Kızıl Bayrak'tan...
Ölüm Oruçları 100. günü de aştı. Bunun anlamı hızla sona doğru yaklaştığımızdır. Yani zafere doğru. Böylesine büyük bir direnişin aynı büyüklükte bir zafer getirmesini beklemekten daha doğal bir şey olamaz. Ne var ki, büyük direnişlerle kazanılan büyük zaferlerin bedelleri de büyük oluyor. Bu büyük direnişin de şimdiden 30 can bedeli ödediğini ve halen zaferin ufukta görünmediğini hesaba katarsak, daha da ödenecek bedellerimiz olduğu ortadadır.
Ancak, zaferi yaklaştırmak için ne kadar fazla çaba ortaya koyarsak, ödenecek bedellerin de o kadar azalacağını asla unutmamalıyız. Devrimci tutsaklar ödenecek bedelin en büyüğünü, başlarını ortaya koydular. Ellerindeki en güçlü silahı, bedenlerini tetiklediler. Artık yapılabileceklerin hesabı dışarıda yapılacaktır. Ve dışarıda yapılacaklar hem zaferi yaklaştırmanın, hem de ödenecek bedelleri azaltmanın tek kriteri durumundadır.
Devlet tam da bunun bilinciyle hareket etmiş, direnişin dışarıdaki desteğini kırabilmek için azgın bir terör estirmiştir. Katliam günleri ve takibeden günlerde, eylemlerden, evlerden, sokaklardan, kurumlardan, hatta kafe vb. açık mekanlardan toplanarak gözaltına alınanların sayısı 3-4 büyük şehirde binlerle hesaplanmaktadır. Bunlardan, aralarında devrimcilerin ve kurum yöneticilerinin de içinde bulunduğu onlarcası tutuklanmıştır.
Gazetemize yansıyan haberlerde de görüleceği gibi, bu onlarca tutuklama içinde, 9u Ankara, 3ü Antakyada olmak üzere, sırf 12si gazetemiz çalışanı ve okuru yoldaşlarımızdır. Bunu yeniden hatırlatmamızın nedeni, geride kalanların artan görev ve sorumluluğuna işaret etmektir. Dışarıdaki desteğin zayıflamasında, eylemlerin örgütçüsü konumundaki bu devrimci güçlerin tırpanlanmış olmasının payı da hesaba katılmalı ve çeper güçlerin morali üzerindeki olumsuz etkisi asgariye indirilerek, boşalan yerlerin hızla doldurulması için uğraşılmalıdır.
Genelde yapılması gereken direnişin dışarıdaki destek güçlerinin yeniden toparlanıp mücadeleye sevkedilmesidir. Kurumlar, alanlar, semtler, işyerleri ve tek tek kişiler kesinlikle boş bırakılmamalı, düşmanın baskı ve etkisine terkedilmemelidir. Kurumlar üzerindeki baskı, tehdit ve cezalandırmalar, buralarda örgütlü kesim ve kurum yöneticileri üzerinde olumsuz etki yaratmış olabilir. Bize davranışlarında kısmi değişiklikler de görülebilir. Biz bunu bilir, nedenlerini anlar fakat asla geri adım atmayız. Görevlerimizi ihmal etmeyiz.
Tüm çalışan ve okurlarımızın bu süreçte daha özelden sarılması gereken görevler arasında, gazetemizin satış ve dağıtımında daha etkin ve daha dikkatli bir çalışma geliyor. Siyasal gündem -özelde ÖO direnişi- gazetemizin satışını artırmış bulunuyor. Genel dağıtım ve bayi satışları üzerinden görülebilen bu etkinin, elden satışlarda yeterince değerlendirilemediği açıktır. Saldırı ve tırpanlamalardan nasibini fazlasıyla alan iki il üzerinden bunun anlaşılır bir nedeni vardır. Ancak bu durum, hem bu illerde faaliyeti sürdüren yoldaşlarımızın, hem de diğer illerdeki çalışma birimlerimizin, doğan açığı kapatmaya yönelik tedbirleri hızla alması gerektiğini anlatmalıdır bize. İşin bir yanı açıkların hızla kapatılması ve giderek faaliyet kapasitesinin daha da artırılmasıdır. Diğer yanı ise, her türlü gelişmenin bilgi ve belgelerinin yayına zamanında ulaştırılmasıdır. Aynı şekilde, tüm illerden gazete satış durumlarına (elden ve bayilerden) ilişkin bilgilerin merkeze ulaştırılması da gerekmektedir.
Özellikle Yay-Sat bayilerinin yerelden takibi çok önemlidir. Bu şirkete, gazetenin dağıtımı için tonlarca para ödüyoruz ve bunu gerektiği şekilde yapmasını istemek durumundayız. Bunu yapabilmemiz ise yerellerden gelecek bilgilere bağlıdır. Hangi bayilerde satılmasını istiyoruz? Bu bayilere gazete düzenli geliyor mu? Kaç geliyor, kaç satılıyor? Gazete satması gerekip de bulundurmayan bayilerin numaralarıyla bildirilmesi durumunda, sorunu merkezden çözmek mümkündür. Bu takip mutlaka yapılmalı ve sürekli hale getirilmelidir.