10 Aralık 2010
Sayı: SİKB 2010/47

 Kızıl Bayrak'tan
Haklarımız ve geleceğimiz için
örgütlü mücadeleye!
AKP hükümeti ırkçı-siyonist rejimle arayı düzeltiyor
Sermaye partileri kokuşmuş
düzeni aklama derdinde!
Genç-Sen polis terörüne eylemlerle yanıt verdi
Düzen partilerine söz yok!
Polis terörüne tepkiler
Cüret ve kararlılıkla öne çıkamayanlar
ihanete ortak olurlar!
Şimdi cüret ve kararlılıkla öne çıkama zamanı!
Metalde mücadele sürüyor...
Akdeniz Çivi
işçisinden mektup
“Yeni asgari ücret yasası tasarısı geri çekilsin!”
İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
Gericiliğin ağırlığı ve devrimci çıkış yolu
BETESAN’da direniş kazandı!
Buca direnişi dayanışmayla büyüyor
TEKEL işçileri 18 Aralık’ta Ankara’da
Evrensel Gazetesi kimin yanında? - Ç. İnci
KESK üyesi mücadele arkadaşlarımıza açık çağrımızdır
İrlanda krizi ve AB’nin
yeniden yapılanma süreci.
Emperyalistlerin Wikileaks korkusu
Şerzan Kurt davası
Eskişehir’de görüldü
Erdal Eren’den Alaattin Karadağ’a devrim bayrağı ellerimizde!
YTÜ’de imzalar verildi.
İşkence davasında ilk duruşma
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal Grup TİS’lerinde son viraj!

Cüret ve kararlılıkla öne çıkamayanlar ihanete ortak olurlar!

MESS-Türk Metal kirli ittifakının 13 Kasım günü ihanet sözleşmesini imzalamasının ardından aynı sözleşmenin Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın da önüne konması ile Metal Grup TİS’lerinde son ve en kritik viraja girilmiş oldu. Gelinen aşamada Birleşik Metal üyesi işçiler ya MESS dayatmalarına karşı mücadele bayrağını yükselterek işçi sınıfı içerisindeki öncü rollerini yerine getirecekler, ya da MESS’in kölelik dayatmalarını kabul ederek Türk Metal çetesinin imzaladığı ihanet sözleşmesinin bir benzerine imza atacaklar.

Birleşik Metal yönetimi son kararı, fabrikalarda yapacağı toplantıların ardından 11 Aralık günü gerçekleştireceği yeni bir merkezi TİS Kurulu toplantısı ile alacağını duyurmuş bulunuyor. Buna göre bu hafta içerisinde Birleşik Metal’in MESS kapsamında örgütlü olduğu tüm fabrikalarda MESS’in sözleşme teklifini değerlendiren toplantılar gerçekleştirilecek. Aynı açıklamada sürecin bitmediği ve eylemlerin karar netleşene kadar devam edeceği vurgulansa da işyerlerinden yansıyan bilgiler bu hafta için planlanan eylemlerin süreç netleşene kadar askıya alındığını gösteriyor. Bu durum ise Birleşik Metal yönetimi payına klasik bir tansiyon düşürme ve işçileri imzaya ikna etme politikasının devreye sokulduğunu gösteriyor.

Bugün Birleşik Metal tabanında saldırılara karşı direnme ve boyun eğme biçiminde iki eğilim bulunuyor. İlk eğilimi Gebze ve Kocaeli’de yer alan kimi temel fabrikaların yanısıra daha yoğun olarak örgütlenme süreci yeni olan, görece küçük ve ücret sorununun yoğun olarak yaşandığı fabrikalarda çalışan işçiler temsil ediyorlar. Yıllardır uzlaşmacı sendikacılık anlayışının egemen olduğu, aynı zamanda ise ücretlerin görece yüksek olduğu kimi fabrikalardaki yaygın eğilim ise MESS’in sunduğu yeni taslağın kabul edilmesi yönünde. 4 Aralık’ta gerçekleşen TİS Kurulu da işte bu eğilimin karşı karşıya geldiği bir atmosferde gerçekleşmiş bulunuyor.

Bu tablo ise Birleşik Metal yönetiminin takınacağı tutumu çok daha önemli hale getiriyor. Kuşkusuz ki genel söylemlerde dile getirilen mücadeleci sendikacılık anlayışı, tabandaki varolan direnme eğilimini güçlendirmeyi, önderlik pratiğini bu çerçevede ele almayı gerektiriyor. Tabanda bu eğilimin görece yaygın oluşu da atılacak bu adım için oldukça önemli bir olanak yaratıyor. Dahası sendikanın kendi tabanının dışında Türk Metal üyesi birçok metal işçisinin gözü de halen Birleşik Metal’in alacağı tutumun üzerinde. İhanet sözleşmesinin hemen ardından açığa çıkan tepkiler eylemli bir sürece dönüşmese de buradaki rahatsızlıklar halen olanca sıcaklığı ile devam ediyor. Bu açıdan Birleşik Metal cephesinden gerçekleştirilecek bir öncü çıkış öfkenin belli oranlarda dinmiş olmasına karşın Türk Metal çetesi bünyesindeki dinamiği de harekete geçirme potansiyelini koruyor.

Oysa bugüne kadar yansıyanlar Birleşik Metal yönetiminin bir kez daha ürkek bir pratik içerisinde olduğunu gösteriyor. Bu açıdan Birleşik Metal Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun 28 Kasım Gebze mitinginde gerçekleştirdiği konuşma bu bakımdan dikkat çekici. Buradaki konuşmasının eksenine sermaye sınıfının saldırılarını ve MESS-Türk Metal ittifakını oturtan Serdaroğlu, Birleşik Metal olarak önümüzdeki günlerde nasıl bir pratik ortaya koyacaklarına dair hiçbir şey söylememişti. Hatta Türk Metal’in imzaladığı sözleşmenin görece olumlu yanlarının (esnek çalışma hükümlerinin MESS tarafından geri çekilmesinin) kendilerinin kurduğu basıncın bir ürünü olduğunu söyleyerek bu kadarını yeterli gördüklerinin sinyalini de vermişti. Gebze’de gerçekleşen bir mitingde ÇEL-MER ve Mutaş gibi önemli mücadele deneyimlerinin adını anmayan Serdaroğlu, yeterince mücadele ettiklerini iddia ederek kimsenin kendilerini ihanetçi olarak suçlayamayacağını da dile getirmişti.

Kuşkusuz ki bugün sınıf mücadelesinden yana olan hiç kimse Birleşik Metal yönetimini Türk Metal çetesi ile aynı kefeye koyan bir söylem içinde değil. Ancak şu açıktır ki, grup TİS’lerinde gösterilen pratik metal işçilerinin mücadelesini değil, bu çetenin alandaki denetimini güçlendiren sonuçlar yaratmaktadır. Zira sonuçtan da bağımsız olarak önemli olan mücadele yolunda tüm güç ve imkanlarını kullanabilmek, bu doğrultuda kararlı ve samimi bir çaba verebilmektir. Bunu yapmayanların ise Türk Metal çetesinde olduğu gibi bilinçli bir ihanet girişimi olmasa da bu ihanetin suç ortağı konumuna geleceği açıktır.

Bugün ister sendikal alanda, ister siyasal alanda olsun öncülük rolünü ve misyonunu taşıyan hiçbir kişi ve kuruluşun sınıfın geneline hakim olan geri bilinci ve ruh halini kendisine kalkan yapmaya hakkı yoktur. Kendilerine bu rolü biçenlerin yapması gereken sınıfın içindeki mücadele istek ve iradesine yüklenmek, bu istek ve iradeye yaslanarak mücadele barikatlarının ön safına geçmektir.

İşte Birleşik Metal yönetiminin de yapmadığı-yapamadığı tam olarak budur. Mücadele payına atılan olumlu adımlar bu yönetim tarafından her defasında bu gerekçe ile iğdiş edilmekte, mücadelede öncülük rolünün sınanacağı kritik aşamaya geldiği anda sınıfın genel geriliği bahane edilerek mücadele barikatlarından geri dönülmektedir.

2010-2012 MESS Grup TİS’lerinde gelinen aşama bir kez daha bu tabloda en ufak bir değişiklik olmadığını göstermektedir. Hatta fabrikaların önemli bir bölümünden yansıyan olumlu atmosfere karşın “Biz yapabileceğimizi yaptık. Elimizden gelen bu kadar!” düşüncesi bizzat yönetim eliyle temsilcilere ve işçilere doğru yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. 4 Aralık’ta gerçekleştirilen TİS Kurulu’ndan hiçbir bilginin dışarıya “sızmamasına” dair verilen direktifler de bu çabanın dolaysız bir ürünüdür. Zira MESS’in ve tek tek patronların, fabrikalardaki genel atmosferi zaten doğrudan gözlemlediğinden, buralardan kendi atacakları adımlara ilişkin sonuçlar çıkarmaya çalıştıklarından en ufak bir kuşku duymamak gerekir. Böyle bir durumda bizzat Genel Başkan tarafından yapılan bu “uyarı”nın metal işçilerinin mücadelesini güçlendirme niyet ve çabasında olan ilerici-devrimci güçleri hedeflediği de yeterince açıktır.

Tek başına bu girişim bile Birleşik Metal yönetiminin sürecin gelişimine dair yaklaşımı konusunda bir fikir vermektedir. Böyle bir girişimin sonucu ise tek başına MESS’in dayatmalarına boyun eğmek olarak çıkmayacak, işçilerin doğrudan katılımı ile hazırlandığı iddia edilen ve eksikliklerine karşın oldukça önemli talepler içeren (çalışma sürelerinin kısaltılması vb.) taslağın hasır altı edilmesi sonucunu doğuracaktır.

Bugün yıllardır patronlarla uzlaşmayı adet haline getiren kesimleri dışında metal işçilerinin önemli bir bölümü Birleşik Metal adına MESS’e sunulan taslağın ve burada dile getirilen taleplerin arkasındadır. Taban örgütlenmelerinin zayıf olduğu bugünkü koşullarda bu taslak uğruna verilecek kararlı mücadele ise ancak net ve kararlı bir önderlik altında mümkündür. Bugün Birleşik Metal yönetiminin kendi üyelerine, diğer metal işçilerine ve hatta tüm işçi sınıfına karşı taşıdıkları sorumluluk bu önderlik pratiğini hayata geçirmeyi, cüretli ve kararlı bir şekilde öne çıkmayı gerektirmektedir.

Metal işçilerinin uğruna kararlılıkla mücadele edeceği talepleri orta yerde duruyorken, sonucu yenilgi de olsa savaş meydanına çıkacak gücü ve iradesinin olduğundan kimsenin en ufak bir kuşkusu olmamalıdır. Ancak bugünkü koşullarda bu iradenin gerçek niteliğine bürünmesi Birleşik Metal üyesi metal işçilerinin ve tabii ki yönetiminin bu irade ve kararlılığı ne kadar güçlü bir şekilde dile getireceğine bağlıdır.