4 Nisan 2011
Sayı: SİKB 2011/13

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs yoluna çıkarken
Emperyalizmin maşaları
halklardan yana tutum alamazlar!
Emperyalistler hegemonya ve
yağma peşinde!
Tüm NATO üsleri kapatılsın!
Kürt halkı inkara ve
tasfiye dayatmasına “itaat” etmiyor!
Metal İşçileri Birliği Merkezi
Yürütme Kurulu Nisan Ayı Toplantısı Sonuçları
Metal grevinde son durum
Süsler Doruk’ta grev sürüyor...
Her yerde kurultay çağrısı
İzmir’de kurultay seferberliği.
Direnişçi Ontex/Canbebe işçileriyle söyleşi...
Direnişlerin sesi Taksim’de
yankılandı...
Ontex’te polis tacizine
karşı dayanışma
Metro Grossmarket
işçileriyle konuştuk...
BDSP Karadağ davasının peşini bırakmıyor...
Karadağ cinayeti davasında “keşif iptali” değerlendirildi.
Suriye’de siyasal durum
ve bazı saptamalar
İngiltere’de işçi sınıfı meydanlarda!
Almanya’da nükleer santral karşıtı kitlesel gösteriler
Üniversitelerden...
Yaptım Olacak” hiçbir zaman bizim dilimiz olmayacak!
Çelişkili TÜBİTAK
raporunu sordu
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Yaptım Olacak” hiçbir
zaman bizim dilimiz olmayacak!

Türkiye’de ve dünyada kapitalizmin çemberi daralırken herkesin ezberini bozan bir dizi gelişme yaşanıyor. Dünya finans sistemi krizlerle sarsılırken, dünyanın dört bir yanından ezilenlerin öfkesi yükseliyor. Kapitalizm de bu alt üst içinde kendini düze çıkarma çabası içinde saptığı her yeni rotada işçi sınıfını kendi yolunun taşları olarak dizmeye devam ediyor. Bu keşmekeş içinde teknik elemanlar da kapitalist barbarlığın çarkları arasında alışmadıkları bir saldırının içinde kendini bulmuş durumdalar.

Geçmişin aristokrat işçilerinin ayrıcalıklarını yitirmesinin Türkiye coğrafyası üzerinde de yansımalarının oluşması gecikmedi. Düşük ücretler, belirsiz iş saatleri, tanımsız çalışma düzeni, geleceksiz ve güvencesiz çalışma, teknik elemanların çalışma hayatının tek gerçeğine dönüşürken buna karşı tepki de aynı biçimde olmasa da gözle görülür bir şekilde büyüdü, büyümeye devam ediyor. Özellikle sol hareket içinde karşılık bulan bu tepki, öncesinde sadece aydın duyarlılığı ile toplumsal mücadele saflarında yer alan teknik elemanların ana gövdesini oluşturan mühendis, mimar ve şehir plancılarının sınıfsal bir duyarlılıkla kıpırdanması ile somutlandı. Kısa vadede bu hareketlilik büyük ufuklar vaat etmiyor bile olsa bu noktada yoğunlaşan örgütlenmeler sınıfın bu “tembelleşmiş” bölüklerinin işçi sınıfının mücadelesine kopmaz bir şekilde bağlandığını ortaya koymaktadır.

Bu bilinen gerçekleri bir kez daha yinelemek zorunda kalmamızın nedeni ise geçtiğimiz günlerde bu alanda çalışma yürütmek üzere kendini deklare eden yeni bir harekettir. Elbette bu alanda ileri atılan her adım bizi sadece mutlu eder. Ancak dostlarımızla bu mutluluğu paylaşmamızın tek koşulu ortaya koyulan samimiyet ve karşısındakinin siyaset yapma özgürlüğüne ve kimliğine duyulan saygıdır. Geçtiğimiz günlerde “Toplumcu Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları Meclisi” adıyla kendini deklare eden hareket bizimle aynı ismi kullanmayı tercih etmiştir. Öncelikle bu noktadaki tepkimizin basit bir isim tartışması ekseninde gelişmediğini, “biz önce kullanmıştık”, “bu isimle biz zaten çalışma yürütüyorduk” gibi çiğlikler içinde olmadığımızın altını çizmek isteriz. Ancak fütursuzca “yaptım olacak” pervasızlığı içinde en basitinden “nezaketen” bile bir görüşme yapma ihtiyacı duyulmadan atılan bu adıma sessiz kalmayacağız.

