Filistinde yeni hükümet kabinesi açıklandı...
Arafat dayatmalara boyun eğiyor Bush-Şaron ikilisi tarafından uzun süredir Arafata yapılan dayatmalar etkisini göstermeye başladı. Yeni oluşturulan Filistin hükümet kabinesinin bileşimi bu etkinin somut göstergesi. 1975-76 yıllarında yaşanan Lübnan iç savaşından beri Arafatın izlediği uzlaşmacı çizginin gelip dayandığı eşik; emperyalist-siyonist güçlere boyun eğmek, Filistin direnişini zayıflatmak oldu. Bu uzlaşmacı çizgi, Filistin direnişine sürekli olarak zarar vermiş, İsrail siyonizmine yeni manevra alanları yaratmıştır. Dayatma ürünü kabine Kasap Şaronun ABD ziyaretine hazırlandığı bir sırada Arafat yeni kabineyi açıkladı. Bushun tekrarlayıp durduğu reform dayatmasını hesaba katan Filistin yönetimi bakan sayısını 31den 21e düşürdü. 5 yeni bakan atayan Arafat, 7 bakanın da görev yerlerini değiştirdi. Yeni kabine geçici olacak, 2003 yılında yapılacak genel seçimler için ortam hazırlayacak. Bu kabine ile ilk defa Filistin İçişleri Bakanlığı oluşturulmuş oldu. Bütün Filistin güvenlik güçleri bu bakanlığa bağlı olacak. Bush-Şaron ikilisi en fazla bu konu üzerinde duruyorlardı. Zira onlar, Filistin güvenlik güçlerinin Filistinli direnişçilerle daha etkin bir şekilde mücadele etmelerini istiyorlar. Bu bakanlığa atanan General Abdulrezzak Yahya, 93 Oslo sürecinden beri İsrail ile yapılan müzakerelerde Filistin güvenlik komitelerin temsil ediyordu. Filistin kaynakları Yahyanın halk desteğine sahip olmadığını açıkladılar. Atamanın ardından Filistin polisinin çok sayıda kişiyi gözaltına aldığı şeklinde haberler yayıldı. Yeni kabinenin Maliye Bakanı Selam Fayyad ise daha önce İMF ile çalışmış biri. Bu atamanın doğrudan ABD direktifi ile yapıldığı yaygın bir kanı. Maliye Bakanlığına Fayyadın atanması, ABDnin, Filistin ekonomisine de el atacağını gösteriyor. İşgalle beraber ekonomisi çöken Filistin, İMF reçeteleriyle emperyalizme tam bağımlı hale getirilmeye çalışılacak. Yeni kabineye ilk tepki, Rüşvetçiler bir kez daha göreve getirildi sözleriyle Hamas liderlerinden Abdülhaziz Rantisiden geldi. Rantisi kabineyi ABD müdahalesinin bir ürünü olarak değerlendirdi. Bilindiği gibi, Arafatın hükümete katılın çağrısına FHKC, İslami Cihad ve Hamas olumsuz yanıt vermişlerdi. Uzlaşmacı çizginin iflası Arafatın ABD ve İsraille birçok uzlaşma yaptığı biliniyor. Oslo sürecinden sonra ise Filistin sorununun çözümünü Amerikan emperyalizminden bekler hale gelmişti. Bu beklenti burjuva reformist çizginin sınırlarını ortaya koyuyordu. Buna rağmen Arafat çizgisi hiçbir zaman bu kadar trajik bir duruma düşmemişti. Önceki uzlaşmalarda kayda değer bir gücü arkasına alan Arafat, en azından belli kırıntılar koparabiliyordu. Oysa bugün kendisine dayatılan tam teslimiyet. Bu dayatmalar karşısında Arafat kendini Busha kabul ettirme çabası içinde. Arafat ve Filistin yönetimi, ABD ve İsrail tarafından çekilmek istenilen zemine doğru hızla kaymaktadır. İsrail siyonizmi soğukkanlı bir şekilde işine bakarken, Filistin yönetimi kabine değişikliği, reformlar, genel seçim takvimi gibi işlerle oyalanıyor. Bu durum hem siyonist işgalin geri plana itilmesine, hem de işgale karşı Filistin direnişinin zayıflamasına neden oluyor. Artık Filistin direnişi ancak bir intihar eylemi gerçekleştirildiği zaman gündeme geliyor. İsrailin Filistin kentlerini işgal etmesi, toplu tutuklama ve cinayetler sıradan bir habermiş gibi geçiştiriliyor. Arafat yönetimi bu uzlaşmacı çizgi ile bir şeyler elde edilebileceğini umuyor. Bushla Şaronun icraatları ise Arafatı sürekli olarak boşa çıkarıyor. Arafat onların istediği reformlarla uğraşırken, helikopter destekli 70 İsrail tankı, çok sayıda zırhlı araçla Ramallah kentini yeniden işgal etti. Arafatın karargahı kuşatılıp, Filistin yönetimine ait binalar havaya uçurulurken, Washingtondan açıklama yapan Bush bu işgali selamladı. Filistin yönetiminin yeni oluşturduğu kabineyi ise,doğmakta olan Filistin hükümetine güvenmiyorum sözleriyle karşıladı. Arafata, Filistin devleti için takvim verilmeyeceği, önceliğin Filistin yönetimindeki reformlara verileceği tekrarlanıyor. Beyaz Saray sözcüsü Ari Fleischer, İsrail kendini savunma hakkına sahiptir teranesini yineliyor. Filistinde bulunan CİA şefi Tenet ise, Arafatın intihar saldırılarını engellememesi halinde Kasap Şaronun ellerinin serbest kalacağını söyleyerek, tehditler savurmaya devam ediyor. Kuşatma ve işgal devam ediyor! ABD yönetiminin küstahça açıklamaları ve İsrail işgali devam ederken, Filistinli yetkililer rahat seyahat etme olanağına bile sahip değiller. Fasta yapılan bir zirveye katılmak isteyen Filistin Kültür ve Enformasyon Bakanı Yaser Abdrabbo başkanlığındaki heyetin Ramallahtan çıkmasına izin verilmedi. Arafat yeniden karargahında günlerce mahsur kaldı. Yeni hükümet kabinesi ilk toplantısını işgalden dolayı gecikmeli olarak yapabildi. Öte yandan işgale karşı direnen kesimler ve önder kadroları, işgalci İsrail askerleri tarafından tutuklanıyor. FHKC başkan yardımcısı ve FKÖ icra komitesi üyesi Abdurrahim Malluh, Ramallahtaki evini basan İsrail askerleri tarafından tutuklandı. Aynı şekilde El Fetih ve İslami Cihadın bazı üst düzey yöneticileri de tutuklandı. Siyonistler Filistin direnişini zayıflatmak için önderlikten yoksun bırakmaya çalışıyorlar. Bu arada işgal bölgelerinde yerleşim alanlarına yenileri ekleniyor. Dünya Siyonist Örgütü, Batı Şeriada İsrail işgali altındaki yerleşim birimlerine hahamların liderlik edeceği Yahudi topluluklar yerleştirmeye hazırlanıyor. ABD ve Fransadan getirilecek yüzlerce Yahudi aile Kudüsün kuzeyine yerleştirilecek. Filistin topraklarının işgali devam ederken, Cenin kenti yakınlarında elektronik güvenlik çiti kurulmaya başlandı. 52 kmsi Kudüste olmak üzere toplam 300 kmlik çit inşa edilecek. Uzlaşma değil direniş! Bu gelişmeler yaşanırken, Arafat dünyaya, İsrailin ırkçılığını ve faşizmini göstermek için kuşatma altındaki karargahına gelip bu büyük saldırıyı görmeleri çağrısı yaptı. Enformasyon Bakanı ise Arap ülkelerine çağrıda bulunarak, acilen bir zirve düzenlemelerini, Amerikalıların İsraile verdiği tam desteği ele almalarını istedi. Tabii ki siyonistler bu çağrıları ciddiye almıyorlar. Bütün emperyalist ülkelerin işgal ve katliamı ya desteklediklerini ya da seyirci kalmayı tercih ettiklerini biliyorlar. Arap ülkelerinin bir tekinin bile Filistin direnişini içtenlikle desteklemediğini de deneyimleri sayesinde çoktan öğrendiler. Dolayısıyla Filistin yönetiminin çağrıları ancak, yaşanan sıkışıklığın daha açık bir şekilde anlaşılmasına yarıyor. Filistin halkı ise hala direniş diyor. İşgal devam ettiği sürece intifada ve intihar eylemlerinin devam etmesi gerektiği çoğunluğun paylaştığı görüş olmaya devam ediyor. Zira emperyalisit-siyonist ittifakının Filistin halkı için ne anlama geldiğini ve neyi hedeflediğini çok iyi biliyor. Bu bilinç olduğu sürece, Filistin direnişini tasfiye etme hesapları boşa çıkacaktır. Enternasyonel dayanışma ve güçlü direniş geleneği uzlaşmacı çizgiyi de yenilgiye uğratacaktır. |
|||||