10 Haziran 2011
Sayı: SİKB 2011/22

 Kızıl Bayrak'tan
Seçim sonrasının kapsamlı
mücadele gündemleri
Seçim oyununa gelme, safları sıklaştır
Yeni katliamlar İzmir’den
yönetilecek!
Hopa protestolarında polis terörü
Herkes için CHP(!): Kimin için demokrasi?
Kürt haraketine ‘seçim ablukası’
İstanbul’da “Seçimler, siyasal gelişmeler ve sol hareket” paneli...
Bursa’da “Seçimler ve sol hareket” paneli
llerde yaygın ve çok
yönlü çalışma.
Devrimci seçim kampanyası
etkinliklerle büyüdü!
Ontex’teki sendikal ihanet
gerçeğine tanıklık
Kampanya dönemi ışığında sınıf çalışmamız
Burger King Çağrı Merkezi
çalışanlarıyla
konuştuk
Emekli-Sen üyesi Yalçın Vural ile sendikada yaşanan son gelişmeler üzerine konuştuk.
Kamu TİS’lerinde eylemler
Yunanistan’da iki dünya
karşı karşıya!
Yemen’de halk isyanı
yeni bir evrede!
Ortadoğu’daki isyan ruhu siyonistleri zorluyor
Stuttgart’ta antifaşist öfke
Kurs dayatmasına eylemli yanıt
Eğitim-Sen 8. Olağan Genel Kurulu’nun ardından.
Haziranda ölmek zor!
‘84 ölüm orucu şehitleri
kavgamızda yaşıyor!
Coca Cola cinayet
işlemeye devam ediyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ortadoğu’daki isyan
ruhu
siyonistleri zorluyor

Arap dünyasındaki isyanlar İsrail’i doğrudan hedef almasa da, bu gelişmelerden en çok rahatsız olan kuşkusuz ki, Tel Aviv’deki ırkçı-siyonist rejim oldu. Zira isyanlar, ABD uşağı/İsrail işbirlikçisi rejimleri sarsmakla kalmadı, Filistin halkı ve Filistinli örgütler üzerinde de sarsıcı etkiler yarattı. Filistin halkının basıncı altında kalan Hamas-El Fetih ikilisi parçalanmaya son verecek anlaşmayı imzalamak zorunda kalırken, Nakba’nın yıldönümünde İsrail sınırlarına dayanarak “dönüş hakkı” uğruna fiili mücadeleyi başlatan binlerce genç, bellek ve iradenin kazandığını dosta düşmana gösterdiler.

İsyan ederek onurunu kazanan halklar, korku duvarını parçalamış, değiştirme gücü ve iradesinin farkına varmış bulunuyor. Bu yeni durum, ağır bedeller ödemesine rağmen son yıllarda dinci Hamas ile teslimiyetçi El Fetih arasında sıkışan Filistin halkının da yeni arayışlara girmesini tetikledi.

Hal böyleyken, Arap başkentlerini saran meşru/militan/kitlesel direnişlerin Filistin direnişine de yeni boyutlar kazandırması kaçınılmazdı. “Halk parçalanmanın son bulmasını istiyor!” şiarıyla Gazze ve Batı Şeria’da sokaklara dökülen onbinler, bunun ilk işaretlerini verdiler. Dört koldan İsrail sınırlarına dayanarak başlatılan “Filistin’e dönüş” eylemleri ise, bir başka direniş biçimi olarak gündeme geldi.

İsrail’in emperyalist güçlerin desteği ile Arap devletlerine karşı giriştiği Haziran 1967 savaşının yıldönümünde de yüzlerce Filistinli ve Suriyeli genç, işgal altındaki Golan Tepeleri’ne doğru yürüyüşe geçerek, İsrail sınırına dayandılar. Vahşi bir şekilde gençlere saldıran İsrail savaş aygıtı 23 kişiyi katlederken 350 kişiyi de yaraladı.

Soğukkanlı katiller sürüsünden oluşan İsrail ordusunun askerlerine karşı göğsünü siper ederek sınıra dayanan yüzlerce genç, hayatlarında görmedikleri işgal altındaki vatanlarına dönüş hakkından vazgeçmediklerini bir kez daha dünyaya gösterdiler. Bu mücadele biçiminin yeni boyutlar kazanarak devam etmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu ise siyonist şeflerin halk isyanlarıyla başlayan kabusunu daha da uzatıyor.

Belirtmek gerekiyor ki, tepeden tırnağa katliamcı zihniyetle malul olan siyonist rejim, onbinler İsrail sınırına dayandığında, sadece vahşi katliamlarla bu kuşatmadan kurtulamayacağının farkındadır. Beyaz Saray ve Pentagon’daki savaş baronlarından aldığı sınırsız desteğe dayanarak saldırılarında sınır tanımayan İsrail’in, bu yolla giderek daralan kuşatmadan kurtulması artık olası değil.

Irkçı-siyonist rejimin yakın gelecekte daha da saldırganlaşma ihtimali yüksektir. Nitekim Obama’nın Filistin sorununun “çözümü” için çaba sarf ettiği günlerde İsrail başbakanı Netanyahu, Yahudi yerleşimlerinde bin 500 yeni bina inşa edileceğini ve “birleşik Kudüs”ün İsrail’in “ebedi başkenti” olacağını vaaz ediyordu. Amerikan Kongresi’nde konuşan siyonist şefin, 40 dakikalık konuşması boyunca 29 kez alkışlandıktan sonra, Obama da “1967 sınırlarında Filistin devletinin kurulması gerektiği” yönündeki sözlerini iki gün içinde yutmak zorunda kaldı. Netanyahu önünde eğilen Obama’yı utanç verici bir duruma düşüren bu gelişmeler, siyonist şefleri kısmen rahatlatsa da, İsrail etrafında daralan kıskacı genişletmeye yetmiyor.

Bu arada Arap dünyasındaki halk isyanlarının sarsıcı etkisinde kalan İsrail’deki barış savunucusu güçler de, siyonist ordunun 1967 sınırlarına çekilmesini ve başkenti doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması gerektiğini savundular.

İsrail’de barıştan yana güçlerin son yıllarda zayıfladığı göz önüne alındığında, Tel Aviv’de 5 bin kişilik bir eylem gerçekleştirmeleri, bu örgütlerin güçlenme süreci içinde olduğuna işaret ediyor. Bu gelişme önemlidir. Zira İsrail’deki Yahudi işçi ve emekçilerin de siyonizmin vahşetinin farkına varıp buna karşı tavır almalarının büyük bir önemi var. Kolay olmasa bile, ırkçı-siyonizmin Yahudi emekçiler dahil, Ortadoğu halkları için bir tehdit oluşturduğu gerçeğinin İsrail’de de anlaşılması, bu kokuşmuş zorba rejimin yıkılmasında kritik bir rol oynayacaktır. Arap dünyasındaki halk isyanları ve bu sürecin Filistin’e yansımalarının, bu süreci başlatması olası görünüyor.

Siyonist rejimin gayr-ı meşru konumu daha yaygın bir kabul görürken, Filistin halkının davasının haklı ve meşru olduğunu ABD emperyalizmi dışında açıktan reddeden kimse kalmadı. Obama’nın bile (iki gün sonra bu sözlerini yutsa da) 1967 sınırlarında bir Filistin devletinin kurulmasından söz etmek zorunda kalması, Filistin direnişinin kritik öneminden kaynaklanıyor.

Filistin davasının Arap dünyasında kritik bir rol oynaması, halk isyanlarıyla kabuk değiştiren Ortadoğu’da çıkarı olan emperyalist güçleri de sorunla daha yakından ilgilenmeye zorluyor. Zira Filistin halkına karşı ırkçı-siyonist rejime destek verenlerin Arap dünyasında hiçbir saygınlıklarının kalmayacağını emperyalistler de biliyor. Nitekim Obama’nın çırpınıp durması da bundandır. Bu olgu Rusya ve Fransa’nın da soruna “yakın ilgi” göstermelerine yol açıyor. Farklı hesaplarla gündeme geldiği açık olan bu “ilgi”, İsrail’i rahatsız etmeye başladı bile.

Siyonist rejimin 60 yıldır devam eden küstah saldırganlıktan kolay vazgeçmesi beklenmiyor, ama bu saldırganlığın İsrail devleti etrafındaki kıskacın daha da daralmasına yol açması, gelinen yerde kaçınılmazdır.

Halk isyanları dalgasının siyonist işgale karşı direnişi güçlendirici etkisine rağmen, Filistin halkının zayıf noktası devrimci önderlikten yoksunluktur. Dinci Hamas veya teslimiyetçi El Fetih gibi güçlerle siyonizmin yenilgiye uğratılması olası değil. Hamas-El Fetih ikilisi, halen Filistin’deki en güçlü örgütlerdir. Buna karşın Batı Şeria ve Gazze’yi birbirinden ayıran, bu iki akımın çizgileri, birleşik bir direniş örmek bir yana, bunun önünde engeldir. Nitekim parçalanmaya son veren anlaşmaya imza atmalarına rağmen, her iki taraf da bazı konularda somut adım atabilmiş değil.

Buna karşın son yıllarda “örgütsüz” Filistinlilerin sayısında büyük bir artış olduğu da gözleniyor. Bu açmazın aşılması, ancak var olan devrimci akımların güçlenmesi veya yeni kurulacak devrimci bir akımın Filistin’de etkin olması ile mümkün olabilir.

Güçlü bir devrimci akımın olmadığı yerde, direnişi zafere ulaştırmak için şart olan birleşik direnişin örülebilmesi mümkün değil. El Fetih ve Hamas deneyimleri bu olguyu doğrulayan örneklerle doludur. Örgütsüz kesimlerle var olan örgütlerdeki direnişçi damarı birleştiren bir devrimci önderlik, Filistin davası için hayati önemdedir. Elbette böyle bir önderlik oluşana kadar Filistin direnişi devam edecek; bu arada belli kazanımlar elde etmesi de olasıdır. Buna karşın devrimci önderlik, nihai çözüm için tek çıkış yoludur.

 

 

 

Suriye’de tansiyon yükseliyor

Suriye’de 3 Haziran günü gerçekleştirilen Cuma eylemi, eylemlerin başladığı günden bu yana gerici Esad rejimi tarafından katledilen 30’u aşkın çocuğa adandı. Kitlesel eylemler gerçekleştirilirken devlet terörü yine sahnedeydi. Dera, Hama ve Humus’ta Baas güçlerinin açtığı ateş sonucu onlarca gösterici hayatını kaybetti.

Gösterilerin en şiddetlisi 1982’de binlerce kişinin öldürüldüğü Hama’da gerçekleştirildi. Kent meydanında onbinlerce kişinin toplandığı bildirildi. Suriyeli İnsan Hakları örgütleri, bugüne kadarki en büyük gösterinin düzenlendiği kentte silahlı güçlerin açtığı ateş sonucu 48 kişi öldü.

Katledilenlerin anısına Hama’da genel grev

Hama kentinde gerici rejim tarafından katledilenler için 4 Haziran günü yapılan cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.

AFP’ye bilgi veren Hamalılar devlete bağlı silahlı güçlerin alanda bulunmadığını belirttiler.

Yine AFP’nin aktardığı bilgiye göre Cuma günü Baas güçleri tarafından katledilen kişiler için üç günlük yas ilan edildi. Bu kapsamda Hama’da ölenlerin anısına genel grev ilan edildi.