4 Nisan 2011
Sayı: SİKB 2011/13

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs yoluna çıkarken
Emperyalizmin maşaları
halklardan yana tutum alamazlar!
Emperyalistler hegemonya ve
yağma peşinde!
Tüm NATO üsleri kapatılsın!
Kürt halkı inkara ve
tasfiye dayatmasına “itaat” etmiyor!
Metal İşçileri Birliği Merkezi
Yürütme Kurulu Nisan Ayı Toplantısı Sonuçları
Metal grevinde son durum
Süsler Doruk’ta grev sürüyor...
Her yerde kurultay çağrısı
İzmir’de kurultay seferberliği.
Direnişçi Ontex/Canbebe işçileriyle söyleşi...
Direnişlerin sesi Taksim’de
yankılandı...
Ontex’te polis tacizine
karşı dayanışma
Metro Grossmarket
işçileriyle konuştuk...
BDSP Karadağ davasının peşini bırakmıyor...
Karadağ cinayeti davasında “keşif iptali” değerlendirildi.
Suriye’de siyasal durum
ve bazı saptamalar
İngiltere’de işçi sınıfı meydanlarda!
Almanya’da nükleer santral karşıtı kitlesel gösteriler
Üniversitelerden...
Yaptım Olacak” hiçbir zaman bizim dilimiz olmayacak!
Çelişkili TÜBİTAK
raporunu sordu
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Nisan Ayı Toplantısı Sonuçları

MİB MYK Nisan ayı toplantısı gerçekleştirildi. Toplantının gündemi şu ana konu başlıklarından oluşturuldu:

- MESS Grup TİS sürecinde mevcut aşama üzerine değerlendirme

- Direnişler ve işkolundaki diğer gelişmeler üzerine değerlendirme

- Libya’ya yönelik emperyalist saldırı üzerine değerlendirme

- 1 Mayıs üzerine değerlendirme ve planlama

- Bülten üzerine değerlendirme ve planlama

 

- MESS Grup TİS sürecinde mevcut aşama üzerine değerlendirme:

1. MİB MYK toplantısı sırasında TİS sürecinin geleceği de büyük ölçüde belli olmuştu. Süreci ek protokollerle bitirmek niyetinde olan Birleşik Metal yönetimi, bir yandan grev günü gelen fabrikalara grev pankartı asmak için hazırlanırken, diğer yandan ise bu aynı fabrikaların yönetimleriyle ayrı ayrı görüşme halindeydi. Şu durumda bu görüşmelerden de Süsler Doruk fabrikası hariç diğerlerinde anlaşmaya varıldığı açıklandı. Bu aşamadan sonra bu tek fabrikada da anlaşmanın sağlanmasıyla birlikte MESS ile masaya oturularak Türk Metal’in imzaladığı sözleşmenin altına imza atılacaktır. Böylelikle Birleşik Metal üyeleri Türk Metal’in imzaladığı yüzde 5,35 oranındaki ücret zammının üstünde, toplamda yüzde 10’u bulan oranda bir zam almış olacaklardır. Şu haliyle toplu sözleşmenin diğer maddeleri arasında herhangi bir farklılık görünmemektedir.

2. Varılan bu noktada durumu çeşitli boyutlarıyla değerlendiren MYK, öncelikle bu sonucun belli sınırlar içerisinde olmak kaydıyla bir kazanım olduğu düşüncesini paylaşmaktadır. Şöyle ki, Birleşik Metal üyeleri Türk Metal üyelerine göre bu TİS sürecinde daha yüksek bir ücret zammı elde etmişlerdir. Bu da kendisine kuralları belirleyen sendika payesi biçen Türk Metal çetesine atılmış bir tokat olmuştur. Sayı olarak Türk Metal üyelerinin onda biri olan Birleşik Metal üyesi işçiler bunu başarmıştır. Dahası bir de bu kadarı grevle değil, sadece grev tehdidiyle elde edilmiştir. Metal işçileri, grev kararlılığıyla MESS’in fiyakasını bozmuş, onu korku ve paniğe sürüklemiştir. Kuşkusuz bugün birçok metal işçisi tarafından vurgulandığı gibi, “grevin sözünü ettik bu kadarını aldık, eğer greve çıkılsaydı kim bilir neler kazanırdık?”

