16 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/28

 Kızıl Bayrak'tan
Anayasa değişikliği referandumu tartışmaları
Referandum oyununa karşı devrimci tutum!
Sendika ağalarının referanduma ilişkin tutumları ve devrimci sorumluluk!
Kürt halkına saldırganlık sermayenin ‘ortak aklı’
ABD-Türkiye ilişkilerinde son perde
Ankara'da iki BDSP'li serbest bırakıldı
DİSK’in sermaye ile
uzlaşma arayışı...
İşçiler, burjuvaziye mezar hazırlamaktadır!
Meslek örgütlerinden’iş cinayeti’ açıklamaları
Kontra sendikaların “başarı” kaynağı sınıf sendikacılığı çizgisinin silikleşmesidir!
İşçi ve emekçi hareketinden..
Taleplerimiz, mücadele ve örgütlenme hattımız…
ÇEL-MER işçileri kazandı!
MİB’ten Yunus Dönmez’le dayanışma çağrısı!
Zafer direnen UPS işçisinin olacak!
ABD emperyalizmi her koşulda ırkçı-siyonist canilerin hamisidir!...
Katil İsrail kendi soruşturup kendi aklıyor!
Dünyada işçi ve emekçi hareketi...
İran’da kadınlar üzerindeki baskılar sürüyor…
Samandağ Geleneksel Evvel Temmuz Festivali gerçekleştirildi...
Topyekûn bastırma ve teslim alma kampanyası - M.Can Yüce
İnternette sansür ve denetim yeni düzenlemeler ile tırmandırılıyor.
Direnişçi bir Çel-Mer işçisinden mektup…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İnternette sansür ve denetim yeni düzenlemeler ile tırmandırılıyor

Türkiye’nin internet sansüründe dünya ülkelerini geride bırakarak hızla birinciliğe koşması gerek uluslararası arenada; gerekse ülke genelinde büyük tartışmalara konu oldu. Bugüne kadar kapatılan 6 bine yakın sitenin hesabı bile verilemezken sermaye devleti, yeni düzenlemeler ile yeni yasakların da yolunu açtı. Polise site yasaklama yetkisi verileceği söylentisi gündemdeyken yapılan yeni bir düzenleme Diyanet İşleri’ne bile site kapatma yetkisi vererek tartışmaları iyice alevlendirdi. Kuşkusuz ki yaşanan gelişmeler kapitalizmin özgürlük anlayışı ve liberal özgürlüklerin sınırlarını bir kez daha hatırlattı.

İnternet üzerine yaklaşık 20 yıldır sıklıkla sarfedilen sözlerin cilalarının döküldüğü bir dönemdeyiz. Düne kadar “bilgi toplumu”, “iletişim çağı”, “küresel dünya” gibi kavramlara eşlik eden internet bugün sansür ve denetim ile birlikte anılıyor. Bir zamanlar fikir özgürlüğünden bahsedenler bugün interneti nasıl sansüre tabi tutacaklarının yollarını arıyor. Sansürün yanısıra toplumu denetleme ve kimin ne dediğini ne yaptığını kontrol etmek için de internet ağı devletlere büyük olanaklar yaratıyor. Türkiye de internetle geç tanışmış olmasına rağmen yasaklama ve denetim alanında hayli mesafe almış görünüyor.

Özellikle 2000’li yıllarda “Adnan hoca yasakları” olarak başlayan site kapatmalar bugün yasalarla ve oluşturulan resmi kurumlar ile birlikte sistemli bir hale getirilmiş durumda. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK), RTÜK ve Ulaştırma Bakanlığı eşgüdümlü bir biçimde internet sansürü ile uğraşıyor. RTÜK Kanunu ve Basın Kanunu ile başlayan internet yasakları bugün internet yasası olarak bilinen 5651 sayılı yasa ile düzenleniyor.

Site kapatmalara müstehçenlik, çocuk pornosu, kumar gibi gerekçeler gösterilerek sansür meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Ancak esas niyetin internette oluşabilecek özgür bilgi paylaşımı ortamını yoketmek olduğu açık. Zaten uygulamalara bakıldığında kapatılan sitelerin çeşitli biçimlerde ve içeriklerde de olsa muhalif siteler olduğu görülebiliyor. Kısacası sermaye devleti yıllardır gazete ve televizyonlara uyguladığı sansürün bir benzerini internet ortamına da uygulamak istiyor.

Devlet bir yandan sitelere erişimi engellerken öte yandan da kimin ne yaptığını ağ üzerinden denetlemeye çabalıyor. Bunun için yeni düzenlemeler yapılıyor ve zaten yasadışı olarak yapılmaya çalışılan denetim yasal olarak da güvencelenmek isteniyor. Bugün atılan bazı teknik ve hukuksal adımlar bu alanda da tehlikeli bir boyuta gidildiğini gösteriyor. Özellikle Youtube yasağının aşılmasını engellemek için yapılan değişikliğin üzerinde durmak gerekiyor. Devlet bugüne kadar kullandığı DNS* yasaklama yöntemini değiştirerek doğrudan sitelerin IP adreslerine erişimi engelleyen bir sisteme geçti. Bu sistem için EEKA denilen serverlar kullanılıyor. Türkiye’nin internet çıkış noktalarına yerleştirilen bu serverların ne yaptığı henüz tam anlamıyla bilinmiyor. Ancak bunun sadece engelleme değil tüm trafiğin takibi için kullanıldığı düşünülüyor.

