İçindekiler:

26 Mart 2021
Sayı: KB 2021/Özel-12

Saldırganlığa karşı fiili-meşru direniş!
Kürt halkına karşı yoğunlaşan saldırganlık
Newrozlar saldırılara yanıt oldu
Kararname yok hükmündedir!
“İstanbul Sözleşmesi bizimdir!”
Ekonomik reform değil işçi sınıfına saldırı
“Birleşik, kitlesel, mücadeleci 1 Mayıs için”
Rejimin bekası ve derinleşen yoksulluk
Fabrikalarda direnişler ve mücadele sürüyor
Marx ve “yığınların tarihsel girişkenliği” - V. İ. Lenin
Komün’ün anısına - V. İ. Lenin
Vazgeçmiyoruz, aşağı bakmıyoruz!
Boğaziçi direnişi polis terörüne rağmen sürüyor
Üniversite Dayanışmaları buluştu
Batılı emperyalistler “endişeli”!
Mısır’la “normalleşme” çabaları
ABD-Türkiye ilişkileri: S-400 “diken”i
NATO 2030 stratejisi ve kapitalist dünyanın açmazları
Bir direniş manifestosudur Kızıldere!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“İstanbul Sözleşmesi bizimdir!”

 

AKP iktidarının bir gece yarısı kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı üzerine Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar başta olmak üzere kitleler 20 Mart’tan itibaren sokaklara döküldü.

İstanbul Kadıköy’de öğlen binlerce kadın “Kararı geri çek, sözleşmeyi uygula!” şiarı ile kararı protesto etti. Akşam da “İstanbul Sözleşmesi bizim!” şiarı ile binlerce kadın bir araya geldi. Eylemde İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula Kampanya Grubu adına yapılan konuşma “Gece yarısı kararnamesi ile haklarımızı elimizden almak istiyorlar. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sözleri ile başladı. Konuşmada “Bir adama, çok adama, herhangi bir sayıda adama hayatımızı terk ediyor muyuz? Geceleri, sokakları, meydanları da terk etmiyoruz” denildi.Katledilen kadınlar anılarak kadın cinayetleri teşhir edildi ve “Dün bir imza ile failleri cesaretlendirdiler” denilen konuşmalarda “Çocuk istismarına, kadın cinayetlerine, nefrete, homofobiye, transfobiye, bir gecede kararname ile hakların gasp edilmesine, eşitsizliklere hayır” vurgusu yapıldı.

İstanbul’un yanı sıra İzmir, Bursa, Kocaeli, Kayseri, Ankara başta olmak üzere pek çok kentte eylemler yapılırken, milyonların aktığı Newroz alanlarında da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı protesto edildi. Ankara’da saat 15.00’te Kızılay Sakarya Caddesi’nde bir araya gelen kadınlara polisin saldırdı.

Eskişehir Demokratik Kadın Platformu, Kanatlı AVM önünde eylem yaptı. Eylemde yapılan açıklamada bir gecede sözleşmenin feshedilmesini kabul etmedikleri vurgulanarak “Kadın hareketinin yıllarca mücadele vererek kazındığı hakları gece yarısı baskınlarına, tek adamın dudakları arasından çıkan sözlerle teslim etmeyeceğiz” denildi.

Ordu’da kadınlar, saat 12.00’de Ceren Özdemir Meydanı’nda gerçekleştirdikleri eylemde “Katledilen tüm kadınlar isyanımızdır! İstanbul Sözleşmesi’ni değil cinayetleri engelle” ifadeleriyle tepkilerini dile getirdi.

Antalya’da Attalos Meydanı’nda eylem yapıldı. Eylemde, “Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz” ifadeleri vurgulandı.

Antep Demokratik Kadın Platformu, Balıklı Park’ta eylem yaparak “Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz” dedi.

Manisa Kadın Platformu, Manolya Meydanı’nda bir araya gelerek İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine tepki gösterdi.

ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu’nun çağrısıyla bir araya gelen ODTÜ öğrencileri, ODTÜ Rektörlüğü önünde yaptıkları eylemle karara tepki gösterdi. Yapılan açıklamada “İstanbul sözleşmesini savunmak ve uygulatmak için her bölümde her toplulukta her alanda kendi sözümüzü söylemekten vazgeçmeyeceğiz” sözleri vurgulandı.

Çorum Kadın Platformu, Hacı Bektaş Veli Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirerek, kadınlara yönelik tüm baskılara ve yok saymalara rağmen kadın haklarını sonuna kadar koruyacaklarını vurguladı. 

Balıkesir Edremit’te Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen kadınlar “Susmuyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” diyerek yaptıkları basın açıklamasında kararın geri çekilmesi istendi. 

Kadınlar ayrıca İstanbul Sözleşmesi için Uşak’ta, Fethiye’de Adana Atatürk Parkı’nda, Bursa Fomara Meydanı’nda, Denizli Çınar Meydanı Belediyesi önünde, Dersim Sanat Sokağı’nda, Mersin Kushimato’da, Samsun Şehir Kulübü önünde eylem yaptı.

Hafta boyunca pek çok kentte eylemler devam ederken, her akşam İstanbul’un farklı ilçelerinde eylem düzenlenerek “İstanbul Sözleşmesi bizimdir! Kararı geri çek, sözleşmeyi uygula!” vurgusu yapıldı.

