İçindekiler:

17 Nisan 2022
Sayı: KB 2022/15

Emperyalist savaşa karşı mücadele!
1 Mayıs ve sendikal bürokrasi
Haydi 1 Mayıs'a
Baskıya karşı 1 Mayıs'ta alanlara
Kirli "seçim oyunu"
Hapishaneler ölüm kampı
1 Mayıs hazırlık etkinlikleri
1 Mayıs ve gençlik mücadelesi
Burs ve krediler
Kadın cinayetlerine teşvik
NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü / 3
Hüseyin Sancar'ı saygıyla anıyoruz...
Ernst Thälmann
NATO ABD'nin savaş politikasını onayladı
Emperyalist savaş suçları
Avrupa'nın Afganistan'ı Ukrayna
"Liepzig ihanet davası"!..
"Leopard 1" Tankları Ukrayna yolunda
Dünya işçi-emekçi eylemlerinden...
Fransa'da Grev filmi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kadın cinayetleri yargı eliyle teşvik ediliyor

M. Nevra

 

Yaşadığımız topraklarda her gün yeni bir kadın cinayeti, çok sayıda şiddet veya istismar haberleri alıyoruz. Kadınları hedef alan bu şiddet-istismar-cinayet sarmalı Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri haline gelmiş durumda. Kadınlar rahatça sokaklarda gezemiyor, kampüslerde, evlerde hatta işyerlerinde şiddetin her türlüsüne maruz bırakılıyor. Sosyal medyaya yansıyanlar, tanık olduğumuz olaylar artık kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin sistematik bir hal aldığını gösteriyor. Zira kadın sorununu tek tek bireyler değil doğrudan kapitalist sistem sürekli yeniden üretiyor. Kapitalizmin yarattığı krizler mücadeleyle karşılanmadığında toplumda yozlaşmaya neden oluyor. Bu yozlaşma kadına yönelik şiddeti daha da yakıcı bir sorun haline getiriyor. IŞİD ile aynı ideolojik referanslara sahip olanların iktidarda olması, bu sorunu hiç olmadığı kadar derinleştiriyor.

Kadına yönelik şiddet, düzen mahkemeleri tarafından da adeta teşvik ediliyor. Zaten uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararı başlı başına bir sorunken, bu düzen kendi yasalarını adeta kadına yönelik şiddetin önünü açacak tarzda kullanıyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne birkaç gün kala Tayyip Erdoğan kadına şiddetle mücadelede yeni reform paketini şu sözlerle açıklamıştı: “Sadece takım elbise giyip kravat takarak, ellerini önünde birleştirip başını yana eğerek sergilenen tiyatrovari görüntüler takdiri indirim gerekçesi olmayacaktır.” Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise aynı pakete dair yaptığı konuşmada “Vicdanları rahatsız edecek bir iyi hal indirimine rastlamayacağız” iddiasını ortaya atmıştı.

Bu sözlerin ardından onlarca şiddet, istismar ve cinayet davasında faillere “iyi hal” ve “haksız tahrik” gibi indirimler verilmeye devam edildi. Bu satırlar yazılırken, İzmir Seferihisar’da boşanma aşamasında olduğu Irmak Kıvrak Tayoğlu’nu darp ettiği için tutuksuz yargılanan Murat Tayoğlu’na hem “iyi hal” hem de “haksız tahrik” indirimi uygulanarak 2 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Kayseri’de kızını katleden Basri Karakulak’a, “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimleri uygulandı. Bursa’da boşandığı eşi Fatma Gökce’yi katleden İlhan Gökce’ye “iyi hal” uygulanarak, müebbet hapis yerine 20 yıl hapis cezası verildi.

Kadına yönelik şiddete karşı yükselen öfkeyi dindirebilmek için göstermelik olarak hazırlanan “kadına şiddetle mücadelede yeni reform paketi” hukuki açıdan ağır yaptırımı kapsayan hiçbir madde içermemektedir. Mesela reform paketi öncesinde fail için “iyi hal” indirimi “failin, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları” kapsamındayken, yeni paket ile bu durum, “failin, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları” olarak değiştiriliyor. Bir katilin “pişmanım” demesi, alması gereken cezada indirim uygulanmasına yetiyor.

İyi hal indirimi takdiri bir indirimdir, uygulanması zorunlu değildir. Ancak neredeyse her davada bu indirim yapılıyor. Örneğin koruma altında olan eşini katleden Serdar Göçmen müebbet hapis cezası aldı ancak “Pişmanım, karımı çok seviyordum” dediği için “iyi hal indirimi” uygulandı. Eşi Halide Özpolat’ı katleden Ali Rıza Özpolat ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı ancak “Karım bana bakmıyordu ve yemeğimi yapmıyordu” demesinin ardından cezası 24 yıla, mahkemedeki “iyi” davranışları göz önüne alınarak ise 20 yıla kadar düşürüldü. Boşanma aşamasında olduğu eşi Emine Akgül’ü katleden Levent Akgül’e ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi ancak eşinin evinden “erkek sesi” geldiğini söylemesinin ardından mahkeme “ağır tahrik” indirimi uygulayarak cezasını 17 yıl 6 aya düşürdü. Evlenme teklifini kabul etmediği için Hatice Kaçmaz’ı önceden hazırladığı 19 santimlik bir bıçak ile katleden Orhan Munis’e ise mahkeme, “anlık hiddet” ve “planlı değil” diyerek “iyi hal” indirimi uyguladı. Mahkemenin karar gerekçesinde “Evlenme teklifini kabul etseydi cinayet işlenmeyebilirdi” gibi akıldışı ifadeler de yer aldı.

Erkek katillere “iyi hal”, “kaba tahrik”, “planlı cinayet değil” gibi gerekçelerle indirim yapan mahkemeler, kendini savunan, meşru müdafaa hakkını kullanan onlarca kadına ise hiçbir indirim uygulamadan müebbet hapis cezaları verilebiliyor. Bu örneklerden en çarpıcı olanı Nevin Yıldırım’a yaşatılanlardır. Kendisine cinsel saldırıda bulunan Nurettin Gider’i öldüren Nevin Yıldırım’a oy çokluğu ile ömür boyu hapis cezası verilmiştir. Tüm bu yaşananlar, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önünün yargı eliyle açıldığının kanıtlarıdır.

Vurgulamak gerekiyor ki, din istismarına dayalı ırkçı-cinsiyetçi politikaların etkilediği belli bir toplum kesimi, kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri “olağan”, hatta “hak” olarak görebiliyor. Dinci-gerici iktidar yargısının aldığı kararlara bakıldığında, onların da kadın katilleriyle benzer bir zihniyet dünyasına sahip oldukları görülüyor.

Kadına yönelik sonu gelmeyen şiddet, istismar ve cinayetler yalnızca “caydırıcı cezalar” ile de önlenemez.

Caydırıcı cezalar kuşkusuz önemlidir ve en ağır şekilde uygulanmalıdır. Ancak kadın sorununu döne döne üreten kapitalist sistem hüküm sürdüğü müddetçe, kadınlar bu acıları yaşamaya devam edeceklerdir.

Tüm baskıcı ve gerici toplumsal atmosfere rağmen kadın eylemleri, bu topraklarda gerçekleştirilen en kitlesel, en geniş yankıyı bulan mücadele örnekleridir ve kadına şiddeti toplumun gündemine taşımak bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Toplumsal muhalefetin yükselmesi ve gerici zihniyete karşı mücadelenin büyümesi kuşkusuz bugünkü pervasızlığı dizginleyecektir.

Ancak gerçek çözüm yolu, yalnızca katillerin, tecavüzcülerin, şiddet faillerinin caydırıcı cezalar almalarıyla değil, bu sistemi temellerine yönelerek, onun tarihi çöplüğüne atılmasının sağlayacak mücadelelerin örgütlenmesiyle açılacaktır.