İçindekiler:

16 Nisan 2021
Sayı: KB 2021/Özel-15

Geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
Emekçiler saray rejiminin hırslarına kurban gidiyor
Karadeniz’de gerilim sürüyor
“Darbe” demagojisi ve sözün ötesi
“Torba yasa”dan yine sınıfa saldırı çıktı
AKP’nin yeni gelir kapısı
“Pandemi, yasaklar, 1 Mayıs” etkinliği
İşçiler haklarından vazgeçmiyor!
Açık çağrı: Suçlu kim?
Türkiye’nin modern tarihi - H. Fırat
Gençlik mücadelesi ve 1 Mayıs
İEKK: 1 Mayıs’ta alanlara!
DLB: Geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
Taşeron işçilerinin Meclis ziyareti
Hatice yoldaş ölümsüzdür!
Partili olma bilinci - Hatice Yürekli
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! - Teslim Demir
Rote Hilfe deneyimi 100. yılında!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP’nin yeni gelir kapısı:
İşçinin rapor parası

 

AKP, 2 Nisan 2021 tarihinde TBMM’ye “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” başlığıyla bir yasal değişiklik paketi sundu. İşsizlik Fonu’ndan sermayeye yeni teşviklerin yer aldığı, işçilerin “rapor parası”nın gasp edilmesiyle ilgili düzenlemenin de olduğu yol açan torba yasa 15 Nisan tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Torba yasa, geçmiş yıllardaki gibi, içine yine işçilere yönelik saldırıların da serpiştirildiği düzenlemelerden oluşuyor. Torbanın içindeki saldırılardan birini “rapor parası” konusundaki düzenleme oluşturuyor. İşçiler arasında “rapor parası” olarak bilinen geçici iş göremezlik ödeneğine ilişkin düzenleme işçilerin hastalık, iş kazası, meslek hastalığı ve gebelik dönemlerindeki gelirini azaltmayı amaçlıyor.  

Pandemiyi fırsat bilerek işçilerin ellerindeki hakları tırpanlamaya giderek sermayedarları ihya eden AKP-MHP iktidarı bu yeni kanun teklifi ile işçilerin sosyal güvenlik hakkı olan iş göremezlik ödeneğinde ciddi bir tırpanlamaya gitmeyi amaçlıyor. “Son iki yılda sahte iş göremezlik raporlarından elde edilen haksız kazançlar” söylemi ile devreye sokulan saldırının iç yüzü bu söylem ile çok uyumlu değil. Ne kadar doğru bir sebep olduğundan bağımsız olarak, sahtecilik içeren şahsi bir suç unsuru milyonlarca işçinin sosyal güvenlik hakkının kullanımına kısıtlama getirmenin gerekçesi sayılamaz.

Her zamanki gibi sahte ve yalancı söylemlerin arkasına sığınılarak getirilen bu düzenleme ile işçinin hastalık, meslek hastalığı, gebelik öncesi ve sonrası gibi dönemlerde gelir kaybına uğramaması için SGK tarafından işçiye, son 3 aylık gelirinin ortalaması baz alınarak günlük brüt ücretin üçte ikisi oranındaki ödeme, son 12 aylık gelirinin ortalaması baz alınarak yapılmak isteniyor. Bu da işçiye SGK tarafından ödenen miktarda %19-20 civarında düşüşe sebep oluyor. Örneğin şu an günlük brüt asgari ücret 120 lira. Mevcut kanuna göre işçi günlük 80 lira rapor parası alıyorken, teklifin kabul edilmesi durumunda miktar 65 liraya inecek.

Ayrıca yasa teklifi, yapılan ödemelere asgari ücretin iki katı sınırı getiriyor. Yani ücretiniz ne kadar yüksek olursa olsun rapor paranız asgari ücretin iki katını geçemeyecek. Gebelik izinleri için ise son bir yılda 180 gün prim şartı koyularak, son 180 gün primi olmayanlar gebelik dönemi rapor parası ödemelerinden mahrum bırakılıyor.

SGK verilerine göre 2019 yılında, toplam 27 milyon 680 bin 750 günlük geçici iş göremezlik ödeneği ödenmiş. Yasa teklifinin önerilen haliyle değişmesi sonucu, SGK günlük ödemelerde 2019 rakamlarına göre 5 milyon 536 bin 150 lira kazanca geçmiş, işçilerden çalmış olacak.

Asılsız söylem ve iddialarla zararlardan bahsedenlerin maksatları, torba kanun teklifinin içeriği incelendiğinde görüldüğü gibi, işçilerin ellerindeki kırıntı düzeyindeki haklarına el koymaktır. SGK’nın “zarar”ını tartışma konusu yapanlar saraylarındaki gereksiz şatafatı, binlerce lüks araçtan oluşan makam arabalarını, bürokratların 3-5 yerden aldıkları binlerce liralık maaşları, Varlık Fonu’na devredilerek bilinçli şekilde zarar ettirdikleri KİT’leri, Merkez Bankası’nın kasalalarından kuş olup uçan 128 milyar doları tartışma konusu dahi etmiyorlar.

