10 Ağustos 2007 Sayı: 2007/31(31)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sandıktan çıkan başarının ve istikrar beklentisinin sınırları
  Cumhurbaşkanı seçememe krizi sürüyor
Anayasa değişikliği tartışmaları neyi gizliyor?
Meclise kapağı atan liberal solun burjuva siyasetinde konum arayışı
Sendika bürokratları sermaye hükümetinden umutlu!
Tekstil’de grev kapıda...
  THY çalışanları kazanacak!
  Telekom işçilerinden mücadele kararlılığı!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Seçimler ve yeni dönem - 1
  Bir yeni korku: Küresel ısınma ve susuzluk -
Yüksel Akkaya
  “Bilim üssü”mü, sermayenin arka bahçesi mi?
  İşgalci ordular Sudan’a gitme hazırlığına başladı!
  Ortadoğu halklarına saldırı hazırlığı
  Kasap Şaron’un hayali revaçta - Abu Şehmuz Demir
  Filistin, Irak ve Lübnan’da mikro ve kanton devletler kuruluyor... / 2 - Volkan Yaraşır
  Rejim, seçimler ve AKP… - M. Can Yüce
  24-25-26 Ağustos’ta Mamak 4. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  Nagazaki ve Hiroşima’da ölen kimdi?
  Günlük Kızıl Bayrak sitesinin Temmuz ayı rakamları...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi-emekçi hareketinden...


Harb-İş: “Ölümde uzlaşma olmaz!”

Harb-İş Sendikası TİS talepleri doğrultusunda Yüksel Caddesi’nde oturma eylemi gerçekleştirdi. 1 Ağustos günü Savunma Bakanlığı önünde basın açıklaması yapmak isteyen Harb-İş üyelerine polis barikatı kuruldu. Savunma Bakanlığı’nın arkasındaki parkta oturmaya başlayan işçiler ve sendika temsilcileri kısa süreli oturma eyleminin ardından basın açıklaması gerçekleştirdiler.

“Asker değil işçiyiz, alanlarda güçlüyüz!”, “Sosyal adalet, sosyal devlet!”, “Ekmek yoksa, barış da yok!” sloganlarının atıldığı basın açıklamasını Harb-İş Genel Başkanı Osman Çimen yaptı. 27 bin Harb-İş üyesi işçi adına 100 gündür süren TİS sürecinden kazanımla ayrılacaklarını, kendilerini işverenin emir eri haline getirecek olan esnek çalışmanın kabul edilmeyeceğini, servis uygulamasının kaldırılmasının, yemekhanelerin özelleştirilmesinin ve çalışma usullerinin işverenin inisiyatifine bırakılmasının kabul edilir olmadığını, bunun kendileri için ölüm demek olduğunu, ölümde de uzlaşma olmadığını dile getirdi.

1 Ağustos sabahı Harb-İş Sendikası Ankara Şubesi’nin önünde 2 günlük oturma eylemi başlatıldı. “Sosyal devlet, sosyal adalet!”, “Ekmek yoksa barış da yok!”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” şiarlarının yazılı olduğu önlükler giyen işçiler, ardından Yüksel Caddesi’ne geçerek oturma eylemine burada devam ettiler. 2 Ağustos günü Abdullah Gül’le görüştükten sonra oturma eylemlerini sonlandırdılar.

Kızıl Bayrak/Ankara


Deride “fabrika satma” tehditi

Tuzla Organize Deri Sanayi’nde kurulu bulunan Duman Deri’de işveren tarafından 2 ayı ücretsiz bir ayı ücretli olmak üzere 3 aylık izne çıkarılan ve izin dönüşü işe alınmayan 16 işçi fabrika önünde 30 Temmuz’da direnişe başladı.

Duman Deri patronu, direnişin ardından ekonomik sıkıntıları gerekçe göstererek işletmeyi satılığa çıkardı. Direnişe geçen Duman Deri işçileri, patronun bu tavrının sendikasızlaştırmaya dönük bir saldırı olduğunu belirttiler.

Patronun fabrikayı satılığa çıkarma tehdidinin yeni olmadığını, bu tehditin kendilerine her yıl yapıldığını söylediler. Duman Deri’nin hemen arkasındaki alana fabrikayı büyütmek için yeni bir inşaat yaptığını söyleyen Duman Deri işçileri, patronun asıl amacının kısa dönemli sözleşmeli işçi almak ve kârını büyütmek olduğunu ifade ettiler.

Kızıl Bayrak/İstanbul


ICEM: “İşveren sendika hakkı tanımıyor”

Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçi Sendikaları Federasyonu (ICEM) Genel Sekreteri Manfred Warda, Türkiye’ye yaptığı ziyaretle ilgili açıklama yaptı. Warda Türkiye’yi çok beğendiğini, ancak aynı şeyi işverenler için söyleyemeyeceğini ifade etti.

Warda, hükümetin özellikle işçi haklarının korunması için gerekli önlemleri almadığını söyledi. Türkiye’deki 13 sendikanın ICEM’e üye olduğunu, bu sendikaların birçok konuda kendilerine şikayetlerini ulaştırdığını dile getirdi. En çok Türkiye ile ABD’deki sendikalardan şikayet aldıklarını ifade ederek, “Türk ve ABD çalışma yasalarının benzediğini düşündüğünü” söyledi. İstanbul’daki Sanovel ilaç firmasındaki işçilerin ICEM’e bağlı Petrol-İş Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarıldığını ve Antalya’da faaliyet gösteren Almanya kökenli Novamed’de ise işverenin Petrol-İş ile toplu iş sözleşmesi masasına oturmadığını ifade etti. İki işverenin de sendika hakkını tanımadığını, bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.


Güven Elektrik’te inadına sendika

Ücretsiz izin saldırısını eylemle ve yürüyüşle karşılayan Güven Elektrik işçileri 23 Temmuz tarihinde işbaşı yaptı. Geçtiğimiz hafta yeniden ücretsiz izin saldırısının gündeme gelmesiyle birlikte 27 Temmuz günü işçilere bu saldırıyı da eylemle karşılama çağrısı yaptık. Bir haftadır işçiler fabrikada iş yavaşlatmış bulunuyor. Rowenta’da üretim yarıya düşürüldü.

Patron, işçileri sorunlarına karşı mücadeleye çağırdığımız bildirilerimizi dağıttığımız gün öğleden sonra ustabaşıları topladı. Genel müdür, bundan sonra namaz çıkışında kimsenin bildiri almamasını ve gerekirse işçileri namaza göndermeyeceğini söyledi. Gerçeklerin işçiler tarafından tartışılıyor olması Güven Elektrik patronlarını rahatsız etmiş olacak ki, böyle pervasız tehditlere ihtiyaç duyuyorlar. Fabrika çevresini de kameralarla donatarak gözdağı vermeye çalışıyorlar.

Patronlarının bu gözdağına yanıt Güven Elektrik işçilerinin kendisinden geldi. Üretimi yarıya düşürerek birlik ve dayanışma örneği sergileyen işçiler, patronun “bildiri aldırmama” uyarısına karşı kendileri bir bildiri hazırladılar. Hem fabrika içerisinde hem de namaz çıkışında dağıtılan bildirilerle işçiler bir kez daha işçi arkadaşlarını örgütlü mücadeleye ve patronun saldırılarına karşı dimdik durmaya çağırdılar. Patronun tüm tehdit ve gözdağına rağmen işçiler bildirileri ilgiyle aldılar.

Güven Elektrik işçilerinin bu kararlı ve örgütlü duruşu, önümüzdeki günlerde de patronların saldırısını püskürtecek ve sendikal mücadelesini destekleyecektir.

Küçükçekmece İşçi Platformu

Hüçek’te çalışma koşulları!

Kötü ve sağlıksız çalışma koşulları dayatılan, her an iş kazasına uğrama riski taşıyan Hüçek Fren Balataları işçileri haftalık aldıkları sefalet ücreti dışında hiçbir hakka sahip değiller. Üstelik ücretleri de zamanında ödenmiyor.

Küçükçekmece İşçi Platformu olarak Hüçek işçilerine, kötü çalışma koşullarına karşı biraraya gelerek işyeri örgütlülüğü oluşturmaları, sendikalaşmaları ve mücadele ederek haklarını kazanmaları yönünde bir çağrı yaptık.

Sabah işbaşı saatinde bildirilerimizi dağıtırken Hüçek işçilerinin ilgisi ile karşılaştık. Ancak Hüçek patronu ve yalakaları bu ilgiden rahatsız oldular. Karşımıza sanayinin site güvenliklerini çıkardılar. Şikayet olduğunu ve oradan ayrılmamız gerektiğini söylediler. “Şüpheli şahıs” olduğumuzu söyleyerek fabrikaya giren işçilerin bildirileri almasına engel olmaya çalıştılar. Ancak ne dağıtımımıza ne de işçilerin bildirileri okumasına engel olabildiler.Bildirilerimizi alan işçilere “Almayın, alırsanız isimlerinizi yazarım” tehditleri savurdular. Özel kolluk güçlerinin bu çabaları işe yaramadı, işçiler bildirilerimizi aldılar.

Sonrasında karşımıza çıkan bir Hüçek yetkilisi bizleri tehdit etmeye çalıştı. Kendi fabrikasında bildiride yazıldığı gibi kötü koşulların olmadığı, işçilerin iyi koşullarda çalıştıkları, adının kirletilmeye çalışıldığı yalanını söyledi. Bu sırada işçilere kötü koşullarda çalışıp çalışmadıklarını sormamız ve fabrika yetkilisi ile ücretli kolluk gücünü teşhir etmemiz etkili oldu. İşçiler “havalandırmanız var mı?” sorumuza “ne havalandırması, boğuluyoruz” yanıtını verdi.

Hüçek işçilerine yaptığımız mücadele çağrısıyla bildiri dağıtımına devam ettik.

Küçükçekmece İşçi Platformu


Astel’de iş kazası!

Astel Fabrikası’nda son dönemde yoğun ve zorunlu mesailer yaşanıyor. İşçilerin çoğu bant sistemiyle 12 saat vardiyalı çalışıyor. Astel patronu daha fazla kârı için işçileri köle gibi çalıştırıyor. Bu nedenle iş güvenliği ve işçi sağlığının pek bir önemi yok.

Geçtiğimiz hafta iş cinayetine kurban giden bir işçi elini kaybetti. Patronun bahanesi ise hazır; “işçinin kendi dikkatsizliği”! Gerçek suçlu Astel patronu. Çünkü 12 saat demeden çalışan işçilerin dikkatlerini toplaması oldukça güç. Kimi bantlar ağır ve tehlikeli. Fakat buna rağmen alınan hiçbir önlem yok. Eli kopan arkadaşımız hastaneye kaldırılsa da, bu sonucu değiştirmiyor.

Bunun adı iş kazası değildir. 12 saatlik çalışma saatinin azaltılması, vardiya sisteminin kaldırılması ve işçilerin can güvenliğinin alınması ile bu ve benzeri kazalara son verilebilir. Bu da sömürücü asalak patronların işine gelmez. Zira onlar için işçinin kanı sudan ucuz! İşçiler ancak mücadele ile haklarını kazanabilir ve koruyabilirler.

Küçükçekmece İşçi Platformu