7 Temmuz 2020
Sayı: KB 2020/Özel-5

Ya şalter inecek ya kıdem tazminatı da gasp edilecek!
Sınıf-kitle hareketleri ve tarihsel deneyimler
Büyük işçi başkaldırısı yol gösteriyor- 2
“İstihdam paketleri” sömürüyü katmerleştirmeyi hedefliyor
Havai fişek fabrikasında patlama
Kıdem tazminatının gaspına karşı devrimci sınıf faaliyetleri
DİSK’ten kıdem tazminatı eylemleri
Rejim barolara saldırının startını verdi
Pandemi ve sosyalizm
ABD’den Suriye krizine “yeni müdahale”
Kapitalizmin silahı olarak ırkçılık ve ırkçı şiddet
Ölümü ensesinde ve yüreğinde hissetmek
Kadın cinayetleri azaldı mı?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“İstihdam paketleri” sömürüyü katmerleştirmeyi hedefliyor

 

Kapitalist düzende ancak emek-gücünü satarak hayatta kalabilen işçiler, üretim sürecine katılmak zorundadırlar. Bundan dolayı işsizlik, üretim ve geçim araçlarından yoksun olan işçilerin en büyük korkusu olagelmiştir. Bunu bilen asalak kapitalistler, işten atma tehdidiyle işçileri hak arama mücadelesinden uzak tutmaya çalışır. Bir sistem olarak kapitalizm ise, işsizliği sürekli yeniden üretir.

Teknolojideki muazzam gelişim ve artan emek üretkenliği ile üretilen servet dünyada yaşayan tüm insanların ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ancak üretim araçlarının mülkiyetinin özel ellerde toplandığı, büyük servetlerin burjuvalar ve tekelci işletmeler tarafından ele geçirildiği kapitalizmde bu mümkün olmuyor. Tersine, halen hem yoksulluk hem işsizlik artıyor.

Pandemi süreci, kapitalizmin bu yapısal hastalığını daha depreştirdi. Bütün dünyayı etkisi altına alan salgında devletler kapitalistleri kurtarmak için harekete geçti. Emekçilerin payına ise bazı kırıntılar düştü. Fatura esas olarak emekçilerin sırtına yıkıldı/yıkılıyor. Türkiye gibi ülkelerde ise bu çok daha pervasız bir şekilde yapıldı. Sömürü çarkı dönmeye devam etsin diye, pandemi tehlikesine rağmen işçiler zorla çalıştırıldı. “Normalleşme” kararı da risk ortadan kalktığı için değil, duran bazı çarklar bir an önce dönmeye başlasın diye erken alındı. Bu süreçte işsizlik felaket boyutuna varmışken, AKP-MHP rejimi, işsizliği tek haneli rakamlara indirmek iddiasıyla “istihdam paketi” ilan etti.

***

Türkiye’de saray rejiminin şarlatanları 2009’dan bu yana neredeyse her yıl ‘istihdam paketi’ açıklıyor. İşsizliğe çare bulacaklarını iddia ediyorlar. Oysa yüksek işsizlik oranına çözüm üretilemiyor. İşsizlik, salgın süresince yaşanan ekonomik daralmanın da etkisiyle had safhaya ulaştı. Hal böyleyken saray rejiminin aparatı TÜİK, işsizlik oranının %13,2 olduğunu ve Mart ayında azaldığını iddia ediyor. TÜİK’in işsizlik belirleme kıstasları, oranları düşük göstermeye ayarlanıyor. Oysa DİSK-AR’ın araştırmalarına göre, salgın döneminde -var olanlara ek olarak- milyonlarca kişi işsiz kalmıştır.

İlan edilen “istihdam paketleri”nin yüksek işsizlik oranlarına çözüm üretmediği ortadadır. Zira böyle bir hedefleri yok. Bu paketleri hazırlayan AKP-MHP iktidarının derdi kapitalistlere ‘teşvikler’, ‘vergi indirimleri’ adı altında kaynak aktarmaktır. Örneğin 2009’da açıklanan “istihdam paketi” ile kapitalistlere verilen teşviklerdeki sınırlama kaldırılmış, aynı anda farklı teşviklerden yararlanmaları sağlanmıştır. Sonraki paketlerde de vergi indirimleri, ucuz krediler, sigorta prim indirimi gibi kapitalistlere yarayan icraatlar devreye sokulmuştur. İşsizliğin azaltılacağı iddiası ve “istihdam” kampanyaları ise görüntüyü kurtarma çabasından, dolayısıyla da sahtekarlıktan başka bir şey değildir.

Sarayın damadı Berat Albayrak’ın Maliye Bakanı olmasıyla kapitalistlere sunulan teşvikler zirve yaptı. Örneğin 2019’da “Burası Türkiye, burada iş var” adlı “istihdam paketi”yle kapitalistlere 3 aylık süre için vergi, sigorta ve ücret desteği verilmeye başlandı. Hızını alamayan damat bir yıl içerisinde 2,5 milyon kişiye istihdam sağlayacağız yalanını üfürdü. Oysa TÜİK rakamlarının da göstereceği üzere salgın öncesine kadar dahi böyle bir istihdam artışı söz konusu değildi. İşsizlik oranı TÜİK’in manipülasyonlarına rağmen yüzde 13’ün üzerin kaldı.

