13 Nisan'02
Sayı: 14 (54)


  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikan işbirlikçileri siyonist İsrail'den, emekçiler direnen Filistin'den yana...
  Filistin sorununu başta Filistin halkı olmak üzere Ortadoğu halkları çözecektir
  Filistinle dayanışma eylemleri ve görevler
  Filistin halkı özgürlüğü için savaşıyor!
  Zafer direnen Filistin halkının olacak!
  Filistinle dayanışma eylemlerinden...
  Kurtuluşun tek olanaklı yolu direnmektir!..
  Siyonist saldırganlık dünyanın dört bir yanında lanetleniyor
  Faşizme karşı omuz omuza!
  Birleşik eylemi yükseltme zamanı!
  Zafer direnen Filistin'in olacak!.."
  "1 Mayıs'ta üretimi durdurarak alanlara akmalıyız!"
  "Geniş emekçi kitleleriyle hareket etme kaygısı içinde olmalıyız"
   Sendika bürokrasisi barikatını 1 Mayıs alanlarında aşalım!
   KESK Genel Kurulu...
   İşçi Kültür Evi Bülteni'nden...
   1 Mayıs'ta iş bırakarak alanlara!...
   Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   İzmir İşçi Bülteni'nden...
   Mevcut birikime yaslanarak geleceği kazanmalıyız
   "Dahav'ın öbür yüzü Filistin..."
   Gökçesu maden işçileri yeni saldırılarla karşı karşıya
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
KESK 4. Olağan Genel Kurulu...

Coşkusuz ve sönük bir kurul...

