<

18 Haziran 2010
Sayı: SİKB 2010/24

 Kızıl Bayrak'tan
“Eksen kayması” tartışmaları safsatadan ibarettir
Zorlu mücadele gündemleri ve
görevler
Kürt halkına yönelik çok yönlü saldırılar sürüyor
Sivas’ın hesabını soracağızi
Madenlerde ölümlerin
sorumlusu kapitalizmdir!
30 madencinin kanı kurumadan bir madenci daha katledildi
15-16 Haziran Direnişi selamlandı.
ÜNSA Çuval’da sendikal ihanet ve sınırsız sömürü.
HABAŞ Demir-Çelik’te iş bırakma eylemi
Birleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül ile MESS Grup TİS süreci üzerine konuştuk
KESK üyeleri tasarıya
karşı eylemdeydi.
İşçi ve emekçi hareketinden..
Karadağ cinayeti davası avukatlarıyla dava üzerine konuştuk!
Karadağ cinayeti davasının ilk duruşması yapıldı 
Karadağ davası duruşması eylemlerle karşılandı
Gençlik işçi sınıfının çelik disiplini ile kavga alanlarında,
fabrika havzalarında sınanmalıdır!
Gençlik eleme sınavlarına karşı alanlardaydı
BM Güvenlik Konseyi, İran’a yeni yaptırım tasarısını kabul etti...
Çin’den Avrupa’ya kölece çalışma
can alıyor!..
Dünya’dan işçi ve emekçi eylemleri
Kırgızistan’da çatışmalar sürüyor!
Kadına yönelik cinsel taciz ve
tecavüz gün geçtikçe artıyor!
Yeni-Osmanlıcılık ve Kürdistan sorunu…
- M.Can Yüce
Kayıp yakınlarının
Ankara yürüyüşü başladı..
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

BM Güvenlik Konseyi, İran’a yeni yaptırım tasarısını kabul etti...

Emperyalistler yağma ve
egemenlik peşindedirler!

Brezilya-Türkiye ikilisinin İran’la uranyum takası anlaşmasını imzalamasının hemen ardından harekete geçen emperyalist güç odakları, İran’a yaptırımı ağırlaştıran yeni bir yasa tasarısını BM Güvenlik Konseyi’ne sundular. Güvenlik Konseyi üyesi ABD, Çin, Fransa, İngiltere, Rusya ile Almanya (5+1 devletleri) tarafından desteklenen tasarı, bekleneceği üzere kabul edildi.

Geçici üyeler Avusturya, Japonya, Meksika, Uganda, Bosna-Hersek, Gabon ve Nijer tasarıya destek verirken, İran’la uranyum takası anlaşmasını imzalayan Brezilya ile Türkiye tasarıya ret oyu verdi; Washington’dan gelen talimata uyan Lübnan rejimi ise, oylamada çekimser kaldı.

Tasarı, İran’a yönelik mali kısıtlamaların daha da sıkılaştırılmasını, seyahat yasaklarının artırılmasını, halen uygulanan BM silah ambargosunun genişletilmesini, uluslararası alanda İran bankalarıyla olan alım-satım işlemlerinin sıkı denetlenmesini, İran’a giden/İran’dan gelen gemilerin yasaklanan kargo taşımaları yönünde ‘ciddi şüphe’ duyulması durumunda, açık sularda sıkı kontrole tabi tutulmasını hedefliyor.

Tasarının kabulü, BM’nin, emperyalist zorbaların paravan örgütünden başka bir şey olmadığının yeni bir kanıtı olmuştur. 

Halkların geleceğini tehdit eden emperyalist/siyonist güçlerdir!

Birkaç yıl içinde nükleer başlıklı silah üretebileceği gerekçesiyle İran’a yaptırım kararı aldıran emperyalist güç odakları, güya bölge ve dünya barışını korumaya çalışıyorlar. Gerçekleri tersyüz eden bu tiksinti verici söylem, son yıllarda, savaş baronları hizmetindeki medya tekelleri tarafından, sistematik bir şekilde dünya halklarına empoze ediliyor.

Oysa emperyalist zorbalar sadece Ortadoğu’da değil, son yüzyılda yerküremizde patlak veren tüm gerici savaşların dolaysız sorumlularıdır. İki emperyalist paylaşım savaşı, pek çok bölgesel savaş, sayısız işgal, faşist cuntalar, etnik çatışmalar… On milyonlarca insanın katledilmesine, çok daha fazlasının sakat kalmasına, ülkelerin tahrip edilmesine, halkların birbirine düşmanlaştırılmasına yol açan bu savaşları, sefil çıkarları için kışkırtanlar emperyalist güçlerden başkası değildir.

Yüzyıldır Ortadoğu halklarının kanını akıtan bu güçler, halen devam eden Afganistan, Irak ve Filistin işgallerinin de sorumlularıdır. Afganistan’la Irak’ı emperyalist işgal orduları eliyle tahrip eden, 62 yıldır Filistin’de katliam yapan İsrail savaş makinesini silahlandıran, finanse eden ve insanlığa karşı işlediği suçları savunanlar da emperyalist güç odaklarıdır.

20.Yüzyılı baştan sona kana bulayan, “tarihin sonu” safsatalarına rağmen 21. Yüzyıla Afganistan, ardından Irak işgalleriyle giriş yapan emperyalist güçler, insanlığın geleceği açısından halen de en büyük tehdidi oluşturuyorlar.

Her biri nükleer silah deposu olan emperyalist devletler...

Birkaç yıl içinde nükleer silah üretebileceği iddiasıyla İran’a yaptırım kararı aldıran emperyalist güçler, yerküremizin yaşam alanlarını defalarca yok edebilecek miktarda kitle imha silahı stoklarını el altında tutuyorlar. Yeni silah sistemleriyle savaş aygıtlarını sürekli tahkim eden bu devletler, dünya üzerindeki egemenliklerini, haydutça yöntemlerle sürdürmeye çalışıyorlar.

Nükleer silah stoklamakla yetinmeyen bu güçler, özellikle de emperyalist ABD rejimi, sefil çıkarları için bu silahları başka devletlere de satıyor.

Nükleer silah üretebilmeleri için, Hindistan’la Pakistan rejimlerine gerekli teknik ve altyapı donanımını satan ABD, 1970 tarihli Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nı (NPT) hoyratça ihlal etmiştir. İsrail’e kitle imha silahları üretme olanağı sağlayan Dimona tesisini kuran İngiliz/Fransız emperyalistleri de, NPT anlaşmasını ayaklar altına almışlardır.

İsrail’in, Dimona nükleer tesisinde kitle imha silahları üretmesine destek sunan ABD emperyalizmi, NPT anlaşmasına imza atmayı reddeden bu ırkçı-siyonist devlete “özel koruma” sağlayarak da, uluslararası anlaşmalara zerre kadar itibar etmediğini gözler önüne sermektedir.

Görüldüğü üzere tüm veriler, nükleer tehdidin emperyalist/siyonist güçlerden kaynaklandığına işaret etmektedir.

İran’ın nükleer programı etrafında dönen gerici hesaplar…

Nükleer silah stoklayıp, NPT anlaşmasını ayaklar altında çiğneyen güçlerin, dünyayı kitle imha silahlarından korumak için çaba sarf ettikleri iddiasının, elbette bir inandırıcılığı olamaz. Zira olgular, gerçeğin bunun tam tersi olduğunu kanıtlıyor.

Hal böyleyken, emperyalist güçlerin İran’a karşı blok tutum almalarının altında yatan esas neden, sadece bu ülkenin nükleer programı olmasa gerek. Meselenin nükleer programın ötesinde olduğu, 5+1 devletlerinin önerdiği nükleer takası önerisinin İran tarafından kabul edilmesinin hemen ardından yaptırım tasarısının gündeme getirilmesidir. Bu tutum, emperyalist güç odaklarının, farklı güçler tarafından kullanılan inisiyatife tahammülsüz olduklarını kanıtlıyor.

Kendileri tarafından önerilmesine rağmen, İran ile Brezilya-Türkiye ikilisi tarafından imzalanan nükleer takası anlaşmasını boşa düşürmek için blok tutum sergileyen emperyalistler, “dünyanın efendileri biziz, bizim onayımız olmadan imzalanacak anlaşmaların uygulanmasına fırsat tanımayız” mesajını vermekte gecikmediler. Yaptırım kararıyla ırkçı-siyonist rejimi memnun eden emperyalist güç odakları, önlerinde diz çökmediği için, İran yönetimini cezalandırmaya kararlı olduklarını gösterdiler.

Kararın oybirliği ile alınmasını sağlamaya çalışan ABD başkanı Barack Obama, telefon diplomasisiyle Türkiye ile Brezilya’nın ret oyu vermesini önlemeye çalıştı; ancak başarılı olamadı. Zira İran’la yaptıkları anlaşmaya rağmen evet oyu vermek ya da çekimser kalmak, Türkiye-Brezilya ikilisi için alçaltıcı bir tercih olurdu.

BM ile emperyalist güç odaklarını ikiyüzlülükle suçlayan İran yönetimi ise, kararı tanımayacağını ilan etti. Uluslararası ilişkilerde işlerini kısmen zorlaştırsa da, yaptırım kararını iç politika malzemesi olarak kullanan gerici mollalar rejimi, İranlı işçi ve emekçiler üzerindeki baskı ve sömürü politikalarını pervasızca uyguluyor.  

İran’ın nükleer programını gerekçe gösteren emperyalist güçler, “dünyanın egemeni biziz” mesajını, küstahça üsluplarıyla ilan ederken, Türkiye-Brezilya ikilisi, aynı gerekçeyi, “biz artık büyük oyuncular arasına katılmaya hak kazandık” havasına girmenin olanağına çevirme hevesine kapıldılar. Mollalar rejimi ise, yaptırım tasarısını iç politikada istediği gibi at koşturmanın fırsatı olarak kullanıyor.

Koparılan bunca toz-dumanla ortalık bulandırılırken, insanlığın geleceğini tehdit eden kitle imha silahları yerli yerinde duruyor. Vurgulamak gerekiyor ki, savaşların kaynağı olan kapitalist sistem yıkılmadıkça, ne nükleer silahlardan ne yıkıcı savaşlardan arınmış bir dünyaya ulaşmak mümkün olacaktır.