Ortada zarar hesabı değil, AKP’nin işçiler üzerinden yeni bir kazanç hesabı vardır. İktidar erittiği fonların yanı sıra kendisine yeni gelir kapıları aramaktadır. İktidardakiler bunu da mensubu oldukları sermayedarlar üzerinden değil, işçiler üzerinden yapmaya çalışıyorlar. İşçilerin ne kadar geliri yahut hakkı varsa hepsine çöreklenerek, parçası oldukları krizi aşmaya, hatta fırsata çevirmeye çalışıyorlar.

 

 

 

 

 

Yeni saldırılar “torba”yla Meclis’ten geçti

 

İşsizlik Fonu’ndan sermayeye yeni teşviklerin yer aldığı, işçilerin “rapor parası”nın gasp edilmesiyle ilgili düzenlemenin de olduğu yol açan torba yasa TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

“Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adı altında sunulan torba yasa, AKP tarafından Meclis’e sunulmuştu.

Ayrıca Genel Kurul‘daki görüşmeler sırasında, yine AKP tarafından verilen teklifle torba yasada yer alan ücretsiz izin saldırısının kapsamı genişletildi. Yiyecek, içecek hizmeti sektörünün yanı sıra, kaplıcalar, internet kafeler, güzellik salonları, düğün salonları, spor tesisleri de saldırı kapsamına alındı. Ücretsiz izin saldırısının hayata geçeceği bu sektörlerde, işçiler günlük 50 TL‘lik „destekle“ sefalet koşullarına mahkum edilecek.

 

 

 

 

 

AKP’nin hamurunda yağma var

 

Bir yılı aşkındır süren pandemi en çok işçi ve emekçileri etkiledi. Bu süreçte işten çıkarma yasağına rağmen resmi rakamlara göre 4 milyon 236 bin kişi işsiz kaldı. Kısa çalışma ödeneğine mahkum edilen milyonlar açlık ve ölüm ikilemine hapsedildi. Temel gıda maddelerinden doğalgaz ve elektriğe kadar pek çok kaleme gelen zamlarla yoksulluk derinleşti. Bu dönemde işçi ve emekçilere bütçe ayırmayan iktidar kesenin ağzını patronlara ve yandaş şirketlere sonuna dek açtı.

Yap-işlet-devret modeliyle yandaş sermayeye alan açıldı. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu, Osmangazi Köprüsü ve Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu, Avrasya Tüneli, Ankara Garı, Yeni Havalimanı, Başakşehir Şehir Hastanesi bu yöntemle inşa edildi.

Devlet, yapım ve işletmesini özel sektörün üstlendiği bu projelere, araç geçiş, hasta ve yolcu garantisi verdi. Bunların bedelleri bazı projelerde dolar, bazılarında avro kuru üzerinden belirlendi. Araç geçiş sayısı garanti sınırının altında kaldığı durumunda aradaki fark bütçeden ödeniyor.

Dünya ölçeğinde de kamudan en fazla iş alan şirketlere bir yandan vergi indirimleri uygulanırken, diğer yandan yasalar talana göre şekillendiriliyor. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan ihalelerle ilgili kanuna geçici bir madde eklenerek Kanal İstanbul’a devlet garantisi verilmesi bunun son örneği oldu. Kamu-özel işbirliği (KÖİ) projeleri sayesinde inşaat başta olmak üzere çeşitli sektörlerde devasa boyutlarda sağlanan birikim, şirketlerin servetini katladı.

İktidarın “mega” projelerinin tek sonucu işçi ve emekçilerin sırtına yüklenen ek vergiler, kamu kaynaklarının şirketlere aktarılması değil, aynı zamanda doğanın fütursuzca katledilmesi, tarım arazilerinin tahribatıdır. Ormanların, adaların, koyların yandaş sermayeye peşkeş çekilerek talan edilmesi doğal afetlerin de önünü açmaktadır.

Rant, talan ve yağma AKP ile başlamadı ama onunla devasa boyutlara ulaştı. Gölgesini satmadığı ağacı kesmek kapitalizmin bilindik yasasıdır ve bunun AKP bunun en azgın temsilcisi olduğunu sürekli ispatladı. AKP’nin yandaş şirketleri bu yağma ile büyüdü. Rant ve talan üzerine kurulu AKP iktidarı pandemi süreci boyunca da yandaş müteahhitlere köprüler, havaalanları, hastaneler, tüneller için “güvence paraları” ödemeye devam etti. Krizin ve pandeminin faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yükleyerek, işçi ve emekçilerin geçmediği köprülere, otoyollara, gidemediği hastanelere yine işçi ve emekçilerin ceplerinden milyarlarca lira para ödenmeye devam ediliyor.

K. Düşgör