KESK sahte sendika yasasının çıkmasından sonra, 12 yıllık mücadelesini yok sayan 1. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi. 4-7 Nisan tarihleri arasında toplanan Genel Kurul sonucunda yönetime ÖDP, HADEP, EMEP ve Sendikal Birlik’in oluşturduğu reformist-uzlaşmacı anlayışların listesi geldi.
Kurulun birinci gününde konuklar ve KESK Genel Başkanı Sami Evren, ikinci gününde ise konuşma talebinde bulunan 70 delegeden 60’ı konuşma yaptı. İlk günkü konuşmalarda dış ülkelerden ilgi oldukça yoğundu. Ancak Kurul’da konuşma yapanlardan ziyade katılamayan konuklar, özelde Filistin sendikalarının yöneticileri, gönderdikleri mesajla ilgi topladılar. Filistin’den gelen mesajın okunması sırasında İsrail’i protesto-Filistin ile dayanışma sloganları salonu inletiyordu.
Kurul’un ikinci günü konuşan delegeler ise, ağırlıklı olarak KESK’in bugünkü durumuna değinerek eski mücadele ruhunu yeniden kazanması gerektiğini vurguladılar.
Kurul salonu büyüklü-küçüklü birçok pankartla donatılmıştı, ama bugüne kadar mücadelesi verilen grev hakkına dair hiçbir pankart yoktu. Bu dikkate değer durum bir delegenin bu noktaya vurgu yaparak sorduğu şu soruyla da tespit edilmiş oldu: “Yasa çıkalı uzun süre oldu. Bunca aydır KESK ne yapıyor? Alanlar niye boş? Pankartlarda neden grev hakkı yer almıyor? Acaba unutuldu mu, yoksa unutturulmak mı isteniyor?”
Delegelerden birisi konuşmasına Kürtçe selamlamayla başladı. Delegenin konuşması sık sık, “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganlarıyla bölündü. Aynı delege konuşmasında, “Filistin ve Kıbrıs sorunlarını ele alırken çok rahattılar. Bu cesaretlerinden dolayı kutluyorum. Ama diyorum ki bu ülkede Kürt sorunu da var. İstiyorum ki bu sorunu dile getirirken de rahat olsunlar. Anadilde eğitim konusunun altı çizilmelidi.” dedi.
Ne var ki, KESK kongresinde başkalarını suçlayıcı konuşma yapabilen bu arkadaşlar, yeni yönetiminde de yer aldıkları Eğitim-Sen’in tüzük taslağından anadilde eğitim maddesini çıkarmakta hiçbir mahsur görmemişlerdi.
KESK Kongresi’nde tartışma yaratan bir başka konu da 8 Mart oldu. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamalarında “emekçi” vurgusunun bilinçli bir şekilde kullanılmadığını, bunun burjuva anlayışından kaynaklı olduğunu belirten bir delege, bu anlayışın terk edilmesi gerektiğini savundu. “KESK kadın örgütü değil, bir emekçi örgütüdür. 8 Martlar kadın-erkek birlikte yapılan bir eylem haline gelmelidir” vurgusunu yaptı. Fakat konu Genel Kurul kararlarına bunun tam tersi bir yaklaşımın ifadeleriyle girdi. “Bağımsız bir kadın hareketinin yaratılması için yerelden başlayan bir yapılanmanın gerçekleştirilmesi” için çalışacaktı KESK bundan böyle.
Yine konuşma yapan delegeler arasında sendikal anlayışın sınıf sendikacılığına yönelmesi gerektiği vurguları yapanlar oldu.
Son konuşmayı KESK Genel Başkanı Sami Evren yaptı. MYK adına konuşan Evren’in, KESK’e yönelik eleştirileri cevaplarken azarlar tarzda bir dil kullanması dikkat çekti. Sahte sendika yasasının meclisten geçme sürecinde, yapılacakların elden geldiğince yapıldığını, süreçle ilgili rahatından konuşulamayacağını belirtti.
Kongrede tartışmaların en fazla yoğunlaştığı bölüm tüzükte yapılmak istenen değişiklerle ilgili olanıydı. Merkezin İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasıyla ilgili madde başta olmak üzere pek çok konu tartışmaların alevlenmesine neden oldu. Genel Yönetimler Kurulu ve Genel Temsilciler Kurulu’nun da tüzükteki “zorunlu organlar”a eklenmesini isteyen önerge reddedildi. Bunun yerine danışma organları ibaresinin eklendiği önerge 307 oyla kabul edildi.
Kavganın kendini dayattığı anlar hariç coşkusuz, sönük geçen bir kurul yaşandı. Reformist çevreler yönetimi aralarında paylaştılar.
KESK Genel Kurulu’nda alınan kararların bir kısmı şöyle:
- 4688 sayılı yasanın engellerine, sürgünlere ve baskılara karşı mücadele edilmesi,
- Emek Platformu’nun yapısı güçlendirilerek, illerde yerel ayaklarının oluşturulması,
- Çalışma yaşamını belirleyen yönetmeliklerin demokratikleştirilmesi için mücadele verilmesi,
- Neo-liberal eğilimlerin çevreyi ve tarihi dokuyu yok etmesine karşı mücadele verilmesi,
- İMF paketine karşı, yaşam koşullarının düzeltilmesi için Emek Programı ile siyasete katılınması,
- Emeklilerin örgütlenmesi için çaba sarf edilmesi,
- KESK’in Ekonomik Sosyal Konsey’de yer almaması...



KESK Genel Kurulu’nda delegelerle konuştuk...

“KESK’i oluşturan çatı
kendini yasallıkla sınırladı,
fiili-meşru mücadeleyi bir tarafa bıraktı...”

Kurul sizce nasıl geçiyor?

İstanbul Eğitim-Sen 3 No’lu Şb. yöneticisi: Sendikalar bu yasallıkla birlikte fiili-meşru mücadele yerine yasal zemine oturdu, kurul onu gösteriyor. Geçmiş kongrelerdeki coşku, tabanı oluşturan devrimci güçlerin coşkusu falan yok. Zaten bir şekilde de onları manipüle ediyorlar. Burada oylamalar, biçim, önceden yapılan pazarlıklar... Bu da gösteriyor ki KESK’i oluşturan çatı yasallıkla kendini sınırladı, fiili-meşru mücadeleyi bir tarafa bıraktı. Yani sendikaların meşruluğu, meşruluk temelindeki hukukiliği artık yavaş yavaş bunların gözünde yok oluyor.

Eğitim-Sen 7 No’lu Şb. üyesi: Kurul çok olumlu, ülkenin onurlu insanlara, onurlu emekçilere, onurlu yönetimlere ihtiyacı var. Tam anlamıyla genel kurullarımız bunu yansıtıyor. Sizin de gördüğünüz gibi kavgasız, gürültüsüz bir anlayış içerisinde olumlu geçiyor.

