27 Mayıs 2011
Sayı: SİKB 2011/20

 Kızıl Bayrak'tan
Karşı koymak için safları sıklaştıralım!
Kürt halkının mücadele kararlılığı ve düzenin açmazları
Kılıçdaroğlu Dersim’de
Kürt sorununu hatırladı
Ankara’da seçimler ve devrimci tutum paneli
İstanbul’da seçim çalışmaları.
İzmir’de seçim çalışması.
İllerde seçim çalışması
Telat Çelik ile Düzce’deki
sınıf hareketi üzerine
Balcalı ve Akdeniz’de
grev kazanımları
Direnişçi işçilerin boykot çağrısına
polis saldırısı..
Fabrika çalışmalarımızın mevcut durumu üzerine
Tahrir’den Puerto de Sol’a isyan büyüyor!
Arap halklarının direnişi karşı-devrim planlarını bozacaktır!
Avrupa işçi sınıfı ve Yunanistan’da
kitle grevleri - Volkan Yaraşır
Suriye’de siyasi gelişmeler ve olasılıklar
Salih ve diktatörlüğü yıkılana kadar direniş!
Schengen tartışmaları ve
emperyalist ikiyüzlülük
25. Geleneksel İTÜ Öğrenci Şenliği üzerine
Devrime koşmak veya onun suretiyle yetinmek - S. Kurtuluş
Simav depremi ve yeniden kanıtlanan gerçekler
ÜMMP ve İşsizlik İstanbul Yerel Kurultayı yapıldı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürt halkının mücadele
kararlılığı ve düzenin açmazları

Önceki hafta ülke gündemine Kürt halkının katledilen PKK gerillalarını militan bir tutumla sahiplenmesi damgasını vurmuştu. Cenaze törenleri halkın şehitlerini sahiplendiği kitlesel siyasal gösterilere dönüşmüştü. Kürt halkının kararlılığı bir adım daha ileri sıçramış, devletin çatışma alanlarında bıraktığı cenazeler yüzlerce insanın çabasıyla getirilmişti. Bu da düzen güçleri üzerinde derin bir korkuya yol açmıştı. Kimi burjuva köşe yazarları bu gelişmeyi Ortadoğu ve Kuzey Afrika halk hareketlerine benzeterek “korku duvarı aşıldı” biçiminde değerlendirdi. Çatışmaların daha da şiddetleneceği ve Kürt halkının direnişinin önünü almanın daha da zorlaştığı vurgulandı.

Şu haliyle Kürt halkı cephesinden sergilenen mücadele azmi ve özgüveni, kazandığı siyasal ve moral güç, düzen güçlerinin bu korkularında haklı olduklarını doğruluyor. Kurulu düzen Kürt sorununda çözümsüzlük batağında debelenirken, Kürt halkının taleplerini karşılama gücü ve yeteneğinden yoksun olduğunu gösteriyor. Bu ölçüde de baskı, terör ve şovenizm silahına daha fazla sarılıyor.

Bunun için devletin Kürt hareketine yönelik azgın terörü, son günlerde gerillaya dönük kapsamlı operasyonlardan BDP’nin seçim çalışmalarını sabote etmeye ve böylece daha da güçlenme eğiliminde olan hareketin önünün fiilen kesilmesine vardı. Özellikle BDP’nin seçim çalışmasının güçlü olduğu yerlerde saldırılar gerçekleştirildi. Pek çok ilde bağımsız adayların seçim büroları ve çalışanlarını hedef alan saldırılar gerçekleşti. Saldırılar kimi yerde sokağa salınan MHP’li faşistler ve polis işbirliğiyle, kimi yerde polisin doğrudan devreye girmesiyle gerçekleşti. Son birkaç gündür ise bu saldırılar seçim çalışmasını yürüten güçler ile Kürt gençliğini hedef alan ev baskınlarıyla devam etti. Onlarca kişi gözaltına alınırken, çok sayıda kişi tutuklandı.

Saldırılar bunlarla da sınırlı kalmadı. İstanbul, Adana, Mersin ve Sivas’ta da polis-sivil faşist işbirliğiyle provokasyonlar tezgahlandı. Mersin’de devletle işbirliği yapan Cano aşireti mensuplarının yarattığı provokasyon sonucu çıkan çatışmada bir Kürt genci öldürüldü, biri ise yoğun bakımda. Devlet Kürt halkının mücadelesini bastırmak için bütün kirli yöntemlerini devreye sokmaktadır. Faşist provokasyonlar ve şovenist kudurganlığı yükseltme çabalarına baskın, gözaltı ve tutuklamalar ve çıplak devlet terörü eşlik etmektedir.

Son günlerin önemli gelişmelerinden biri başbakanın Kürt illerinde yaptığı seçim mitingleriydi. Başbakan bu kentlere binlerce resmi, sivil polis, özel tim ve keskin nişancı ordusuyla birlikte gitmek zorunda kaldı. AKP mitinglerine katılan herkes didik didik aranarak içeri alındı. Erdoğan Siirt ve Van’da gerçekleştirdiği mitinglerde beklediği ilgiyi bulamamış olsa da görüntüyü kurtardı. Fakat Hakkari ve Şırnak mitingleri tam bir fiyasko oldu. Burjuva basında bile Erdoğan’ın ancak birkaç bin kişiye hitap edebildiği söylenmektedir. Bu kentlerde KCK’nin ilan ettiği sokağa çıkma yasağı ve kepenk kapatma eylemine büyük ölçüde uyuldu. Belediye işçileri miting günü şehrin çöplerini toplamadığı için, çöpler sağlık işleri müdürlüğü çalışanlarına toplattırılmak zorunda kalındı. Batman’da AKP’nin mitinginin yapılacağı alana yakın bir yerde BDP miting düzenledi. Bundan dolayı AKP miting saatini geciktirdi ve mitingin yerini de değiştirmek zorunda kaldı.

Son üç şehirdeki mitinglerde Erdoğan’ın hedefinde PKK ve BDP vardı. Erdoğan, sokağa çıkma yasağı ve kepenk kapatma eylemleri nedeniyle özelikle BDP’li belediyelere yönelik hakaretler yağdırdı. Hükümetin verdiği paraları halka hizmette kullanmamakla suçladı. “Hakkari’yi gördükçe kahroluyorum, yani çöpler ortada, yollar toz çamur içinde” vb. söylemler, öfke ve hezeyanın gerçek nedenini açıklıyor. Başbakanın sarf ettiği cümleler Kürt siyasal hareketinin bölgedeki etkinliğiyle baş edememenin de itirafı anlamına geliyor. Öyle ki burjuva basın bile Kürt illerinde AKP ve Kürt hareketinin açık bir savaş halinde olduğunu ve AKP’nin işinin çok zor olduğunu ifade etmek zorunda kalıyor. AKP’nin bölge mitingleri 1 Haziran’da Diyarbakır’da yapacağı mitingle son bulacak. AKP’nin en etkin olduğu yer olan Siirt’te bile umduğu başarıyı yakalayamaması bundan sonraki bölge mitingleri konusunda da bir fikir vermektedir.

Düzen Kürt halkının mücadelesini bastırmaya çalışırken, Kürt hareketi de düzeni açmaza alacak adımlar atıyor. Bu cephede önemli gelişmeler yaşanıyor. Bunlardan biri geçtiğimiz hafta katledilen 12 gerilla içinden cenazelerine ulaşılamayan iki gerillanın bulunup alınması için Barış Anneleri İnisiyatifi ve MAYA-DER’in bölgeye gitmesidir. Yapılan açıklamalara göre, çatışma bölgesine bu sefer daha kitlesel bir biçimde gidilecek ve sınır bir kez daha fiilen delinip geçilecektir. Hafta başında katledilen gerillalardan Muhammed Süleyman’ın (Kemal Ferzende) cenazesi de Kürt federe bölgesinde doğduğu yer olan Hewler’e bağlı Xelefin ilçesinde binlerce kişinin sahiplendiği kitlesel bir törenle uğurlandı. Cenaze merasiminden önce sınırın öte yanında beşyüz araçlık bir konvoy ve binlerce insan şehit gerillayı karşılamak için gelmişti. Bu sahiplenme, Türkiye Kürdistan’ındaki mücadelenin diğer parçalarda yaşayan Kürt halk kitlelerine yansımasını görmek açısından anlamlıdır.

Bir diğer önemli gelişme, geçtiğimiz ay toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nden sonra hafta başında Kongra Gel 8. Genel Kurulu’nun toplanması oldu. DTK kararlarının paralelinde fakat ondan daha kapsamlı kararlar Kongra Gel tarafından alındı. Yapılan açıklamaya göre, 2011 yılının Kürt sorununda “final ve çözüm” yılı olması kararlaştırılmıştır. Bu nedenle Kürt halkının mücadelesinin de kapsamlı ve sonuç almaya yönelik olması gerektiği, Kürdistan’ın tüm parçalarında ve Avrupa’da güçlü bir mücadele örgütlenmesi ve bu örgütlenmelerin birleştirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bunu, DTK temsilcilerinin “Ulusal Birlik Konferansı” hazırlıkları çerçevesinde Irak’a Barzani, Talabani ve Kürt milletvekilleriyle görüşmeye gitmesi izledi. Üst üste yaşanan bu gelişmeleri Kürt hareketinin devleti açmaza alacak adımları olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü baskı ve terörü yoğunlaştırarak Kürt halkının mücadele direncini kırmaya çalışan devletin bu oyunu ters tepmekte, Kürt halkı düzenle olan köprüleri de atmaya yönelmektedir. Korku duvarlarını aşan bir halka yönelik uygulanan baskı ve terör ancak mücadele kararlılığını ve direncini arttırmaktadır. Bu ölçüde hareketi yatıştırmak için verilen “ödünler” ise sadece daha fazlası için birer dayanak olmaktadır.

Düzenin sözde “Kürt açılımı”nın kesin olarak iflas ettiği, AKP’nin Kürt illerindeki mitingleri vesilesiyle bir kez daha görülmüştür. Erdoğan’ın mitinglerde Kürt sorununun çözümü kapsamında sıraladığı icraatlar Kürt halkını zerre kadar ikna etmemektedir. Kürt halkı başbakanı, “tek dil, tek bayrak, tek devlet demeye mi”, “kalan belediye başkanlarını tutuklamaya mı”, “katlettiğin gençlerin ailelerine başsağlığı dilemeye mi geliyorsun” sözleriyle karşılamıştır. Kürt hareketine yönelik saldırıların Kürt halkının öfkesini daha da körükleyip direnme azmini arttıracağı kuşkusuzdur.

Kürt siyasal hareketi cephesine iki yönlü bir tutum hakimdir. Açıklanan Kongra Gel 8. Genel Kurulu sonuçları ile Murat Karayılan’ın burjuva basına yansıyan röportajında kullandığı ifadeler kararlı ve temkinlidir. Bir yandan ABD ve devletin PKK’yi tasfiye harekatının karşısına güçlü bir direnişle çıkma hazırlıkları, bir yandan da Abdullah Öcalan’ın verdiği 15 Haziran tarihine kadar adım atılmasına dair beklenti sürmektedir. Ancak ABD emperyalizmi ve sermaye devletinin seçim sonrasında Kürt sorununun çözümünde ileriye yönelik bir adım atacağına dair bir işaret bulunmamaktadır.

Kürt hareketi ve devlet arasında mücadelenin sertliğinin karşılıklı bir seçim taktiği olduğu burjuva basında sıkça işlenmekte, işlerin seçim sonrasında daha yumuşayacağı beklentisi ifade edilmektedir. Fakat ABD ile Kürt hareketinin tasfiyesi konusunda sağlanan anlaşma ile kapsamlı devlet terörü tablosu işin o kadar basit olmadığını göstermektedir. Gelişmeler, Kürt hareketinin önemli umutlar bağladığı ve bir eşik olarak değerlendirdiği 12 Haziran seçimlerinden sonra hazırlanacak yeni anayasanın ki bu anayasa yapılabilirse özünde AKP’nin devlet mekanizmaları üzerindeki güç ve etkinliğini arttırmak hedefiyle hazırlanacaktır-, Kürt sorununun çözümü konusunda, Kürt hareketinin bugünkü siyasal ve moral kazanımlarına rağmen, her iki cephe açısından da yeni bir çıkmaz sokak olacağını bugünden göstermektedir.

Bu şartlarda sınıf mücadelesindeki ileriye yönelik bir gelişme ile birlikte, Kürt hareketinde devrimci bir doğrultuda yapılacak açılımlar, bu çıkmazdan bir çıkış yolu açabilecektir.

 

 

 

Gerilla cenazelerini onbinler uğurladı

Yüksekova

HPG gerillası Ramazan Terzioğlu’nun cenazesi sabah saatlerinde onbinlerce kişinin katıldığı bir törenle Akalın (Bajêrge) Mezarlığı’na götürüldü. Cenaze mezarlığa ulaştığında kitle marşlar okuyarak, çatışmada katledilen Terzioğlu için 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Defin işleminin ardından kitleye hitaben konuşan Terzioğlu’nun annesi Şükriye Terzioğlu, “Allah bunu kabul etmesin. Ben ne gerilla annelerinin ne de asker ailelerinin ağlamasını istemiyorum. Bu anneler ne zamana kadar ağlayacak. Bese bese bese (Yeter, yeter, yeter)” diye haykırdı.

Ramazan Terzioğlu’nun kardeşi Yakup Terzioğlu cenaze törenine katılan herkese teşekkür ederek, “Ramazan benim kardeşim değil hepinizin kardeşidir. Bütün halkımızın başı sağ olsun. Sizden bir ricam var siz bu cenazede gösterdiğiniz birlik ve beraberliğinizi seçimlerde de göstererek kan isteyen Erdoğan’a gereken dersi verin” dedi.

Konuşmaların ardından kitle kortej halinde sloganlar eşliğinde çarşı merkezine doğru yürüyüşe geçti. Cengiz Topel ve İpekyolu caddelerinde biraraya gelen gruplar yola barikat kurdu. Ateş yakıp slogan atan gruplara polis basınçlı su ve gaz bombaları ile saldırdı. Göstericiler polisin müdahalesine taş, molotof ve havai fişeklerle karşılık verdi.


Doğubeyazıt

HPG gerillası Mustafa Arvin’in (Firaz Gever) cenazesi Doğubayazıt’ta şehir mezarlığında toprağa verildi.

Törenden sonra Demokratik Çözüm Çadırı’na doğru yürüyüşe geçen kitleye polis Abdügör Mahallesi’nde gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırdı. Saldırıya gençler taş, molotofkokteyli ve havai fişeklerle karşılık verdi. Polis saldırısı sırasında çok sayıda kişi yaralandı.


Diyarbakır

Bitlis kırsalında çıkan çatışmada katledilen HPG’li Rıdvan Aktaş’ın cenazesi binlerce kişinin katıldığı yürüyüşün ardından Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. AKP’ye yönelik büyük öfkenin hakim olduğu yürüyüşte halk, güzergah üzerinde bulunan AKP’li milletvekili adayları ile Başbakan Tayip Erdoğan’ın afişlerini yırttı. Törende konuşan Demhat’ın annesi Xezal Aktaş da kirli savaşın durmasını istedi.

 

 

4 ilde onlarca gözaltı

Kürt halkına yönelik gözaltı terörü sürüyor. 24 Mayıs günü 4 ayrı ilde toplam 26 kişi gözaltına alındı. Diyarbakır, Eskişehir, Kütahya ve Erzincan’da gerçekleşen ev baskınlarında içerisinde BDP yöneticileriyle öğrenci gençliğin olduğu çok sayıda kişi evlerinden gözaltına alındı.

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde 4 kişinin evlerine baskın yapıldı. Sabah saatlerinde çok sayıda polisin zırhlı araçlar eşliğinde gerçekleştirdiği baskınlarda, Zülküf Koyun, Ayşe Yıldırım, BDP Bağlar ilçe yöneticisi Mehdi Doğan ve Hüseyin Şahin gözaltına alındı. Baskınlar sırasında kapılar kırılırken, gözaltına alınanlar emniyet müdürlüğüne götürüldü.

Eskişehir ve Kütahya’da eşzamanlı operasyonlarda BDP yöneticileri ile birlikte üniversite öğrdencileri gözaltına alındı. Evlere yapılan baskınlarda polis terör estirdi. Gözaltına alınan BDP il başkan yardımcısı İzzetin Altun’un babasının tartaklandığı, kardeşinin ise kafasının kırıldığı öğrenildi.

Kütahya’da ise 12 üniversite öğrencisi PKK sempatizanı olduğu iddiasıyla gözaltına alındı.

Erzincan’da da sabah saatlerinde üniversite öğrencilerinin kaldığı 6 eve baskın düzenlendi. Evlerde kapsamlı arama yapan polisin en az 10 öğrenciyi “örgüt üyesi oldukları” iddiasıyla gözaltına aldığı bildirildi.


 


Emperyalist saldırganlığa protesto

NATO ve Füze Karşıtı Birlik 20 Mayıs günü Şişli AKP ilçe binasına gerçekleştirdiği yürüyüşle emperyalist haydutları ve TC devleti başta olmak üzere işbirlikçilerini-uşaklarını protesto etti.

Cevahir Alışveriş Merkezi önünde toplanan birlik bileşenleri yolu trafiğe kapatarak Şişli AKP ilçe binasına yürüdüler. “Emperyalistler ve işbirlikçi uşak TC devleti Libya’dan defolun!” pankartının açıldığı eylemde, ilerici ve devrimci kurumlar kendi flamalarını taşıdılar.

Yol boyunca yapılan ajitasyon konuşmalarıyla emperyalistlerin kirli politikaları teşhir edilirken, Türk devletinin de işbirlikçi rolüne vurgu yapıldı. AKP ilçe binası önüne gelindiğinde polis barikatıyla karşılaşıldı.

Burada yapılan basın açıklamasında emperyalist güçlerin NATO şemsiyesi altında yürüttükleri Libya saldırganlığının derinleşerek sürdüğüne dikkat çekildi. Emperyalist haydutların tüm dünyanın gözü önünde Libya halkının üzerine bombalar yağdırdığı belirtilerek Libya’da her gün onlarca kişinin öldüğü, yüzlercesinin de yaralandığı dile getirildi.

AKP’nin bölge gücü olma hamasetine vurgu yapılan açıklamada şunlar söylendi: “AKP hükümetinin bu hamleleri, Libya Temas Grubu’nun Roma’da gerçekleştirilen ikinci toplantısında da yinelenmiştir. Londra’daki Uluslararası Libya Konferası’nda oluşturulan bu gerici koalisyon, kendileriyle işbirliğine can atan Kaddafi muhalifi isyancı güçlere başta para ve silah olmak üzere geniş çaplı yardım yapma kararı alırken, TC devleti Dışişleri Bakanı Davutoğlu daha sonra basına pişkince demeçler vererek Türkiye’nin yol haritasının “en doğru yöntem” olduğunu anlatmıştır.

Öte yandan, TC devleti Libya Temas Grubu toplantısının dördüncüsüne ev sahipliği yapma kararı aldırarak, emperyalist saldırganlığa aktif taşeronluk yarışındaki ısrarını bir başka açıdan da göstermiştir”

Açıklamanın devamında Libya halkının gerçek anlamda özgürleşmesinin yolunun emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadele etmekten geçtiği ifade edildi. Libya’ya dönük emperyalist saldırganlığa karşı eylemli bir dayanışma örmeye çağrısı yapılarak açıklama son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul