İçindekiler:

23 Nisan 2022
Sayı: KB 2022/16

Mücadele mevzilerinden 1 Mayıs'a!
Tarihten günümüze Türkiye'de 1 Mayıs
Dört bir yanda 1 Mayıs çağrısı!
TOMİS'ten 1 Mayıs çağrısı
Farplas direnişi üzerine
Kürt halkına karşı yeni saldırı dalgası
AKP şefi riyakarlığın doruklarında!
Paskalya yürüyüşleri üzerine
Emperyalist savaş emekçiler için artan sömürü demektir
Ukrayna savaşı ve silahlanma yarışı
Dünya işçi sınıfı hareketi tarihinde 1 Mayıs
Basel ve Frankfurt'ta 1 Mayıs hazırlıkları
1 Mayıs- V. İ. Lenin
1 Mayıs düşüncesi ilerliyor
Ukraynalı mülteciler ve burjuvazinin ikiyüzlülüğü
Savaşın gölgesinde sosyal medya tartışmaları
İEKK'nin 1 Mayıs bildirisi
DGB'den 1 Mayıs pikniği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Farplas direnişi üzerine

 

Farplas’da işten atmalara ve sendika düşmanlığına karşı kapı önünde gerçekleştirilen direniş geçtiğimiz haftalarda sonlandırıldı. Direnişe dair bir değerlendirme yapmanın, ondan sonuçlar çıkarmanın bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. İşçi sınıfı davasına omuz veren güçler olarak, sınıfın deneyimlerini anlama ve anlatma çabasını sınıfa sorumluluğun bir gereği görüyoruz. 

2022 işçi direnişleri ile başladı

2022 ardarda patlak veren işçi eylemleriyle başladı. Artan hayat pahalılığı, pandemi döneminde düşen alım gücü ve sefalet ücretlerine karşı işçi sınıfının öfkesi eylemlere dönüştü. İstanbul’da çorap işçileri iş durdurdu. Motokuryeler, Migros depo işçileri eylemlere çıktılar. İzmir Aliağa’da Gemi Söküm işçileri düşük ücretler, insanlık dışı çalışma koşullarına karşı fiili grevler yaptılar. Antep’te binlerce tekstil işçisi iş bıraktı... Farplas işçileri de sefalet zammını kabul etmedi, 19 Ocak’ta iş durdurdu.

Birbirini izleyen bu eylemler, Türkiye’de her işkolundan işçilerin yıllardır mahkum edildiği kötü çalışma ve yaşam koşullarına karşı bir öfke patlamasıydı. Krize, yoksulluğa, hayat pahalılığına, düşük ücretlere, baskı ve mobbinge, hak gasplarına, yasal hakların kullanılamamasına karşı biriken öfke kabından taşmıştı.

Farplas’da iş durdurma

Ocak ayında maaşlara yapılan düşük zamlar, Farplas işçileri için bardağı taşıran son damla oldu. Büyüttükleri Farplas sermayesinin dayattığı asgari ücret düzeyindeki ücretler işçiler tarafından kabul görmedi. İşçilerden yükselen tepkiler üzerine toplantılar yapılmak durumunda kalındı. Gündüz vardiyasında başlayan toplantı gelen vardiyayla devam etti. Bu süreçte doğallığında üretimde aksamalar yaşandı. Ertesi gün yönetimle görüşmeyi yinelendi. İşçiler bu sefer her lokasyondan sözcüler seçtiler. Bu sözcüler liste haline getirdikleri taleplerini yönetime ilettiler. Görüşme sürerken tüm lokasyonlardan işçiler makinaları kapatmaya başlamış, üretim durmuştu. Kapı önüne geçilerek sonuç beklendi. Yönetim, üretimi durdurmuş işçiler karşısında ücret ve sosyal haklarla ilgili iyileştirmeler yapacağına, işten atma olmayacağına dair söz verdiğini açıkladı ve talepleri değerlendirmek için bir haftalık süre istedi. İşçiler sözlerin tutulması ve güvence altına alınması için sendikanın tanınmasını istiyordu. Farplas’ın öncü, ilerici işçileri bu eylemler öncesinde Birleşik Metal 2 No’lu Şube ile bir bağ kurmuş ve görüşmelere başlamıştı. Nitekim şube yöneticileri üretimin durduğu gün alana gelmişti.

İlk iş durdurma eylemi işçilerin inisiyatifi ile gerçekleşti. Sendika fabrika önüne çağrıldı. Fabrika yönetiminin bir hafta süre istemesi, zaman kazanmak ve saldırıya geçmek içindi. Sanayideki elektrik kesintileri de bu aynı döneme denk geldi.  Farplas yönetimi zaman kazanmış oldu. İşçilerin kendi inisiyatifleri ile üretimi durdurmuş olmaları karşısında, fabrika yönetimi bir haftalığına üretime ara veriyorum diyerek inisiyatifi eline almak istedi.

Farplas yönetimi bu süreyi, işçiler arasındaki birlik ve beraberlik ruhunu bozmak, sendikalaşmanın önünü almak ve bunun bir adımı olarak Türk Metal’i devreye sokmak, atılacak işçiler listesi oluşturmak gibi saldırılar için kullanmış oldu. Bu süreçte DİSK bünyesindeki petrokimya, metal, gemi ve deniz taşımacılığı işkollarına üyelikler devam etti ve çoğunluk sağlanıp yetki başvurusunda bulunuldu. Süreç, patronun fiili saldırılarıyla ilerledi. Yüzün üzerinde işçinin tazminatsız çıkışı verildi, pek çok işçi idari izne çıkarıldı. Ana firmanı dışında farklı işkollarında gösterilen sekiz alt şirkete bölünmüş Farplas’da, DİSK bünyesindeki üyeliklerin düşürülmesi için şirketler kapatıldı.

DİSK bünyesindeki sendikalar alt şirketler için yetki başvurusu yapmış olsalar da, üretimden gelen gücün kullanılmaya devam edilmemesi, yasal sürecin beklenmesi, bir dizi sendikal süreçte olduğu gibi, Farplas’ta da kazanımın önündeki en önemli engellerdi.

Çatı eylemi, karanlıktan yükselen ışıklar

Zorunlu duruş sonrasında üretimin tekrar başlayacağı gün, işten atılan ve idari izne gönderilen işçiler fabrikaya gelerek kendilerini fabrikaya kapattılar. T1’de yapılan içeri kapanmaya Farplas’ın diğer lokasyonlarından destek gelmedi. İşçiler polis baskısına karşı çatıya çıktılar. Çatı eylemiyle cesaret ve cüretlerini ortaya koydular fakat içeride üretimin durdurulması yönünde bir plan ve müdahale yapılamadığı yerde bu eylem istenilen sonucu doğurmadı. Dahası, çatı eylemini yapan işçiler ile çalışmaya devam eden işçilerin ayrışmasına neden oldu.  Farplas’ın içi ve fabrika önü yoğun polis ablukasına alındı. İşçiler işkenceyle fabrikadan çıkarıldı, gözaltına alındı.

Kapı önü direnişi

Çatı eyleminin ardından kapı önü eylemi başlatıldı. İşçilerin karşısında uzun namlulu silahlar, TOMA’lar, sıra sıra otobüslerle çevik kuvvet ekipleri duruyordu. Dışarıda polis baskısı, içeride mobbing, tehdit... Kocaeli valisi, patronun çayını kahvesini içiyor, anayasal haklarını kullanan işçilerin işten atılmasını görmezden geliyordu. Haklarını fabrika önünde arayan işçilerin direniş alanı, polislere verilen talimatlarla sürekli olarak sınırlandırılmaya çalışılıyordu. Çadır, yakılan ateş, kullanılan alan üzerinden sürekli polis tacizleri ve engellemeleri yaşandı. Vardiya giriş-çıkışlarında içerideki işçilere seslenmenin önü kesilmeye çalışıldı. Bunlara karşı daha güçlü yanıtlar verilebilmeliydi. Polis baskı ve tehditlerine rağmen ısrarcı olunmalı, ilk günden çadır açılmalı ve direniş çadırı bir pazarlık konusu olmaktan çıkarılmalıydı. Alanı sürekli daraltmaya yönelik baskılara karşı daha dik durulmalıydı. Bu noktada sınırlamalara boyun eğmek, ilk gün inisiyatif sahibi olan işçilerin günden güne edilgenleşmesine de neden oldu.

Çatı eyleminin ardından, içeriye yönelik ayrıştıran değil daha kazanıcı tutum ve söylemler geliştirilmeliydi. İşten atılanların çalışanlara yönelik tepkileri bir sorumluluk bilincine dönüştürülmeye çalışılmalıydı. Zira, içeriyi kazanmadan direnişin kazanımla sonuçlanması çok zordu. Kapı önü direnişi, içeriye dönük etkili bir çalışma ve plan-programla yürütülmeliydi. İçeride yoğun baskı altında çalışan işçilerin korkularını aşmalarını sağlamaya, katkılarını örgütlemeye çaba sarf edilmeliydi. Söylemek gerekir ki, kapitalist patron yaptığı iyileştirmelerle içerdeki işçilerin ağzına bir parmak bal çalmış ve içerinin direnişteki işçilerle hareket etmesinin önünü almaya çalışmıştır. Yanı sıra çeşitli ek rüşvetlerle, ana kadroya geçirme vaatleriyle işçileri bölmeye, yanına çekmeye çalışmıştır. Bunda mesafe aldığını da söyleyebiliriz.

Fabrika önü direnişin fabrika önünden çıkarılması, bütün bir havzaya ve Farplas’ın iş yaptığı fabrikalara yayılması gerekiyordu. Farplas sermayesini sıkıştırmak için bu şarttı. İşçilerin bu yöndeki basınçlarına rağmen sınırlı birkaç eylem işçilerin zorlaması ile yapılabildi.

Farplas’ın bulunduğu TAYSAD’da onlarca metal fabrikası bulunurken, bu fabrikalardaki işçilere yönelik seslenme faaliyeti ve direnişe desteğin örgütlenmemesi çok önemli bir eksiklikti.

Yine Gebze’de ve TAYSAD’da bulunan Birleşik Metal üyesi işçilerin çalıştığı onlarca fabrikadan destek ve dayanışma ziyaretleri örgütlenebilmeliydi. Fabrika önü her gün eylem alanına çevrilebilmeliydi. Sınıf dayanışmasının önemi ortadayken Farplas işçileri yalnızlığa terkedildi denilebilir.

Söz-yetki-karar işçilerde olmalıydı!

Direniş komitesi kurulmalı, inisiyatifi eline almalıydı!

Direniş sürecinin toplamına bakıldığında, ortak bir işleyiş, ortak karar ve planlamalar, ortak tutum ve davranışların ortaya koyulamadığı çok açık bir şekilde görülür. Direnişin yapısal zafiyeti komitelerin olmaması, her bir işçinin söz söylediği, eleştiri/özeleştiri mekanizmasını geliştirdiği, karar alıp kararların uygulanmasında emek harcadığı ve alınan kararları denetleyip bir disiplin içinde davrandığı bir işleyişten yoksun oluşuydu.

İlk gün kendi inisiyatifleri ile üretimi durduran işçiler, sonraki günlerde bütün inisiyatifi kaybettiler. Sendika yöneticilerinin belirleyiciliğindeki süreç ise direnişi içten içe bitirdi. İçeriye dönük sistematik bir plandan yoksunluk ve fabrika önüne daralmasıyla direniş, bir süre sonra mesai saatleri içinde gelinip gidilen rutin bir işe dönüştü.

Bu noktada işçilerin özneleştiği, inisiyatif sahibi olduğu bir sürecin, direnişin devamlılığında ve kazanımla sonuçlanmasında ne kadar belirleyiciliği olduğu görülmektedir. Direnişin en büyük eksikliği budur. İlk günkü inisiyatif sürdürülseydi ve örgütlülük günden güne büyütülseydi, süreç çok daha farklı olabilirdi. Elbette, fiili meşru bir mücadele hattı ile, yasaklara, engellemelere boyun eğmeden yürütülecek bir direniş ile...

Farplas Direnişi ve müdahalemiz

Farplas Direnişi sürecinde, direnişi güçlendirmek ve yönlendirmek için yoğun emek harcadık. Gördüğümüz tüm eksiklilere müdahale etmeye, direnişi yönlendirmeye, direnişin kazanıma sonuçlanması için emek harcamaya devam ettik.

İşçilerin inisiyatif alması için, işçileri bir araya getirmeye, direnişi fabrika önünden çıkarmaya çalıştık. İçeriye dönük sistematik bir çalışma için elimizden geleni yaptık. Bu noktada sendika bürokratlarının tahammülsüzlüğü ve bize karşı saldırgan tutumları ile karşılaştık. İşçilerin inisiyatif almalarından ne denli korktuklarını gördük.

Kuşkusuz çok daha güçlü bir müdahaleyi örgütlemek, işçilerin söz sahibi olduğu mekanizmalar oluşturmak ve fiili meşru mücadele hattını hayata geçirmek noktasında çok daha zorlayıcı olmak gerekiyordu. Ancak tüm bunlar kendiliğinden patlak veren bir direniş sürecinde değil ön süreçlerinde alınmış bir mesafe üzerinden başarılabilirdi.

Asgari bir örgütlülüğe sahip olmayan, dahası sendikal bürokrasinin inisiyatifi ele aldığı bir direniş sürecinde müdahalelerin belli sınırlara dayanması kaçınılmazdı. Farplas Direnişi deneyimi ön hazırlığın önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

Direniş sürecindeki zayıflık ve eksiklikler

Farplas patronunun da ortak olduğu, Birleşik Metal’de örgütlü MATA fabrikasında eylem fikri işçiler tarafından sürekli dillendirilmiş, ancak sendika yöneticilerden “Siz önce içerideki arkadaşlarınızı örgütleyin” yanıtı alınmıştır. Toyota eylemi sendikaya rağmen, işçilerin basıncı sonucunda karar altına alınmıştır. İşçilerin önerilerine gereken önem verilmemiştir.

Eğitim çalışmaları planlanmamıştır. Sınıf mücadelesinde işçilerin eğitilmesinin ne kadar önemli olduğu ortadadır. Ancak sendika yönetimleri sınıfın bilinçlenmesinden bilinçli bir şekilde uzak durmaktadırlar. Direniş alanında vakit, belli saatlerde seslenmeler ve ziyaretler dışında direnişten kopuk sohbetler ve bekleyişle geçmiştir.

Farplas kadın işçilerin yoğunluklu çalıştığı bir fabrikadır. Kadın işçilerin coşkusu ve dinamizmi göze çarpmaktadır. Çifte sömürü altındaki kadın işçilerin harekete geçtiklerinde, iki kat enerjiyle direnişte yer aldıkları görülmüştür. Direnişin ön planında da kadın işçilerin olduğu görülmektedir. Küçük çocuğu olan kadın işçilerin direniş alanına rahat gelip gidebilmesi için sendika içinde küçük bir kreş imkânı düşünülmemesi de bir eksikliktir.

Direniş alanına gitmek için tek bir merkezden araç sağlanması kimi işçileri maddi anlamda zorlamıştır. Hayat pahalılığının çok yoğun hissedildiği bir dönemde verilen aylık 1500 liralık dayanışma ücreti işçilerin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktı. Yeri geldiğinde direniş ve grev bütçesindeki milyonlarla övünene Birleşik Metal yöneticileri, bu parayı direnişteki işçilerin ihtiyaçları için kullanmaktan geri durmuştur. Sendikaların kaynakları direnen işçilere daha cömert sunulabilmeli, yetmediği yerde dayanışma kampanyaları örgütlenebilmeliydi. Bu yapılmadığı gibi işçileri direnişe katmak için çaba sarf etmek yerine, dileyen iş arasın denilerek işçilerin direnişten uzaklaşmasını önü açılmıştır.

Birleşik Metal’in belirleyiciliğindeki sürece Lastik-İş ve Limter-İş de dahil oldular. Lastik-İş yöneticileri hiç gözükmezken, Limter-İş direniş alanında belli bir inisiyatif de sergiledi. Birleşik Metal yöneticilerine kıyasla daha ileriden söylemlere sahip olmalarına rağmen, ne yazık ki pratikte bunu örgütleyen bir tutum sergilemediler.

Bütün bu eksiklikler, işten atılan işçilerin maddi açıdan zorlanmaları, edilgenliğin aşılamaması, direnişin kazanımla sonuçlanacağına dair umutsuzluk nedeniyle direnişçi işçiler arabulucu sürecinde patronun teklifini kabul etmiş, sendikal davalardan vazgeçmiştir. Bunu işçilerin yaşadığı sıkışmışlıkla birlikte ele almak gerekmektedir. Direnişteki işçilerin maddi kaygılarını ortadan kaldırmadan kararlılık beklemek doğru değildir.

Yaklaşık iki ay süren direnişte Farplas kapitalisti ile sermaye devletinin iş birliği sonucu fiili saldırıları çok açık yaşanmıştır. Bu açıdan fiili mücadele hattının önemi çok açık kendini göstermiştir. Farplas direnişi üzerinden de bir kez daha kapitalistlerin valisiyle, polisiyle, hukuku/yasalarıyla örgütlü bir güç olduğu gözler önüne serilmiştir.

Sonuç olarak, harekete geçen işçilerin karşısına örgütlü bir güç olarak dikilen sermayenin karşısında işçi sınıfı da örgütlü bir güç olarak çıkabilmelidir. Bu, taban inisiyatifine dayalı bir örgütlülükle, söz-yetki-karar hakkının işçilerde olduğu bir işleyişin oturtulmasıyla, fiili meşru bir mücadele hattının hayata geçirilmesiyle mümkündür. Sendikal bürokrasinin belirleyiciliğindeki süreçlerin sınıf mücadelesine katacağı bir şey olmadığını Farplas Direnişi tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.

Petrokimya İşçileri Birliği -Metal İşçileri Birliği