsizlik fonu yağmalanıyor
“Geleceğimizin iyice
kararmaması için...”.
DİSK’te ruhsuz genel kurul
Taşeron işçileri
Ankara’ya yürüyor!.
Sinter işçileri
mücadeleyi bırakmıyor
Devrimci sınıf çalışmalarından
Parti ve yeni döneme hazırlık!
Suriye üzerindeki
baskıyı arttırıyor
Dört kıtadan grev ve eylemler.
Yunanistan’da Troyka “darbesi”
ve sokakta politika -
Volkan Yaraşır
“Okullar hayat bulsun projesi” ve eğitimde son saldırılar
BDSP’den seminerler
8 Mart’ta alanlara!
Geleceğine sahip çık!.
ÇHD İstanbul Şube Sekreteri
Av. Güçlü Sevimli ile konuştuk.
Emekçi Kadın Platformu toplantısı
Ares’i kıskandıran askerler diyarında
acı olağandır!
Gazi’de çeteleşmeye ve yozlaşmaya karşı yürüyüş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yunanistan’da Troyka “darbesi” ve sokakta politik

Volkan Yaraşır

 

Yunanistan yüksek bir konjonktürün içinde, büyük altüst oluşlar yaşıyor.

AB, AB Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka’nın darbe niteliğindeki ikinci kredi anlaşması Lucas Papademos hükümeti tarafından parlamentoda onaylandı.

Yunanistan işçi sınıfı anlaşma öncesi gerçekleştirdiği 48 saatlik grevle hayatı felç etti. Anlaşmanın parlamentoda oylandığı gün, başta Atina olmak üzere Yunanistan’ın bütün büyük kentlerinde kitleler ayağa kalktı. Son derece radikal bir şekilde gerçekleşen kitle gösterileri son yılların en geniş katılımlı eylemi oldu. Sadece Atina’da yapılan gösteriye 250 bin kişi katıldı.

Böylesi bir basınç, anlaşmaya “evet” oyu veren PASOK’un ve Yeni Demokrasi Partisi (YDP) parlamenterleri içinde çözülmelere yol açtı. PASOK’un 22 milletvekili, YDP’nin 21 milletvekili anlaşmaya “hayır” oyu kullandı. Parlamentoda sosyalistler de “hayır” oyu verdi. Ayrıca faşist parti Laos da, tabanının erimesine karşı “hayır” oyu verse de, hükümette yer alan 2 Laos’lu bakan anlaşmayı onayladı.

Sosyal enkazlaştırma ve yeniden sömürgeleştirme

Parlamentodan geçen anlaşma tam bir sosyal yıkım programını içeriyor. Anlaşmaya göre Mart 2012 sonunda 15 bin kamu emekçisi işten atılacak. 2015 yılına kadar kamuda istihdam edilen 750 bin kişiden, 150 bini de işten çıkartılacak. Ayrıca ücretler kademeli olarak düşürülecek.

Troyka bu adımlarla yetinmiyor, ayrıca bir dizi sert tedbir dayatıyor. Yunanistan’ı sosyal enkaz haline getirecek düzenlemeleri talep ediyor. Papademos hükümeti 2013 yılına kadar iktidarda kalarak Troyka’nın programını uygulamayı hedefliyor. Bu amaçla hükümet içinde revizyonlar gündeme gelebilir.

Yunanistan nüfusunun %27’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Kriz süreci yoksulluk oranını ikiye katladı. 2009 yılında, Yunanistan’da sokakta yaşayanların sayısının %25 oranında arttığı tahmin ediliyor. Ayrıca Yunanistan resmi istatistik kurumu bile, işsizlik oranını %20 olarak belirledi. Bu olağanüstü şartlara rağmen Troyka’nın gündeminde, sağlık harcamalarında ciddi oranda (1,1 milyar Euro’luk) kesintiye gidilmesi, sosyal harcamaların (3,3 milyar Euro’luk) düşürülmesi, tatil ikramiyelerinin gaspı, asgari ücretin %22 oranında, emeklilik maaşlarının %35 oranında indirilmesi ve 360 Euro’ya çekilmesi var. Troyka Yunanistan’ı son derece soğukkanlı bir şekilde enkazlaştırarak, karşı devrimci taleplerini dayatıyor. Papademos hükümeti teknokrat ve proto-faşist karakteriyle finans-kapitalin istemlerini bütünüyle yerine getirmeyi amaçlıyor. Son anlaşma bunlardan biri oldu.

Papademos hükümeti, bir ara rejim hükümeti işlevi görüyor. Sınıf mücadelesinin sertleşmesine bağlı olarak, olağanüstü rejimlere geçişin altyapısı Papademos hükümeti tarafından hazırlanıyor. En başta Troyka’nın yaptırımlarının kesintisiz hayata geçirilmesi, hükümetin temel işlevi olacaktır. Bu süreçte bir yandan burjuva parlamenter sistemin soluk alması ve burjuva siyasal güçlerin toparlanması ve imajlarının yenilenmesi hedefleniyor. Önümüzdeki günlerde devletin tahkim edilmesi yönünde adımların atılması şaşırtıcı olmamalıdır. Çünkü burjuva parlamenter sistemin giderek işlevsizleşmesi Yunanistan egemenlerini olağanüstü rejim arayışlarına itebilir. Olağanüstü rejimler, zaten devletin özüyle ilintili bir içerikte olduğu düşünülürse, Yunanistan’da sınıflar mücadelesinin şiddetlenmesine paralel, faşizme geçişin şartları doğacaktır. Olası yeni baskı yasaları ve zor aygıtlarının yeniden yapılanması yönünde düzenlemeler, kitle hareketine karşı paramiliter güçlerin devreye sokulması bu yöndeki adımlar olarak değerlendirilebilir. Seçim anketlerinde Laos’tan daha radikal neo-faşist parti Altın Şafak’ın seçim barajlarını aştığı yönündeki veriler dikkat çekicidir. Papademos hükümetinin agresyonlarının artması beklenmelidir.

Yunanistan’ın enkaz haline getirilmesi bir anlamda finans-kapitalin karşı devrim programının yansımasıdır. AB’nin Almanya merkezli daha kristalize ve monolitik yeniden yapılanma sürecinin bir parçasıdır. Enkazlaşma aynı zamanda Yunanistan’ın yeniden sömürgeleştirme sürecidir.

Sokakta politika ve sokağın fethi

Yunanistan’da Troyka merkezli finans-kapitalin cepheden saldırısına karşı, Yunanistan işçi sınıfı ve emekçi yığınları muazzam bir direniş gösterdi.

Yunanistan’da son 2 yıllık süreçte 50’nin üzerinde büyük grev gerçekleşti. Bu grevlerin yaklaşık üçte biri genel grevdi ve Yunanistan’ı bütünüyle felç edici sonuçlar yarattı. Ayrıca onlarca yaygın ve geniş kitle gösterileri yapıldı. Milyonlar bu eylemler içinde mobilize oldu. Aslında Yunanistan’da 2009’da beri sürekli bir ayaklanma hali yaşanıyor. Dalgalı, yükseliş ve düşüşler gösteren bu ayaklanma hali, Yunanistan emekçi yığınlarına müthiş bir ruh hali kazandırıyor.

Yaygın bir şekilde olmasa da çeşitli özyönetim pratikleri, işgal eylemleri, sivil itaatsizlik, blokaj ve mahalle, sokak ve işyerlerinde kurulan taban örgütlenmeleri bu ruh halinin, aktüel yansımaları olarak dikkat çekiyor.

Yunanistan işçi sınıfı ve emek tarihinde olduğu kadar, Avrupa işçi sınıfı tarihinde de ender gözüken bu durum, Yunanistan’da yaşanan yüksek konjonktürün yansımalarıdır. Yunanistan sınıf ve kitle hareketinin muazzam mobilizasyon gücünü ve enerjisini ortaya koymaktadır.

Bu güç sınıf ve kitle hareketinin sokağı kullanması ve sokağın gücünü hissetmesiyle bağlantılıdır.

Yunanistan’da sınıf ve kitle hareketi, giderek düzen sınırlarını zorluyor.

Bu zorlamanın parlamenter bir eksende kalması, kitlelerin yıkıcı enerjisinin anlaşılmaması ve sisteme rektifikasyon şansı verme anlamına gelecektir.

Güvenilir anketler bugün yapılacak seçimlerde başta PASOK olmak üzere, düzen partilerinin iyice eridiğini ve çözüldüğünü ortaya koydu. Ayrıca KKE ve Syriza ve diğer sosyalist çevrelerin oylarını ciddi oranda arttırdığı görüldü.

Parlamentonun “öldüren cazibesi” Yunanistan işçi sınıfı ve emekçi yığınların önündeki en büyük engel olabilir.

Sınıf ve kitle hareketinin giderek artan enerjisini kristalize edecek devrimci bir önderliğin olmaması, hem ideolojik, hem politik, hem de örgütsel olarak mücadelenin ufkunu burjuva-parlamenter sistemle sınırlıyor.

Öte yandan kitleler sokakta güç kazanıyor ve politikayı sokakta yapıyor. Kitle radikalizasyonu sokakta şekilleniyor.

Parlamento, muazzam imkanlar yaratan sokağın ehlileştirilmesi anlamına gelecektir.

