İçindekiler:

27 Aralık 2021
Sayı: KB 2021/Özel-46

2021 geride kalırken…
İktidarın çıkmazı ve OHAL sopası
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yeni dönem
Erdoğan’ın sahte Afrika sevgisi!
Saray rejiminin portresi: “Nebatigiller”
Kapitalist örgütler ve mafyatik saray rejimi
MESSe karşı metal işçileri eylemde!
“Tartışma sendikal anlayış tartışmasıdır”
Kayseri’de asgari ücret çalışması üzerine
Birleşik mücadele arayışından yol ayrımına - Baki Duman
Veysel Akgül yoldaş Frankfurt’ta anıldı
Veysel Akgül yoldaş kavgamızda yaşıyor!
İtalya’da sendikal ihanet...
Şili seçimlerinin ardından
Nükleer anlaşma mı savaş histerisi mi?
Gençlik hareketi 2021 yılı tablosu
ILO 190 Sayılı Sözleşme üzerine
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İtalya’da taban örgütleri
sendikal ihaneti sorguluyor

 

İtalya’da Draghi hükümetinin AB’nin de dayattığı reformları gerçekleştirmeyi amaçlayan 2022 yılı bütçesi işçi sınıfının sert tepkisiyle karşılaşmıştı. 2022 bütçesinde yılda 50.000 eurodan fazla kazananlara avantaj sağlayan vergi reformu, 35.000 eurodan daha az bir gelire sahip olan emeklilerin ve çalışanların yüzde 85’ini oluşturanlar için hiçbir kolaylık sağlamıyor.

Sendikal bürokrasi, saldırıya karşı işçi sınıfı ve emekliler arasında yayılan huzursuzluk ve mücadele dinamizmini söndürmek için “sosyal uzlaşma” manevrasına yöneldi. Fakat Avrupa Merkez Bankası eski başkanı da olan Draghi’den umduğu desteği bulamadı.

İtalyan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Cisl) Başkanı Luigi Sbarra, daha başından itibaren işçi sınıfına ihanet etti. Hükümetin saldırısına karşı üyelerinin ekonomik çıkarlarını savunmayı reddettiği yetmezmiş gibi gerçekleri tersyüz etmeye soyundu. Saldırıyı başlatan Draghi hükümetini suçlama cesareti bulmadığı için işçileri suçladı. “Hala pandeminin etkileriyle mücadele eden ülke için bu kadar hassas bir dönemde genel greve giderek çatışmaları radikalize etmenin yanlış olduğunu” açıklayarak, açıkça sermayenin yanında saf tuttu.

Sendika Taban Örgütleri Birliği’nin (Unione Sindacale di Base-USB) basıncı ile hükümet baskısı arasında kalan İtalya Genel İş Konfederasyonu (Cgil) ve İtalyan İşçi Sendikası (Uil) ise 2022 bütçesinin yetersiz ve adaletsiz olduğu gerekçesiyle grev kararı almak zorunda kaldılar. Fakat bu sendikalardaki bürokratik yönetimler de karara rağmen 16 Aralık genel grevini tam ve yaygın bir şekilde uygulamaktan, sonuç alma hedefiyle yürütmekten uzak durdular. Bununla da yetinmeyen sendika bürokrasisi, daha grevler sürerken grevcilere karşı ihanet planlarını devreye soktu.

Bürokratlar, 16 Aralık Perşembe günü gerçekleşen genel grevin cuma günü Trieste, Cenova ve Livorno limanlarında Civitavecchia üzerinden Gioia Tauro ve Taranto’ya giden nakliye ve lojistik işçilerinin greviyle devam etmesi kararlaştırılmasına rağmen bunu uygulamadılar. Grev akşamında Cgil ve Uil sendikalarının başkanları, Başbakan Mario Draghi ve Confindustria (Sanayiciler Birliği) Başkanı Carlo Bonomi’nin taleplerini yerine getirerek, limanlardaki grevleri iptal ettiler. Devlet haber ajansı ANSA, grevlerin iptal edilme kararının, “ulusal liman sisteminin rekabet gücünü arttırarak, ülkenin büyümesini teşvik etmek için” alındığını duyurdu.

Sendika yönetimlerinin grev kırıcılığını tartışmak için bir araya gelen Sendika Taban Örgütleri Birliği (USB) üyeleri, Cgil ve Uil sendikalarının yönetimlerinin trafik ve ulaşım sektörünü yalnızca sınırlı bir ölçüde grev dahil etmelerini eleştirdiler. Posta hizmetlerini tamamen grev dışında tutmalarını ve liman grevlerini iptal etmelerini kınadılar.