Gündemdeki yeni yasa tasarısı da bu teknik altyapı değişikliği ile uyumlu biçimde. Tasarıya göre Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde “IP (Internet Protocol) Takip Merkezi” kurulacak. Bu birim hızla site kapatma yetkisine sahip olmakla kalmayacak, “uygunsuz” sitelere girişleri de yasal olarak izleyecek ve kimin hangi adresten giriş yaptığını kaydını tutacak. Sonbaharda çıkarılması planlanan fikir mülkiyeti yasası da düşünüldüğünde emniyetin eline nasıl bir yetki verileceği açık. Bu internet üzerinden yapılan her işlemin yasal olarak kaydedilmesi ve ileride delil olarak kullanılabilmesi anlamına geliyor.

Son günlerde Resmi Gazete’de yayınlanan bir başka düzenleme ise Diyanet İşleri’ne site kapatma yetkisi vermesi açısından hayli ilginç. Buna göre diyanet dini konulardaki yetkilerini internette de kullanacak, eğer Kuran gibi metinlerin ya da dine dair konuların yanlış aktarıldığını, eksik olduğunu düşünürse mahkemeye başvurarak siteleri hızla yasaklayacak. Din üzerindeki devlet tekelinin internet üzerinde de uygulanmaya başlanması anlamına gelen düzenleme, din ile ilgili pek çok tartışmanın bu gerekçelere dayanılarak engellenebileceğini gösteriyor.

Kuşkusuz ki her iki düzenleme de bugüne kadarkilerin bir devamı niteliğinde, amaçları ise aynı. Devlet bugüne kadar hayatın genelinde ne yapıyorsa internette de aynı baskıcı, sansürcü yapısını uygulamaya koyuyor. Polis rejimi kuralları internete uygulanıyor, her bilgisayar bir muhbir haline getiriliyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü ise bu denetimler ile yokedilmeye, sansür ile boğulmaya çabalanıyor. Bu durum ise toplamda kapitalizmin bir özgürlük balonunun daha patladığını ve büyük umutlarla sunulan internetin tüm liberal özgürlükler gibi sahteliğini bir kez daha hatırlatıyor.

* Internet üzerinde her sayfanın rakamlardan oluşan bir IP (internet protocol) adresi vardır. DNS ise site adreslerini bu rakamsal adreslere yönlendirir. Örneğin tarayıcımıza www.kizilbayrak.net yazdığımızda bu adres DNS sunuculara gider, karşılığı olan 87.106.21.118 biçimindeki IP adresine yönlendirilir.


 

 

Sınav sistemi bir genci daha hayattan eledi!

Daha yaşamanın ne demek olduğunu bile doğru dürüst anlayamamış gencecik bir beden, eğitim sisteminin son kurbanı olarak ölümü seçti. Seviye Belirleme Sınavı (SBS) sonuçlarının açıklanmasının ardından bir ilköğretim öğrencisi ihtihar etti.

Ailesiyle birlikte Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde yaşayan 14 yaşındaki Tavşanlı İstiklal İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Yalçın Gencay Öktem, sınav sonuçlarının açıklanacağı gün sınav stresine dayanamayarak intihar etti.

Okulların kapanmasının ardından annesiyle birlikte İzmir’de üniversitede okuyan abisinin yanına tatile giden Öktem, evde tek başına bulunduğu bir saatte kendini asarak intihar etti. Eve döndüğünde oğlunun cansız bedeniyle karşılaşan anne Zülfiye Öktem, sinir krizi geçirdi. SBS’nin üzerinde yarattığı baskı nedeniyle oğlunun intihar ettiğini söyleyen anne, “Oğlum SBS’de düşük puan aldığı için morali bozuktu. Sürekli düşünüyordu. Biricik oğlum SBS yüzünden intihar etti” dedi.

14 yaşındaki çocuğun SBS sınavında 336,608 puan alarak genel sıralamada 371 bin 301, il sıralamasında ise 3 bin 107. olduğu tespit edildi.

Sınav stresine dayanamayarak ölümü seçen genç bireyler, adı, uygulanma biçimi, sayısı değişse de elemeci sınav sistemlerinin temel bir sabiti halini aldı. Her yıl onlarca genç geleceklerinin tek dayanağı olarak gösterilen eleme sınavları yüzünden yaşamaktan vazgeçiyor. Sınavların hayatlarındaki biricik başarı kapısı olarak gösterilmesi, gencecik omuzlara taşıyabileceğinden fazla bir ağırlıkla yüklüyor.