30 Eylül 2011
Sayı: SİKB 2011/37

 Kızıl Bayrak'tan
Çok yönlü saldırılar ve 8 Ekim mitingine hazırlık
ABD’ye hizmette kusur etmeyenler bölge halklarına kabadayılık taslıyor
Hiçbir silah direnen bir halkı teslim alamaz!
8 Ekim’de Ankara’ya!
“Kıdem tazminatımızı vermeyeceğiz!”
Pazarlık değil mücadele!
Grev silahı Kor-Metal
işçilerinin elinde!
KMO İstanbul Şube YK üyesi Onur Gökulu ile işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine
Karadağ cinayeti davasında
5. duruşma
Duruşmaya damgasını vuran alaycı bir tebessümdür!
Çeber davasında karar bozuldu
“Emperyalizme ve siyonizme
kalkan olmayacağız!”
Yazar ve akademisyenlerle “Füze Kalkanı” üzerine.
Filistin devleti için tek yol direniştir!
Yemen’de isyan sürüyor
Yunanistan’da grevler sürüyo
"Sadece üniformalar değişecek”
Ulucanlar’ın on kızıl karanfili anıldı!.
BDSP etkinliklerinde
mücadele sözü!
Hopa’dan 7 kişiye beraat
“Har(a)çlara da zamma
da hayır!”
Ekim Gençliği’nden
mücadele çağrısı”
Kadın emeğinin sömürüsünde sınır yok!.
Mao Zedung: Çin Halkı ayağa kalktı!.
Rize sele teslim
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kemiklerini sırtımda taşıyacağım”

Cumartesi Anneleri kayıplarının faillerinin bulunması için Galatarasaray Lisesi’nden 133. kez seslendiler. Eylemde 18 Eylül 1980’de Bingöl’de gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün dosyası açıklandı.

İlk olarak anne Fatma Morsümbül adına Hamın Tosun bir konuşma yaptı. Fatma Tosun’un, anne Morsümbül’ün oğlunun akıbetini açığa çıkarmak için 30 senedir mücadele ettiğini, bu süreçte kanser hastalığına yakalanan Morsümbül’ün bu nedenle artık eylemlere katılamayacağını dile getirdi. “Merak etme binlerce kayıp annesi senin yerine de mücadele edecek” diyerek Morsümbül’ün “Oğlumun kemiklerini bulsam, sırtımda taşıyacağım. Çünkü kokusunu çok özledim” sözlerini hatırlattı.

Konuşmanın ardından basın açıklamasını İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Seza Mis Horuz okudu. Hüseyin Morsümbül’ün henüz 19 yaşındayken askerler tarafından gözaltına alındığını ve tüm girişimlere rağmen kendisinden bir daha haber alınamadığını söyleyen Horuz, hukuki girişimler sonucu Morsümbül’ün hala ‘yaşıyor’ olarak kayıtlı olduğu bilgisini verdi. Morsümbül’ün 19 Kasım 2003 yılında askerlik yapmadığı gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarıldığını belirtti.

Bunun açığa çıkmasıyla Adalet Bakanlığı’nın Mosümbül’ü gözaltına alan Bingöl Jandarma Komutanlığı’ndan bilgi istediğini, Jandarma Komutanlığı’nın ise “Şimdiye kadar herhangi bir soruşturma açılmamıştır” cevabını verdiğini söyledi. 31 yıldır anne Morsümbül tarafından Bingöl Jandarma Komutanlığı’na verilen dilekçelerin ortadan kaldırıldığını ifade ederek şunları söyledi:

“Hüseyin’in kaybedilmesinde başrol oynayan Albay Durmuş Kıvrak, daha sonra sınıra JİTEM komutanı olarak görevini sürdürdü. Görev yaptığı her yerde adı faili meçhul cinayetleri ve gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilmesinde geçti. Morsümbül’ün akıbetini karanlıkta bırakan, soruşturmayan tüm asker ve sivil bürokratların yargılanmasını istiyoruz. Savcıları hukuku işletmeye failleri yargılamaya çağırıyoruz.”



Önce işkence sonra sansür

Adı hak gaspları, tecrit ve işkence ile anılan Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde idare, gerçekleştirdiği insanlık dışı uygulamaların gizli kalması için tutsakların köşe yazarlarına yazdığı mektuplara el koyuyor.

Hüsamettin Yavuz’un ANF muhabiri Zeynep Kuray’a gönderdiği mektuba göre bu uygulama aylardır sürüyor. Geçen hafta 16 tutuklu ve hükümlünün, aralarında Derya Sazak, Nuray Mert, Umur Talu, Hüseyin Aykol, Özgür Mumcu ve Yıldırım Türker gibi yazarların da bulunduğu birçok gazeteciye göndermek istediği mektuplara ‘sakıncalı’ damgası vurularak el konulmuş.

 

 

 

Alevilerden Doğuş Üniversitesi’ne protesto

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak Oteli’nde katledilen 33 yazar ve aydın arasında bulunan şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok Akatlı’nın, babasının ölüm yıldönümü için kaleme aldığı yazı nedeniyle Doğuş Üniversitesi’ndeki işinden çıkarılmasına Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği üyeleri tepki gösterdi.

Doğuş Üniversitesi Acıbadem Kampüsü Rektörlük binası önünde grup adına açıklama yapan PSAKD Basın Sekreteri Esma Öztürk, Madımak Oteli’ni yakan sanıkların davasına bakan avukatların isimlerini sayarak, bugün AKP’de eskiden ise Refah Partisi’nde üst düzey yerlerde yer aldıklarına dikkat çekti. AKP’nin katilleri koruduğunu belirten Öztürk, “AKP’li İstanbul Belediyesi’nde kadro açıp maaş bağlayanlar, yurtdışına kaçmalarına göz yumup yıllardır rahat yaşamalarını sağlayan anlayış, vicdanımızda mahkum oldu. Onları takip etmeye devam edeceğiz” dedi. Zeynep Altıok Akatlı’nın işten çıkarılmasının büyük bir haksızlık olduğunu ifade eden Öztürk, bunun mücadelelerinin direnç taşlarına bir saldırı, güçsüz bırakma ve yıldırma politikasının bir parçası olduğunu belirterek, Doğuş Üniversitesi yönetimini ve mütevelli heyetini kınadıklarını aktardı.



Hopa’dan 7 kişiye beraat

Artvin Hopa’da 31 Mayıs 2011 tarihinde düzenlenen AKP mitingi sırasında Tayyip Erdoğan’ı protesto ettikleri için tutuklanan 36 kişiden 7’si beraat etti. Dava kapsamında yargılanan 7 kişi Hopa Savcılığı’ndaki dosya kapsamında tutuklu oldukları için serbest bırakılmadı.

Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ikinci duruşmasında tutuklu sanıkların avukatlarından Özlem Gümüştaş, tüm sanık avukatlarının yazılı savunmalarını mahkemeye sunarak, müvekkillerinin Hidroelektrik Santrali (HES) ve hükümetin çay politikasına ilişkin görüşlerini 31 Mayıs’ta ifade ettiğini ve söz konusu hareketin örgüt propagandasıyla ilişkilendirilmemesi gerektiğini söyledi.

Avukat Gümüştaş, ‘’Slogan atmanın, marş söylemenin ve cenazede (öğretmen Metin Lokumcu) bayrak açılmasının terörle hiçbir alakasının olmadığını düşünüyoruz’’ dedi.

Mahkeme heyeti davada yargılanan 7 kişinin ‘’terör örgütü propagandasını yapmak’’ suçundan beraatlerine karar verdi.

Mahkeme çıkışında ‘Hopa Davası Avukatları’’ adına açıklama yapan Özlem Gümüştaş, “Yargılamanın Erzurum ile ilgili bölümünü bitirmiş olduk. Nihayet yargı makamı özgürlük yönünde bir karar verdi. Buradaki yargılama beraatle sonuçlandı. Şimdi Hopa’daki süreci takip edeceğiz. Biz Hopa halkının demokratik tepkisini ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Yaptıkları eylemde haklı olduklarını düşünüyoruz. HES’lere karşı bir eylem gerçekleştirmişlerdi. Dere ve çaylarını korumak için bir eylem gerçekleştirmişlerdi. Bunları demokratik bir toplum olmanın zorunlu unsurları olarak görüyoruz’’ dedi.



DHKP-C militanının mezarına saldırı

DHKP-C militanı Bülent Dil’in Kayseri Pınarbaşı ilçesinde bulunan mezarı saldırıya uğradı.

Bülent Dil’in mezarına giren faşistler, mermer mezar taşını ve mezarın kendisini kırarak paramparça hale getirdiler.

Faşist saldırıyla ilgili olarak BDSP, ESP, DHF ve SDP ortak bir açıklama yaparak saldırıyı kınadılar. Saldırının düzenin ahlaksızlığının yeni bir göstergesi olduğunun söylendiği açıklamada, “Ancak Bülent Dil’in mezarına yapılan saldırı, Bülent Dil’in uğruna hayatını ortaya koyduğu işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş mücadelesinden ayrı düşünülemez” denildi.

***

DHKP-C militanı Bülent Dil, 28 Ocak 1998 tarihinde Adana’da katledildi. Akdeniz Bölge Komutanlığı’na bağlı Kır Silahlı Propaganda Birliği’nde çalışmalarını yürüten  Dil, Adana’nın Kiremithane Mahallesi’nde 2 yoldaşı ile beraber katledildi. Bu saldırıda polis hiçbir uyarı yapmadan devrimcilerin üzerine ateş açtı.