 

 

 

 

 

Yaşamımıza yönelik tüm saldırılara karşı mücadeleye!

 

Cezaevlerinde özellikle siyasi tutuklu ve hükümlüler keyfi görüş ve mektup yasaklarına, gazete, dergi vb. gibi yayın engellerine, keyfi şekilde verilen hücre cezaları gibi uygulamalara maruz kalıyorlar. Bunların yanı sıra cezaevinde ve gözaltılarda dayatılan çıplak arama uygulaması, son dönemlerde kimi sol örgüt ve kurumlar ile milletvekilleri ve insan hakları savunucuları tarafından sıkça gündeme getirildi. Kadın tutuklu ve hükümlülerin de sıklıkla maruz kaldığı çıplak arama saldırısı bir istismar ve işkence biçimi olduğu gibi, aynı zamanda sistemin kadınlar üzerinde uyguladığı gerici politikaların cezaevlerindeki yansımasıdır. Bir saldırı biçimi olarak çıplak arama, özellikle siyasi tutsakların iradesini ve direncini kırma, itaatkar hale getirme, kimliğini yok etme gibi amaçlarla pek çok hapishanede yaygın olarak uygulanıyor.

AKP-MHP iktidarı çıplak arama dayatmasının yeni yeni gündeme geldiği zamanlar bu uygulamanın yapıldığını inkar ediyordu. Fakat ortaya konulan pek çok delil, gözaltılardan ve cezaevlerinden yansıyan raporlar iktidarın yalanlarını döne döne açığa çıkardı. Yalanı delillerle ifşa olan faşist iktidar, şimdilerde çıplak arama saldırısını bir devlet politikası olarak pişkince savunuyor artık. Bir zamanlar böyle bir uygulamanın olmadığını, bunu dile getirenlerin “devleti karalamak”tan başka bir şey yapmadığını söyleyenler, şimdi de çıplak arama gibi bir işkence yöntemini savunmak için türlü kılıflar uyduruyorlar. Hatta “Onurlu ve ahlaklı kadın çıplak arandığını söylemek için bir yıl beklemez”, “Örgüt talimatıyla çocuk doğuruyorlar” gibi rezil söylemlerle saldırmaktan da geri durmuyorlar.

2010-2019 yılları arasında, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na başvuran 241 kişi, yönetmelikte olmamasına rağmen gözaltında keyfi şekilde çıplak arama işkencesine maruz kaldığını belirtmiştir. Ki bu kadarı sadece kayıtlara geçerek resmileşmiş kısmıdır. Yine cezaevlerinde nakil işlemleri sırasında, aramalar esnasında, hastane sevklerinde, mahkemelere gidiş dönüşte ve görüş günlerinde bu istismar ve işkence yönteminin yaygın şekilde kullanıldığı bilinmektedir.

Kapitalizmin çarklarının dönebilmesi için ihtiyaç duyulan itaatkar toplumu yaratma ve kadınları geri konuma itme politikası, yaşamın her alanında olduğu gibi cezaevlerinde de hayata geçiriliyor. Cezaevleri gibi yerlerde özellikle kadınların savunmasızlığından da faydalanarak kişiyi zorla çıplak şekilde aramak, kişiliğini yok saymak ve aşağılamak, bu şekilde istismar ve işkencede bulunmak, dışarıda kadınlara yönelik hiçbir baskı ve zorbalıktan kaçınmayan iktidar için aslında oldukça olağan ve normal bir yöntemdir.

Kadın cinayetleri, istismarlar, taciz ve tecavüz vakaları katlanarak artarken, sömürü sisteminin ve gerici iktidarın bu duruma cevabı İstanbul Sözleşmesi’nin yüzsüzce iptali oluyor. Zaten kadınlara yönelik şiddet ve cinayetlerin failleri yargılanmıyor. Gerici politikalarla kadınlar eve kapatılıyor, ücretsiz sömürüye mahkum ediliyorlar. Bu politikalar cezaevlerinde kadınlara yönelik çıplak arama, şiddet, hakaret, baskı vb. uygulamalar şeklinde hayat buluyor.

Hapishaneler işkence ve baskı kurumlarına dönüştürülürken, milyonlarca işçi ve emekçinin, kadınların hayatı da hapishanelere çevriliyor. Çünkü işçi ve emekçi kadınların emeğine ve hayatlarına yönelik saldırılar (uzun çalışma saatleri ve düşük ücretler, esnek ve güvencesiz çalışma, açlık ve yoksulluk, kadın cinayetleri, şiddet, istismar, taciz ve tecavüz vb.) hapishane koşullarını aratmayacak düzeydedir.

Nereden bakılırsa bakılsın, hapishanelerde ve dışarıda, işyerlerinde, sokakta ve yaşamımızın her alanında emekçi kadınları kuşatan baskı ve sömürü zincirlerini kırmadan bir kurtuluş asla mümkün görünmüyor.

İnsanlık onurunu yok saymayı, kimliksizleştirmeyi, sindirmeyi amaçlayan tüm istismar ve işkence yöntemlerine; haklarımıza, geleceğimize ve yaşamımıza yapılan bütün saldırılara, tüm bunların kaynağı olan sömürü düzenine karşı işçi ve emekçi kadınların mücadele etmekten başka yolu yoktur.

K. Meydan