İçindekiler:

8 Ağustos 2021
Sayı: KB 2021/Özel-28

Çevresel yıkıma karşı mücadeleye!
Esas felaket yangınlar mı?
AKP’nin “mülteci seviciliği”
İktidarın “anti-emperyalistliği”
Irkçı katliam protesto edildi
Gelin canlar bir olalım...
Gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyeceğiz
Ankara yürüyüşü saldırılara rağmen sürüyor
Yasal haklarımız ve daha fazlası için...
Burjuva devrimleri, cumhuriyet ve “piyasa” / 2 - H. Fırat
Reşat Fuat Baraner: Yarım yüzyıllık devrimci yaşam!
İran’da işçi sınıfı ve emekçi kitleler ayakta!
Afganistan: Emperyalist işgalin 40. yılı
Tokyo Olimpiyatları üzerine
İklim değişikliği ve yaklaşan “felaket”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Gelin canlar bir olalım...

Sermaye düzenine karşı
mücadeleyi yükseltelim!

 

58. Ulusal, 32. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma ve Kültür Sanat Etkinlikleri’ne sahip çıktık, Serçeşme’de buluştuk.

Son bir yıl içinde dünyada ve Türkiye’de acılarımız ve sefaletimiz daha da büyüdü. Korona salgını kapitalizmin insan hayatını hiçe sayan yüzünü insanlığa gösterdi. Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Türkiye’de de salgın onbinlerce emekçinin ölümüne yol açtı.

Salgın koşullarına rağmen işçi sınıfı ve emekçiler ölümle burun buruna kesintisiz çalıştırıldılar. Kapitalizmin çarklarının dönmesi uğruna yüzbinlerce işçi ve emekçinin yaşamı hiçe sayıldı.

Tüm bunlara hak arayan işçi ve emekçilere, kadınlara, gençliğe, Kürt halkına ve Alevi emekçilere dönük saldırılar eşlik etti, ediyor.

Alevi emekçilere yönelik saldırılar artıyor!

Sermaye düzeninin tarihi, Alevilere, Kürt halkına, işçilere, emekçilere ve devrimcilere yönelik kanlı katliamlarla doludur. Bu ülkede binlerce gizli operasyon yapıldı. Çorum, Maraş, Sivas, Gazi, 19 Aralık cezaevleri katliamlarında yüzlerce emekçi ve devrimci hayatını kaybetti.

Alevi-Sünni ayrımını kışkırtan sermaye iktidarı, bunu ilerici ve devrimci güçlere gözdağı vermenin bir imkanı olarak kullanıyor. Bugün de mezhepçi politikaya dört elle sarılan günümüzün Hızır Paşalar’ı Alevilere yönelik saldırıları teşvik ediyorlar. Dün Maraş, Çorum, Sivas başta olmak üzere Alevilere yönelik saldırı ve katliamlar gerçekleştirenler, bugün de AKP iktidarından güç alarak Alevi emekçilerine saldırıyorlar. 

Katliamların hesabını sormanın biricik yolu saldırı politikalarına geçit vermemek, katliamların kaynağı olan sermaye düzenine karşı mücadeleyi yükseltmektir. Yaşadımız sorunların gerçek çözüm yolunu gösteren, Pir Sultanlar’ın, Baba İshaklar’ın isyan geleneğini kuşanmış, bu mirası en iyi şekilde temsil eden komünistlere ve devrimcilere yüzünü dönmektir.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP),din ve devlet işlerinin tam olarak ayrılmasını, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını, devletin dinsel kurumlara yaptığı her türden yardıma son verilmesini, gericilik yuvası tarikat ve cemaatlerin dağıtılmasını, mezhepsel ayrıcalıklara ve baskılara son verilmesini savunuyor.

BDSP, tüm katliamların sorumlularından hesap sorulması için “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” çağrısını yükseltiyor. Gün, bu çağrıya kulak verme, kurtuluşun tek başına olmayacağı bilinciyle mücadele bayrağını yükseltme günüdür.

Birleşen emekçiler kazanır!

Dümenini AKP-MHP gerici-faşist iktidarının tuttuğu sermaye devleti hak ve özgürlük isteyen emekçilerin karşısına baskı, zorbalık, işkence ve katliamlarla çıkıyor. AKP iktidarının sözde demokrasi söylemlerinin cilası çoktan dökülmüş bulunuyor. Bu düzenin derin sınıfsal eşitsizlikler, sömürü, yağma ve zorbalık üzerinde yükseldiği artık gizlenemiyor.

Hızır Paşalar’ın düzeni emekçilere, sömürü ve soyguna, baskı ve zorbalığa, işsizlik ve yoksulluğa kölece boyun eğmeyi dayatıyor. Bir tarafta açlık sınırında bir gelirle yaşamak zorunda kalan, işsiz, eğitimsiz ve geleceksiz bırakılan milyonlar, diğer tarafta her şeye el koyan bir avuç sömürücü asalak! Kan emici asalakların egemen olduğu sermaye düzeni gerçeği işte budur!