3. Ancak bu sınırlarda bakıldığında kazanım olarak görülebilecek sonuç, metal işçisini tatmin edemez, etmemelidir. Çünkü pekâlâ greve çıkılabilir ve bugün elde edilenlerin ötesinde sonuçlar yaratılabilirdi. Özellikle de sürecin başında temel bir iddia olarak konulan MESS-Türk Metal’in düzeni yıkılabilirdi. Kuşkusuz bunun en somut sonucu da Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeden başka bir sözleşmeye imza atmak, böylelikle de bu satış sözleşmesini yırtıp atmak olurdu. İşte başarılamayan da budur. Bir kez daha belirtelim ki, bunun olanakları vardı, metal işçileri bunu yapabileceklerine inanmıştı. Ancak bu büyük olanak heba edilmiştir. Hem de bu olanağı değerlendirmek ve hedefe doğru kararlıca yürümek doğrultusunda hemen hiçbir şey yapılmamıştır. Çünkü en başta “biz inandık, siz de inanacaksınız” mesajı veren Birleşik Metal yönetimi, gerçekte MESS’i yere serecek bir greve inanmamıştır. Bu ölçüde de sürecin tüm bir seyrini daha baştan belirlemiş ve bugünkü sonu hazırlamıştır.

4. Defalarca belirttiğimiz gibi bir mücadelenin soluğunun gücünü ve geleceğini ufku belirler. Bu süreçte Birleşik Metal yönetiminin ufkunu da “Ek protokoller” belirlemiştir. Dediğimiz doğru anlaşılmalıdır. Elbette her mücadele kazanamayabilir ve her mücadelede de tüm hedeflere ulaşılmayabilir. Mücadele yürütülür, tüm güç ve olanaklar hedefe ulaşmak için seferber edilir, ancak bir karar anı vardır. Daha ileriye gitmek mümkün olmadığına kanaat getirilir ve o anki güç ölçüsünde alınabilecek kazanımlarla yetinilir. Ancak Birleşik Metal yönetiminin yaptığı, mücadele stratejisini en ileri hedefler doğrultusunda kurmak ve gidebileceği yere kadar gitmek değil, her şeyini gidebileceğini düşündüğü noktaya göre kurmak olmuştur. Daha en başından itibaren, grev yoluna çıkarken mücadele stratejisi “Ek protokoller” üzerine kurulmuştur. Mücadele düzeni ve taktik hamleler de bu stratejiye göre yapılmıştır. Dolayısıyla grev kararının alınmasının ardından tüm bir sürecin ruhunu da belirleyen bu türden bir ara çözüm düşüncesi olmuştur. Bu haliyle de grevi daha baştan sakatlamıştır.

5. Bu strateji mücadele planına olduğu gibi yansımıştır. Öyle ki greve bütün fabrikalardan birden başlamak yerine tek tek sırayla başlanılmıştır. Dahası MESS’i zorlayacak ve yangını büyütecek fabrikalardan başlamak yerine, ek protokol için ayak direyen fabrikalar öne konulmuştur. Örneğin greve ilk çıkan Süsler Doruk greve en hazırlıksız fabrika, ama fabrikanın patronu ek protokole en uzak patron olmuştur. O nedenle greve çıkmanın onurunu taşıyan Doruk işçisi, grev pankartı asılırken dahi son derece ruhsuz ve heyecandan yoksun bir görüntü çizmekteydi.

