İçindekiler:

2 Ocak 2023
Sayı: KB 2023/01

Emeğin kurtuluşu insanlığın kurtuluşudur!
Kokuşmuş rejimin "sahte müjdeleri" bitmiyor
Kriz: Açlık ve silah üretimini büyütüyor
AKP-MHP rejiminden şirketlere milyarlar
"Kaşıkla verdiğini kepçeyle almak"
Polis kurşunu kol geziyor!
Sarayın geri adımı: EYT
Sermayenin "küfe"si dolu!
İşçi sınıfı sefalete mahkum değildir!
Al birini vur ötekine...
Asgari ücret masasından ortalığa dökülenler
Bekaert grevi: Grev yasakları yok hükmündedir!
Sendikal mücadele ve Greif kriterleri
Dünyada 2023'e girerken, 2022'ye bakmak
İngiltere'de grev dalgası
Almanya'da TİS süreçleri
İsrail'de hükümet kuruldu
Paris'te 2. Kürt Katliamı
Moskova'daki üçlü görüşmeden neler çıkacak?
2022 yılı ve gençlik mücadelesi
Ücretsiz, nitelikli ulaşım haktır, alacağız!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sendikal mücadele ve Greif kriterleri

Nilgün Eren

 

Bu yılın başında itibaren birbiri ardına patlak veren işçi-emekçi eylemleri ve direnişleri sendikal örgütlenme çabalarını ve tartışmalarını da gündeme taşıdı. İşçileri bir sendikal çatı altında üye yapmaya daralan anlayış ve pratikler bir kez daha öne çıktı. 

Sergilenen yaklaşımlar geleneksel solun sendikal çalışmaya hala eski kalıplarla baktığını ortaya koydu. Bir bütün olarak sendikal bürokrasinin bugün oynadığı rol, yaşadığı kastlaşma ve çürüme sendikal örgütlenmeyi yepyeni temellerde ele almayı gerektirirken, geleneksel sola egemen çarpık bakış açısı bir kez daha kendini dışa vurdu. 

Sınıf hareketine müdahalede devrimci sınıf perspektifine sahip olamayanlar, politik çalışma ile sendikal çalışmayı mekanik bir biçimde birbirinden koparmanın yanı sıra, sınıf hareketinin gelişiminin önündeki temel engellerden biri haline gelmiş bulunan bugünkü sendika bürokrasisini değerlendirme başarısını da gösteremiyorlar.

Oysa gelinen yerde çürümüş ve düzenle bütünleşmiş, sınıfın örgütlenme ve direnme çabalarını döne döne boşa çıkaran, ihanetçi ya da teslimiyetçi kimliğini açıkça sergileyen bir sendika bürokrasisi gerçeği ile yüz yüzeyiz. Uzun bir dönemdir sendikal reformizmin de “ilerici” kimliği ciddi bir aşınmaya uğramış, sarı sendikalarla arasındaki ayrım çizgileri silikleşmiştir. Greif gibi, işçi hareketinin önünü açabilecek militan bir işçi eylemi karşısında sergiledikleri utanç verici tutum, “sol” etiketi taşıyan sendikal bürokrasi gerçeğini de tüm açıklığıyla ortaya sermiştir. 

Dolayısıyla, bir bütün olarak sendikal bürokrasiyi aşmayı hedeflemeyen, bürokratik aygıtı üreten zemine yönelmeyen, bu çerçevede bağımsız taban örgütlenmelerine sahip olmayan bir sendikal çalışmanın devrimci açıdan herhangi bir başarı şansı yoktur. Zira dar sendikal örgütlenme çerçevesinde belli başarılar elde edilebilse bile, fabrika zemininde güçlü örgütlü mevziler yaratılamadığı koşullarda, yaşanan ya kastlaşmış bürokrasi ile uyumlu davranma çabası içinde kimliklerin yitirilmesi ya da ilk fırsatta tasfiye edilmek olmaktadır.

