Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Şubat '02
Kamu Emekçileri Özel Sayısı: 03 (51)
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Her düzeyde parasız eğitim!
  İşte kapitalizmin adaleti!
  Kemal Gürüz'ün paralı eğitim yasasına ilişkin söyledikleri...
  Sermaye için "YÖK demokrasisi"!
  Kampanya çalışması, sorunlar ve sorumluluklar....
  Kampanyaya ilişkin gözlem ve düşünceler
  Yüzü gençliğe dönük ciddi bir çalışma...
  Üniversite-sermaye işbirliği üzerine
  Kürtçe eğitim kampanyası üzerine
  Soruşturma kurulları dağıtılsın!
  Çöken eğitim sistemine çeki düzen verme adı altında saldırılar
  Yaşayan şiir...
  Öğrenci hareketi içinde MGK solculuğu
  Ölümün kıyısında gezinen diriler ya da Oblomovluk...
  Öğretmen sürgününe öğrenci protestosu.
  Okur mektupları



 
 
Soruşturma Kurulları üniversitelerde terör estiriyor...
DGM’ler üniversitelere taşınıyor...

Soruşturma kurulları dağıtılsın!
Disiplin yönetmelikleri çöpe!

Ortaçağ Avrupa’sında en çok dikkatimizi çeken konuların başında engizisyon mahkemeleri gelir. Bu mahkemeler insanların bilim, sanat, kısacası insanlık adına bir şeyler üretmesinin önünde büyük bir engel oluşturmuştur. Belirlenmiş dogmaların dışında bir şey söylenmesi yasaklanmış, felsefe ve bilimin gelişmesi baskı altında tutulmuştur. “Dünya tepsi şeklinde değildir, öküzün boynunda durmuyor, dönüyor” demek, cadı, şeytan ilan edilip yakılmak için fazlasıyla yeterlidir.

O dönemden günümüze yüzyıllar geçmiş olsa da, engizisyon mahkemelerinin mirasçısı, onun çıkış özünü koruyan, insan düşüncesini kısıtlayan, önüne duvarlar ören kurumlar günümüzde de kapitalizmin ihtiyaçları için yaşatılıyor.

Parasız, polissiz, ana dilde eğitim isteyen, özgür demokratik üniversite talebini yükselten, yaşamın hücreleştirilmesine hayır diyen gençlik bugün karşısında yüzyıllar öncesinin engizisyon kurumunu buluyor. YÖK’ün oluşturmuş olduğu, DGM’lerin üniversitelerdeki uzantısı olan “Soruşturma Kurulları” ortaçağ kurumları gibi hareket ediyor, yüzlerce öğrenciyi okullardan uzaklaştırıyor.

“Soruşturma Kurulları” kararı önceden alınmış düzmece sorgulamalarla, en demokratik meşru haklarımız için mücadele eden bizleri cezalandırıyor. Bunu da şöyle gerekçelendiriyor:

YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARI ÖĞRENCİ DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ
AMAÇ

MADDE 1: “Bu yönetmelik, kanun, tüzük, yönetmelik ve yönergelerin öğrencilere yüklediği görevleri , yüksek öğretim kurumu içinde yerine getirmeyen, uyulması gereken hususlara uymayan, yasaklanan işleri yapan veya öğrencilik sıfat, şeref ve haysiyeti ile bağdaşmayan hal ve harekette bulunan öğrencilere verilecek disiplin cezalarını ... içerir.”

Tümü onların belirlediği doğrular dışında, özgürce düşünürsek başımıza gelebilecek cezaları içeren bir yığın maddeden oluşan bu yönetmelik herşeyi yeterince özetliyor.

Öğrenciler özellikle son dönemde daha sistemli ve kurumsallaşmış bir teröre maruz kalıyorlar. Polisle tam bir işbirliği içerisinde hazırlanan dosyalar; DGM vari oluşturulmuş kurullar; ailelerimize gönderilen ve bizlerin ne kadar kötü çocuklar olduğunu anlatan, onlar tarafından da baskı altına alınmamızı amaçlayan mektuplar, bizlere yönelik saldırıların birkaçı...

Bugünlerde bu terör aygıtları tam hızla çalışıyor. Nedeni basit: Gençlik bu düzenin yozluğuna, savaşlara, yıkımlara karşı tutum belirliyor. Karanlıkta bıraktıkları bu toplumda herşeye rağmen üniversitelerde ses çıkıyor. Amaçları bu sesi bastırmak.

Elbette bununla beraber gençliğe yeni ve kapsamlı bir saldırı hazırlığı içerisindeler. Meclisten sessiz sedasız geçirmeyi düşündükleri ve üniversitelerin tamamen piyasalaştırılmasını sağlayacak “Yeni YÖK Yasa Tasarısı”na karşı oluşacak haklı ve meşru muhalefeti şimdiden ezmeyi tasarlıyorlar. YÖK Başkanı boşuna, “bağırta bağırta bu yasayı geçirteceğiz” demiyor. Besbelli ki bu apoletsiz komutan üniversitelerdeki ordusunu bir savaş düzeninde gençliğin üzerine sürerek sonuç alacağını düşünüyor. Bunun için polis, jandarma terörü gün geçtikçe yoğunlaşıyor. Üniversitelerin DGM’leri olarak iş gören soruşturma kurulları da bu zorbalığı ilerici, devrimci öğrencileri uzaklaştırarak tamamlamaya çalışıyor.

Tüm bu saldırıları boşa çıkarmanın yolu kitlesel bir gençlik hareketini geliştirmekten geçiyor. Düzenin gençliğe yönelik saldırıları böyle bir mücadeleyi geliştirmenin maddi zeminini her geçen gün daha fazla olgunlaştırıyor. Genç komünistler olarak, bunu en iyi biçimde değerlendirmek görev ve sorumluluğu ile yüzyüzeyiz.