Çünkü Yunanistan’ın son 40 yılına damgasını vuran burjuva-parlamenter düzen, kapitalist kriz ve büyük sınıf ve kitle hareketleri karşısında fiilen çöktü. Egemenler en güçsüz ve “iktidarsızlık” dönemlerini yaşıyorlar. Kitleler ise tam tersine sokağın tek hakimi olarak, ayağa kalkmış durumdalar ve sürekli bir devinim içindeler.

Ama ne yazık ki bu durumlarıyla (devrimci bir siyasal önderliğin yokluğundan ve tarihsel deneyimlerin eksikliğinden dolayı) parlamenter düzen yerine, başka bir alternatif koyamıyorlar.

Yine de ve her şeye rağmen gelecek sokakta, mücadelede, kavgada ve sokağın yaratıcı ve yenileyici gücünde. Onun dışında KKE’nin Syriza’nın reformist, legalist çizgileriyle parlamenter ufkun ötesine geçmek mümkün değil.

Sınıf ve kitle hareketinin sokakta olma ısrarı ve kararlılığı, hem reformist çizginin sınırlarının kavranmasına, hem de sendikal bürokrasinin niteliğinin açığa çıkmasına yol açacaktır. Sınıf ve kitle hareketinin sokak ve mücadele ısrarının anti-kapitalist bir temelle buluşması Yunanistan’da muazzam gelişmelerin önünü açabilir. Mücadele kitlelerin doğrudan eylemi, sokak meclisleri, farklı sokak inisiyatifleri, özyönetim pratikleriyle zenginleşebilir. Bugün yer yer gerçekleşen fabrika, işyeri işgal eylemleri yaygınlaştırılabilir. İşyerlerinde, mahallelerde taban örgütlenmeleri yaratılarak kitlelerin kolektif inisiyatifi ve iradeleri ortaklaştırılabilir.

Bu süreç isyan haline güç ve soluk kazandıracaktır. İsyan halini besleyecektir. Böylesi bir atmosfer, yakıcı olarak hissedilen, devrimci öznenin yaratılmasına da olanak sunar.

Yunanistan’da sınıflar mücadelesi kendi özgünlüğü içinde, zengin alternatif toplumsal örgütlenmeler ve pratikler yaratabilir. Büyük sınıf ve kitle hareketlerinin tarihi “inanılmaz”, “beklenmeyen” ve “düşünülmeyen” şeylerin ortaya çıktığı tarihlerdir. Yunanistan benzer bir süreçten geçiyor.

Öte yandan Yunanistan işçi sınıfının hem enternasyonal boyut açısından, hem de kapitalist entegrasyonun ulaştığı aşama, Yunanistan’ın AB bünyesinde yer alması ve ulusal sınırlar çeperinin iyice incelmesine bağlı olarak, özellikle, Avrupa’nın Akdeniz havzasında gelişebilecek sınıf hareketine ve bu hareketin yaratacağı birikimlere ihtiyacı var.

Çünkü AB’nin tek zayıf halkası yok. Portekiz, İrlanda başta olmak üzere, İspanya ve İtalya zayıf halkalar olarak öne çıkıyor. Bugün İrlanda’da sendikal bürokrasinin ihaneti sonucu işçi hareketi bir durağanlık yaşıyor. İrlanda’da “zombi” bankacılığın yarattığı sorunlar aşılmış değil, krizin derinleşmesi, sınıf üzerindeki kuşatmayı parçalayabilir. İşçi sınıfı krizin İrlanda’ya ilk yansıdığı dönemde olduğu gibi, harekete geçebilir.

Portekiz işçi sınıfı borç krizinin ilk döneminde gerçekleştirdiği genel grevle ağırlığını koymuştu. Son kitle eylemi, 1980’den beri Portekiz’de yaşanan en büyük protesto gösterisi olarak dikkat çekti. Portekiz hareketli ve havzada hareketliliğe güç katıyor.

2012 yılı İspanya ve İtalya için yıkım anlamına gelebilir. Devlet iflasları yaşanabilir. Bu durum kıtayı tetikleyecek bir gelişmedir ve Yunanistan üzerinde muazzam bir etki yaratacaktır. Kıta düzeyinde sınıf ve kitle hareketlerinin büyük senkronları yaşanabilir.

Bu açıdan Yunanistan işçi sınıfının ve emekçi yığınlarının yaratacağı uzun soluklu grev ve gösterilerle (Tahrir Meydanı’nın işgaline benzer şekilde Sintagma Meydanı’nın işgali gibi) Papademos hükümetinin yıkılması, Yunanistan işçi sınıfının siyasallaşması açısından son derece önem taşıyacaktır. Böylesine bir gelişme, burjuva siyasal partilerin eridiği, etki güçlerini hızla kaybettiği koşullarda düzen dışı arayışları ve beklentileri tetikleyebilir.