Sendikal mücadele ve devrimci sınıf çizgisi

Bu yıl yaygınlaşan mevzi direnişler sınıf hareketinin gerçek ihtiyaçlarını tüm yakıcılığıyla ortaya koydu. İşçileri bir takım sendikal çatılar altında bir araya getirmenin gerçekte bir örgütlülüğü ifade etmediği, fabrikalar/işletmeler zemininde gerçek örgütlü mevziler yaratılamadan sınıf hareketinin gelişiminde mesafe alınamayacağı bir kez daha görüldü. 

Halihazırda sendikal bürokratik çarkın dışında durmaya ve sınıf hareketine salt “sendikalaşma” girişimleri üzerinden müdahale etmeye çalışan kimi çevrelerin de en temel zayıflık alanlarından biridir bu. Sınıf cephesinde yaşanan hareketlenmeye geleneksel bakışaçısı üzerinden yanıt verilmeye çalışılmakta, bu da sınıf hareketinin önünün açılmasına anlamlı bir katkı sunamamaktadır. 

Sınıf hareketine müdahale, hangi zemin üzerinden hareket edilirse edilsin, temelde politik müdahale olabilmek durumundadır. Her türden çaba sınıfla devrimci temellerde birleşmeye hizmet edebilmelidir. Bugün sendikal zemindeki arayışlara yanıt verme adına politik müdahalenin ertelenmesi ya da ikinci plana atılması, sergilenen zaafiyetin bir yönüdür. Diğer yönü ise, kastlaşmış bürokratik sendikal yapıyı aşmayı hedeflemeyen, salt işçileri sendikalara üye yapmaya endeksli bir örgütlenme faaliyetidir. Taban örgütlülüğüne ve inisiyatifine dayanmayan, işçileri tabandan örgütlü bir güç olarak mevcut sendikal aygıtın karşısına dikemeyen bu tür bir çaba, sınıfı kemikleşmiş sendikal bürokrasinin denetimine sokma dışında bir sonuç üretmemektedir.

Kastlaşmış bürokratik yapının dışında kalmaya çalışan bağımsız sendikal girişimler de sınıfın örgütlenme arayışına müdahale planında benzer bir zaafiyetle maluldür. Bu türden girişimler, bürokratik aygıtın kendini üretmesini engellemenin biricik zemini olan sınıfın bağımsız taban örgütlülüğünü geliştirme, mevcut sendikal anlayış ve işleyişi devrimci bir temelde aşma doğrultusunda anlamlı bir pratik sergileyememektedir. 

Kastlaşmış ve çürümüş bürokratik yapı ve işleyişle baş edebilmenin yolu, sendikal örgütlenmenin kendi gerçek zemini olan fabrikaya taşınmasından, fabrika zeminine dayalı sağlam bir örgütlülük ile birlikte demokratik işleyişin hayata geçirilmesinden geçmektedir. 

Bu açıdan 2014 Şubatı’nda başlayan ve iki ay süren Greif Direnişi’ne, direnişe giden süreç ile direniş boyunca sergilenen pratiğe yeniden dönüp bakmak, onun son derece eğitici derslerini ve deneyimlerini özümsemek büyük bir önem taşımaktadır. Zira Greif pratiği hem sınıf hareketine devrimci müdahaleye hem de sendikal örgütlenme planında izlenmesi gereken devrimci sınıf çizgisine getirdiği açıklıklarla, tutulması gereken yolu göstermektedir.

Greif: Örgütlenme arayışına devrimci yanıt!

Çok yönlü bir devrimci müdahalenin ürünü olan Greif Direnişi, yıllardır döne döne yaşanan ihanetlere rağmen sınıf saflarında süren sendikal örgütlenme arayışına da devrimci temelde verilen bir yanıt olmuştur. 

“Greif Direnişi / Sınıf Hareketinin Devrimci Geleceği” başlıklı kitap, sınıf hareketine devrimci müdahalenin yol gösterici bir örneği olan Greif pratiğini tüm zenginliğiyle ortaya koymaktadır. Bu kitapta yer alan temel değerlendirmeler ile direnişin öncüleriyle yapılan röportaj, devrimci sendikal mücadele çizgisine açıklık getirmenin yanı sıra, sendikal örgütlenmede “Greif kriterleri”ni de tüm somutluğuyla ortaya koymaktadır:

“Taban örgütlenmesi ve bu yapıya dayalı demokratik işleyiş Greif Direnişi şahsında, devrimci sendikal yapı ve işleyişin ne olması gerektiğini de açıklığa kavuşturdu. Greif Direnişi sendikal örgütlenmeyi, örneğin Şirinevler’de profesyonel bir satış çetesi tarafından işgal altında tutulan tabelalı bir daire olmaktan çıkararak, onu gerçek alanına, fabrika zeminine taşıdı. İşçi sınıfının bu kitlesel sınıf örgütlenmesini, sendikayı, işçi kâhyalığını meslek edinmiş ağalarının bürokratik ve dolayısıyla devrimci sınıf mücadelesi açısından tümüyle işlevsiz aygıtı olmaktan çıkardı, üye işçi kitlesinin fabrika zeminindeki sağlam örgütlenmesine ve gerçek bir demokratik işleyişe dayalı güçlü bir sınıf mücadelesi mevzisi haline getirdi. Böylece işçilerin gerçek çıkarları, bunun gerektirdiği kararlar ve tercihler sözkonusu olduğunda, örgütlü taban iradesinin belirleyiciliği de güvence altına alınmış oldu.” (Greif Direnişi / Sınıf Hareketinin Devrimci Geleceği, Eksen Yayıncılık, s.21-22)

Greif Direnişi’nin “haftalar süren örnek pratiği üzerinden devrimci sınıf hareketinin yeni ölçü ve değerleri de açıklık kazandı. Bu devrimci sendikal anlayış yapı ve işleyiş için de geçerlidir. Greif Direnişi artık sınıf hareketi için devrimci bir modeldir; onun örnek pratiği, artık devrimci sendikal anlayışın, örgütlenmenin ve işleyişin de yeni devrimci normudur. Greif Direnişi bu bakımdan da sınıf hareketinin devrimci geleceğidir. Bundan böyle sendikal cephede bunun dışındaki her türden yapı, anlayış ve uygulama, düzen sendikacılığı kapsamında kalacaktır. Renginin pembe ya da sarı olması esasa ilişkin bir fark oluşturmayacaktır.” (s.22-23)

“Greif Direnis?i’ne kadarki standart uygulama, bürokratik bir yapı olarak sendikal aygıt ve genellikle yönetimi tutan bürokratlar tarafından atanmış, dolayısıyla sıkı sıkıya denetim altında tutulan işçi temsilcilerinden ibaretti. Greif örneği bu yapının parçalanması, sendikal örgütlenmenin fabrika zeminine oturtulması, tüm işçi kitlesinin örgütlü bir yapı olarak kucaklanması, böylece devrimci inisiyatif ve eylem kapasitesinin açığa çıkarılması, işçi iradesinin söz, yetki ve karar düzeyinde egemen kılınması, tüm bunların bütünsel bir ifadesi olarak fabrika biriminin sınıf hareketinin sağlam bir kalesi haline getirilmesi oldu.” (s.24)

Greif’in son derece zengin mücadele ve örgütlenme deneyimi üzerinden devrimci sendikal anlayış ve işleyişe açıklık getiren bu uzun aktarmalar, sınıf hareketine devrimci müdahalenin bir boyutu olarak ele alınması gereken sendikal örgütlenmenin kriterlerini de özlü bir biçimde ortaya koyuyor.

Greif Direnişi’nin başarısının gerisinde, fabrika ve bölüm komitelerine dayalı taban örgütlenmeleri vardır. Bu komiteler taban inisiyatifini ve iradesini açığa çıkarmanın etkili araçları olarak, hem ön örgütlenme sürecinde hem de direniş boyunca son derece önemli bir rol oynamışlardır. Sendika bürokrasisinin kötürümleştirici denetimi bu örgütlenme sayesinde boşa çıkarılabilmiş, sendika bürokratlarına tabiyet yıkılarak işçileri özneleştirilen bir süreç işletilebilmiştir. Böylece Greif işçileri bünyesinde örgütlendikleri sendikanın yozlaşmış bürokratları karşısında çaresiz kalmamışlar, daha ilk adımda kendini gösteren ihanetin önünü kesmeyi başarabilmişlerdir. Sendikal bürokrasi gerçeği konusunda önden donatılmış bu işçi bölüğü, bu sayede fabrika işgali gibi son derece ileri bir eylemi sendika bürokratlarına rağmen gerçekleştirebilmişlerdir. Sonuçta çok değişik etkenler nedeniyle sendikal ihanetle yüzyüze kalmış olsalar da, sınıf hareketinin önündeki engellerin nasıl aşılabileceğinin yolunu göstermişlerdir. 

Taban inisiyatifine dayalı gerçek bir işçi demokrasisi

Devrimci taban inisiyatifi ve işçi demokrasisi; Greif’in örgütlenme pratiğine ve bütün bir direniş sürecine bu temel önemde kriterler yön vermiştir.

“Greif’te sendika bürokratlarının lafta savunduğu ve karşısına her çıkışında boğmaya çalıştığı bir taban örgütlülüğü ve işçi demokrasisi hayat bulmuştur. Direnişin sınıf hareketi için en büyük kazanımlarından biri de bu olmuştur. Sendika bürokratlarının yaptığı gibi kapalı kapılar ardında değil, tümüyle kamuoyuna ve işçilere açık bir biçimde, taban inisiyatifine dayalı bir demokratik süreç işlemiştir.

“Greif’te gerçekleştirilen, üye yapmanın ötesine geçemeyen bir sendikal örgütlenme faaliyeti değildir. Bir yılı aşkın bir süre boyunca yoğun bir emek harcanarak, ileri bir örgütlü mevzi yaratılmıştır. Düzenli eğitim çalışmaları ve toplantılarla ilerletilen bu süreç sayesinde taban inisiyatifi açığa çıkarılabilmiş, bölüm komiteleri oluşturulmuştur. Toplusözleşme taslağı tüm işçiler tarafından tartışılarak hazırlanmış, kapitalist patronlarla pazarlık sendika bürokratlarına bırakılmamıştır.

“İşgal kararını alan ve Greif’i ‘direnişin kalesi’ haline getiren de taban inisiyatifine dayalı bu örgütlülük olmuştur. Örgütlülük direniş sürecinde daha da pekiştirilmiş, 14 bölüm komitesi üzerinden demokratik bir işleyiş hayata geçirilmiştir. Fabrika komitesi ile alt komiteler düzenli olarak toplanmış, yanı sıra tüm işçilerin katıldığı genel toplantılar gerçekleştirilerek, bütün önemli kararlar bu toplantılarda açık oylama ile alınmıştır.”

“Taban örgütlülüğüne dayalı gerçek bir işçi demokrasisinin, yani doğrudan demokrasinin  hayata geçirilmesi, Greif Direnişi’nin en güçlü yanlarından biridir...”

“Direniş sürecine yön veren, kendine menkul bir işçi komitesi değildir. Tabandaki işçilerden yetki alan bu komite, gerçek bir demokratik işleyiş zemininde hareket etmiştir. Seçilmiş bir komite olarak yetkilendirilmeleri, kendi başlarına karar alma ayrıcalığına sahip oldukları anlamına gelmemektedir. Alınan tüm kararlar tabanda tartışılmış, ikna olmayan komiteler varsa, üst komite ayrıca sözkonusu komite/komiteler ile toplantılar yaparak, sorunu yeniden tartışarak, tüm işçilerin direniş sürecinin özneleri olarak hareket edebilmelerini sağlamıştır.”

“Bu işleyişin kendisi sendikal bir yapının/örgütlenmenin nasıl olması gerektiğine de açıklık getirmiştir. Bizzat fabrika zemininde kendini vareden, örgütlü taban iradesine/demokratik işleyişe dayalı devrimci sendikal örgütlenme modeli, Greif pratiği ile ete-kemiğe bürünmüştür.” (Greif Direnişi / Sınıf Hareketinin Devrimci Geleceği, Eksen Yayıncılık, s.39-41)

“Örgütlü taban iradesine/demokratik işleyişe dayalı devrimci sendikal örgütlenme modeli”, sınıf hareketinin gelişiminin önündeki temel engellerden biri olan sendikal bürokratik aygıtı etkisizleştirmenin, söz, yetki ve karar düzeyinde işçi iradesini egemen kılmanın biricik yoludur. Greif’te başarılan bu olmuştur. 

Bu başarının gerisinde ise, örgütlenme ve direniş sürecinin her aşamasında ısrarlı bir politik müdahale çabası yatmaktadır. Greif pratiği üzerinden önemle altı çizilmesi gereken en temel önemde noktadır bu. Zira, politik müdahalenin eşlik etmediği bir “sendikal örgütlenme” faaliyetiyle sınıf  hareketinin önündeki engelleri aşmak mümkün değildir. Tam da bu politik müdahale sayesindedir ki, gerici ideolojilerin etkisi altındaki bir işçi bölüğü fabrika işgali gibi son derece ileri bir eylemi sendika bürokratlarına rağmen gerçekleştirebilmiş, iki ay süren işgal eylemi boyunca örnek bir pratik sergileyebilmiştir.

Aşılamayan zaafiyet!

Geçmişten bugüne sınıf hareketine müdahaleyi sendikal çalışma üzerinden ele almak, geleneksel sol hareketin en temel zaaflarından biri olagelmiştir. Bu dar ve çarpık kavrayış kendisini sendikal örgütlenmeye bakışta da ortaya koymaktadır. Çok yönlü bütünsel bir devrimci müdahale üzerinden sınıf sendikacılığı çizgisinde bir örgütlenme geliştirme sorunu bir yana bırakılmakta, işçileri şu ya da bu sendikaya üyelik üzerinden sözümona “örgütlemek” öncelikli hedef haline gelmektedir.

Yıllardır aşılamayan bu zaafiyetin gerisinde politik mücadele ile sendikal mücadele ilişkisine bakıştaki çarpıklık yatmaktadır. Sınıf cephesindeki her hareketlenmenin öncelikle dar anlamda sendikal örgütlenme girişimleri ile yanıtlanmaya çalışılmasının gerisinde de bu vardır. 

Oysa, iktisadi/sendikal mücadele ile politik mücadele içiçedir. Sendikal ve siyasal çalışmanın bütünlüğü kurulamadığı, sendikal çalışmaya politik müdahale eşlik edemediği koşullarda, sınıf hareketinin önüne açmak ve sınıfla devrimci bir zeminde birleşmek olanaklı değildir. Sendikalaşma mücadelesi öncelikle işçi sınıfının tabandan birliğini, örgütlülüğünü ve en önemlisi de politik bilincini geliştirmeye hizmet edebilmek durumundadır. 

Dolayısıyla, bugün sınıf hareketinin en temel sorunu ve en yakıcı ihtiyacı, bir takım sendika tabelaları altında bir araya gelerek son derece sınırlı ve iğreti “kazanımlar” elde etmek değil, devrimci taban inisiyatiflerine dayalı gerçek örgütlü mevziler yaratmak sorunudur. Bu başarılamadığı sürece, ne sendikal bürokrasiyi etkisizleştirmek ne de sınıf hareketini ileriye taşımak mümkündür.

(tkip.org)