21 Mayıs 2010
Sayı: SİKB 2010/20

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfına ihanetin hesabı mutlaka sorulmalıdır!
Anayasa değişikliği tartışmaları ve devrimci tutum
Baykal Amerikancı rejim tarafından
saf dışı edildi!
Polis destekli ırkçı-faşist saldırılar yayılıyor..
Madendeki patlamanın sorumlusu sömürü düzenidir!
BDSP: İş cinayetleri devam ediyor!
Sendika ve meslek örgütlerinden maden faciasına tepkiler
Ankara’da işçiler “Genel grev-genel direnişi” tartıştı
BES Adana Şube Başkanı Sinan Tunç
ile konuştuk
Türk-İş’ten 26 Mayıs ihaneti!
İşçi ve emekçi hareketinden..
Yeni dönem MESS Grup TİS süreci ve görevlerimiz
MİB: Sınıfa ihanet edenler hedefimiz olmaktan kurtulamayacaklardır!
İstanbul Kamu Emekçileri Kurultayı gerçekleştirildi!
Mayıs şehitleri eylemlerle anıldı
Gençlikten Kaypakkaya ve Mayıs şehitleri anmaları...
Sokak Üniversitesi’nde “Kapitalizmin krizi ve Yunanistan” dersi
NATO’da “stratejik” dayanışma
Krizin faturasına karşı
emekçiler sokakta!
Devrim şehitlerini anmak, kavgayı zaferle taçlandırmakla mümkündür!
Siyaset ve ahlak! - M. Can Yüce
Hasta tutsaklara özgürlük!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Madendeki katliamın sorumlusu sömürü düzenidir!

Taşeronlaştırma ve kuralsız çalışma düzeni Zonguldak’ın Kilimli Beldesi’nde bulunan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne bağlı kömür ocağında bir kez daha patladı. Patlamanın yaşandığı katın, TTK’da galeri açma işini ihale ile alan Yapıtek Şirketi tarafından işletildiği ortaya çıktı. Bu katın, devlet tarafından özel sektöre verilmiş bir alan olduğu belirtildi.

17 Mayıs günü saat 13.28’de meydana gelen grizu patlamasından 11 işçi yaralı olarak kurtarılırken yerin 540 metre altında bulunan 28 işçi ve 2 maden mühendisi ise mahsur kaldı. Gazetemiz yayına hazırlandığı sırada, göçük altında kalan 30 işçiden 28’inin cesedine ulaşıldı.

Aynı senaryo: İhmal yok!

18 Mayıs günü patlamanın yaşandığı alana gelen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı madende yaşanan patlamayla ilgili açıklamalar yaptılar. Tuzla tersanelerinde yaşanan iş cinayetlerine de “yapacak bir şeyimiz” yok diyebilecek kadar arsızlıkla yaklaşan devlet yetkilileri 18 Mayıs günü yaptıkları açıklamalarla da acizliklerini gösterdi. En çarpıcı ve ibretlik açıklama ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’den geldi. “Teknik düzeyde herhangi ihmal gözükmediğini” iddia eden Dinçer, yuvarlak yanıtlar vererek “her şeyin kontrolleri altında” olduğunu savundu.

Balıkesir’de yaşanan ve 14 işçinin ölümüyle sonuçlanan iş cinayeti sonrasında da, patlamanın yaşandığı madenin patlamadan 20 gün önce denetlendiğini belirterek ‘ihmal yok!’ açıklamasında bulunan Dinçer, aynı senaryoyu yine okudu.

Zonguldak’taki patlamanın yaşandığı madende en son Ekim 2009 tarihinde çok kapsamlı denetim yapıldığını söyleyen Dinçer, iş güvenliği konusundaki denetimlerde herhangi bir eksiklik görülmediğini iddia etti.

Dinçer’in; “Bu açıdan bakıldığında burası kamu kurumu ve iş güvenliği konusunda profesyonelce çalışılan bir alandı. Bizim gördüğümüz bir şey yok şu anda. Ancak patlama sebebiyle bir ihmal, hata var mı onu göçüğü kaldırdıktan sonra göreceğiz. Şimdiden bir şey söylemek mümkün değil.” yönündeki açıklamasını ise Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun’un yaptığı açıklamalar yalanladı.

Torun, Zonguldak’taki maden ocağında patlamanın meydana geldiği katın “taşeron” tarafından işletildiğini söyledi. Ocağın üst katlarının devlet tarafından işletildiğini ve kamu işçilerinin çalıştığını dile getiren Torun, “Bu iç içelik sorunlar yaratır dedik. Bunun sıkıntısını anlatmıştık, ne yazık ki sözümüzü dinletemedik” dedi.

Devlet bakanları 18 Mayıs günü geldikleri Zonguldak’ta madenciler ve ailelerin tepkisiyle karşılaştılar. Dinçer’in konuşması sırasında tepki gösteren maden işçileri bölgede yol sorunu olduğunu belirttiler. 18 Mayıs günü Zonguldak’a gelmesi beklenen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise “çalışmaların olumsuz yönde etkileneceği” gerekçesiyle bu ziyaretinden vazgeçti. 18 Mayıs günü hükümet yetkililerine karşı maden işçileri ve yakınları tarafından gerçekleştirilen protestoların Abdullah Gül’ün erteleme kararının bir diğer nedeni olduğu aşikar. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Devlet Denetleme Kurulu’na madencilik sektörünü incelemesi yönünde göstermelik bir talimat verdi.

Madende yaşanan patlamayla ilgili bir yalanlama da TTK’da galeri açma işini ihale ile alan Yapıtek Şirketi’nin yetkililerinden geldi. Şirket yetkilileri, ocakta metangazı birikmesinin sözkonusu patlamaya neden olduğunu ifade ederek kendilerinin suçsuz olduğunu savundular. Şirket patronları, ocağa her türlü gaz ölçümünün yapılarak girildiğini iddia ettiler.

Balıkesir ve Bursa’daki ölümler hafızalarda!

Zonguldak’ta yaşanan grizu patlaması son dönemde yaşanan iki büyük işçi katliamını tekrar akıllara getirdi. 2010 yılının Şubat ayında Balıkesir’deki bir kömür ocağında ve Bursa Mustafakemalpaşa’da bir kömür ocağında toplu işçi katliamları yaşanmıştı.

- Balıkesir’in Dursunbey İlçesi’ne bağlı Odaköy’deki kömür ocağında 23 Şubat 2010 tarihinde saat 18.00 sıralarında grizu patlaması meydana geldi. Balıkesir Ticaret Odası Meclis Başkanı Erhan Ortaköylü’nün sahibi olduğu maden ocağı 13 işçiye mezar oldu. Patlamadan yaralı olarak kurtulan bir işçi de hastanede verdiği yaşam savaşını kaybederek yaşamını yitirdi. Böylece Balıkesir’deki maden katliamında yaşamını yitiren işçilerin sayısı 14’e çıktı. Ortaköylü’ye ait kömür madeninde bundan önce de 3 kez grizu patlamaları meydana gelmişti. 1 Haziran 2006’da da yerin 700 metre derinliğinde meydana gelen grizu patlamasında 17 işçi iş cinayetine kurban gitmişti. 24 Şubat 2007 tarihinde ise yine bir grizu patlamasında 3 işçi yaşamını yitirmişti.

- Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine 30 kilometre uzaklıktaki Alpagut köyü yakınlarında bulunan Bükköy Madencilik ve Turizm Anonim Şirketi’ne ait kömür ocağında 10 Aralık 2009 akşamı saat 19.30 sıralarında meydana gelen grizu patlaması 19 işçinin iş cinayetine kurban gitmesiyle sonuçlandı. 24 yıldır faaliyette olan madende daha önceki grizu patlamasında 4 işçi hayatını kaybetmişti.

Madenler işçileri için kara tabut olurken yargı ise bir kez daha asalak patronlar ve onların kölelik düzenini korudu. Son olarak Zonguldak’ta yaşanan patlamada ise yine aynı senaryonun devreye sokularak asıl sorumlu olan patronlar ve onların sömürü düzeninin aklanması işten bile değil.



Erdoğan'a maden ocağı önünde protesto

Sermaye hükümetinin başbakanı Erdoğan 19 Mayıs günü, maden faciasına ilişkin incelemelerde bulunmak üzere bölgeye gitti. İşçi ve emekçilere maden ocağının önünde yeni yalanlar söylemeye hazırlanan Erdoğan’a yanıt ise gerçekleştirilen protestolarla verildi.

Düzen sözcülerinin yaşanan her iş kazasından-cinayetinden sonra devreye soktuğu ikiyüzlüce açıklamalara ve içi boş duyarlılık hamasetlerine duyulan tepki, Erdoğan'ın Zonguldak’taki maden ocağına yaptığı ziyarette kendini bir kez daha gösterdi. Erdoğan maden ocağı çevresinde bulunan işçi-emekçilerin ve öğrencilerin tepkisiyle karşılaştı.

Erdoğan, madenci yakınlarının ve ailelerin bulunduğu çadıra gittiği sırada bir emekçi tarafından protesto edildi. Erdoğan’ın korumaları ve polisler, emekçiyi yaka paça gözaltına alarak olay yerinden uzaklaştırdılar.

Erdoğan’ın ziyaretini protesto etmek isteyen bir grup öğrenci de Gelik İşletme Müdürlüğü’nün bulunduğu bölge girişinde oturma eylemi gerçekleştirdi. Polisin 45 kişilik öğrenci grubunun etrafında barikat kurduğu bildirildi. Yaşanan­ arbedeler esnasında polisin ‘uyarı için’ havaya ateş açtığı da ifade edildi.

Karşılaştığı protestolarla ilgili basına açıklama yapan Erdoğan her zamanki gibi demagojiye sarıldı. Emekçilerin haklı tepkisini provokasyon olarak tanımlayıp kolluk güçlerinin müdahalesini meşrulaştıran Erdoğan, kendisine küfür edildiğini de iddia etti. İşçi ve emekçilerle adeta dalga geçen Erdoğan kazayı ‘kadere’ bağlamayı da ihmal etmedi. Erdoğan "Bu bölgede yaşayan kardeşlerim bu tür kazalar alışık. Bu mesleğin kaderinde bu var" dedi.