İçindekiler:

21 Şubat 2022
Sayı: KB 2022/08

İşçi sınıfının ve direnişin baharı
Burjuva düzen muhalefeti
AKP-MHP iktidarı, Körfez şeyhleri
Saray rejimine ağır fatura
Özelleştirme ve "kamulaştırma"
Gemi söküm işçisi hakkını istiyor
İşçi-emekçi eylemlerinden
Gemi söküm işçisi kazanacak!
"O kapıda bizim alınterimiz var!"
Corazon'un kadın işçileri kararlı
Marksizm ve sosyal-şovenizm / 6 - H. Fırat
Hanau katliamı 2. yılında!
Dünya işçi-emekçi eylemlerinden
Putin-Biden telefon görüşmesi
Ukrayna'da gerilim tırmandırılıyor...
Yaşasın 8 Mart
Eğitimde çürüme
Göçmenlere zulüm
Ulaş Bardakçı ölümsüzdür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray rejimine ağır faturası:  Emekçilerin büyüyen öfkesi

 

Ekonomik ve siyasi krizlerin bunalttığı AKP-Erdoğan iktidarı, çareyi baskı politikalarını tırmandırmanın yanı sıra toplumu maniple etmekte ve algı yönetiminde arıyor. Açlık ve yoksulluk cenderesinde bunalan kitleler nezdinde hiçbir inandırıcılığı ve meşruiyeti kalmayan rejim, rakamlarla oynayarak, temelsiz “müjdeler” vererek ya da göstermelik düzenlemeler yaparak zaman kazanmaya çalışıyor. Bunun son örneği temel gıdalarda KDV oranının %1’e indirilmesi oldu.

AKP iktidarının açıkladığı “24. Ekonomi Paketi”nde, gıda fiyatlarındaki astronomik artış zımnen kabul edilmektedir. Ekonomi tıkırında diyen iktidar ve Londra’da yatırımcıların gözlerinin içine bakan Nebati, enflasyonu sorun olarak görmediklerini ifade etseler de bu düzenleme ile göz boyamaya çalışmaktadırlar.

KDV’yi düşürmek fiyatları düşürmeyecektir. Fiyatlara gelen zamların nedeni vergiler değil, maliyet oranlarıdır. Elektrik, akaryakıt ve doğalgazda, yani maliyet oranlarının asıl belirleyenlerinde artış devam ederken, KDV düzenlemesi yapmak göz boyama çabasından başka bir şey değildir. Tek adam rejiminin şefi paketin açıklandığı toplantıda, “(KDV indirimi) Gıda ürünlerinde yüzde 7’lik indirim anlamına geliyor. Sektörden de yüzde 7 indirim bekliyoruz” dedi.

“Enflasyonla mücadele timi”: Ekonomik zorbalık

AKP şefinin ültimatomu ile etiketlere yansıtılacak “indirim” göstermelik olarak kalacaktır. Burjuva iktisatçılar dahi bu düzenlemenin ne fiyatlara ne de enflasyon oranlarına bir etkisinin olacağını belirtiyorlar. Farklı çevrelerden iktisatçılar, tedbirin emekçileri rahatlatmayacağı düşüncesindeler.

AKP iktidarı ekonomik krizin faturasının her biçimini emekçilere ödetirken bir yandan da algı yönetimi yapmaktadır. Fiyat denetimi yapan iktidar tüm sorumluluğu üzerinden atmaya çabalıyor. Ayrıca “Enflasyonla Mücadele Timi” ekonomideki zorbalığın resmi olarak da okunabilir. Enflasyonun tarihi rekorlar kırdığı böylesi bir dönemde kredilerle oynamak, yastık altında altınların var olduğuna inanmak ve buna talip olmak harikalar diyarının yeni illüzyon gösterisi olarak sunulabilir.

Bakan Nebati’nin yastık altından Hazineye akmasını umduğu altınların fiyatı 300 milyar dolar değerinde. Kur Korumalı Mevduat’tan yastık altındaki altınlara uzanan bu hikayede emekçilerin payına düşen şey, artan hayat pahalılığından başkası olmayacaktır.

“Yeni Ekonomi Modeli”: Nerden nereye?

AKP-MHP iktidarının ekonomi politikaları nedeniyle yapılan faiz indirimi, dövizin artışına neden oldu ve enflasyon arttı.

Temel tüketim maddelerine gelen zamlar ve artan hayat pahalılığı emekçiler için hayatı yaşanmaz hale getirdi. Biriken öfke ve tepki nedeniyle algı yönetmeye çalışan saray rejimi, doğalgazda faturaların beşte dördünü ödediklerini iddia etti. Saray rejimi algı yönetme çabasının bir ürünü olarak gıdada ve elektrikte indirim yapıldığını öne sürse de sadece 4 ayda fiyatlar 2-3 kat arttı.

Enflasyon, hayat pahalılığı, petrol ve enerji krizi, doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlar emekçilerin öfkesini taşırdı ve sokağa döktü.

Emekçiler faturalarına ve temel tüketim maddelerine gelen zamların maaşlarına yapılmaması nedeniyle öfke biriktiriyor, tepkilerini ortaya koyuyorlar. Bu tepki gerek üretim alanlarında gerekse sokaklarda yansıtılıyor.

Zam yağmuru altında ezilen emekçilerin öfkesi büyürken, gerici-faşist rejimin bu türden göstermelik adımları temelde bir seçim yatırımı olarak görülüyor.

Bir gün daha iktidarda kalmanın hesabını yapan saray rejimi emekçilerin artan öfkesinin sonucunda ağır bir fatura ödemekten kurtulamayacaktır.

 

 

 

Özelleştirmelere 2022’de de devam

 

Sermaye iktidarı bir yandan ülkenin doğal alanlarını karış karış satarken öte yandan kamuya ait olan fabrikaları ve tesisleri de bir bir özelleştirerek sermayeye peşkeş çekmeye devam ediyor. Özelleştirmelerin faturası da düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, vergiler olarak işçiye, emekçiye kesiliyor.

Erdoğan yönetimi iktidara geldiği günden beri sermayeyi ihya eden politikaları ile işçi sınıfını yıkıma sürükledi. Taşeron çalışmanın, güvencesizliğin, iş cinayetlerinin arttığı bu dönemde özelleştirme saldırıları da hızlandırıldı. Yasallaştırılmış gasp olan özelleştirme saldırılarının 2022’de de devam edeceği Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda duyuruldu. 2022 yılında Derbent, Çamlıca 1, Tortum, Çal ve Girlevik 2 Hidroelektrik, Gebze Dilovası Doğalgaz Kombine Çevrim Santralları, Tekirdağ Marmara Ereğlisi taşınmazları (Eski NATO Kabul Limanı) ve Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın özelleştirme hazırlık işlemlerinin tamamlanacağı ve ihale ilanı için gerekli çalışmaların yapılacağı açıklandı.

AKP’li dönemde zirve

Türkiye’de 1980’li yıllarda başlayan özelleştirme saldırısı AKP döneminde zirve yaptı. 12 Eylül faşist darbesinin ardında bıraktığı 24 Ocak kararlarına sahip çıkan ve üzerinde gelişen AKP, iş başına geldiği andan bu yana özelleştirme politikalarını vahşice uyguladı, uyguluyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın 2020 Yılı Faaliyet Raporu’nda 1986 ile 2003 yılları arasında özelleştirmelerden 8,2 milyar dolar, AKP iktidarı döneminde, özelleştirmelerin hız kazandığı 2004 ile 2020 yılları arasında ise 62,2 milyar dolar gelir sağlandı. 2020’de 22 milyon dolar özelleştirmeye imza atan iktidarın 2021 sonundaki özelleştirme bilançosu 413 milyon dolara çıktı.

Özelleştirme Kanununda 2000 yılı öncesinde 8 değişiklik yapılırken, 2000-2016 yılları arasında 46 kez değişikliğe gidilerek, yasalar talan ve yağmaya uygun hale getirildi. Kamu kuruluşları, fabrikalar, limanlar, enerji şirketleri, gayrimenkuller tek tek satılarak sermaye çeteleri ihya edildi. Özelleştirmelerin faturası ise her zaman işçi ve emekçilere kesildi.

Özelleştirmelerin yıkıcı sonuçları iş cinayetleri, iş “kazaları”, güvencesiz çalışma, çalışma koşullarının ağırlaşması olarak işçi ve emekçilere yansıdı. Madenlerde katliamlar, demiryollarında tren kazaları, elektrik faturalarında fahiş artışlar…

Aynı zamanda ülkenin ormanları, kıyıları, nehirleri vs. gibi doğal alanlar küçük bir azınlığa devredilerek talan edildi, ediliyor. Bu talan doğaya geri dönüşü olmayan zararlar vermeye devam ediyor. Özelleştirme yağmasının 2022’de hız kesmeyeceği kesinleşmiş bulunuyor. Taşınmazların, kıyıların, santrallerin, limanların yanı sıra son günlerde yüksek elektrik zamları ile bir kez daha tepkilerin hedefi olan elektrik dağıtımı yapan şirketlerin 75 santrali de 2022 yılında yine garanti ödemesi kapsamında bulunuyor.

Sağlık, eğitim, ulaşım gibi alanlarda her özelleştirme adımı işçi ve emekçiler için bu ihtiyaçları daha ulaşılamaz ve daha pahalı hale getiriyor. Özelleştirme yağmasına karşı mücadele etmek ise işçi sınıfının insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadelesinin temel bir öğesi olmayı sürdürüyor.