İçindekiler:

4 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/01

Yeni yılda yakalanması gereken halka
Tek adam rejiminde pandemi yılları
AKP iktidarının vurgunu ve emekçiler
Ekrem İmamoğlu'na yönelik kumpas üzerine
2021 yılında sınıf mücadelesinden...
Asgari ücret aynasında metal TİS süreci
"İşçiler bağımsız örgütlenmelerini kurmalı"
"İşçi kurultayları toplamalıyız"
Cumhuriyetçi biçimler ve monarşik aygıtlar - H. Fırat
2021 ardından... Kadınlar ayakta!
Kadın tutsaklarla dayanışmayı yükseltelim!
2021: Ekolojik yıkım ve çevre hareketi
"Barış" sahtekarlığı Libya'da tutmadı
Sudan'da darbeci yönetime karşı protestolar
Yemen savaş ve kuşatmaya karşı direniyor
Büyük madenci yürüyüşü 31. yılında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Tek adam rejiminde pandemi
yılları ve kaybedilenler

 

Salgınla süren bir yıl daha geride kaldı. Pandemiyi misliyle ağırlaştıran tek adam rejimi altında kaybedilenlerse bir hayli fazla.

Türkiye’de ilk Covid-19 vakası resmi olarak 11 Mart 2020 tarihinde tespit edildi. Virüse bağlı ilk ölüm ise 17 Mart olarak duyuruldu. Peki, 2020’den bugüne tek adam rejimi altındaki Türkiye’nin pandemi programında neler yer aldı, program nasıl ilerledi?

Saray rejimi başından beri bilimsel yol ve yöntemlerden, şeffaflıktan uzak, yalan ve çarpıtmaya dayalı bir pandemi politikası uyguladı. Türk Tabipler Birliği muhatap sayılmadı. Onun yerine saraya bağlı bilim kurulları oluşturuldu.

Sağlık Bakanlığında özel hastane sahipleri, Eğitim Bakanlığında özel okul sahipleri ve Turizm Bakanlığında otel zincirleri sahipleri oturdu. İktidarın kıblesi her zaman için kâr ve daha fazla kâr oldu. Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilen pandemi programında üretim hiç aksamadan devam etti. İşçi fonlarından patronlara destek paketleri oluşturuldu. Sağlıklarından olan işçi ve emekçiler ücretsiz izinler, patronlara tanınan Kod-29’dan atma serbestliğiyle iş ve gelirlerinden de oldular. 

Vaka ve ölüm sayıları sürekli olarak gizlendi. Verilerin iktidar tarafından çarpıtıldığı, Sağlık Bakanının “Her vaka hasta değildir” sözleriyle doğrulandı.

Salgınla mücadele “maske, mesafe, hijyen” üçlemesiyle, kişisel tedbirlere indirgendi. Önleyici, kısıtlayıcı toplumsal tedbirler alınmadı. Meslek örgütleri ve uzmanların önerdiği şekilde, üretim süreci dahil hayatı büyük ölçüde kısıtlayacak tam kapanma Türkiye’de hiçbir zaman uygulanmadı. İçişleri Bakanlığı tarafından iki saat öncesinde duyurulan sokağa çıkma açıklamalarıyla izdihamlar yaratıldı. Böylelikle yeni bulaşlara davetiye çıkarıldı.

Pandemiye karşı sözde tedbirler, muhalif kesimlere yönelik baskı ve yasakların arttırılmasıydı. TTB hedef tahtasına çakıldı, üyeleri terörist ilan edildi. Bilimsel düşüncelerini toplumla paylaşmak isteyen bilim insanları kovuşturmalara uğradı. Sokağa çıkma yasakları direnişçi köylülere, kadınlara ve işçilere uygulandı. Sokağa çıkma yasağını delen kağıt toplayıcılarına ceza kesildi, fakat AKP’nin lebalep dolu kongre ve etkinlikleri devam etti.

Eğitim alanında da ciddi kayıplar yaşandı. İlk vakanın ilan edilmesinden beş gün sonra, 16 Mart’ta okullar kapandı. Türkiye, dünyada okulları en uzun süre kapalı tutan ülke oldu. Online eğitim sürecinde internete erişimde sıkıntılar yaşandı. Ekonomik etkenlerin yanı sıra eğitim alanındaki sorunlar çocuk işçiliği ve çocuk yaşta evlilikleri tetikledi.

Türkiye aynı zamanda milli gelirine göre en az sosyal destek uygulayan ülkelerin başında geldi.

