İçindekiler:

26 Mart 2021
Sayı: KB 2021/Özel-12

Saldırganlığa karşı fiili-meşru direniş!
Kürt halkına karşı yoğunlaşan saldırganlık
Newrozlar saldırılara yanıt oldu
Kararname yok hükmündedir!
“İstanbul Sözleşmesi bizimdir!”
Ekonomik reform değil işçi sınıfına saldırı
“Birleşik, kitlesel, mücadeleci 1 Mayıs için”
Rejimin bekası ve derinleşen yoksulluk
Fabrikalarda direnişler ve mücadele sürüyor
Marx ve “yığınların tarihsel girişkenliği” - V. İ. Lenin
Komün’ün anısına - V. İ. Lenin
Vazgeçmiyoruz, aşağı bakmıyoruz!
Boğaziçi direnişi polis terörüne rağmen sürüyor
Üniversite Dayanışmaları buluştu
Batılı emperyalistler “endişeli”!
Mısır’la “normalleşme” çabaları
ABD-Türkiye ilişkileri: S-400 “diken”i
NATO 2030 stratejisi ve kapitalist dünyanın açmazları
Bir direniş manifestosudur Kızıldere!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

ABD-Türkiye ilişkilerinde S-400 “diken”i

 

Türkiye, açlık ve sefalet koşullarının ağırlaştığı, toplumsal huzursuzluğun arttığı günlerden geçiyor. Pandemi sürecinde dahi sermayenin çıkarlarını toplum sağlığına yeğ tutan AKP iktidarı, koltuğunun sallandığının farkında. AKP’nin çoktandır yegane yönetim aracı olarak kullanageldiği baskı ve zor, kaçınılmaz sonu ötelemek için daha da yoğunlaştırılıyor. Genel plandaki açmazlar, pandemi koşullarına rağmen kalabalık kongrelerle, belirlenen “yeni hedeflerle” maskelenmeye çalışılırken, öte yandan demokratik haklar tırpanlanıyor ve çete-mafya bozuntuları sokaklara salınıyor. Ülkeyi gece yarısı kararnameleri ile yönetmeye çalışan AKP iktidarı, sadece ülke içinde değil, sınır ötesinde de sürekli hezimetler yaşıyor.

Böyle efendiye böyle uşak

ABD’nin yollarını arşınlayarak iktidara gelen AKP, çok iyi biliyor ki, iktidarda kalmak için ABD’nin desteği önemlidir. Sözde “komşularla sıfır sorun” mottosu ile yola çıktığı halde, daha baştan ABD’nin Ortadoğu’daki vurucu gücü olma heveslerine kapılan AKP, bilindiği gibi bataklığa saplanmaktan kurtulamadı. Ucuz hesapların peşine düşen AKP iktidarı, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren emperyalist güçlerin piyonluğuna soyunarak, emperyalistlerin güdümündeki gerici vahşet sürülerinin hunharlıklarına ortak olarak, bölgede nefret öğesine dönüştü. Bu süreç boyunca ülke içinde milliyetçi tabanı tutmak için savurduğu ve gerisin geri yuttuğu çıkışlar, efendi-uşak arasındaki ilişkinin örnekleri olarak kayıtlara geçti. Başına çuval geçirilen Türk sermaye devleti, efendisinin eteklerinden hiç ayrılmadı. Bir gün “Kasımpaşalı” pozları ile diğer gün “süt dökmüş kedi” ürkekliği ile efendilerinin karşısına çıkan AKP şefi Erdoğan, gelinen yerde yaptırımlar, tehditler, aşağılamalar karşısında emperyalist efendilerinin çizdiği hizaya çekildi ve “aferinini” aldı.

Artık ABD-Türkiye ilişkilerinde gerilimin belli başlı konular üzerinden yükseldiği, ülke içinde asıp kesen Erdoğan-AKP iktidarının bir müddet sonra efendisinin isteklerini yerine getirdiği ve özellikle kendi iktidarını sağlama almak adına kimi kirli pazarlıklar ve hesaplar yaptığı biliniyor. Efendi-uşak ilişkisinin doğal sonucu olarak, “akıllı ol” serzenişlerinden tehditlere dek pek çok tutumla da karşılaşmıyor değil. “Gülü seven dikenine katlanır” misali AKP iktidarı U dönüşleri ve tükürdüğünü yalama konusundaki ustalığı ile parmak ısırtıyor.

