11 Mayıs'02
Sayı: 18 (58)


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs sonrasında artan görev ve sorumluluklar
  Lastik sektöründe greve doğru...
  Safları sıklaştır, gücünü birleştir!
  SASA ile dayanışmayı yükselt!
  Sermayenin "esnek üretim" saldırısı
  İşçi sağlığı ve iş güvenliği için birleşip örgütlenmeliyiz!
  Kapitalizmin kâr hırsı ve sendika ağalarının ihaneti
  Eski bohçalar yeniden açılıyor
  1 Mayıs ve kamu emekçileri hareketi alanında devrimci görevler
  Kadın sorunu ve feminst yanılgılar
  Kürdistan devrimi ile Türkiye devrimi arasındaki ilişkiler üzerine düşünceler-2
  Emperyalizmin kıskacında Ortadoğu
  Siyonizm ve uluslararası emperyalizm
   Almanya'da Yahudi, İsrail'de Filistinli olmak
   İsrail barışı üzerine
   Bir neo-liberal ırk ve kültür ayrımcısının ölümü
   Almanya: Metal işçilerinin grevi sürüyor
   Bir kararın anlattıkları
   Bilinçli, inançlı ve soluklu devrimci Hatice yoldaşı andık...
   Denizler'in devrimci geleneği yaşıyor!
   Sınıf çalışmasında yaratıcılık ve bir deneyim
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Sınıf çalışmasında yaratıcılık ve bir deneyim

Deri işkolunda çalışan bir işçiyim. Fabrikada çalışan işçilerin yarısından fazlası Kürt ve Alevi kökenli insanlar. Köylerinden, memleketlerinden kaçarak gelenler, sürgün edilenler, annesi-babası yakın akrabaları gözönünde Kürdistan’da katledilen insanlar. Dinleyebilseniz hepsinin ayrı bir yaşam öyküsü var ama bu öykü hep aynı güç tarafından yaratılmış. Acıların, işkencelerin, zulümlerin ardında hep devlet var. Bu gerçeği çok iyi görebiliyorlar. Fakat hepsi gelecekten umudunu kesmiş, hiçbir beklentisi olmayan sadece evlerine kira parası, yiyecek-ekmek götürme sorumluluğu olan insanlar.

Patron yıllardır çalışan işçileri yalnızlaştırma politikası uyguluyor. İşçilerin birbirleriyle anlaşamadığı, birbirini çekemediği, kıskandığı bir ortam yaratıyor. Bu anlamıyla sistemin insanlara dayattığı yoz kültürü işçilere vermede başarılı olduğunu söylemek gerek. Bunlar birçok fabrikada yaşanan gerçekler.

Peki biz sınıf bilinçli işçiler patronun bu iğrenç politikalarını boşa çıkarmak için ne yapmalıyız? Onlara hemen örgütlenmekten, grevden bahsetmek bizi nereye götürür? Eğer işçilere ilk önce bu söylemlerle gidersek bulunduğumuz fabrikada tutunamayız. Bunun ötesinde ciddiye dahi alınmayız. Gençtir, coşkulu, ekmek parası derdi yok deyip bizi önemsemezler. İlk önce işçilere kendimizi kabul ettirmeliyiz. Onların yaşamlarına inebilmeliyiz, ki bizi ciddiye alsınlar. Yaşam şeklimizin onlardan farklı olmadığını, bizim de evde ekmek bekleyenlerimizin olduğunu, emek gücümüzü her koşulda sattığımızı ama ne olursa olsun onurumuzdan ödün veremeyeceğimizi anlamalılar. Onlarla paylaşımımızı en üst boyutlarda tutmalıyız.

Tabii ki tüm bunlar zaman gerektiren süreçler. Yeni bir fabrikaya girip iki günde bir şeyler olmadığında hayallerimiz mahvolmamalı. Uzun soluklu bir iş bizimki, emek verirsin karşılığını hemen alamazsın. Bunun için moralimizi her zaman yüksek tutmalıyız. Hiç ummadığımız bir anda emeğinin karşılığını fazlasıyla alıverirsin. Sabırlı olmalıyız. Bulunduğumuz fabrikanın öznel koşullarına göre, en ufak bir olanağı bile değerlendirmeliyiz.

***

Söylediklerimi somut bir deneyimime bağlamak istiyorum. Fabrikada 6 yıldır çalışan bir arkadaş kendi isteği ile işten çıkacaktı. İşten çıkacağı günden önce arkadaşlarla bir şeyler yapmaya karar verdik. O gün patronun da fabrikada olmaması bizim için olumlu bir gelişmeydi. Fabrikadaki işçilerle konuştuk. Hepsinden para toplayıp gidecek olan arkadaş için pasta, kola vs. aldık.

Aramızda görev dağılımı yaptık. Birden bire ortaya çıkan bir fikri geliştirdik ve bunu fabrikada şiirli, türkülü, halaylı, konuşmalı bir etkinliğe çevirmeyi başardık. Evet bu süpriz bir parti fikriyle çıkmış, ama çok önemli ve güzel şeylere vurgu yapan bir etkinliğe dönüşmüştü. Bir fabrikada hep birlikte halay çeken, türkü söyleyen ve hiç eksiksiz her işçinin katıldığı bir etkinlik gerçekleştirdik. Belki kulağa çok basit gelebilir ama bizim için oldukça önemli bir gelişme. İşçiler bile bunun farkına varmış, etkinlikten sonra deri organize bölgesinde “tarihe geçecek bir gün” olarak değerlendirmişlerdir. “Biz bir ilki gerçekleştirdik” diyenler bile vardı.

Bu etkinliğin bize sağladığı yararlar nelerdi? Hep birlikte bir şeyler yapabilmenin güzelliğini yaşadık. Belki tek başına altından kalkamayacağımız bir şeyi hep birlikte basitçe başardık. Ve en önemlisi, patronun işçileri yalnızlaştırma politikasını boşa çıkararak, Kürtçe söylediğimiz türkülerimiz ve halaylarımızla patrona inat daha bir sıkı tuttuk ellerimizi. Bir arkadışımızı 6 yıldır verdiği emeğe layık bir şekilde fabrikadan uğurlamanın sevincini yaşadık ve hep birlikte ağladık, duygulandık. Birlikteliğin öneminden konuşmuş olmak hepimizi rahatlattı.

Peki biz bu etkinliği bunca şeyi nerede, nasıl bir mekanda gerçekleştirdik? Belki kafanızda soru işaretleri bırakabilecek bir şey bu. Biz bu etkinliği ufacık soyunma odamızda ve 1 saat içinde yaptık! Bu bize bir şeyi daha öğretti. Birlikte olunca istediğimiz herşeyi başarırız. Birliktelik güçtür!

Bir işçi/İzmir



Gökçesu’da bir ilk daha başarıldı…
Dağlar işçilerin sesiyle yankılandı...

Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın sınıf dayanışması!

Gökçesu Maden işçilerinin çadırda devam eden direnişleri 1. ayını tamamladı. Gökçesu’da direniş devam ederken Dev. Maden-Sen’in kamu kurumlarına yaptığı başvurular da sonuç vermeye başladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) Kocaeli Çalışma Bölge Müdürlüğü ve İş Teftiş Kurulu Başkanlıkları’na yapılan şikayet ve bunun sonucu gerçekleşen incelemede müfettişler sendikamızın iddialarının bir kısmını yerinde tespit ettiler. (...)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’na bağlı Müfettişlerin incelemeleri sonucunda işveren 1475 Sayılı İş Yasası’nın birçok maddesini ihlal ettiği, uymadığı ve yasadışı uygulamalarda bulunduğu için milyarlarca lira cezaya çarptırılmıştır. (...)

Gökçesu Maden İşçileri, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a günler öncesinden hazırlanmaya başlamıştır. Direnişçi işçilerden Madenci Korosu oluşturulmuş, sözlerini işçilerin yazdığı Madenci Marşı ve Madenci Türküsü ile halk ezgilerinden oluşan bir repertuar hazırlanmış ve provalar yapılmıştır. Bu arada kadınlardan oluşan folklor ekibi semahla halay öğrenmek için çaba sarfetmiştir. Direniş çadırının yanına temsili bir maden ocağı yapılmış ve hayalimizdeki ocakta olması gereken çalışma koşulları ve düzeni etrafına asılan dövizlerle ifade edilmiştir. İşçiler 1 Mayıs provalarını ocaktan başlatmışlar, ocaktan ellerinde kazmalarla ve 1 Mayıs İşçi Marşı söyleyerek çıkarak en önde, “YAŞASIN 1 MAYIS” pankartıyla yürüyüşe geçmişler ve çadır etrafında bir tur atmışardır. Daha sonra ise koro düzeni alan işçiler madenci marşı ve türkülerini söylemişlerdir.

1 Mayıs günü işçi aileleri erken saatlerde direniş bölgesine gelmişler ve bu sırada çadırın etrafı yaklaşık 100 jandarma tarafından ablukaya alınmış, jandarma komutanı Mengen Kaymakamı’nın talimatı gereği tören yapılmasına izin vermeyeceklerini bildirmiştir. Yağmur yağmaya devam ederken, saat 14:00’de Bolu’dan yaklaşık 40 kişilik dayanışmacı gelmiş ve temsili yapılan maden ocağında 1 Mayıs kutlamaları başlatılmıştır. Daha sonra direniş çadırının yanına geçilmiş ve sendikamızın Genel Sekreteri tarafından bir konuşma yapılmış ve hep birlikte sloganlar atılmıştır. Süreç içerisinde yağmurun şiddetlenmesi nedeniyle yürüyüş ve koro çalışması iptal edilmiş, çadırlar ve çardaklara geçilerek 2 saat boyunca hep birlikte marş ve türkü söylenmeye devam edilmiştir. (...)

Dev. Maden-Sen
6 Mayıs 2002



Tarımda yıkım programına karşı
Tür Köy-Sen’den eylem

Nevşehir Kozaklı ilçesinde, Türkiye Üretici Köylü Sendikası (Tür Köy-Sen) Kozaklı Şubesi’nin düzenlediği “Emeğe saygı” mitingine Y. Fakılı, Boğazlıyan, çevre ilçe ve köylerden yaklaşık 1000 kişi katıldı.

Üretici köylüler toplanma yerinden miting alanına gelinceye kadar “İMF defol bu memleket bizim!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “Şeker yasası iptal edilsin!”, “Köylüyüz haklıyız kazanacağız!”, “Ulusal tarım, ulusal sanayi!”, “Yaşasın sendikal mücadelemiz!”, “Pancara uzanan eller kırılsın!” sloganlarını attılar.

Mitinge Ankara’dan katılan Genel Merkez temsilcisi Bülent Oğuzer ulusal tarımın yok olmakla karşı karşıya olduğunu söyledi. İMF ve DTÖ’nün dayatmaları sonucu çıkan tütün ve şeker yasasıyla ülkemizin 2005 yılında tütün ve şeker üretiminde dışa bağımlı hale geleceğini belirtti. İMF’ye verilen niyet mektubunda taban fiyatlarının düşük tutulması, tarımsal sübvansiyonların kaldırılması ve girdilerin silinmesi, tütün ve şeker yasasının iptal edilmesi, taban fiyatlarının maliyet hesaplarına göre belirlenmesi, İMF ve DTÖ dayatmaları olan ulusal tarımı yıkım politikalarından derhal vazgeçilmesi, ulusal tarım politikalarının bir an önce uygulanması, DCD’ne son verilmesi ile üretimi artırıcı teşvik ve primlerin uygulanması yönlü talepleri sıraladıktan sonra şeker yasasına değindi. Polar farklarının ellerinden alındığını belirterek zaten &ccedl;ok düşük olan taban fiyatlarıyla çiftçinin mağdur olduğunu belirtti. Buğdayda geçen sene uygulanan düşük taban fiyatının bu sene de olmaması için örgütlü bir yapı içerisinde mücadele edilmesi gerektiğini söyledikten sonra konuşmasını bitirdi.

Miting köylülerin birlikte halay çekmesiyle sona erdi.

Tür Köy-Sen
Boğazlıyan Şubesi
Ömer Öcalan



KESK şube lokalleri
keyfi biçimde mühürlendi

1 Mayıs’tan hemen sonra yaşanan gerginlikler sonucu BES, SES, Eğitim-Sen Kayseri şubelerinin sendika içinde bulunan lokalleri 3 Mayıs tarihinde polisçe mühürlendi. Sözde gerekçe ruhsatsız işletildiği ve ticari amaçla çalıştırıldığı... Bu saldırıya karşı KESK’ten henüz hiçbir tepki gelmiş değil. Aynı gün SY Kızıl Bayrak temsilcisi Halil Akçadağ ile HADEP yöneticisi Ali Bekar, 1 Mayıs’ta polise hakaret ettikleri gerekçesiyle gözaltına alındılar. Savcılığın ifade almasından sonra serbest bırakıldılar. Saldırıların çok yoğun ve aleni olarak yapılmasında yeni bir durum yok. Fakat KESK’in kendi şubelerine yönelik bu keyfi ve pervasız baskıları protesto eden bir davranışı henüz ortaya koymaması düşündürücüdür.

SY Kızıl Bayrak/Kayseri