Enerji Maden-Sen üyesi: Kurul bence iyi gidiyor. Herkesin tartıştığı şeyler var. Buradakilerin çoğunun belli bir birikimi var. Akademik kariyer yapmış veya bir takım üniversite bitirmiş birçok insan var. En iyi şekilde tartışılır, bir değerlendirme yapılır. Sonucu en iyi şekilde ortaya koyacakları belli.

Peki sizce filli-meşru mücadeleden bir uzaklaşma var mı?

Enerji Maden-Sen üyesi: Zaten yeni bir oluşum içerisindeyiz. Bu noktada da bir şeylerden uzaklaşıyor olmamız tartışılmaz. Bazı değerler daha yeni oluşuyor. Yeni yönetim oluşacak, yeni anlayışlar oluşacak, yeni bir yasa çıktı. Herşey daha çok yeni. Bunu süreç içinde göreceğiz, bekleyeceğiz ve göreceğiz. Fiili-meşru mücadeleden uzaklaşıyoruz diye bir şey söyleyemeyiz. Daha yeni bir oluşum içerisindeyiz, önümüzde bir seçim var.

KESK’in 12 yıllık bir geçmişi ve fiili-meşru bir mücadele geleneği var. Yönetim yeni oluşuyor, ama sonuçta bizim bir anlayışımız, bir mücadele tarzımız var ve bu fiili-meşru tarzdan uzaklaşıyoruz. Yönetimler gelip geçicidir, aslolan mücadeleci geleneğin sürmesidir. Sizce de olması gereken bu değil mi?

Enerji Maden-Sen üyesi: Mutlaka öyle, ama şu andaki kişilerin görüşleri bu şekilde. Ama ben bundan sonraki çalışmalara bakacağım, bundan sonraki işleyişinde fiili-meşru mücadeleden bir uzaklaşma var mı? Biz hangi taraftayız? Konfederasyonun bir taraftan uzaklaşıp bir tarafa yakınlaşması söz konusu olamaz, çünkü bünyesinde pek çok oluşumu barındırıyor. Ama süreç içerisinde göreceğiz, asıl mücadele bundan sonra başlıyor. Bir hak aldık, sendika yasasısı çıktı, ama bunu ne kadar geliştireceğiz? Bundan sonra konfederasyonun tavrına bakacağız.

Yaklaşan bir 1 Mayıs var. Bu 1 Mayıs’a katılım sizce nasıl olmalı? Taleplerimiz neler olmalı, alanda neleri daha çok dile getirmemiz lazım?

Eğitim-Sen 7 No’lu Şb. üyesi: Biz 1 Mayıslar’a KESK’e yakışır şekilde yıllardır katılıyoruz. Bu 1 Mayıs’ta da bütün emekçilerin yanında olacağız, omuz omuza olacağız. Bize düşen görev neyse, onu da fazlasıyla yapacağız. Bu konuda asıl muhatap işçi sendikaları olmalı. Bizden önce onlar bunu sahiplenmeli.

Enerji Maden-Sen üyesi: Biz örgütlü insanlarız, birlikte hareket ederiz, birlikte karar alırız. O yüzden şöyle yapmalıyız, şöyle etmeliyiz, bunu söylemeliyiz diyemem. Otururuz kararımızı alırız. Ama konfederasyonun tavrına uyarız-uymayız onu şimdiden bilemiyorum.

İstanbul Eğitim-Sen 3 No’lu Şb. yöneticisi: 1 Mayıs’ın genel çizgisinin taleplerini örecek genel taleplerimiz var. F tipi cezaevleri, savaşa karşı emekçilerin tutumu, halkların kardeşliği.. Buna yönelik çalışmaları 1 Mayıs çalışmalarıyla birleştirip genel kampanyaya dönüştürmeliyiz. Böyle bakıyoruz, böyle düşünüyoruz.

Anadil sorunu da yasallıkla birlikte özellikle eğitimcileri kuşatmaya başladı. Sendikaların üst çatıları buna gerekli tavrı gösterecek gibi gözükmüyorlar. Yasallık doğrultusunda tahmin ediyorum Eğitim-Sen’in tüzüğünden kaldıracaklar. Bize düşen eskiden neyi savunuyorsak bunun bir adım daha ilerisine bizi taşıyacak fiili, demokratik, siyasal, devrimci mücadeleyi ortaya koymaktır. Bunu yapmaya çalışacağız.