ABD, uşağını hizaya getiriyor

Efendinin uşağını paylamasının ve tehdit etmesinin son örneği geçtiğimiz hafta yaşandı. Bilindiği gibi, 2015 yılında Rus uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi ile Rusya’yla karşı karşıya gelen AKP, savaş çığırtkanlığı yapmıştı. Efendilerinden destek alamayınca da Rusya’nın Türkiye’ye uyguladığı yaptırımların faturasının altından kalkamayarak, çareyi kuyruğunu kısmakta buldu. Bu sürecin ürünlerinden biri de maliyetinin 2,5 ile 4 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilen S-400 alımı oldu. O günden bu yana ABD-Türkiye ilişkilerinin gerilim başlıklarından birini S-400 alımı oluşturuyor.

AKP, S-400’leri ulusal güvenlik gereği olarak aldığını iddia ederek ve ABD’den gelen kırmızı ışığa karşı savurduğu “bağımsızlık” naraları ile milliyetçi-ulusalcı tabana yaslandı. Çok geçmeden S-400’leri alacağını ancak kullanmayacağını ifade etmek zorunda kaldı. ABD ile arasındaki gerilimi azaltma ve efendisinin gönlünü hoş tutma çabaları başat hale geldi. “S-400’üm var ama yok” minvalindeki manevralar, haliyle ABD tarafından kabul edilmedi ve uşağın çırpınışları efendisinin gözünde beyhude kaldı.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğu konutunda bir grup gazeteciyle bir araya gelen ABD Ankara Büyükelçisi David Satterfield’in açıklamaları, Türkiye’nin cambazlığının efendisinin hiç hoşuna gitmediğinin yeni bir göstergesiydi. Ocak ayı itibarıyla ABD yasalarının Türkiye’nin elinde Rus hava savunma sistemini bulundurmamasını zorunlu kıldığına vurgulayan Satterfield, “Bu çetrefilli veya kurnaz bir şekilde çözülebilecek bir sorun değil” dedi. F-35 ve S-400’lerin uyumlu olup olmamasının değil, Türkiye’nin S-400’lere sahip olmasının asıl sorun olduğunun altını çizen Satterfield, sorunu çözmenin tek yolunun Türkiye’nin S-400’leri elinden çıkarmasından geçtiğini ve bunu ABD Kongresi’ne kanıtlamak zorunda olduğunu belirtti. Yaptırımları da hatırlatan Satterfield, aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmedi.

Bu arada Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Partili 40 senatör Biden yönetimine yazdıkları mektupla 1915 Ermemi soykırımını tanıma çağrısında bulundular. Mektupta, 2019 yılında Kongre’nin her iki kanadında da kabul edilen Ermeni Soykırımı’nı tanıyan yasa tasarısının yürütme tarafından da tanımasının zamanının geldiğine işaret edildi. Ayrıca Biden’ın geçtiğimiz yıl 24 Nisan Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü’nde soykırımı tanıyan kararı destekleme sözü verdiği hatırlatıldı.

Efendiden de uşaktan da kurtulmak…

Emperyalizmin bölgesel uşağı, bir kez daha yaptırım tehditleri ile karşı karşıya kalırken, kendince kırmızı çizgisi olduğunu ilan ettiği konular üzerinden de sıkıştırılmaya devam ediyor. Emperyalist-kapitalist sistem içerisinde kirli ve kanlı pazarlıkların doğal sonucu olan bu sıkışmışlık, aşağılanma ve ikiyüzlülük AKP şahsında en omurgasız timsalini buluyor. Emperyalizmin hükümdarlığından sıyrılmak, Erdoğan’ın diline çokça pelesenk ettiği “anti-emperyalizm” tam da Erdoğan gibilerinin efendileri ile birlikte tarihin çöplüğüne gönderilmeleri ile hayat bulacaktır. Efendiden de uşaktan da kurtulmanın yolu sosyalizm mücadelesini güçlendirmekten geçmektedir.