Papademos hükümetinin yıkılması, etkisini benzer hükümet özelliklerine sahip, İtalya’da ve İspanya’da gösterecektir. Borç/mali kriz sarmalı ve sosyal yıkım programları, Avrupa’nın Akdeniz havzasındaki tüm ülkelerde; Portekiz, İspanya, İtalya, hatta Fransa’da benzer bir ruh hali, benzer bir siyasal atmosfer ve toplumsal arayışlar yarattı.

Bu yön giderek, Avrupa’nın Akdeniz havzasını öne çıkardı. 2012 havzanın yeni bir senkrona geçişine sahne olabilir. Havzada birbirini etkileyen veya tetikleyen muazzam sınıf ve kitle hareketleri yaşanabilir. Yunanistan işçi sınıfının buna ihtiyacı var. Başta havzada yer alan ülkeler ve Avrupa işçi sınıfının da Yunanistan işçi sınıfının o bitmez enerjisine ihtiyacı var. Yeni diyalektik bunun üzerinden kurulacak.

Prometeus’un ateşi kendi topraklarında yanmaya devam ediyor; ateş, onu çalacak yeni “kolektif Prometeuslar” bekliyor.

 

 

 

Emekçiler paketi onaylamadı!

 

Yunanistan’da milyonlarca emekçi için yıkım anlamına gelen saldırı paketi 12 Şubat gece geç saatlerde parlamentonun onayını aldı. Avrupa Birliği (AB), IMF ve Avrupa Merkez Bankası’nın oluşturduğu Troyka’nın dayatmaları sonucu parlamentodaki koalisyon partileri, 130 milyar avroluk ikinci kredi çerçevesinde, kamuda işten çıkarmalar ve maaşlarda kesintiler yapılmasını öngören pakete onay verdi.

Kanun tasarısı parlamentoda tartışılırken, binlerce emekçi, parlamentonun bulunduğu Sintagma Meydanı’na geldi. Kabul edilen önlem paketini göstericiler, “Demokrasi doğduğu yerde öldü” diyerek protesto etti. Yunanistan sokaklarında militan eylemler yapıldı.

Yunanistan İşçi Konfederasyonu (GSEE) ve Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu (ADEDY) ile diğer sendikalar tarafından yapılan protesto çağrısı ile biraraya gelen binlerce kişi parlamento önünde polisle karşı karşıya geldi. Polis göstericileri gözyaşartıcı gazla dağıtırken gazdan etkilenenler arasında müzisyen Mikis Theodorakis de yer aldı.

Gösterilerde anarşistlerle polis arasında çatışma çıktı. Polisin gözyaşartıcı gaz ve ses bombaları ile saldırdığı protestocular da molotofkokteylleri ile karşılık verdi. Anarşistler, Stadiu ve Akademias caddesinde kapitalizmin simgesi bazı markalara ait mağazaların camlarını tahrip etti, bir alışveriş merkezi ile bir banka şubesini ateşe verdi. Gösterilerde çok sayıda kişi gözaltına alındı.

KKE’den “barışçıl” gösteri

Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Mücadeleci İşçi Kolları Birliği (PAME) üyeleri ise Omonia Meydanı’ndan parlamentonun bulunduğu Sintagma Meydanı’na yürüyüşe geçti. Ancak anarşistler ile polis arasındaki çatışma nedeniyle Komünist Partisi üyeleri Sintagma Meydanı’na gitmeyerek, tekrar Omonia Meydanı’na döndü.

Parlamentoda çatlak

Yunan halkının başkent sokaklarında ve parlamento yakınında sürdürdüğü şiddetli protestolara rağmen kredi anlaşması, parlamentoda kabul edildi. Oylamada parti başkanlarının kararına uymayarak red oyu veren 45 milletvekili ise partilerinden ihraç edildi. Bu milletvekillerinden 2’si ise yasaya “evet” diyen LOS milletvekilleriydi.

Anonymous hackledi

Troyka’nın dayattığı kemer sıkma politikalarını içeren yasa tasarısı oylandığı sırada Yunanistan Başbakanlık, Yunanistan Parlamentosu, Vatandaşı Koruma Bakanlığı ve Yunanistan Polis Teşkilatı’nın internet siteleri Anonymous grubu tarafından hacklendi. Anonymous’un, sosyal paylaşım sitesi Twitter’den “Tango down” şeklindeki askeri terimle duyurduğu e-saldırının ardından Yunanistan Maliye Bakanlığı ile PASOK ve ND’nin internet sitelerinin de çökertildiği öğrenildi.