İçindekiler:

28 Mayıs 2021
Sayı: KB 2021/Özel-20

Haramiler düzeninden hesabı emekçiler soracak!
Peker’in “kutsal devleti” ve pislik düzeni
İktidarın Gezi ve Kobanê hesaplaşması
Bekçi terörü tırmanıyor
Gerçekler er ya da geç topluma ulaşır!
AKP’nin kriz ve pandemi reçetesi zam
Haziran Direnişi ruhuyla mücadeleye!
Uzun çalışma süreleri işçinin ömründen çalıyor
Sinbo ve SML Etiket direnişleri 4. ayında
Tarihsel TKP’nin Kadrocu inkârı / 2 - H. Fırat
Bielefeld’de “Özgür Filistin” eylemi
İsrail saldırısının ardından…
İklim değişikliği ve “yeşil kapitalizm”
Dünyadan grev ve eylemler
BİR-KAR’dan dayanışma çağrıları
Ticarileşen eğitimde fırsat eşitsizliği büyüyor
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Hayatlarımız, haklarımız ve geleceğimiz için...

Haziran Direnişi ruhuyla mücadeleye!

 

Haziran Direnişi’nin 8. yıldönümündeyiz. Aradan geçen 8 yılda kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, kadın düşmanı politikalar hız kesmeden devam etti. İşçi-emekçi kadınlar AKP-MHP iktidarının baskıcı, gerici politikalarının özel hedefi haline getirildi. İstanbul Sözleşmesi AKP şefi Erdoğan tarafından bir gece yarısı kararnamesi ile feshedildi. Böylece iktidarın kadın düşmanlığı bir kez daha gözler önüne serilirken, diğer yandan da İstanbul Sözleşmesi toplumu kutuplaştırma politikalarının aracı haline getirilmeye çalışıldı. LGBTİ+ bireyler İstanbul Sözleşmesi vesilesi ile hedef tahtasına çakıldı, nefret söylemleri, yok sayma politikaları devreye sokuldu.

AKP-MHP iktidarının hayata geçirdiği kadın düşmanı politikalarını, iktidar yandaşlarının buldukları her fırsatta kusmayı marifet bildikleri kadın düşmanı, gerici söylemler tamamlıyor. Başta AKP şefi Erdoğan olmak üzere iktidar temsilcileri sık sık kadın düşmanı sözler sarf ediyorlar. Bunun son örneği, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın skandal olarak değerlendirilebilecek açıklaması oldu. Yanık, pandemi sürecinde kadına yönelik şiddette yaşanan artışın tolere edilebilir düzeyde olduğunu iddia etti.

Bir kadın bakanın kadına yönelik şiddeti tolere edilebilir olarak görmesi şaşırtıcı değildir. Yanık, gerici-faşist zihniyetin temsilcisi olarak kendisine biçilen rolü hakkıyla yerine getirmektedir. Daha önce de AKP sözcüsü kadın bakanlar, milletvekilleri benzer skandal açıklamalara imza atmışlardır. AKP grup başkanvekili Özlem Zengin’in “Bu ülkede AK Parti gelene kadar ‘kadın’ kelimesinin adı yoktu.” sözleri hafızalardaki yerini korumaktadır. Bu riyakar açıklamaların işçi ve emekçiler nezdinde, özellikle de işçi-emekçi kadınların cephesinde hiçbir inandırıcılığı yoktur. İşçi-emekçi kadınların pandemi sürecinde karşı karşıya kaldıkları tablo ortadadır. İşçi ve emekçi kadınlar pandemi sürecinde daha da yoksullaşmış, bu süreçte artan ev işleri, hasta-çocuk-yaşlı bakımı ile üzerlerindeki çifte sömürü katmerlenmiş, karşı karşıya kaldıkları şiddet artmıştır.