Kendi adımıza sol içi tüm mücadelenin samimi, ideolojik bir temelde ve birbirini besleyen bir tarzda gelişmesini isteriz. Ancak gelinen noktada sol içi tartışmalardaki sığlık ve birçok noktada fiili çatışmaya dönüşen tahammülsüzlük ortamı karşısındakini tanımama eğilimini beslemiş, solun kendi içindeki üretkenliğini kısırlaştırmıştır. Bunun en uç örneklerini bizler TMMOB içerisinde görmekteyiz. Örgüte hâkim algıdaki çürüme ve burjuvalaşma, farklı seslere acımasızca saldırmakta, yapılan her türlü eleştiriyi elinde tuttuğu bürokratik güçle ezmeye çalışmakta ve bunları yaparken teşhir olmaktan dahi çekinmeyecek bir yüzsüzlükle hareket etmektedir. Vardığımız noktada biraz izanı olan hiçkimse TMMOB içindeki kısırlaşmayı reddetmeyecektir. Ne yazık ki sorumsuzca davranışlar genel olarak solu da benzer bir rotaya sokmaktadır. O yüzden böylesi sığ bir tartışma yapmak bizim açımızdan oldukça can sıkıcı olsa da bu sığlık bize değil bizi böylesi bir tartışmayı yapmak zorunda bırakanlara ait olacaktır.

Tuhaftır ki bu adımı atan arkadaşlar yakın zaman içinde sol içi şiddetin hedefi olmuş, siyaset yapma özgürlükleri bir başka siyaset tarafından engellenmek istenmişti. Ancak benzer bir algının onları da kuşattığını bu vesileyle görüyoruz. “Sol içi şiddeti” basitçe çatışma olarak algılayan zihniyete benzetme abartılı gelmiş olabilir. Ancak bir başkasının siyaset yapma hürriyetine yapılan her türlü saldırı özünde aynı algısızlıktan beslenmektedir. Karşısındakini elinde tuttuğu herhangi bir güçle baskı altına alma çabası veya türlü kurnazlıklarla onu egale etme gayreti buna işaret eder.

İlk ve son kez tüm ilerici kamuoyu önünde bu karmaşayı çözmek için arkadaşlardan adım atmalarını beklediğimizi söylüyoruz. Bu tartışmayı tekrar tekrar yapmak, böylesi bir keşmekeş içinde debelenmek gibi bir niyetimiz yok. Ortada yürütülmesi gereken bir kavga dururken her ne koşul altında olursa kendi kendini tüketen yeni bir tartışma açmaya harcanacak ne enerjimiz ne de vaktimiz var. Zira bizler sol güçlerin birbirini yemek için harcadıkları enerjiyi “doğru” işler için harcaması gerektiğini bilen bir gelenekten geliyoruz. Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları olarak bizler, kapitalizmin her şeyin “reklamdan” ve imajdan ibaret olduğunu ilan ettiği bir dünyada taşıdığımız isme değil elimizde tuttuğumuz Kızıl Bayrak’a, üzerinde yükseldiğimiz ideolojiye; işçi sınıfının ideolojisine sarıldığımızın bir kez daha altını çiziyor, “yaptım olacak” pervasızlığıyla davranan ve bu dili kullananlarla hiçbir zaman aynı dili konuşmayacağımızı ilan ediyoruz.

Toplumcu Mühendis, Mimar&Şehir Plancıları

29 Mart 2011

 

 

 

Kamp-Üs dergisinin yeni sayısı çıktı

İstanbul Üniversitesi yerelinde çıkan Kamp-Üs dergisinin 11. sayısı öğrencilerle buluştu. “Toplama ‘KAMP’ı sermaye ‘ÜS’sü üniversite istemiyoruz” sloganıyla yola çıkan KAMP-ÜS bir dönemlik bir aranın ardından yayın hayatına kaldığı yerden devam ediyor.

Derginin bu sayısında, ağırlıklı olarak Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve Ortadoğu’daki toplumsal hareketlilikler işlendi. Açılan masa ve bahçede, yemekhanede yapılan dergi satışları oldukça ilgi gördü.  Derginin sonraki sayısına yazmayı isteyen öğrencilerle tanışıldı. İlerleyen zamanda tanışma/değerlendirme toplantıları ve internet sitesi hayata geçirilecek. Yayının içeriğine aşağıdaki linkten ulaşılabilir:

Kamp-Üs 11. Sayı   issuu.com/kamp-us/docs/kamp-_s_11._say__i_