Çırak çocuklar...
Kapitalizmde ortaçağ kölesi,
sosyalizmde özgür birey!
Sabah işe gittiğimde günlük bir gazetedeki şu başlık dikkatimi çekti: On çıraktan biri intiharı denedi. Haberi okuduktan sonra içimi kin kapladı. Haberin konusu olan ve aynı işyerinde çalıştığımız temiz yüzlü, ömürlerinin baharındaki çocuk işçilere şöyle bir baktım. Her türlü sosyal ortamdan uzak, işe gidip gelmekten ibaret bir yaşamdır onlara layık görülen. Buralarda üç kuruşluk sefalet ücreti vardır. Nefeslere sinmiş açlık kokusu vardır. Sabahın köründen akşamın karanlığına kadar günde 12-14 saat, haftanın 6 günü köle gibi çalışmak vardır. Kuru ekmekle karnını doyurmak, sağlıksız iş koşullarından dolayı zehirlenmek, hastalanmak yaşamlarının bir parçasıdır sanki. 25 yaşında ihtiyar olmak da keza aynı şekilde. Adı kaza olan iş cinayetlerinden ölmek, sakat kalmak sanki alınyazısı. Yaşı küç&uul;k olduğu için asgari ücretin altında çalıştırılır, sigortaları yapılmaz, yaşı erdiğinde ise primleri yatırılmaz. Patronun, ustabaşının hakareti, küfrü, dayağı sanki tarihten onlara kalmış bir miras gibidir.
Onların adı Hasandır, Uğurdur, Mehmettir, Alidir, Seyittir. Yani adlarına çırak denilen çocuk işçilerin karartılmış yaşamlarıdır.
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı ve Psikiyatri bölümünden bazı doktorlar Mersin Çıraklık Eğitim Merkezinde bir araştırma yapmışlar. Araştırmaya çıraklık okulunda eğitim gören 960ı erkek ve 192si kız olmak üzere 1152 çocuk katılmış. Araştırmada çıkan sonuçlar çarpıcı olmakla birlikte, bilinen toplumsal gerçeğe bir kez daha ışık tutuyor.
Araştırmada çırakların yüzde 83ünün 19 yaş altı olduğu belirlenirken, 230 çocuk işyerinde küfre ve alaya, 87 çocuk da şiddete maruz kaldığını belirtmiş. İşyerinde dayak yiyen çocukların yüzde 34ünde, alay ve küfre maruz kalanların yüzde 61inde depresyon tespit edilmiş.
Depresyon sıklığı erkek çıraklarda yüzde 26.6, kızlarda yüzde 17 olarak tespit edilirken, bu rahatsızlığın görüldüğü çocuk sayısı toplam 214. Çırakların yüzde 20.1inin son bir yıl içinde en az bir kez iş kazası geçirdiği saptanmış.
Araştırma çocukların aileleriyle ilgili olarak dikkat çekici bir gerçeği de gözler önüne seriyor. Çırak ailelerinin yüzde 62.6sının aylık geliri asgari ücretin altında, yüzde 37.4ünün hiçbir sosyal güvencesi yok. Ailesinde kavga ve geçimsizlik olduğunu söyleyen çıraklarda depresyon daha sık görülüyor.
Araştırmanın en çarpıcı ve acı olan bölümü ise çocukların yaşama sevincinin olmadığına dair ortaya çıkan rakamlar. Çocuk çırakların yüzde 10unu oluşturan 124ü son bir yıl içinde intihar girişiminde bulunduğunu söyledi.
Araştırma sadece küçük bir kesiti yansıtıyor. Kayıt altına alınmayan yüzlerce, binlerce iş kazası, depresyon olayı, intihar yaşanıyor. Sadece benim çalıştığım işyerinde her gün iş kazası yaşanıyor ve bunlar kayda geçmiyor. Bu kazaların da ilk kurbanları çocuk işçiler oluyor.
Güzel günler göreceğiz çocuklar !
Kapitalizmde çocuk işçi ucuz emek sömürüsü demektir. Küçük sanayi sitelerinde karın tokluğuna çalıştırılan onbinlerce çocuk işçi istismar edilmekte, acımasızca sömürülmektedir. Proleter dünya devrimi ordusunun Türkiye cephesindeki öncü müfrezesi olan TKİP programının Emeğin Korunması ara başlığında bu sorunun çözümü şu şekilde konulmuştur:
Her düzeyde parasız eğitim. 17 yaşına kadar zorunlu eğitim. Bilimsel, demokratik laik eğitim. Özerk-demokratik üniversite.
14 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması. 14-18 yaş arası çocuklar için maddi üretimin genel ve mesleki eğitimle birleştirilmesi. 16-18 yaş arası için 4 saatlik, 14-16 yaş arası için 3 saatlik işgünü.
Ortaçağdan kalma bir yarı-feodal uygulama olan çıraklığın tasfiyesi.
İş güvenliğine ve sağlıklı çalışma ortamına ilişkin teknik ve sıhhi düzenleme ve önlemler. Bunun işyeri temsilciler kurulu ve sendikalar tarafından sürekli denetimi. İşçi temsilcilerinin yönetiminde, teknik ve sağlık uzmanlarından oluşan iş müfettişliği.
Çırak ve çocuk işçiler için de tek gerçek kurtuluş yolu, işçi sınıfının devrimci programı altında birleşmek, kendilerini ucuz işücü olarak gören bu sömürü düzenine karşı savaşmaktır.
Komünist bir metal işçisi/İstanbul
Altınbaşak Un Fabrikasından atılan işçilerle konuştuk...
Sınıf dayanışması ve destek bekliyoruz!
- Üretimdeki konumunuz nedir?
1. İşçi: Kadın işçiler paketleme bölümünde; erkek işçiler ise kaynak ve makina bölümünde görev alıyor.
- Sendikal çalışma ne zaman başladı?
2. İşçi: Sendikal çalışma üç aylık süreden sonra yetki aşamasına geldi. Yetki geldikten sonra baskılar başladı. Bazı arkadaşlara sendikadan vazgeçmeleri için para teklifi yapıldı. Bundan sonuç alamayan patron, önce bir bayan arkadaşı işten çıkardı. Gerekçe olarak arkadaşımızın toplum huzurunu bozduğunu gösterdi. Biz bu gerekçeyi kabul etmeyerek direnişe başladık. Arkadaşımızın işe alınmasını talep ettik. Patron bunun üzerine hepimizin çıkışını verdi. Çıkışı verilen arkadaşlarımızın tamamı sendikalı. Direnişe geçen işçilerin toplamı 34 kişi idi. Direnişimizi kararlılıkla sürdürünce patron arkadaşlarımızın çoğunu (24 kişi) işe almak zorunda kaldı. Biz 11 direnişçiyi ise işe geri almadı. Biz de bunun üzerine direnişimizi kapı önünde sürdürmeye başladık.
- Sendikalı olmayan işçilerin tutumu nedir?
1. İşçi: Sendikasız işçiler bize destek yerine köstek oluyor. Patron olmadığı zaman bize destek oluyorlar. Kendilerinin yapamadığını bizim yaptığımızı söyleyip bize saygı duyduklarını belirtiyorlar. Fakat patron geldiğinde kuyruğundan ayrılmıyorlar. Biz de bu nedenle onları kendimizden ayrı tutuyoruz.
- İçerdeki sendikalı arkadaşlarınızın tutumu nedir?
2. İşçi: Patronun bütün baskılarına rağmen arkadaşlarımız sendikadan vazgeçmiyorlar. Ayrıca bizi desteklemek için mesaiye kalmıyorlar. Paydos saatinde yanımıza gelip bize destek veriyorlar.
- Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?
1. İşçi: İşe geri dönüşümüz sağlanıncaya kadar sendikal mücadelemiz devam edecek. Sendikamız işe geri dönme davası açtı. Biz burada işe geri alınmak için direniyoruz.
- Bizden bir isteğiniz var mı?
1. İşçi: Sınıf dayanışması ve manevi destek alıyoruz. Henüz maddi destek alamıyoruz. Direnişimizi kamuoyuna duyurmanız gerekiyor. Biz bu direnişi sadece kendimiz için değil, işçi sınıfı için yapıyoruz. Bizler birbirimize tutunmazsak daha çok sömürülürüz!
Altınbaşak patronu sendikal örgütlenmeye
karşı tahammülsüz
Üç ay önce DİSK Gıda-İşte örgütlendikleri için Altınbaşak patronu 11 işçiyi işten attı. Temmuz ayının ortasında yetki alan sendikaya karşı Altınbaşak patronunun ilk işi işçileri işten çıkarmak oldu. Tüm asalak patronların yaptığının aynısını Altınbaşak patronu da yapmaktan geri durmadı. Amaç sendikal örgütlülüğü ortadan kaldırmak, kendi sömürü çarkını sorunsuz olarak döndürmek ve diğer işçilere gözdağı vermek.
Fabrikada 54 işçi çalışıyor. İşçilerin önce yol ve yemek paraları kesildi. Daha sonra da ücretler asgari ücrete düşürüldü. Ardından bir kadın işçi toplumun huzurunu bozuyor gerekçesi ile işten atıldı. Diğer işçiler arkadaşlarına sahip çıkınca on işçi daha işten atıldı.
22 Temmuz günü fabrika önünde beklemeye başlayan işçilere sendika üyesi diğer işçiler destek verdi. Sendikalı işçiler bir aydır mesaiye kalmıyor. Sendika ise işe geri dönme davası açtı.
|