9 Ekim 2020
Sayı: KB 2020/Özel-17

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!
Saray rejiminin skandalları bitmiyor!
Demokrasi mücadelesi ve reformizm
Rejim, kurumları tahkim etmeye çalışıyor
Saray rejimi Karabağ’da da savaşı körüklüyor
AKP’nin vurucu gücü: Cemaat ve tarikatlar
10 Ekim Katliamı’nın faili sermaye devleti!
MİB: İşçi sınıfımıza açık mektup…
İşçi sınıfını hedef alan saldırı dalgası
Korona salgını da, işçilerin tepkisi de büyüyor!
Türkiye’de İşçi Hareketi - P. Kitaygorodski
Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yı saygıyla anıyoruz…
Kriz, pandemi ve işçi sınıfını bekleyen felaketler
Milyarderler zenginlik rekoru kırıyor
Sudan hükümeti ile “Devrimci Cephe” arasında “barış”
Dünyadan işçi-emekçi eylemleri
Covid-19 döneminde kadınlara ve çocuklara ağır fatura
Pandemi ve eğitim hakkı sorunu
Eğitimde dinci-gerici kuşatmayı kıralım!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Pandemili kapitalizm:

Milyarderler zenginlik rekoru kırıyor

 

Covid-19 pandemisi döneminde sermaye devletlerinin uyguladıkları ekonomi politikalar milyonlarca işçiyi işsizler ordusuna katıp yoksulların sefaletini derinleştirirken, kapitalist toplumun egemenlerinin servetlerine servetler katarak daha da zenginleşmelerini sağladı.

İsviçre’nin en büyük bankalarından UBS’nin raporuna göre, pandemi döneminin ilk beş ayında milyarderlerin serveti yüzde 27,5 oranında artarak 10,2 trilyon dolar gibi tarihi rekor seviyesine ulaştı. Salgının başlangıcında yüzde 50’den fazla değer kaybı yaşanan borsalar, sermaye devletlerinin parasal genişleme politikalarına bağlı olarak kayıplarını telafi ederek yeniden yükselişe geçti. Parasal genişleme politikaları iddia edildiği gibi istihdam alanlarını koruyup yenilerini yaratmaktan çok borsalara aktı. Kapitalistler, Mart-Nisan aylarında düşüşe geçen borsalardan topladıkları hisse senetlerinin yeniden yükselişe geçmesiyle birlikte rekor kârlar elde ettiler.

UBS raporunda, “milyarderlerin servetinin, 2017 sonundaki 8,9 trilyonluk zirveyi geçerek yeni bir pik yaptığı” belirtildi. Buna göre, Covid-19 sürecinde dünyadaki milyarder sayısı da 2 bin 189’a yükseldi.

Deutsche Rundfunk’ta yayınlanan araştırmaya göre, bu ‘en zenginlerin’ servet artışında UBS ve danışmanlık şirketi PwC önemli ölçüde rol oynuyor. ‘En zenginleri’ “Tesla’nın sahibi Elon Musk ve Çinli ilaç şirketi Zhong Huijhan gibi ‘teknoloji öncüleri’nin açık ara ile temsil ettikleri, servetlerini büyük bir hızla artırmayı başardıkları” açıklandı.

Milyarderin üçte birinin olduğu ABD’yi Çin ve Almanya izliyor. Almanya’da 119 milyarder bulunuyor. Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’da 119 milyarderin toplam varlıkları 595 milyar dolar. Mart 2019’da yapılan bir önceki araştırmada, bu miktar 500,9 milyar dolardı. Almanya’nın ‘süper zenginler kulübü’ bir yılda 114 üyeden 119 üyeye yükseldi. Araştırmada pandemi sürecinde “teknoloji ve sağlık sektörü gibi inovatif alanlarda ortalamanın üzerinde servet büyümesinin yaşandığı gözlemlendi” denildi.

Manager Magazin (Yöneticiler Magazini) tarafından kısa süre önce yayınlanan bir sıralamaya göre, Almanya’nın en zengini, 32 milyar avro servetle Reimann ailesi olurken, ikinci sırada 30 milyar avro servetle Lidl’in kurucusu Dieter Schwarz yer alıyor. Ancak 20 Eylül’de yayınlanan Welt am Sonntag Dieter Schwarz’ın servetinin 41,8 milyar avro ile birinci sırada olduğunu açıkladı. 

Bir tarafta zenginlik diğer tarafta sefalet

Milyarderler servetlerine servet katarken, kapitalist düzeninin pandeminin de etkisiyle derinleşen krizleri işçi-emekçilere fatura ediliyor. Dünya yeni bir yoksulluk dalgasıyla karşı karşıya bulunuyor.  Junge Welt’te yer alan habere göre, ekonomideki çöküşle yoksulların sayısı arttı. Dünya Bankası’nın iki yılda bir yayınlanan refah raporunda, salgının bu yıl 88 ile 115 milyon insanı aşırı yoksulluğa sürükleyeceği öngörülüyor. Ekonomik çöküşün ağırlığına bağlı olarak, bu sayı 2021 yılına kadar 150 milyona yükselebilir.

Dünya Bankası tanımına göre, günde 1,90 doların altında gelirle yaşayan herkes aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Dünya Bankası’na göre bu yoksullaşma, bu yıl dünya nüfusunun yüzde 9,1 ila 9,4’ünü etkileyecek.

Türkiye’de de durum farklı değil

Kapitalizm, dünya genelinde servet-sefalet arasındaki uçurumu derinleştirirken, Türkiye’de de durum farklı değil. Dinci-gerici AKP-MHP iktidarının şefleri yeni sosyal yıkım politikalarını hayata geçirmek için hazırlanırken, emekçilere yoksulluk reva görüyor. Yoksulluğa da “sabretmek gerektiğini” vaaz ediyorlar.

AKP şefi Tayyip Erdoğan, sarayında düzenlenen Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda yaptığı konuşmada, “Müminin görevi yoksullukta sabretmektir” diye fetva verdi.

Milyonlarca işçi-emekçinin yaşamını kabusa çeviren ekonomik krize “çare bulan” AKP şefi, “Bu hayatın albenisine kendisini kaptıran insan, dünyasını da ahiretini de kaybeder. Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” ifadelerini kullandı.

Haklarını arayan işçilere, haksızlıklara karşı mücadele eden ilerici, devrimcilere zorbalıkla saldırırken, işçi-emekçilere “sabretmeyi”, zenginlere “şımarmayı” öğütlüyor. Bunun yanı sıra, kendisi lüks ve şatafata doymazken israflarını da dudak uçuklatacak düzeyde arttırıyor. Sayıştay raporuna göre Cumhurbaşkanlığı’nın 2019 yılı harcaması bir önceki yıla göre 4 kat artarak 3,6 milyar TL oldu. Bu harcama, günlük 10 milyon TL’ye denk düşüyor.

Görülüyor ki AKP şefinin fetvaları kendileri için geçerli değil; zenginlerin şımarıklığı ayyuka çıkarken, işçi sınıfı ve emekçiler koronavirüs belasında ölüm-açlık ikileminde ağır sömürüye mahkûm ediliyor, “Acıyı bal eylemeye” zorlanıyor. Fakat bu tam da kapitalizmin doğasından kaynaklanıyor; işçi-emekçiler “acıyı bal eyleyecek” ki, kapitalistler servetlerine servet katsınlar.

Bu durumda, bu gidişata dur demek de “acıyı bal eyleyen” işçi sınıfına ve emekçilere düşüyor, aksi takdirde bu ücretli kölelik düzeni işçi-emekçileri ölümüne sömürmekten de, sefalete mahkum etmekten de geri durmayacak...

 

 

 

 

 

Sinan yoldaş için Berlin’de anma

 

Teslim Demir ve Ulucanlar anısına, sınıf devrimcileri tarafından 4 Ekim Pazar günü, Berlin’de bir anma etkinliği düzenlendi. Dersim Kultur Gemeinde’de yapılan etkinlik için tutulan salon, parti şehitlerinin yanı sıra devrimci önderlerin posterleriyle donatıldı. Saat 15.30’da kısa bir selamlama konuşması ve saygı duruşuyla başlayan etkinlikte ilk olarak sinevizyon gösterimi yapıldı.

Sinan yoldaşın yaşamından kesitlerin ve katıldığı kimi etkinliklerden konuşmaların yer aldığı sinevizyonun ardından, Türkiye Komünist İşçi Partisi adına bir yoldaş tarafından konuşma yapıldı. Konuşmada, Sinan yoldaşın yitirildiği Eylül ayının son haftasının, aynı zamanda Ulucanlar katliam ve direnişinin de 21. yıldönümü olduğu hatırlatılarak, Ulucanlar’da devrimcilerin ölümüne direndikleri vurgulandı.

Konuşma, 60’ların sonundan itibaren hem bir önder hem de bir devrim emekçisi olarak bu mirasın yaratıcılarından olan Sinan yoldaşın hayatı ve mücadelesinin anlatımıyla sürdü. Güncel tabloya dair gerçekler vurgulanarak, yeni devrimlerin önümüzdeki tarihsel dönemin gündemi olduğu belirtildi. Teslim Demir, Habip Gül, Ümit Altıntaş gibi devrimciler tarafından son 40-50 yılda devim bayrağını yükseklerde tutma misyonunun önemine işaret edildi. Parti konuşması, devrim yolunda ölümsüzleşen devrimcilerin anıları ve mücadelelerinin hep yaşatılacağının altı çizilerek bitirildi.

Etkinlik programı iki genç yoldaşın şiir dinletisiyle devam etti. Bu bölümde ayrıca, Sinan yoldaşı tanıyan konuklardan emektar bir dost, gerçek anlamda yüreğini de katarak Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Yerlerimiz (Ben işçi çocuğuyum) ve Nazım’ın Duvar şiirlerini seslendirdi.

Son olarak emekçi bir dostumuz müzikleriyle katkı sundu. Sinan yoldaşın sevdiği türkülerin de yer aldığı müzik dinletisi, Avusturya İşçi Marşı’yla noktalandı.

Pandemi koşulları gözetilerek örgütlenen ve katılımcıların beğeniyle karşıladıkları anma etkinliğinde “Teslim Demir – Devrime adanmış yarım asır” kitabının satışı da yapıldı. Programın bitiminde yapılan sohbetlerin ardından etkinlik sona erdi.

Kızıl Bayrak / Berlin