6. Çok açıktır ki mücadele planı, grevi büyütmek, MESS’i köşeye sıkıştırmak ve Türk Metal tabanını mücadeleye kazanmak hedefine göre hazırlanmış olsa başka türlü davranılırdı. Örneğin Süsler Doruk yerine, belli bir döneme kadar greve en hazır fabrikalardan olan ve aynı zamanda TOFAŞ için kritik önemde olan ve de en önemlisi Bursa’da kurulu olan SCM’den başlanabilirdi. Böylelikle SCM sonuç ek protokol olsa dahi, bir on gün boyunca Bursa eylemli mücadele yoluyla ayağa kaldırılır ve böylelikle grev Türk Metal tabanının ana gövdesini oluşturan Bursa metal işçilerinin gündemine sokulur, bu büyük işçi havzası sarsılabilirdi. Bu durumda bir yerden sonra ek protokol imzalandığında dahi, bu Türk Metal üyesi işçileri de en azından ek protokol için harekete geçirirdi. Bu durumda metal işçisinin cebine ne girdiğinin de hiçbir önemi elbette olmazdı. Çünkü çatırdayan MESS-Türk Metal’in düzeni olurdu. İşte bu da bir stratejidir, ancak pekala şu günkü güçler tablosu ile dahi kolaylıkla hayata geçirilebilir bir stratejidir. Ancak Birleşik Metal’in mevcut yönetimi gibi, ufku dar ve soluksuz bir önderliğin üstesinden geleceği bir strateji değildir.

7. Geçmeden belirtmek gerekir ki, Birleşik Metal yönetimi stratejisini, sadece grevin uygulamaya sokuluş biçimiyle değil, bu sürecin her aşamasını da bilinçli olarak metal işçisini bir ara çözüme razı etmek üzerine kurmuştur. Bu doğrultuda da bilinçli ve hesaplı davranmıştır. Önce durumu kontrolü altına almış, sonra da adım adım metal işçisinin grev kararlılığını zedelemiş, coşkusunu kırmış ve dikkati ek protokollere çekmiştir.

Oysa Türk Metal’in imzaladığı satış sözleşmesinin reddedilerek “mücadeleye devam” kararının alındığı 11 Aralık toplantısının ardından metal işçilerinin saflarında belirgin biçimde grev kararlılığı ve coşkusu yükselmiş, en geri fabrikalarda dahi bir grev rüzgarı esmiştir. Ancak yönetim yakalanan bu ivmenin geliştirilmesi ve pekiştirilmesi için neredeyse hiçbir şey yapmamıştır. Öyle ki daha önce yapılan Cuma eylemleri de büyük ölçüde bitirilmiş, yerine de başka bir eylem programı çıkarılmamıştır. Bazı fabrikaların kendi inisiyatifleriyle yaptıkları eylemler de bir yerden sonra yine tepeden inme müdahalelerle sonlandırılmıştır. Böylelikle grev hazırlıkları baltalanmış ve sürecin gelişme dinamizmi zayıflatılmıştır. Mart ayı başında ise bu kez yönetim henüz daha grev yolunda tek bir adım atılmamışken ek protokoller için MESS’in kapısını çalmıştır. Satış sözleşmesi çerçeve alındıktan sonra bu tür bir ara çözüme baştan razı olan MESS ek protokolleri önce kabul etmiş, fakat hemen ardından da Birleşik Metal’i daha geri bir noktaya sürüklemek için çark etmiştir. Bu durumda ise yönetim daha da geri adım atarak tek tek fabrika patronlarıyla ek protokol imzalama yoluna gitmiştir. Belirtmek gerekiyor ki daha bu aşamada da metal işçilerinin artık greve olan inançları kalmamıştır. Sürecin ek protokoller yoluyla bitirileceği düşüncesi saflara yayılırken, greve en hazırlıklı fabrikalardaki işçiler de grev yolundan uzaklaşmışlardır. Bu aşamadan sonra ise yukarıda belli başlı yönleriyle ortaya koyduğumuz strateji oluşturulmuştur. Sonuçta bir noktadan sonra da üretimin durdurulması ihtimalinden dahi korkan metal patronları bedel ödemektense zaten en başta razı oldukları ücret zamlarına imza atma yoluna gitmişlerdir. MESS ise bu süreci sadece izlemekle yetinmiş ve üyelerini serbest bırakmıştır.

8. İşte burada ayrıntılarıyla ortaya koyduğumuz gibi Birleşik Metal yönetimi bu süreçte, iyi bir önderlik sınavı vermemiş, aksine, süreci bir ara çözüme bağlasa da, MESS’in düzenini yıkmak üzere ortaya çıkan büyük bir tarihsel imkanı heba etmiştir.

9. Tüm bunlardan sonra belirtmek gerekir ki, metal işçileri mevcut bilinç ve örgütlenme düzeyleriyle, ayrıca bu düzeyin bir uzantısı olarak mevcut önderlik düzeyi ile bu kadarını yapabilmiştir. Bu kadarı da daha ileri mücadeleler için uyarıcı ve yol göstericidir. Eğer metal işçileri taban örgütlülüklerini kurar ve sınıf bilinciyle saflarını donatırsa hem büyük kavgaları verebilecek bir olgunluğa ulaşabilir, hem de böylesi kavgaları başarıyla yönetebilecek bir önderlik iradesini içerisinden çıkarabilir. Bu durumda da ne Türk Metal kalır ne de MESS’in sömürü ve kölelik düzeni! İşte bu bilinç ve düşüncelerle MİB MYK başta ileri-öncü metal işçileri olmak üzere tüm metal işçilerini, yaşadığımız bu sürecin derslerinden öğrenerek ileri çıkmaya ve mücadeleyi birlikte omuzlamaya çağırıyor.

 

- Direnişler üzerine değerlendirme:

1. Aralarında metal işçilerinin de olduğu pek çok işçi bölüğü hakları ve gelecekleri için direniştedir. Seslerini duyurmaya çalışan ve bir kısmı da sendikalardan destek bulmadığı için kendi imkanlarıyla direnen bu işçi bölüklerinin onurlu direnişine sahip çıkmak tüm işçi ve emekçilerin görevidir. MYK tüm metal işçilerini direnişlerle dayanışmayı yükseltmeye çağırmaktadır.

2. Bu direnişler içerisinde iki tanesi belli bakımdan diğerlerinden ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi Ontex diğeri ise ÇEL-MER direnişidir. Bu iki örnek direnişin ayırt edici özelliği, örgütlü taban inisiyatifleridir. Öyle ki Ontex’te kurdukları komitelerle TİS sürecine müdahale eden, söz-yetki-karar haklarını kullanan işçiler, patron ile sendika yönetiminin işbirliğiyle işten atılmışlardır. Amaç bu örgütlü sınıf mevzisini düşürebilmektir. İşçi sınıfının yakın dönem mücadelesinde başarılı işgal pratiğiyle örnek olan ÇEL-MER işçileri, bunu yine fabrikada kurdukları komitelere borçluydular. Haklarını kopara kopara alan ÇEL-MER işçisinin örgütlülüğünü kırmak isteyen mücadeleye de önderlik eden sendika temsilcilerini düzenbazlığa da başvurarak işten attı. Ancak örgütlü ÇEL-MER işçisi bir kez daha direniş bayrağını açarak bu saldırıya yanıt verdi. ÇEL-MER sözkonusu olduğunda elbette Ontex’deki gibi bir sendikal ihanet yoktu. Ancak belirtmek isteriz ki işçilerin örgütlü olduğu Birleşik Metal yönetiminin yer yer ortaya koyduğu ilgisizlik de dikkatlerden kaçmamaktadır.

MYK bu gerçeklerin altını çizmeyi bir görev bilmekte ve tüm sınıf güçlerini bu sınıf mevzilerini savunmaya çağırmaktadır.

 

- Libya’ya yönelik emperyalist saldırı üzerine değerlendirme:

MYK son günlerde çeşitli bahanelerle Libya’ya yönelik tezgahlanan emperyalist saldırganlığı ve emekçi halklara yönelik bu gerici ve haksız savaşın suç ortağı olan, aynı zamanda ülke topraklarını bu alçakça saldırılar için kullanıma açan AKP hükümetini ve devlet yönetimini kınamaktadır. Bu bilinçle de tüm işçi ve emekçileri emperyalist saldırının durdurulması ve ülke yönetenlerinin suç ortaklığına son vermesi talebiyle mücadeleye çağırmaktadır.

Metal İşçileri Birliği tüm bileşenlerini bu doğrultuda fabrikalarda sistematik bir çalışma yürütmeye ve metal işçilerini yapılacak eylemlere katılmak doğrultusunda kararlı bir çaba içerisinde olmaya çağırmaktadır.

 

- 1 Mayıs üzerine değerlendirme ve planlama:

1. İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu 1 Mayıs’ı işçi sınıfı ülkede ve dünyada yoğun saldırılar altında karşılıyor. Sosyal yıkım büyüyor, baskı ve terör şiddetleniyor. Ancak hava da giderek emekçilerden yana esiyor. Arap halklarının isyan ruhu egemenlerin korkularını büyütürken işçi ve emekçilerin umudu oluyor. İşte 2011 1 Mayısı’nda bu umudu büyütme görevi önümüzde duruyor. İşi ve onuru için kendini yakan Tunuslu sınıf kardeşimiz gibi inanç ve yüreklilikle 1 Mayıs alanına çıkmalıyız. Mısır’da Yemen’de kurşunlara karşı yürüyen kardeşlerimiz gibi, korku duvarlarını yıkarak zalimin zulmü üzerine gitmeliyiz. İşimiz, ekmeğimiz, onurumuz ve geleceğimiz için 1 Mayıs alanlarında olmalıyız.

2. MYK bu perspektifle metal işçilerini fabrika fabrika 1 Mayıs’a hazırlanmaya çağırıyor. 1 Mayıs düşüncesini ve ruhunu yaymalı, tüm işçi arkadaşlarımızı 1 Mayıs’ta alanlara çıkmaya ikna etmeliyiz. Bu amaçla toplantılar organize etmeli, yapılan toplantı ve etkinliklere katılmalıyız. 1 Mayıs günü geldiğinde ise fabrika pankartlarımızla ve coşkulu sloganlarımızla 1 Mayıs alanında yerimizi almalıyız.

 

- Bülten üzerine planlama:

MYK 1 Mayıs öncesinde çıkacak olan bültenin gündemini de 1 Mayıs’ı kazanmak hedefine bağlı olarak tartışmış, bununla birlikte başta TİS süreci deneyimi ve fabrika direnişleri olmak üzere bir dizi konu saptamıştır.

Metal İşçileri Birliği

30 Mart 2011

 

 

 

Metal grevinin sesi kampüslerde

Eskişehir’de Ekim Gençliği greve çıkan metal işçilerinin mücadelesini üniversite kampüslerine taşıdı. Greve ilk çıkan Süsler Doruk işçilerinin sesini Anadolu Üniversitesi’nde duyurmak için çeşitli çalışmalar yürütüldü.

Grev başlamadan bir gün önce okul içerisine grevin duyurusunu yapan, grevin başlayacağı gün öğrencileri fabrika önüne çağıran “Metal işçileri sömürü ve köleliğe karşı greve çıkıyor. Metal işçilerinin greviyle dayanışmayı büyütelim” şiarlı ozalitler okul içerisinde farklı noktalara yapıldı. Grev günü ise toplu halde, Süsler Doruk fabrikasına gidilerek destek verildi. Haftanın ilerleyen günlerinde ise yine okul içerisine metal grevini anlatan duvar gazeteleri ve “Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için metal işçilerinin greviyle dayanışmaya! / Ekim Gençliği” afişleri yemekhanede, kütüphanede ve fakültelerde yaygın bir şekilde kullanıldı.

Anadolu Üniversitesi / Ekim Gençliği

 

 

Tuzla’da grevle dayanışma

Tuzla’da Metal İşçileri Birliği (MİB) çalışanları, greve çıkan metal işçilerinin sesini işçi ve emekçilere taşımaya devam ediyor.

MİB çalışanları, bölgedeki örgütsüz fabrikalardan biri olan Emin Teknik Fabrikası’na bildiri dağıtımı gerçekleştirdiler. İşçilerin ilgisine konu olan önceki bildiri dağıtımlarının yarattığı etki sonrası patronun fabrika içerisinde yarattığı baskı, bazı işçilerin dağıtıma çekinerek yaklaşmasına sebep oldu.

Bildiri dağıtımı sırasında gerçekleştirilen sohbetlerde, metal işçilerinin grev sürecinden bahsedilerek, grevin kazanılmasının diğer metal işçileri ve sınıf bölükleri açısından da oldukça önemli olduğuna vurgu yapıldı.

Kızıl Bayrak / Tuzla