2021: Pandemi kaosu ve kanıksama yılı

2021 yılına yeni varyantlarla girildi. Ocak’ta başlatılan aşı programında ciddi aksaklıklar, belirsizlikler yaşandı. Aşılamayla toplum bağışıklığı henüz kazanılmamışken 2021 Şubat’ından başlayarak kısıtlamalar giderek gevşetilmeye başlandı. Bunun sonucunda vaka sayıları tekrar yükselişe geçti. Nisan ayına gelindiğinde günlük vaka sayıları 40 binleri aşarak, rekor seviyelere çıktı. Buna karşı ülke genelinde 17 günlük kapanma kararı alındı. Fakat üretim yine durmadı, çalışanlar kısıtlamadan muaf tutuldu. Aşılamadaki düşük hız varyantları tetiklerken, 1 Haziran’da erken açılmayla, Temmuz’da normalleşmeyle yeni bulaşların önü tekrar açıldı. Koronavirüs tedbirleri ve aşılama programı turizm odaklı güncelenmeye devam edildi.

Çıkardığı genelgeye uymayan İçişleri Bakanı, koronavirüsten ölenleri sayıp topluma uyarı twitleri atmayı temel sorumluluk gören Sağlık Bakanı, turistin göreceği herkesi aşıladığını ilan edip döviz diplomasisi yapan Dışişleri Bakanı’yla saray rejimi pandemide bir kaosa yol açtı.

Türkiye’de koronavirüs pandemisinin başlangıcından bu yana resmi rakamlara göre yaklaşık 80 bin kişi yaşamını yitirdi. Yüzde 85’lere varmış olması gereken 3. doz aşılama oranı ise 14 milyon civarındadır. Her gün yüzlerce insan salgından yaşamını yitirmektedir. Aşılamadaki düşük seyir nedeniyle mutasyona uğramış virüsler, özellikle Omicron varyantı tehlikeli bir hal almakta, yeni ölümlere davetiye çıkarmaktadır.

Pandeminin başından beri izlediği politikalarla AKP iktidarı işçi ve emekçiler için derin yoksulluk, kitlesel ölüm ve kitlesel hastalık üretmektedir. Sağlık emekçileri ölmeye devam etmekte, sağlıkta dönüşüm ve iktidarın kutuplaştırıcı siyaset ve söylemlerinin de bir ürünü olarak şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu karanlık tablodan AKP iktidarı sorumludur. Asıl sorumluların hesap vermesi için de topyekun bir mücadele hattının örülmesi, toplumun emekçi kesimlerinin birleşik mücadelesi şarttır.

 

 

 

 

 

HDP’ye saldırı protesto edildi

Halkların Demokratik Partisi HDP’nin Şirinevler’de bulunan Bahçelievler İlçe Örgütü binasına 28 Aralık günü faşist saldırı gerçekleştirilmişti. Yapılan saldırının ardından HDP İstanbul il örgütünün çağrısı ile 2 Ocak’ta Şirinevler meydanda basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklaması saatinden önce toplanan kitleye polis saldırdı ve çok sayıda kişi gözaltına alındı. Bahçelievler Kaymakamlığı tarafından keyfi olarak basın açıklaması yasaklandı. Meydanı polis ablukaya alırken birden fazla saldırı yapıldı. Eylem için bir araya gelen kitle saldırılara rağmen Mahmut Bey Caddesi’ni kapatarak yürüyüş gerçekleştirerek HDP ilçe binası önünde toplandı. Burada “HDP’ye yönelik saldırıları kınıyoruz faşizme karşı omuz omuza” şiarlı pankart açıldı ve ilk olarak HDP İstanbul Eşbaşkanı Ferhat Öncü söz aldı.

“Bizim parti binamıza yapılan silahlı saldırıyı demokratik hakkımızı kullanarak bir basın açıklaması ile protesto etmek istedik. Ancak yüzlerce polis engellemeye çalıştı” diyen Öncü, saldırıların planlı ve bilinçli olduğunu vurguladı. “Arkadaşlarımızı katlederek, bıçaklayarak ve gözaltına alarak bizlere asla geri adım attıramazsınız.” diyen Öncü’den sonra HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve sırayla kurum temsilcileri konuşma yaptı.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu temsilcisi, baskılara hiçbir şekilde boyun eğmeyeceklerini ifade ederek şunları dile getirdi:

“AKP ve MHP faşizmi tüm topluma dönük saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Yaşamış olduğu ekonomik ve siyasal krizin üzerini saldırganlığını arttırarak sürdürüyor. Bizler alanlarda meydanlarda olmaya devam edeceğiz. Halkların Demokratik Partisi yalnız değildir. HDP ile dayanışma içerisinde olmaya devam edeceğiz. Biz devrimciler-komünistler olarak hiçbir baskıya ve zorbalığa boyun eğmedik ve teslim olmadık. Faşizme karşı mücadele etmeye bu topraklarda devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz.”

SYKP, ESP, Kaldıraç, Proleter Devrimci Duruş, HDK ve SODAP adına konuşmalar yapıldı. Konuşmaların ardından açıklama bitirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul