21 Mayıs 2010
Sayı: SİKB 2010/20

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfına ihanetin hesabı mutlaka sorulmalıdır!
Anayasa değişikliği tartışmaları ve devrimci tutum
Baykal Amerikancı rejim tarafından
saf dışı edildi!
Polis destekli ırkçı-faşist saldırılar yayılıyor..
Madendeki patlamanın sorumlusu sömürü düzenidir!
BDSP: İş cinayetleri devam ediyor!
Sendika ve meslek örgütlerinden maden faciasına tepkiler
Ankara’da işçiler “Genel grev-genel direnişi” tartıştı
BES Adana Şube Başkanı Sinan Tunç
ile konuştuk
Türk-İş’ten 26 Mayıs ihaneti!
İşçi ve emekçi hareketinden..
Yeni dönem MESS Grup TİS süreci ve görevlerimiz
MİB: Sınıfa ihanet edenler hedefimiz olmaktan kurtulamayacaklardır!
İstanbul Kamu Emekçileri Kurultayı gerçekleştirildi!
Mayıs şehitleri eylemlerle anıldı
Gençlikten Kaypakkaya ve Mayıs şehitleri anmaları...
Sokak Üniversitesi’nde “Kapitalizmin krizi ve Yunanistan” dersi
NATO’da “stratejik” dayanışma
Krizin faturasına karşı
emekçiler sokakta!
Devrim şehitlerini anmak, kavgayı zaferle taçlandırmakla mümkündür!
Siyaset ve ahlak! - M. Can Yüce
Hasta tutsaklara özgürlük!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrim şehitlerini anmak, kavgayı zaferle taçlandırmakla mümkündür!

Mayıs ayı devrimci mücadele tarihimizde özel bir dönemi ifade eder. ‘71 devrimci hareketine damgasını vuran Denizler, İbrahimler, Mahirler, burjuva sosyalizmine, parlamentarist hayallere ve her türden reformculuğa öldürücü darbeyi vururken, bunun yanısıra davaya bağlılığın, bu uğurda ölümü tereddütsüzce göğüslemenin örneklerini sergilediler. İşte tam da bundan dolayıdır ki adları, bıraktıkları devrimci direniş geleneği onyıllardır bu ülkenin devrimcilerine, işçi ve emekçilerine mücadelede ilham kaynağı olmaya, yol göstermeye devam etmektedir.

Başta ‘71 devrimcileri olmak üzere ölümsüzlüğe uğurladığımız binlerce devrimcinin onlara yaraşır bir tarzda anılması bugünün devrimcilerinin özel bir görevidir. Hak ettikleri saygınlığın gereği olarak bizlere bıraktıkları direniş geleneğinin yaşatılması ve gelecek kuşaklara taşınması için bu bir zorunluluktur. Bir diğer önemli neden ise, dün Denizler’in, İbrahimler’in, Mahirler’in devrim idealleri ve onun pratik karşılığı olan ihtilalci örgüt fikri temelinde yollarını ayırdıkları sol reformistlerin bugünkü takipçilerinin, büyük özveriler ve bedellerle yaratılan devrimci direniş fikri ve geleneğine yönelik ihanet boyutlarındaki saldırılarıdır.

Onyıllardır karşı-devrim, her türlü yolu deneyerek, başta ‘71 devrimcileri olmak üzere, bu ülkenin ağır bedeller ödemiş devrimcilerinin, işçi ve emekçiler üzerinde yarattığı haklı sempati ve saygınlığı yok edebilmek için özel bir çaba sarf etmektedir. Gelinen noktada bunun boş bir çaba olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenledir ki, tüm dünyada olduğu gibi, gerici sermaye diktatörlüğü Türkiye’de de saldırılarının yönünü değiştirmiş bulunmaktadır. Büyük emek ve özverilerle yaratılan devrimci direniş geleneğinin yok edilebilmesi için bir yandan ona ilham veren devrim ve sosyalizm düşüncesine saldırılırken, bir yandan da bu uğurda ölümü tereddütsüzce kucaklayan devrimciler azizleştirilmeye, devrimci inançlarından ve düşüncelerinden arındırılarak bir dönemin haksızlığa uğramış gençlik önderleri olarak yansıtılmaya çalışılmaktadır. 

 Sermaye diktatörlüğü geleceğini güvence altına alabilmek, sömürü ve zulüm düzenini sürdürebilmek için her yolu denemektedir. Devrim fikrini, onun cisimleştiği devrimci örgüt ve militan kimliği yok edebilmek için özel bir çaba sarf etmektedir. Bu onun rezil sınıf çıkarlarının bir gereğidir. Bir başka cepheden ise, bugünün reformistleri ve sol liberalleri tarafından yürütülen bir çabaya tanık olmaktayız. Dün küçük-burjuvazinin temsilcileri olarak onun devrimci özlemlerinin savunucusu olan bugünün reformistleri, bu yeni kimliklerine uygun olarak, Denizler’i ehlileştirme çabası sergilemekte, böylece düzenin değirmenine su taşımaktadırlar.

Bu topraklarda, başta Mustafa Suphiler, Denizler, İbrahimler ve Mahirler olmak üzere binlerce devrimci, devrim ve sosyalizm davası uğruna tereddütsüzce ölümü kucaklayarak, kendilerinden sonra mücadele edecek kuşaklara büyük bir devrimci miras bırakmışlardır. Bu mirası büyük bir özenle korumak ve güçlendirmek zorundayız. Bunun yolu ise, kapitalist sömürü sistemini yıkabilecek biricik devrimci sınıf olan işçi sınıfı içerisinde, onun teorisi olan bilimsel sosyalizm ışığında mücadeleyi daha ileriye taşımakla mümkündür.

Dünün ve bugünün devrimcilerinin büyük bedeller ödeyerek yarattıkları devrimci direniş geleneği hiçbir zaman yok edilemeyecektir. Bu gelenek şimdi işçi sınıfının gerçek partisi olan Türkiye Komünist İşçi Partisi tarafından güvenceye alınmış ve onun bilimsel sosyalizme dayanan devrimci programı ışığında daha ileri düzeyde üretilmektedir. Bu gerçeği, parti şehitlerimiz olan Habipler’in, Ümitler’in, Haticeler’in, Alaattin’lerin devrimci yaşamları, onların örgütsel kimlikleri, işkencede, mahkemelerde ve zindanlarda düşman karşısındaki tutumları, günü geldiğinde devrim ve sosyalizm davası uğruna ölümü tereddütsüzce kucaklamaları fazlasıyla anlatmaktadır. Partimiz bilimsel sosyalizm düşüncesini en ileri düzeyden kuşanarak, dünün ve bugünün devrimci kuşaklarının yarattığı devrimci değerleri büyük bir titizlikle en ileri düzeyden sahiplenerek kendisini var etmiştir. Ve bu geleneği her şart altında korumak, gelecek kuşaklara taşımak bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmektedir.

“Partimizin kuruluşu, onyıllardır bu topraklarda devrim ve sosyalizm davası uğruna kavga vermiş, emek harcamış, acı çekmiş, büyük yiğitlik örnekleri sergilemiş dünün ve bugünün devrimci kuşaklarının yarattığı birikimin güvenceye alınmasıdır...”  (TKİP Kuruluş Bildirisi)

Biz yurtdışında yaşayan TKİP taraftarlarını, tam bir bilinç açıklığı ile devrim ve parti şehitlerini en ileri düzeyden sahiplenmek, onların bıraktıkları devrimci mirası büyük bir titizlikle korumak ve bizlere devrettikleri kavgayı zaferle taçlandırmak için görevlerimize en ileri düzeyden sahiplenmek sorumluluğu beklemektedir. Bu çerçevede, 29 Mayıs 2010 tarihinde Essen şehrinde yapacağımız devrim ve parti şehitlerini anma gecemizi, devrimci direniş geleneğinin en geniş kesimlere taşınmasının sağlanacağı bir etkinliğe dönüştürmeyi hedefliyoruz.

Devrim ve parti şehitleri ölümsüzdür!

Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!

TKİP NRW Taraftarları


 


Partizan’dan Kaypakkaya paneli

İbrahim Kaypakkaya, katledilişinin 37. yılında Partizan tarafından İstanbul Taksim Hill Otel’de gerçekleştirilen panelle anıldı. “Hesaplaşma, Kopuş ve Yeni Bir Yol: Kaypakkaya” başlığını taşıyan panel 16 Mayıs Pazar günü gerçekleştirildi. İki bölümden oluşan panele Ali Sait Çetinoğlu, Osman Özarslan, Şerafettin Halis ve Partizan temsilcileri konuşmacı olarak katıldılar.

“Türkiye’de Devlet ve Resmi İdeoloji” başlıklı ilk bölüm saat 11.00’de Partizan adına yapılan “’71 devrimci çıkışı ve İbrahim Kaypakkaya” başlıklı konuşmayla başladı. Konuşmanın ardından Ali Sait Çetinoğlu “Tanzimat’tan bugüne resmi ideoloji” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Tarihsel seyri içerisinde Osmanlı’dan günümüze resmi ideolojinin gelişimini aktaran Çetinoğlu, resmi ideolojide açılan her gediğin resmi ideolojiye vurulan bir darbe olduğunu belirterek, Kaypakkaya’nın bu noktada önemli bir niteliğe sahip olduğunu söyledi.

Çetinoğlu’nun ardından söz alan Osman Özarslan’ın ise Türkiye devrim tarihini İttihat Terakki’den başlayarak aktarması dikkat çekiciydi. ‘71 kopuşuna kadar olan süreci özetleyen Özarslan, İ. Kaypakkaya’nın dönemindeki diğer devrimcilere nazaran ideolojik planda öne çıktığını ifade etti. Özarslan, Kemalizm’le hesaplaşma anlamında diğer devrimci önderlerden ayrıştığını ifade ederken, Kaypakkaya’nın temel eksik gördüğü yanlarına da değindi.

İlk bölümde son sözü Partizan adına Eren Korkmaz aldı. Korkmaz, Kaypakkaya’nın resmi ideolojiyi eleştirmekle kalmayıp, mücadele örgütünü kurarak harekete geçtiğini vurguladı. Özarslan’ın sunumunda Kaypakkaya’nın tespitlerine ilişkin gerçekleştirdiği eleştirilere de yanıt veren Korkmaz, günümüzde Kemalizm’in yeniden yapılandırıldığını ifade etti.

“Ülkemizde Devrim ve Demokrasi Sorunu” başlığını taşıyan ikinci bölümde BDP milletvekili Şerafettin Halis ve Partizan temsilcisi Birkan Mengücek yer aldılar. İlk sözü alan Şerafettin Halis, ‘68 hareketinin temel problemini Kemalist referanslara sahip olmak olarak tanımlarken, Kaypakkaya’nın burada bir hesaplaşmayı temsil ettiğini ifade etti. ‘71’deki efsanevi çıkışın eleştirilemez-efsane liderler yarattığını öne süren Halis, Türkiye solunun bu handikapı aşamadığını belirtti.

Halis’in ardından söz alan Partizan temsilcisi ise demokratikleşme ve açılım tartışmaları arasında zihinlerin bulandırıldığını ifade ederek, demokratikleşmenin temel ölçütünün ezilen kesimlere karşı takınılan tutum olduğunu ifade etti. Demokrasi mücadelesinin devrimci mücadeleden bağımsız ele alınamayacağını ifade eden temsilci, politik platformlarını ortaya koydu.

Panel sözün katılımcılara bırakıldığı serbest kürsünün ardından gerçekleştirilen kapanış konuşmasıyla sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul