İçindekiler:

08 Ocak 2021
Sayı: KB 2021/Özel-02

Yaklaşan baharın ayak sesleri
“Kayyım rektör istemiyoruz”
Bahçeli’nin Boğaziçi korkusu
Rejim pervasızlığını aşıda da sürdürüyor
Pandemi sürecinde komplo teorileri
“Acı reçete” yılını mücadele yılına çevirelim!
Koronayı fırsatçılığının yeni adımı asgari ücret
Direnişçiler buluştu
Şükretmek mi, mücadele mi?
“Cumhuriyet’in kazanımları” çizgisi / 1 H. Fırat
Ortadoğu’da son gelişmeler
ABD ve İsrail’in İran sendromu
Trump destekçileri Kongre’yi bastı
Arjantin’de kadın hareketinin zaferi
Pandemi yılında kadınlar
Bir devrimci işçinin ardından
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Acı reçete” yılını
mücadele yılına çevirelim!

 

Sermaye devleti 2021 yılını emekçiler için yeni zamlarla açtı. Pandeminin derinleştirdiği ekonomik kriz ile yeni yıla giren AKP-MHP iktidarı, faturayı işçi ve emekçilere yıkma politikasını çok daha ağır bir şekilde sürdüreceğinin ilk sinyallerini verdi.

1 Ocak sabahında yeni zam tarifeleri bir bir yayınlanmaya başladı; doğalgaza yüzde 1, elektriğe yüzde 6, köprü geçiş ücretlerine ise yüzde 26 zam geldi. Bunların yanı sıra ehliyet harçlarından tutun da çeşitli vergi kalemlerine kadar zam gelmeyen bir şey kalmadı. Asgari ücrete gelen kırıntı zam, daha ilk maaşlar alınmadan kepçeyle geri alındı. Nitekim TÜİK, enflasyonun aralık ayında yüzde 1,25 artarak yıllık bazda yüzde 14,6 olduğunu söylerken, Enflasyon Araştırma Grubu 2020 yılı enflasyonunun %36,72 olduğunu açıkladı.

AKP-MHP ittifakının dümen koltuğunda oturduğu sermaye devleti uzun bir süredir ekonomik, sosyal ve siyasal kriz batağından çıkamıyor. Sürekli olarak birbirini besleyen ve yeniden üreten bu kriz dinamiklerini ortadan kaldırmak ise iktidardaki dinci-milliyetçi blok için mümkün gözükmüyor.

Bu nedenle de parçası oldukları sermaye sınıfını krizin etkilerinden korumak uğruna emekçileri derin bir yoksulluğun içine itiyorlar.

2021’i “ekonomi ve demokrasi reformları yılı” ilan eden Tayyip Erdoğan bu “reform”ların hangi sınıf için gerçekleştirileceğini de belli etmişti. Ekonomi ve Adalet Bakanları TOBB’undan TÜSİAD ve MÜSİAD’ına burjuvazinin tüm kesimlerini tek tek ziyaret ederken, Erdoğan da emekçilere “gerçek mümin yoklukta sabredendir” diyor, acı reçeteden dem vuruyordu.

Görünen o ki, 2021 yılını da kapitalistler için şahlanış, emekçiler için acı reçete yılı yapmaya hazırlanıyorlar. Bir yandan ilerici-devrimci örgütlere dönük cadı avını sürdürürken, muhalif basını cezalarla, ekran karatmalarıyla, kapatmalarla susturmaya çalışırken diğer yandan hazırladıkları genelge ile derneklerden sendikalara kadar tüm demokratik kitle örgütlerini denetimleri altına almak istiyorlar. Muhalif sesleri susturarak düzledikleri zemin üzerinde de sosyal yıkım programlarını hayata geçirmek niyetindeler.

AKP-MHP iktidarının attığı tüm bu adımlar 2021’in işçi ve emekçilerin yaşam şartlarının daha da ağırlaştığı, zamlar ve vergi yükü altında ezildiği, işsizler ordusunun her geçen gün kalabalıklaştığı ve buna karşı çıkacak her sesin de boğulmak istendiği bir olacağını gösteriyor.

Buna karşı acı reçete yılını kavga yılına çevirmek, haklarına ve geleceğine sahip çıkan her emekçi için bir sorumluluktur.

Emekçilere dönük bu kapsamlı ve örgütlü saldırıyı bertaraf etmenin yolu ise birleşik ve örgütlü mücadeleyi yükseltmekten geçiyor. Fabrika fabrika, işyeri işyeri birleşmek, direnen işçilerin açtığı yoldan omuz omuza yürümek kazanmanın anahtarını olacaktır.

 

 

 

 

 

Pandemide uçurum derinleşti

 

Dünyayı etkisi altına alan ve 7 Ocak itibariyle yaklaşık 1 milyon 900 bin insanın ölümüne sebep olan koronavirüs salgını boyunca yaşananlar kapitalizme çarpıcı bir ayna tuttu. Pandemi süreci, kapitalist sağlık anlayışının toplumu korumak konusunda ne derece yetersiz olduğunu da gösterdi.

Salgın zenginlere yaradı

Pandemi öncesinden devralınan ekonomik kriz salgın ile birleşince sınıfsal uçurum daha da derinleşti. Zenginler servetlerini katlarken, işçiler ve emekçiler daha fazla açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm edildiler. “Bloomberg Milyarderler Endeksi”ne göre dünyanın en zengin 500 kişisi Covid-19 salgınıyla geçen 2020 yılında servetlerine 1,8 trilyon dolar kattı ve toplam servetleri 7,6 trilyon dolara ulaştı. Böylelikle 2020, 8 yıldır tutulan endeks tarihinde 500 milyarderin servetlerini en hızlı artırdığı yıl olarak kayıtlara geçti.

Bloomberg Milyarderler Endeksi’nde yer alan listenin ilk sıralarını ABD’li zenginler paylaşıyor. Amazon’un patronu Jeff Bezos, Elon Musk, Microsoft’un kurucusu Bill Gates, Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in yer aldığı ilk beş kişi 100 milyar dolardan fazla servete sahip.

Salgın döneminde Amerikalı milyarderlerin, mal varlıklarını yüzde 50’ye yakın oranda arttırdıkları ifade ediliyor. En zengin 50 ABD’linin toplam serveti, tam 165 milyon ABD’linin toplam servetine denk. Yani sadece 50 ABD’li, ABD’nin yüzde 50’sinin toplam servetine sahip.  ABD’lilerin en zengin yüzde 1’inin toplam mal varlığı 34 trilyon dolardan fazla. En yoksul yüzde 50’nin toplam mal varlığı ise sadece 2 trilyon dolar. Yani en zengin yüzde 1’in serveti, en yoksul yüzde 50’nin servetinin tam 17 katı.

Pandemiyi fırsata dönüştüren ve vurgunlarla servetlerini katlayan sermaye kesimleri içinde ilaç tekelleri özellikle öne çıkıyor. Sadece aşının bulunduğuna dair söylentiler bile aşı şirketlerinin borsa hisse senetlerinin değerlenmesine neden oldu. Sahip olduğu aşı şirketi ile servetini 2020 yılında 7 milyar dolar artıran Zhong Shanshan “Asya’nın en zengin insanı” unvanını aldı.

Türkiye’de tekelci sermayenin önde gelen üyelerinden biri olan Koç Holding de fabrikalarında sömürüye ara vermeden servetini büyütenler arasında. AKP-MHP iktidarı sermayeyi koruyan politikalarını hayata geçirirken, işçi ve emekçiler kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin ve işsizlikle karşı karşıya bırakıldı. Alınan önlemlerin hafta sonu uygulanması, çalışanların yasaklardan muaf tutulması da yine işçileri salgının orta yerine atan uygulamalardan bazıları. Pandemiden önce var olan ekonomik krizin yükünü sırtlayan işçilerin sırtına bir de salgının yükü bindi. Fabrikalar ve emekçi semtleri salgının merkezleri haline geldi.

Bu rakamlar ve olgular gösteriyor ki salgın zenginlere, hatta daha çok da ‘en zenginlere’ yaradı. Virüsün “zengin fakir ayırmadan herkese eşit yayıldığı” söyleminin safsata olduğu da kısa sürede anlaşılır hale geldi. Yapılan araştırmalar ABD’de koronavirüs nedeniyle ölümlerin siyahlarda ve hispaniklerde daha çok görüldüğünü, zengin ve yoksul çocuklar arasında eğitime ulaşmada uçurum olduğunu gösteriyor. Tüm bu gerçeklerin sınıf ve emekçi kitleler arasında öfkeyi bilediğine, mücadele isteğini büyüttüğüne ise salgın kısıtlamalarına ve yasaklara rağmen çok sayıda ülkede eylem alanlarını boş bırakmayan kitleler işaret ediyor.