Çözüm, temel hak ve özgürlüklerimizi örgütlü mücadelenin gücüyle söke söke almaktır. Yasakları hiçe sayarak fili meşru mücadeleyi yükseltmektir. Baskı, terör, işkence ve katliamlara karşı harekete geçmek, hesap sormaktır. Çözüm her alanda Hızır Paşalar’a karşı direnmek, uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmaktır.

Şimdi birleşmenin, örgütlülüğümüzü pekiştirmenin, mücadeleyi yükseltmenin, birliğimizi güçlendirmenin, emekçilerin egemen olduğu bir düzen olan sosyalizmi kazanmak için kararlılıkla mücadele etmenin zamanıdır.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilsin!

Zorunlu din dersleri yasaklansın!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Yaşasın sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

 

 

 

 

 

Sistem gençliği değil, gençlik kapitalizmi elemelidir!

 

Sınav odaklı eğitim, kişiyi rekabete sürükleyen, verilen bilginin karşılık bulup bulmadığının gözlemlenemeyeceği, elemeci ve ezberci bir uygulama biçimidir. Ve Türkiye’de eğitim, tamamen sınav odaklı ilerliyor. Sınav sistemi ile kişinin yetenekleri adeta görmezden geliniyor, herkesten her konuda iyi olması bekleniyor.

Senelerce alınan bilgilerin karşılığı 3 saatlik sınavlarda sözde ölçülüyor. Sınav sistemi, aynı zamanda bu düzenin eğitim yetkililerinin tüm sorumluluklarını omuzlarından alan bir işlev taşıyor. Öğrencinin gelişim aşamaları, potansiyeli, yetenekleri, ilgi alanları, koşulları ve imkanlarına tamamen göz kapayanlar, sınavlar ile bir insanın geleceğini “oldubitti”ye getiriyorlar.

Türkiye’de eğitim sisteminde yaşanan eşitsizliği tek bir görsel ile anlatacak olsaydık o çok bilindik karikatüre bakmak yeterli olurdu. Yan yana duran maymundan, fanus içerisindeki balıktan, filden, köpek ve kuştan bir ağaca tırmanmaları isteniyor. İşte Türkiye’de eğitimdeki fırsat eşitsizliği de bu karikatüre benziyor. Üstelik son iki senedir uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte bu eşitsizlik daha da yakıcı boyutlara ulaşmış durumda.

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nı (YKS) geride bıraktık. Sınavların ardından yansıyan veriler, fırsat eşitsizliğinde gelinen noktayı da gözler önüne serdi. Bu yıl gerçekleştirilen LGS’ye otomatik kaydı yaptırılan 1 milyon 243 bin 830 öğrenciden yalnızca 1 milyon 38 bin 492’si sınava katılabildi. Böylelikle 8. sınıf mezunu 6 öğrenciden biri LGS’ye girmedi. 2 milyon 416 bin 974 kişinin katıldığı YKS’nin Temel Yeterlilik Testi sınavında ise katılanların yüzde 32’si 150 puanlık barajı geçemedi. 23 bin 695 bin kişi ise sıfır çekti. Sorulara verilen doğru yanıtların ortalaması çok düşük çıktı. Her iki sınavın da başarı oranı geçen senelerde gerçekleştirilen sınavlara göre çok daha geri kaldı.

Bu veriler toplamda pandemi ile geçen iki senenin eğitim tablosuna objektif bir gözle bakan ve gerçek bilgilere erişmiş birisi için şaşırtıcı değildir. Elbette ki tablo vahimdir. Ancak bu vahim tablo ne kişilerin zekasının ne de emeklerinin bir ölçütü olabilir. Bu tablonun bizlere gösterdiği yegane gerçek, parası olanın okuyabildiği, parası olmayanın okuyamadığı bir sistemin var olduğudur. En nihayetinde özel eğitim alan, özel okulunun sağladığı kişiselleştirilmiş ders programları ile eğitimine devam eden, uzaktan eğitime uyumlu tüm teknik ekipmanlara sahip olan öğrenciler ile tüm bu imkanlardan yoksun kalan, hatta okulların kapalı olduğu bu süreci fırsat bilip aile ekonomisine katkıda bulunmak için bir yandan da çalışma zorunda kalan öğrenciler aynı sınavlara tabii tutulmaktadır. Kısacası işçi-emekçilerin çocukları bu sistem aracılığı ile “Gelecek kapılarından” bir bir elenmektedir.

Eğitim sisteminde gereken köklü değişiklikler ancak toplumsal bir dönüşüm ile gerçekleşebilir. Ve ancak merkezine insanı ve insani değerleri sömürmeyi koymayan, herkesin eşit ve özgür olabileceği bir düzen, yani sosyalizm eğitimde yaşanan anti-bilimsel, elemeci, eşitsiz ve ticari uygulamaların önüne geçebilir.

M. Nevra