Ölüm Orucu Sürüyor... Tecrit ve İşkence Sürüyor.
Tek Muhatap, Direnen Yakınlarımızdır...
Tek Çözüm, Onların Taleplerinin Kabul Edilmesidir!
Adalet Bakanı, baskı ve işkenceyi durdurma, zorla müdahale işkencesine son verip sorunu çözme yerine, manevralarını sürdürüyor. Geçen hafta, "toplumsal mutabakat" aldatmacasını yeniden ısıttı. Olmadı. Dün, yine ailelerimize çağrı yapmış. Gazeteler, Nazi Kampları Bakanı'nın çağrısına küçük bir yer vermişler. Duymayanlar, bilmeyenler için biz duyuralım. Diyor ki; "Örgüt elebaşlarının tutuklu ve hükümlü aileleri tarafından basın aracılığıyla protesto edilmeleri için gerekli gayretin gösterilmesi halinde eylemlerin sona erebileceği ve bu konuda her türlü desteğin verileceği kamuoyuna saygı ile duyurulur."
Duyuyor musunuz; "Örgüt elebaşlarını protesto edersek" bize her türlü desteği verecekmiş. Mesela, şimdi bizim açıklamalarımıza yasak, sansür uygulayan medya, o zaman her halde açıklamalarımızı manşet yapıp verecek. Mesela, şimdi meydanlara çıkıp açıklama yapmaya kalktığımızda coplarla, gözaltılarla karşılaşıyoruz, o zaman bize özel alan tahsis edilecek... Bakana bu desteği, ilgi ve alakası için teşekkür ederiz!Yani der ki bakan; gidip yakınlarımıza diyelim ki; "Direnişi bırakın... bırakın da Adalet Bakanı sizi katletsin."
"Bırakın da sizi ömür boyu tecritte, izolasyonda yaşatsın."
"Bırakın da yasaklar, dayatmalar sürsün..."
Adalet Bakanı, bir zavallıdır. Katletti, işkence yaptı, tecrit uyguladı... ama direnişi kıramadı. Direnişin gücünü, direnişçilerin kararlılığını kıramadı. Yine döndü, çaresiz ve zavallı bir şekilde, bizden yardım istiyor.
Adalet Bakanı, direniş karşısında çaresizdir. Hala bize ve sansürün en koyusunu uygulayan medyaya çağrılar yapıyor. Bakın, yine dünkü gazetelerde yer alan bir habere göre, medyaya da ne diyor:
"Adalet Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 'Kamuoyu oluşturulmasında önemli ve saygın bir yeri olan yazılı ve görsel basınımızın, terör örgütlerinin oksijeni olan propagandasını yapan, diğer üyelerini baskı altına almaya ve özellikle açlık grevi eylemlerini devam ettirmeye yönelik talimatlarını içeren iddialara ilişkin haberler konusunda gerekli duyarlılığı göstereceği umut edilmektedir' denildi. Açıklamada, ayrıca 'cezaevlerinde bulunan kandırılmış veya tehdit ve baskı ile mensubu olmaları sağlanmış gençleri sadece kendi menfaatları ve örgütün propagandası için ölmeleri doğrultusunda fütursuzca yönlendirdikleri ifade edildi."
Zavallı, çaresiz...Zaten direnişe ilişkin doğru dürüst tek satır yazmayan medyaya hala "terör örgütlerinin propagandasını yapmayın" diyor. Tabii, sadece, evet sadece ölüm orucunun sürüyor olması, bunun tek satırda geçmesi bile, iktidarın tüm yalanlarını yerle bir etmeye yetiyor. Tüm yakınlarımızı hücrelere atmış, hala onlara talimat verildiğinden, fütursuzca yönlendirildiklerinden bahsediyor. Başka bir yalan bulamıyor artık demek ki!
Basına sesleniyoruz: SANSÜRE, YASAĞA, YALANA SON VERİN! Direnişe, bizim açıklamalarımıza ilişkin koyu bir sansür uyguluyorsunuz. Ama bu katliamcı, yasakçı iktidar, direnişle ilgili tek bir satır dahi gördüğünde işte bu açıklamada olduğu gibi hala uyarıyor, tehdit ediyor. Hukuktan, demokrasiden, haber özgürlüğünden yanaysanız, objektiflik gibi bir iddianız varsa, bu sansüre, tehditlere karşı direnmek zorundasınız. Böyle boyun eğdiğiniz, yalanın kürsüsü haline geldiğiniz sürece, namuslu bir gazeteci olarak yaşayamazsınız. "Hür basın" olarak yaşayamazsınız. Böyle ancak, yolsuzlukların, hırsızlıkların, işkencenin, katliamların ortağı olursunuz.
Adalet Bakanı'na sesleniyoruz:
Adalet Bakanlığı baştan beri yaptığı gibi yalanlarla, demogojilerle ölüm orucu eylemini gizlemeye, yok saymaya çalışıyor.
Basında yer alan ölüm orucunu bıraktılar haberleri yalandır.
19-22 Aralıkta hapishanelerde gerçekleştirilen ve 28 tutuklunun katledildiği operasyondan sonra ölüm orucunda olan tutuklular dışındaki tutuklular da, direnme haklarına karşı girişilen bu saldırıya karşı süresiz açlık grevine başlamışlardır.
Yüzlerce tutuklu destek açlık greviyle ölüm orucu direnişçilerinin yanında yer almışlar, direnişlerini sürdürmüşlerdir. Tutuklular, süresiz destek açlık grevi direnişine, direnişin programı gereği 40. gününde 10 günlük ara vermişlerdir.
Bütün mesele budur. Yalanlara inanmayın.
Ölüm orucu eylemi devam ediyor. Ölüm orucuna yatan 1., 2. ve 3. ölüm orucu ekiplerinde yer alan tutuklular direnişlerini sürdürüyorlar.
27 Ocak 2001: İHD Genel Merkezinin Anadolu Ajansının yaptığı haber nedeniyle saatler süren arama sonucu Genel Merkezinin 7 bilgisayarına ve dökümanlarına el konulmasıyla ilgili olarak, İHD İzmir Şubesi tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Açıklama da şunlara yer verildi:
F tipi yaşam tüm ülkeye yayılmak istenmektidir. Son günlerde basına yönelik sansür, kamu çalışanlarına yönelik sürgün ve soruşturmalar, avukatlara, insan hakları savunucularına, doktorlara, tutuklu yakınlarına, öğrencilere yönelik baskı ve şiddet, F tipi saldırıların devamıdır. Tüm-Yargı-Sen yöneticilerinin, Halkevleri yöneticilerinin, siyasi parti yöneticilerinin hukuksuz bir şekilde tutuklanması, İstanbul Barosuna yönelik soruşturma başlatılması, bu tespitlerimizde haklı olduğumuzu göstermektedir.
Hücre Karşıtı Platformundan eylem
27 Ocak 2001: İzmirde her Cumartesi saat 13.30da düzenli olarak gerçekleştirilen oturma eylemine bu hafta yaklaşık 100 kişi katıldı. 19 Aralık da dahil cezaevlerinde katledilen tüm tutuklular için yapılan saygı duruşuyla başlayan eylem, Devrim şehitleri öllümsüzdür!,Şehit namırın!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, Ne F tipi, ne E tipi, zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük!, Yaşasın halkların kardeşliği!, Halkların kardeşliği hücreleri yıkacak! vb. sloganlar atıldı.