Sendikal bürokrasinin ihanetini sorgulayan taban örgütleri, 18 Aralık Cumartesi günü, yeni mücadele adımlarını koordine etmek üzere, “Cgil ve Uil tarafından terk edilen Liman ve Lojistik İşçileri Ulusal Meclisi”nin Trieste Limanındaki salonunda bir araya geldiler. Toplantıya İtalya’daki tüm limanlardan heyetler katıldılar.

Sol basında yer alan bilgilere göre, toplantının odak noktasını armatörlerin ve terminal operatörlerinin ezici gücüne karşı mücadelenin sorunları oluşturdu. Toplantıda, işletmelerin giderek daha fazla sayıda geçici işçiyi işe alarak belirlenmiş çalışma koşullarını bile değersizleştirmelerine izin veren sözleşmelerle dayattıkları orman kanunlarının özünün ortaya çıkarılmasının önemi üzerinde duruldu. AB’nin sözde korona yardımlarının sadece “özel şirketlerin kârlarını artırmalarına” hizmet ettiğine, çalışanlara hiçbir şey sunulmadığına, dahası “kriz hayaletiyle yayılan korkunun işten çıkarmalar için kullandığına” dikkat çekildi. Üstelik, İtalya pandemi sırasında yasaklanan işten çıkarmalara rağmen AB’de en yüksek üçüncü işsizlik oranına sahip ülke durumunda. “Bu durumun bazı İtalyan limanlarında çok fazla mesai saatlerine ve sürekli artan iş yükü ve riskine yol açtığına” vurgu yapılan USB açıklamasında, bunun USB’nin bakış açısından kabul edilemez olduğu belirtildi.

Taban örgütleri, Cgil ve Uil başkanlarının genel grevleri bitirme konusunda Draghi hükümetiyle vardıkları anlaşmaya uymak niyetinde olmadıklarını da deklere ettiler. USB tarafından yapılan değerlendirmede, genel grev çağrısı yapan sendika başkanlarının aynı zamanda Draghi hükümetiyle sürdürdükleri “sosyal diyalog” maskaralığıyla kendilerinin muhatap alınması uğruna genel grevi etkisizleştirdiklerine dikkat çekildi.

USB’nin açıklamasında, sermayenin çıkarlarını korumayı amaçlayan 2022 bütçe saldırısının yanı sıra “İtalyan halkının kalan varlıklarının da özelleştirilmesini hedefleyen” Draghi hükümetinin politikalarının, “sosyal ve bölgesel eşitsizliği derinleştiren büyük işletme sahiplerinin çıkarlarını temel aldığı” vurgulandı.  Üç sendika konfederasyon yönetiminin “kendi varlıklarını onaylatmak için hükümete diyalog için yalvarırlarken, buna paralel olarak emek hareketinin güçlerini sistematik olarak azaltma stratejilerini yılmadan” uyguladıkları dile getirildi. Örneğin, çok uluslu Jindal South West Limited Steel’in (JSW) Piombino’daki şubesinin USB Başkanı Sasha Colautti, grev sırasında Toskana’daki çelik fabrikalarında kışkırtıcı bir şekilde işten çıkarma saldırısı sürmesine karşı sendika bürokratlarının gerekli tepkiyi göstermediklerinin altını çizdi. USB, kapitalist tekeller saldırılarını arsızca sürdürürlerken “Cgil ve Uil’in sendika bürokrasisinin, genel grevleri bitirmek için Draghi hükümetiyle yaptığı ‘ateşkes’ anlaşmalarına uymak niyetinde olmadığını” açıkladı ve örgütlenerek mücadele etme yolunda ilerleyeceğini duyurdu.

İşçi sınıfının günlük ekonomik mücadelesinde olduğu kadar köklü devrimci dönüşümler uğruna verdiği mücadelenin başarısı da işçi sınıfının sırtında bir yüke dönüşen, her durumda işçi hareketini bölüp parçalayarak güçten düşürme misyonunu üstlenen sendikal bürokrasiye karşı mücadeleyi kapitalist tekellerin saldırılarına karşı mücadeleyle birleştirmekten geçiyor. Metal Fırtınası ve Greif işgalinde hayati bir rolü olan taban örgütlerinin önemi ve sermayenin azgın saldırısına karşı oynadığı devrimci işlevi İtalya işçi sınıfının ortaya koyduğu pratik de doğruluyor. İşçi hareketinin deneyimlerinin de gösterdiği üzere, işçi sınıfı ancak mücadeleci taban örgütlerinde gerçekleşen sınıfsal birliği sayesinde sendikal bürokrasinin ihanetini açığa çıkartıp ezebilir ve ancak bu yolla sermayenin saldırısını yenilgiye uğratarak kendi kurtuluşunu gerçekleştirebilir. Diğer bir deyimle, işçi hareketinin gündelik veya dönemsel deneyimlerinin de tekrar tekrar doğruladığı gibi, “İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır!”