AKP-MHP iktidarı kadın düşmanı söylemlerini, icraatlarını tek adam rejimini ayakta tutmak için hayata geçirdikleri baskıcı-gerici politikaların bir parçası olarak devreye sokmaktadır. Kadınların özel bir tarzda sürekli olarak hedef tahtasına çakılmasının gerisinde kadınların sokaklara taşan öfkesinden, toplumsal muhalefetin en diri kesimini oluşturmalarından duyuyan korku da bulunmaktadır.

AKP-MHP iktidarının, en başta da AKP şefi Erdoğan’ın sık sık dışa vuran “Gezi korkusu” da kadın düşmanı politikaları beslemektedir. Haziran Direnişi’nde en ön saflarda bulunan kadınlar Haziran Direnişi’nden bu yana sokakları terk etmemektedirler. Kadınlar, kadın düşmanı politikalara, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline sessiz kalmamakta, başta 8 Martlar, 25 Kasımlar olmak üzere yasaklara, baskılara rağmen kitlesel eylemler gerçekleştirmektedirler. Pandemi sürecinde artan hak gasplarına, ücretsiz izin saldırısına, Kod 29’a karşı mücadele eden işçiler arasında kadın işçiler en öndedir. Sinbo ve SML’de kararlıkla direnen kadın işçiler bunun en açık örneğidir. Pandemi yasaklarıyla geride kalan 1 Mayıs’ta yasakları tanımayarak sokaklara çıkma iradesi gösterenler içinde kadınlar belirgin bir şekilde öne çıkmıştır.

İstanbul Sözleşmesi’nin iptali ile kadına yönelik şiddetin artmasına açıktan davetiye çıkartan, buna paralel olarak kadına yönelik şiddeti “tolere edilebilir” olarak değerlendirme cüreti gösteren gerici-faşist zihniyete karşı Haziran Direnişi ruhuyla mücadeleyi daha da büyütmekten başka bir seçenek bulunmamaktadır. İşçi-emekçi kadınlar hayatlarına, haklarına, geleceklerine sahip çıkmak, saldırıları püskürtmek için iktidarın her fırsatta dile getirdiği “Gezi korkusu”nu daha da büyütmelidir.

 

 

 

 

 

Kadına yönelik şiddeti tolere etmiyoruz!

Hayatlarımızdan, haklarımızdan,
geleceğimizden vazgeçmiyoruz!

 

Gerici AKP iktidarının Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, ait olduğu iktidarın kadına bakışını bir kez daha gözler önüne serdi.

TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonu’nda yaptığı sunumda, Yanık, 2014 yılından bu yana kadın cinayetlerdeki artışın sebeplerini “merak ettiğini” söylerken, pandemiyle birlikte, 2020 yılında artan şiddeti “alışkanlıkların değişmesi” olarak gerekçelendirdi. 2020 Şubat-Mart aylarında kadına yönelik şiddetin “tolere edilebilir oranda” arttığını ifade etti. Pandemi sürecinde şiddeti ise “survive duygusu sonrası stress” olarak tanımladı.

Derya Yanık’ın sunum sırasında yaptığı açıklamalar, yalnızca cahillik ya da kendini bilmezlik ürünü değildir. Bu yaklaşım gerici AKP iktidarının kadına bakışının doğal bir tezahürüdür. Eski Bakan Sema Ramazanoğlu’nun, gerici Ensar Vakfi’nda çocuklara yönelik cinsel istismarın açığa çıkmasının ardından sarf ettiği “Bir kereden bir şey olmaz” sözleriyle dışa vuran gerici-faşist zihniyetin yeni bir ifadesidir.

Yapılan açıklama, kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştırmaya hizmet etmektedir.

Gerici-faşist AKP iktidarın bakanının sarf ettiği bu sözlere şaşırmıyoruz. Bir gece yarısı kararname ile İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenleri, 6284 sayılı yasayı uygulamayanları, yaşamın her alanında kadına yönelik şiddete adeta davetiye çıkartanları çok iyi tanıyoruz. Kadına yönelik şiddeti ve şiddetin beslendiği sömürü düzenini tolere etmiyoruz ve mücadeleyi büyütüyoruz!

Hayatlarımızdan, haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmiyoruz!

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları