17 Şubat 2012
Sayı: SYKB 2012/07

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici güçlerin iktidar kavgası
İktidar ve rant kavgası dinci-gerici odakları birbirine düşürdü
NATO Genel Sekreteri
Rasmussen’den açıklamalar
Faşist baskı ve teröre eylemli yanıt
“Saldırıları mücadeleyle aşacağız!”
İşsizlik oranları artıyor, işsizlik fonu yağmalanıyor
“Geleceğimizin iyice
kararmaması için...”.
DİSK’te ruhsuz genel kurul
Taşeron işçileri
Ankara’ya yürüyor!.
Sinter işçileri
mücadeleyi bırakmıyor
Devrimci sınıf çalışmalarından
Parti ve yeni döneme hazırlık!
Suriye üzerindeki
baskıyı arttırıyor
Dört kıtadan grev ve eylemler.
Yunanistan’da Troyka “darbesi”
ve sokakta politika -
Volkan Yaraşır
“Okullar hayat bulsun projesi” ve eğitimde son saldırılar
BDSP’den seminerler
8 Mart’ta alanlara!
Geleceğine sahip çık!.
ÇHD İstanbul Şube Sekreteri
Av. Güçlü Sevimli ile konuştuk.
Emekçi Kadın Platformu toplantısı
Ares’i kıskandıran askerler diyarında
acı olağandır!
Gazi’de çeteleşmeye ve yozlaşmaya karşı yürüyüş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşsizlik oranları artıyor, işsizlik fonu yağmalanıyor…

Tek seçenek örgütlü mücadele!

 

Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı işsizlik tablosu, Türkiye’de işsizlik ödeneği için yapılan başvuruların sayısındaki artışla bir kez daha gözler önüne serildi. Sermaye hükümeti AKP fırsatını buldukça ekonomiye dair övgüler yağdırıyor, işsizliğin düştüğüne, işlerin iyi gittiğine dair pembe tablolar sunuyor. Ancak, gerçekte binlerce kişi işsizlik sorunuyla boğuşuyor. AKP, hükümete geldiğinde 93 bin kişi işsizlik ödeneği için başvururken, 2011 yılında bu sayı 500 bine yükselmiştir.

Rakamlar bir başka gerçeğe de işaret ediyor. 10 yılda bu fondan 2 milyon 965 bin kişiye, 2 milyar 387 bin TL ödeme yapılmıştır. Oysa Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in resmi açıklamasına göre, 30 Kasım 2011 itibariyle, İşsizlik Sigortası Fonu’nda toplam 52 milyar 789 milyon 961 bin TL toplanmıştır. Son 10 yılda işsizlik ödeneği için başvuranlara ayrılan kaynağın İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken parayla karşılaştırıldığında azlığı dikkat çekicidir ve bu fonun AKP hükümeti eliyle sermayeye aktarıldığını göstermektedir.

İşsizlik fonundan, işsizlerin yararlanma şartları oldukça sınırlıyken, sermaye hükümeti eliyle fon amacı dışında kullanılmakta ve sermaye çevrelerinin yağmasına olanaklı hale getirilmektedir. Bilindiği gibi her sigortalı işçiden bu fona para kesilirken, bu fondan yararlanmak ise herkese nasip olmamaktadır. Çünkü fondan yararlanmak için çeşitli şartlar gerekmektedir. Oysa sermaye çevrelerinin bu fonu rahatça yağmalayabilmeleri için hükümet yasal düzenlemeler yapmakta geri durmamaktadır.

Bu konuda son örnek Torba Yasa’yla geçtiğimiz yıl gündeme gelmişti. “Bazı kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına, sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu ile diğer bazı kanunlarda” değişiklik yapılmasına dair kanun, yani Torba Yasa ile İşsizlik Sigortası Fonu’nun yağması genişletilmişti.

Torba Yasa’da fonun yağma gerekçeleri esnetilmişti. “Çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak ve teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması beklenenlerin başka alanlara (yönlendirilmesini sağlamak), istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler almak ve uygulamak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek” adı altında Özel İstihdam Büroları gibi işçi düşmanı uygulamalara, fon sayesinde hazır, kolay kaynak sağlanıyor.  

Kısa çalışma ödeneği Torba Yasa’dan önce de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeniyordu. Ancak Torba Yasa’yla sermaye lehine kapsamı genişletildi. Kısa çalışma ödeneği genel ekonomik kriz ve zorlayıcı sebepler bahanesiyle verilebilirken Torba Yasa’yla buna, “sektörel veya bölgesel kriz” ibaresi eklendi. Bu da kapitalistlerin bundan daha fazla yararlanmasını sağladı.

Yanısıra genç işçilerin sigorta primlerinin yine İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması, böylece patronlara ucuz işçi sağlamanın bir yolu olarak karşımıza çıkarılmıştı. Bu yararlanma mesleki yeterlilik belgesine sahip olmaya veya İş-Kur’un kurslarını bitirme koşuluna bağlanmıştır. Bu alan ayrıca farklı bir yağma alanına dönüşmüştür. Şöyle ki, işsizliği azaltma kılıfıyla hazırlanan İş-Kur Genel Müdürlüğü’nce başlatılan Meslek Edindirme ve Yetiştirme Kursları, işsizliğe çözüm olmadığı gibi kurs vermek üzere öğrenci başına ödenek verilen bu şirketler için bir vurgun kapısı olmuştur. Ayrıca İş-Kur Genel Müdürlüğü’ne son dönemde açıktan atanan 4/B’li sözleşmeli personelin maaşlarının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılandığı belirtilmektedir.

Bunun dışında İşsizlik Sigortası Fonu’nun amaç dışı kullanılması konusunda sendikaların(*) dikkat çektiği bir konu da GAP’a harcandığının ileri sürülmesidir. Oysa GAP’da somut bir adım olmaması ve bölgeye yapılan harcamaların açıklanmaması bu fonun kullanım alanlarını sorgulama nedeni olarak ifade edilmektedir. Sendikalar yaptıkları açıklamalarda döviz ihalelerinde ve çeşitli sermaye çevrelerinin “teşviki”nde kullanıldığı bilinen bu fonun, amaç dışı kullanımına ilişkin herhangi bir cezai uygulamanın bulunmamasını ve hükümet tarafının da bu hususta denetlenmemesini eleştirmekte ve tüm bunların fonun yağma edilmesinin önünü açtığına dikkat çekmekteler. Açıktır ki, işsiz kalan işçinin faydalanması gereken bu fon sermaye ve onun hükümetinin ihtiyaçlarına gitmektedir.

Sermaye hükümeti bununla yetinmemektedir kuşkusuz. İşsizlik Sigortası Fonu’nu alma koşullarının önündeki engellerin kaldırması ve daha çok işçinin bundan yararlanması için önlem alınması gerekirken, sermaye hükümeti AKP, bu fondan yararlanma süresini daha da azaltma peşindedir. Hatırlanacağı üzere İş-Kur’un açıkladığı “2011–2015 Stratejik Plan”ına göre bundan sonra işsizlik ödeneği alan işsizlerin daha önce 180, 240 ve 300 gün olan prim sürelerinin artık 150 güne indirilmesi hesabı yapılmaktadır.

Tüm bu sorunları önümüzdeki yakın süreçte sermaye devletinin hesabında olan özel istihdam büroları, kıdem tazminatının gaspı, esnek üretim uygulamalarını yaygınlaştıran düzenlemelerle birlikte düşünmek gerekmektedir. Böylelikle işçi çıkartma kolaylaşacağı gibi, esnek çalışma koşullarında işsizlik ve beraberindeki sorunlar katmerleşecektir.

İşsizlik vahşi kapitalizmin doğrudan sonucudur!

Geçen yılın TÜİK tarafından açıklanan işsizlik oranı Ekim’de, 2 milyon 454 bin kişidir. Bu sayı bile yüksekken gerçek işsizlik oranı elbette daha fazladır. Çünkü resmi hesaplamalarda, iş arama kanallarını 3 ay kullanmayan ve iş bulma umudunu yitirenler hesaba katılmıyorlar. Aynı şekilde part-time, geçici işçiler ya da yevmiyelik çalışanlar da işsiz sayısına eklenmiyor. Tarımda ve aile işletmelerinde çalışanlar da işsizlik oranlarında yer almıyor. Tüm bunlarla birlikte düşünüldüğünde işsizlik oranı gerçekte oldukça yüksektir.

Kapitalizm işsizlik üretmeden var olamaz. Bu nedenle kapitalistler ve devletinin işsizlikle mücadele söylemleri bir aldatmacadan ibarettir. Kapitalistler ancak işsizliği işçiye karşı kullanmayı bilirler. İşçileri köleliğe mahkûm etmek, sömürüye boyun eğdirmek için dışarıdaki işsiz kalabalığı referans gösterirler. Onlar için ekonomi iyi gidiyorsa bu kesinlikle bir yandan işçilerin emek yoğun çalışmalarının artması diğer yandan da işsizliğin artmasından dolayıdır. Onlar der ki “aynı gemideyiz” ama geminin ilerlemesi için bazı yüklerden kurtulmak gerekir. Tabiî ki kapitalizmde, işçi ve hakları, ilk elden gözden çıkarılacak olan “yük”tür. 

Bu nedenle çalışan durumda olsun ya da olmasın işçi sınıfının tüm bireylerinin çıkarları ortaktır. Bu nedenle birlikte verecekleri mücadele önemlidir. İşsizlik Sigortası Fonu emeğin korunması mücadelesinin bir talebi olarak ileri sürülen bir taleptir. Bu fonun yağmasına karşı durmak ve kapsamının işçi sınıfı çıkarına genişletilmesini istemek gerekir. İşsizlik ödeneğinin insanca yaşama yetecek oranda olması, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının değiştirilerek, yararlananların sayısının ve yararlanma süresinin artırılması, herkes için iş ve iş güvencesi, çalışma sürelerinin kısaltılması vb. taleplerle örgütlü mücadeleyi büyütmek, işçi sınıfının sermayeye karşı yürüttüğü savaşta önemlidir.

Kuşkusuz tüm bu talepler işsizliğin kökünün kurutulacağı bir düzen olan sosyalizm hedefiyle birlikte ele alınmalıdır. Çünkü ancak sosyalist plana dayalı bir ekonomide herkes için “işler iyi gider!” İnsanca bir yaşam mümkün olur.