AKP iktidarının açıkladığı her “istihdam paketi” görüldüğü üzere işsizliğe bir çözüm olamamıştır. Çünkü dert istihdamı arttırmak değil, krizin etkisiyle kapitalistlerin azalan kârını arttırmaktır, sermayeyi kurtarmaktır. Bunu da faturayı işçi ve emekçilere keserek, ülkeyi ‘ucuz işgücü cenneti’ durumuna getirerek yapıyorlar.

Türkiye’de son yıllarda açıklanan her istihdam paketi ile ücretler düşürülmüş, çalışma saatleri arttırılmış, esnek/telafi çalışması gibi yöntemlerle sömürü katlanmıştır. İşçilerin bu sorunlara karşı en küçük hak arama mücadelesi ise işsiz bırakma tehdidiyle kırılmak istenmiş, bu yetmediğinde ise yasaklar ve baskılar devreye sokulmuştur.

 Kapitalist düzen yıkılana kadar işsizlik var olmaya devam edecek. Çünkü azami kâr hırsı, tek tek kapitalistlerin niyetlerinden bağımsız olarak, işsizliği döne döne yeniden üretir. Gerçekte iş-gününün saatleri kısaltılarak herkesin çalışması sağlanabilir. Ancak kapitalizmin işleyişi buna engeldir. Bundan dolayı iş saatlerinin kısaltılması mücadelesi, işçi sınıfı tarihinin en şanlı günlerinden bir olan 1 Mayıs’a kaynaklık etmiştir. Kapitalistler ve onları temsil eden devletler ancak işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle basınç altına alınarak, iş saatlerini kısaltmaya mecbur edilebilirler. İşsizliğin gerçek çözümü ise, üretim araçları ve birikmiş servetler toplumsal mülkiyete geçirildiğinde, yani sosyalizmde mümkün olacaktır.

 

 

 

 

 

Kıdem tazminatının gaspına karşı:
Genel grev genel direniş!

 

Salgının ve krizin işçi ve emekçiler için ağır sonuçlar yarattığı bir süreçten geçiyoruz. AKP iktidarı sermaye sınıfının çıkarları için salgını fırsat bilerek, işçi sınıfı açlık ve ölüm ile boğuşurken, bir bir saldırı yasalarını devreye sokuyor. Şimdi de on yıllardır gündeme getirdiği ve her seferinde geri çekmek zorunda kaldığı Kıdem Tazminatı’nın gasp edilmesini yeniden gündeme getirmiş durumda. Günlerdir yapılan açıklamalar, piyasaya sürülen senaryolar, yapılan görüşmelerin hepsinde salgının ve krizin faturasının işçi ve emekçilere çıkartılması, sermayedarlara ve yağmacı iktidara yeni kaynaklar aktarılması hesapları yatıyor.

25 yaş altı ve 50 yaş üstü emekçilere esnek çalışmayı dayatan hükümlerin de yer aldığı torba yasadan “şimdilik” kıdem tazminatını çıkartan iktidar, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne dönük hazırlıklarını sürdürüyor. Aynı zamanda, Kıdem Tazminatı’nın gasp edilmesini işçi ve emekçiler nezdinde kabul ettirmek için “tarafların” yer aldığı bilim kurulunun oluşturulmasını gündeme almış durumda. Patronlar ve iktidar arasında yapılan görüşmelerden yansıyan bilgilere göre, Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası (TES), kıdem tazminatının yok edilmesi, kıdem hakkının emekliliğe bağlanması ile işçilerin haklarının sermayeye peşkeş çekilmesi ve sermaye iktidarına kaynak aktarılması anlamına geliyor.

İşçi sınıfının kazanılmış haklarının gasp edilmesi anlamına gelen bu tasarılar karşısında sendika ağaları göstermelik de olsa söz söylemeye başladılar. İşçilerin basıncı sonucu ses çıkarmak zorunda kalanlar yeniden “kırmızı çizgilerini” hatırladılar. “Kıdem Tazminatı’nın gasp edilmesi genel grev sebebidir” diyenler, önlerine basın açıklamaları dışında hiçbir şey koymadılar. Sermayenin çıkarları doğrultusunda, işçi sınıfının kazanılmış haklarını tümüyle gasp etmeyi hedefleyen yasaları püskürtmenin tek yolu “genel grev, genel direniştir” . Sermayeye hizmette kusur etmeyen ve işçileri sermaye adına denetleme görevi üstlenen sendika ağalarının, bugünlerde “genel grev”den bahsetmeleri yanıltıcı olmamalıdır. İşçinin tepkisinden ve ellerindekini kaybetme korkusundan dolayı “genel grevi” dillendirmek zorunda kalanların, ilk fırsatta işçi sınıfı için yeni ihanet anlaşmalarına imza atmaları kaçınılmazdır.

Tüm bu saldırıları engelleyecek tek güç, tabandan işçilerin örgütlü birliği ve mücadelesidir. Bugünden sendikalı-sendikasız ayrımı yapmadan tüm işyerlerinde bu kapsamlı saldırıya karşı, komitelere dayanarak verilecek dişe diş mücadele, 3’lü şer odağının (sermaye sınıfı, sermaye iktidarı ve sendika bürokratları) işçi sınıfı ve emekçiler aleyhine atacakları her adımı engellemenin yegane yoludur.

Tekstil İşçileri Birliği