MGK Haziran toplantısından, AB demokrasisine uyum adımlarına firen kararı çıktı. Demokratik hiçbir ilerlemeyi ifade etmeyen, tersine, pek çok demokratik hakkın ortadan kaldırılmasında kılıf işlevi gören AB uyum yasalarına bile böyle yaklaşan ordunun, aþağıdan, sınıf ve kitle mücadelesinin gücüyle sağlanacak bir demokratik geliþim karþısında nasıl davranacağı da böylece ortaya konmuş oldu. Gerçi bu bilinmiyor değildi, ama, unutulmuş olma riskine karşı hatırlatılmış olmalı.
Bu ülke tarihi, her devrimci-demokratik yükselişin önünü kanlı bir darbeyle kesen, krallık rejimini yıktım diye diye kendi krallığını ilan eden ordunun tarihidir aynı zamanda. ABden MGKnin yapısı ve işlevi uyarıları geliyor ya, ordunun krallığına yönelik bir tehdit olarak algılanıyor bu uyarılar. Onun için hükümet, AB karşısındaki yükümlülüklerin cumhuriyetimizin niteliklerine uygun bir anlayışla yerine getirmesi konusunda uyarılıyor. Bu niteliklerin başında ise militarizm geliyor. Asker millet-asker devlet...
Yoksa ABnin hiçbir üye ya da adayını en geniş demokratik hakların uygulanması yönünde değil zorlamak, teşvik etmeye bile niyeti ve ihtiyacı bulunmuyor. Selanikte yapılan son zirve, demokratik hakları genişletme değil, kısıtlama kararlarıyla noktalandı.İkide bir kriter dayatmalarından yakınan Türkiyeden, en son yeni iş yasasıyla tırpanlanan ekonomik-sosyal-demokratik haklar meselesi sorulmadı bile. Yani, hak gaspları konusunda AB ile Türkiyenin esastan bir uzlaşmazlığı bulunmuyor. Görüntüde bir demokrasi her iki tarafı da tatmin etmeye yetiyor. Sadece, AB MGKnin görüntüyü bozduğunu düşünüyor. Ordu ise MGK giderse krallığının tehlikeye gireceğini düşünüyor.
Kanlı Sivas katliamı, Ankarada 2 Temmuzda yapılacak bir mitingle bir kez daha lanetlenecek. Toplumsal hafızanın korunmasında böyle yıldönümü etkinliklerinin önemi gözönüne alınmalı ve eyleme katılım için gereken hassasiyet gösterilmelidir.