Bir kez daha kapağı aralanan yolsuzluk dosyalarından sızan bilgiler, artı, hükümetin son birkaç uygulaması, sistemin bir özelliğini daha ortaya sermiş bulunuyor. Hala bu sistemden sorunlarının çözümünü bekleyen kişi ve kurumların kulağı çınlasın(!) Sistem, kendi sorunlarının çözümü konusunda bile ciddi bir tek adım atma niyetine (yahut imkanına) sahip görünmüyor.
Topluma çözüm
yaftasıyla sundukları her girişim, her uygulama, aslında sistemin
o konudaki sorununu büyütmekten başka hiçbir işlev yüklenebilecek
bir nitelik göstermiyor. Pişmanlık yasası hazırlıyorlar örneğin.
Diyorlar ki, bu yasayla terör örgütü mensuplarını topluma
kazandıracağız. Böylece bu örgütlerin kökünü kurutacağız.
Oysa, sözünü ettikleri terör örgütleri, o toplumun
gelecek umutlarını yeşerten en diri, en dirençli fertlerinden
oluşmakta. Topluma aitler, toplumun gözbebeği, can umudu konumundalar.
Topluma karşı, nedamet getirmelerini gerektirecek hiçbir suç,
tek bir hata işlemiş değiller. Ne bankaları batırıp yurtdışına
kaçtılar, ne toplumun milyarlar tutarında mal varlığına sahip
iktisadi kuruluşlarını hırsızlara peşkeş çektiler, ne ülkeyi emperyalizme
vuç açar konuma düşürdüler, ne bu toplumun çocuklarını Amerikan
askeri yapmaya kalktılar... Terör örgütü olarak niteledikleri
devrimci örgütler, evet, sistemin başına beladır. Ne var ki, sistemin
bu tür yasalarla bu beladan kurtulma imkanı sıfırdır. Toplumu
ağır bir yoksulluk belasına iten, her türden demokratik hak ve
özgürlüğü ortadan kaldıran, böylelikle ona devrimden başka tek
bir seçenek bırakmayan sistemin kendisidir. Bir yandan toplumu
tek seçenek olarak devrime itecek önlemleri ardardına uygulamaya
sokacaksınız, diğer yandan, yasal tedbirlerle devrimci örgütleri
etkisizleştirmeye çalışacaksınız. Bundan daha boş bir hayal, daha
sanal, daha yalancı bir dünya kurulabilir mi?
İkinci boş uygulama örneği sağlıkta hayata geçirilmeye çalışılmakta. SSKlıların devlet hastanelerinden yararlanmalarına imkan tanıyarak SSK hastanelerinde yığılmayı önleyeceklermiş. Sanki devlet hastanelerindeki yığılma daha az. Bunu da toplumun karşısına bir çözüm önlemi diye sundular. Yaptıkları tek şey bir kararla bir yasağı ortadan kaldırmak oysa. Ne tek bir yeni hastane yapıldı, ne tek bir kadro artırımı. Ne sağlık çalışanlarının hak ve imkanlarında iyileştirme, ne sağlıktaki yolsuzlukların hesabını sorma. Gerçek çözüme yönelik burda da tek bir adım yok. Çözüm adına öne sürdükleri uygulama ise sorunlara ilaç olmak şöyle dursun, hastane kapılarındaki rezaleti artıracak, bürokratik engelleri büyütecek maddelerle yüklü.
Bunun niye böyle olduğunu, sistemin niye sorunların gerçek çözümü yerine sanal oyunlarla oyalandığını anlamak için, yolsuzluklarla mücadele skecini izlemek gerekiyor. Oyun halen gösterimde. Gazetemizin yayına hazırlandığı saatlerde, meclis komisyonu da raporunu kamuoyuna sunmaya hazırlanıyor, yani birinci perde sona eriyordu. Verilecek ara ne zaman biter, biter mi, bilinmez. Yıllardır hep böyle. Her seçim döneminin ardından kurulan meclis bir komisyon kurup yolsuzlukları araştırmaya başlıyor. Bir zaman böyle geçiyor. Rapor aşamasında perde bir kez indi mi bir daha açabilene aşkolsun. Oyunun sonunu görmek bir türlü mümkün olmuyor. Çünkü sahnelenen aslında bu sömürü ve soygun sisteminin kendisi. Senaryosu, yapımı, yönetimi, oyunculuğu sisteme ait. Sonunu getirecek olansa, hiç kuşkusuz sistemin kendisi olamaz.