İçindekiler:

4 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/01

Yeni yılda yakalanması gereken halka
Tek adam rejiminde pandemi yılları
AKP iktidarının vurgunu ve emekçiler
Ekrem İmamoğlu'na yönelik kumpas üzerine
2021 yılında sınıf mücadelesinden...
Asgari ücret aynasında metal TİS süreci
"İşçiler bağımsız örgütlenmelerini kurmalı"
"İşçi kurultayları toplamalıyız"
Cumhuriyetçi biçimler ve monarşik aygıtlar - H. Fırat
2021 ardından... Kadınlar ayakta!
Kadın tutsaklarla dayanışmayı yükseltelim!
2021: Ekolojik yıkım ve çevre hareketi
"Barış" sahtekarlığı Libya'da tutmadı
Sudan'da darbeci yönetime karşı protestolar
Yemen savaş ve kuşatmaya karşı direniyor
Büyük madenci yürüyüşü 31. yılında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sudan’da darbeci yönetime karşı protestolar devam ediyor

 

Sudan’da darbeci askeri yönetime karşı protestolar sürerken, cuntacıların saldırıları ve katliamları hız kesmiyor.

Gösteriler öncesi sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, internete ulaşım kesilmiş, polis, ordu ve paramiliter güçler, köprüleri kapatmış ve sokağa çıkma yasağını uygulamak için devriyeler kurmuştu.

Cuntaya karşı haftalardır devam eden protestolarda son bir hafta içinde en az 48 kişi öldürüldü. Yıl başı itibarıyla yapılan eylemlerden sonra can kaybı 50’yi aştı.

Hartum’da Nil nehri üzerindeki köprüler en son 26 Aralık’ta on binlerce kişinin katıldığı gösteriler sırasında kapatılmıştı.

Devletin kolluk güçleri ve güdümündeki çeteler eliyle estirdiği terör, kadınlara yönelik tecavüze varan saldırılarla devletin kadın düşmanlığını da gözler önüne seriyor. Zira Ömer El Beşir’in devrilmesinde de etkin bir rol oynayan kadınların yine direnişe katılması engellenmek isteniyor.

19 Aralık’ta yapılan ve on binlerin katıldığı gösterilerde onlarca kadına tecavüz edilmişti. Bu, 26 Aralık’ta kadınların daha yoğun katıldığı gösterilerin fitilini ateşlemişti. Yılın son gününde aynı vahşet ve devlet terörü eylemleri hedef alsa da kadınlar hakları uğruna mücadeleyi bırakmadı.

Sudan Tabipler Birliği (STB) yaptığı açıklamada, en az dört kişinin öldürüldüğü gösterilerde çok sayıda yaralının olduğunu duyurdu. Kendisini devlet başkanlığına terfi ettiren ordu komutanı Abdülfettah el-Burhan’ın Hartum’daki Başkanlık Sarayı’na yürüyen kitleler, “Devrim, devrim” sloganlarıyla “Ordu kışlaya” taleplerini haykırdılar.

Protestolar, 25 Ekim’de iktidarı ele geçiren ve şu anda bir geçiş hükümetine evrilen orduya yönelik olsa da, kitlelerin dinmeyen öfkesi ve öne çıkan sloganları “sivil hükümet”ten fazlasını istediklerine işaret ederken, darbeci yönetimle anlaşarak görevini sürdüren başbakan Abdullah Hamduk 3 Ocak’ta istifasını duyurdu. Darbe sonrasında “taraflar arasında uzlaşma” iddiasıyla başbakanlık görevinde kalanHamduk açıklamasında “Sudan halkına yol açmak için emaneti teslim ederek istifamı sunmaya karar verdim” iddiasında bulundu.

 

 

 

 

 

İsrail’le ilişkiler yolunda

 

Ekonomik ve siyasi kriz içinde debelenen AKP-MHP iktidarı bir gün daha hayatta kalmak için baskı ve saldırganlığın dozunu sürekli artırıyor. Yaşadığı çıkışsızlık nedeniyle, bir yandan kendisine muhalif tüm kesime “terör” demogojisi ile saldırırken, diğer yandan emperyalistler ve işbirlikçi devletlerle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. İçerde yoksulluğun, açlığın, sefaletin üstünü dini ayetlerle örtmeye çalışan dinci-faşist rejim, dışarda ise gerici devletlerle yaptığı ticari anlaşmaları sürdürmenin yollarını arıyor.

Bu doğrultudaki adımlardan biri de din istismarcısı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Türk Yahudi Toplumu ve İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı üyeleriyle bir araya gelmesiydi. İsrail’le canlanan ilişkileri önemsediğini belirten Erdoğan ekonomi ve turizm ilişkilerinin ilerlediğini belirtti.

Türkiye’nin İsrail’le ilişkisinde ilk canlanma değil bu. Erdoğan rejimi yıllarca Siyonist İsrail’in, Filistin halkına yaşattığı zulmü ağzına dolayarak timsah gözyaşları dökerken ara ara kopukluklar olsa da İsrail’le her zaman ekonomik, ticari, askeri, turizm anlaşmalarını sürdürdü. İş başına geldiği 2002’den bu yana İsrail’le ticaretin 5-6 kat artması iş birliğinin boyutunu gösteriyor.

Müslüman ülkeler içinde İsrail’i ilk tanıyan ülke konumundaki Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri 1990’larda arttı ve 2000’lerde AKP iktidarıyla birlikte yükselişe geçti.

İlişkiler 2010’da İsrail’in Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yönelik saldırısıyla birlikte kesintiye uğramıştı. Ardından Erdoğan meseleyi 20 milyon dolara kapatmış, karşı çıkanlara da pişkince “Giderken bana mı sordunuz?” demişti. İlişkileri askıya alacağını iddia etmiş ancak ekonomik ilişkiler sürmüştü. 2016’da ise karşılıklı anlaşmalar ile normalleşme süreci başlamıştı.

Erdoğan Filistin davasını istismar ederken normalleşme sürecinin etkisi ticarette kendisini gösterdi. AKP şefi Gazze’ye gideceği iddialarını ise hala sürdürüyor. Gazze için timsah gözyaşları döken Erdoğan Gazze’ye bomba yağdıran pilotların yıllarca Konya Ovası’nda eğitilmelerini onaylamış, İsrail’le çok sayıda silah anlaşması yapmıştı.

Son olarak casusluk gerekçesiyle tutuklanan İsrailli çiftin serbest bırakılması ile ilişkileri iyice yumuşatan Erdoğan, hahamlarla yaptığı görüşme sonrası “Görüş ayrılıklarımıza rağmen İsrail'le ekonomi, ticaret ve turizm alanındaki ilişkilerimiz, kendi mecrasında ilerlemektedir.” dedi. Temas ve diyaloğu sürdürmenin önemine işaret ederken, ikiyüzlülüğü bir kez daha gözler önüne serildi.

K. Düşgör