10 Haziran 2011
Sayı: SİKB 2011/22

 Kızıl Bayrak'tan
Seçim sonrasının kapsamlı
mücadele gündemleri
Seçim oyununa gelme, safları sıklaştır
Yeni katliamlar İzmir’den
yönetilecek!
Hopa protestolarında polis terörü
Herkes için CHP(!): Kimin için demokrasi?
Kürt haraketine ‘seçim ablukası’
İstanbul’da “Seçimler, siyasal gelişmeler ve sol hareket” paneli...
Bursa’da “Seçimler ve sol hareket” paneli
llerde yaygın ve çok
yönlü çalışma.
Devrimci seçim kampanyası
etkinliklerle büyüdü!
Ontex’teki sendikal ihanet
gerçeğine tanıklık
Kampanya dönemi ışığında sınıf çalışmamız
Burger King Çağrı Merkezi
çalışanlarıyla konuştuk
Emekli-Sen üyesi Yalçın Vural ile sendikada yaşanan son gelişmeler üzerine konuştuk.
Kamu TİS’lerinde eylemler
Yunanistan’da iki dünya
karşı karşıya!
Yemen’de halk isyanı
yeni bir evrede!
Ortadoğu’daki isyan ruhu siyonistleri zorluyor
Stuttgart’ta antifaşist öfke
Kurs dayatmasına eylemli yanıt
Eğitim-Sen 8. Olağan Genel Kurulu’nun ardından.
Haziranda ölmek zor!
‘84 ölüm orucu şehitleri
kavgamızda yaşıyor!
Coca Cola cinayet
işlemeye devam ediyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Coca Cola cinayet
işlemeye devam ediyor…

Kestel’deki Coca Cola fabrikasına ait yeni kurulan meyve suyu üretim tesisinde 31 Mayıs Salı günü buhar kazanı devreye alınırken patladı. 26 yaşındaki makina mühendisi Kemal Gökçe yaşamını yitirirken bir başka makine mühendisi de gözünden ağır yaralandı. Olayda yaralanan 8 kişiden 2’sinin tedavisi ayakta yapılırken, diğerlerinin durumunun ağır olduğu gelen bilgiler arasında.

Olay sırasında malzeme sattıkları fabrikaya uğrayan ve kazanın devreye alınmasını izlemek için kazan dairesine giden iki mühendis iş kazasına maruz kaldı. Patlamanın kazanın boş çalıştırılması yüzünden olduğu sanılıyor. Üzerinde onlarca emniyet donanımı ve sistemi olan bir kazanda yaşanan bu patlama, bir kez daha ülkemizde iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda yaşanan umursamazlığı ortaya koymuştur. Yüksek basınçlara çıkan buhar kazanları, bir dizi özel tertibatla emniyete alınmasına karşın, bu son patlamada devreye alma işlemi sırasında bunların bazılarının veya hepsinin kapatıldığı görülmektedir. İşçilerin hayatını hiçe sayarak yapılan bu devreye alma işlemi bir cana mal olurken onlarca işçinin de yaralanmasına neden olmuştur.

Henüz ortada bilirkişi raporu yokken kesin yargılarda bulunmak doğru olmayacaktır ama böylesi bir patlamanın açık bir ihmal sonucu olduğu çok nettir. Sebebi ister insan hatası olsun isterse de ekipman/cihaz hatası olsun bu cinayetin sorumlusu doğrudan sistemin kendisidir. Alınacak basit önlemlerle sorunları çözmek dururken Türkiye’yi baştan başa bir sömürü cehennemi haline getirmek isteyenleri ne ölümler ne de dökülen kan ilgilendirmektedir. Son dönemde iş kazalarında ölen teknik elemanların durumunu da göz önüne aldığımızda güvencesiz çalışmanın salt bir çalışma biçimi olmadığı aslında işçi sınıfının hayatına konulan ipotek olduğu açıkça görülmektedir.

Yaşanan bu son olayda hayatını kaybeden ve yaralanan mühendisler medyada gerçekleşen prosedürün sorumlusu olarak gösterilmektedir. Oysa ki yaşanan bu olayda mühendisler, başka bir firmaya bağlı çalışan ve oradan geçerken daha önce malzeme satışı gerçekleştirdikleri Coca Cola fabrikasına uğrayan mühendislerdir. Bu basit bilgiyi dahi umursamadan yapılan haberlerle, suç bir şekilde mühendislerin üzerine yıkılmak istenmektedir.

Bu, her iş cinayetinden sonra tercih edilen bir yol olmaktadır. Yapılmak istenen patronları ve onların düzenini aklamaktır. Suçu mühendislerin üzerine atarak bir yanıyla işin içine “insan” faktörünü koymak, öte yandan ise son dönemde yönetmeliklere de giren “iş güvenliği uzmanlığı” üzerinden oluşan rant alanını “mühendislerin yetersizliği” ile meşrulaştırılmak istenmektedir. Kısacası bu kanlı oyunun bir ucu uluslararası sermayeye, bir ucu da sermayenin restorasyonu sürecinde oluşan yeni rant alanlarına dayanmaktadır. Ortaya sürülen ise işçi sınıfının hayatı olmaktadır. Yaşanan olay tüm bunları kanıtlamaktadır. Biliyoruz ki sırada olayın kapatılması var. Coca Cola cinayetlerine bir yenisini daha ekleyerek yola devam edecektir.

Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir Plancıla

 

 

Halk Cephesi’ne operasyonlar

3 Haziran günü 3 ilde Halk Cephesi’ne dönük operasyonlar gerçekleştirildi. Malatya, Dersim ve Elazığ’da ev ve kurumlar basıldı.

Malatya Haklar Derneği ve evlere yapılan baskında 6 kişi gözaltına alındı. Elazığ’da düzenlenen operasyonda evler ve kurumlar basılarak 6 kişi gözaltına alındı. Dersim’de yapılan baskında gözaltı olmazken, evlerde yapılan aramalar sonucu kitaplara el konuldu.

6 Haziran günü ise Bursa ve Adana’da geçekleştirilen operasyonlar sonucu 21 kişi gözaltına alındı. Bursa’da 22 adrese eş zamanlı DHKP-C operasyonu düzenlendi. 10 kişi gözaltına alındı. Ev ve işyerlerinde bulunan bilgisayar ve dökümanlara el konuldu. Adana’da da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin çeşitli mahallelerde düzenledikleri operasyonlarda toplam 11 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlara yöneltilen suçlamalar “terör örgütü üyesi olmak” ve “örgütün propagandasını yapmak”.


Adana’da protestolar

Adana’da Halk Cephesi çalışanlarının gözaltına alınmasını 7 Haziran günü protesto etmek isteyen kitleye saldıran polis bir kez daha gözaltı terörü estirdi. Halk Cephesi çalışanlarının götürüldüğü Adana Emniyet Genel Müdürlüğü önünde basın açıklaması gerçekleştirmek isteyen kitleye saldıran polis, aralarında bir BDSP’linin de olduğu 10 devrimciyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınanlar saat 21.00 sıralarında serbest bırakıldılar. 10 devrimciye “emre aykırı davranış” bahanesiyle Kabahatler Kanunu’ndan para cezası kesildi.

7 Haziran akşamı İnönü Parkı’nda Halk Cephesi tarafından yapılan basın açıklamasında da tüm saldırılara rağmen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği mesajı verildi. BDSP, ESP, Mücadele Birliği, Halkevleri ve İHD’nin de içinde olduğu kurumların destek verdiği eylemde, evlerimizi basarak devrimcileri yıldıramazsınız” pankartı açıldı.

 

 

Çarkın’dan MGK itirafı

Binlerce kayıp ve faili meçhul cinayetin arkasında sermaye devletinin olduğu ilerici ve devrimciler tarafından bugüne kadar hep söylendi. Tetikçilerin yanısıra devletin hesap vermesi istendi. Eski Özel Harekat polislerinden Ayhan Çarkın’ın itirafları da bu gerçeği bir kez daha teyit etti.

Avukat Yusuf Ekinci’nin 1994’te öldürülmesine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Susurluk davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın mahkeme ve savcılıkta çeşitli itiraflarda bulundu. Çarkın, 1990’lı yıllarda işlenen cinayetlerden İbrahim Şahin, Mehmet Ağar ve Tansu Çiller’in ‘haberdar’ olduğunu söyledi. Cinayetlerin MGK’nın bilgisi dahilinde işlendiğini belirtti. Çeşitli cinayetlerin ayrıntıları hakkında da bilgi verdi.

ÇHD’den suç duyurusu

ÇHD üyelerinden Avukat Taylan Tanay, Çarkın’ın MGK itirafının ardından suç duyurusunda bulundu.

Suç örgütü tarafından işlenen cinayetlerde yaşamını yitirenlerin eşler ve çocukları adına verilen dilekçede, faili meçhul cinayetlerin işlendiği dönemde MGK Başkanı olan eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, MGK üyeleri eski başbakanlar Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller ile CHP Milletvekili Deniz Baykal’ın da aralarında bulunduğu 35 şüphelinin hakkında soruşturma açılması istendi.

Dilekçede işlenen suçların delili olarak Çarkın’ın ifadelerinin yanısıra Mehmet Ağar’ın daha önce gerçekleştirdiği “bin operasyon yapıldığı ve bu kararın MGK’dan alındığı” açıklamalarına yer verildi.


Ali Öz’e ödül gibi ceza!

Hrant Dink’in katledilmesinde rol oynayan Albay Ali Öz ile Yüzbaşı Metin Yıldız’a mahkeme ödül gibi ceza verdi. Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi Dink’in ölümünde ihmalleri olduğu iddiasıyla yapılan yargılamada, 6’şar ay hapis cezasına hükmetti. Davada yargılanan 4 sanığa ise 4’er ay hapis cezası verilirken, 2 sanık da berat ettirildi.

Albay Öz, daha önce kendisine gelen Dink’le ilgili istihbarat bilgisini unutmuş olabileceğini açıklamıştı. Müfettişler, Öz ile Yıldız’ın, Dink’in öldürülmesinde ihmali olduğu görüşünü bildirmiş ve hakkında yargılama izni verilmişti.

Mahkeme verdiği bu kararla Öz ve suç ortaklarının rolünü kabul etmek zorunda kalırken, ceza vermeyerek onları ödüllendirmiş oldu.

Devletin kanlı katliamlarında rol oynayan Ali Öz Ulucanlar katliamında da görev almıştı.