30 Nisan 2020
Sayı: KB 2020/Özel-1

Pandemi ve işçi sınıfı
Salgın ve güncel mücadele görevleri
İnfaz Yasası Meclis’ten geçti
Diyanet’ten “korona incileri”
BDSP’den 1 Mayıs çağrısı
İstanbul 1 Mayıs Platformu’ndan eylemler
DİSK’in görevleri ne olacak!
Ücretsiz izin saldırısı ve devrimci sorumluluk!
Pandemi, tarım işçileri ve kıtlık korkusu
İnsanca yaşam için 1 Mayıs’ta mücadeleyi büyütelim!
Korona günlerinde kadına yönelik şiddet...
Online eğitim sistemi sınıfta kaldı
Sistem sınıfta kaldı, gelecek sosyalizmde!
Koronavirüs salgını ve sınıf mücadelesi
Dünyada koronavirüs eylemleri...
Asya’da tekstil işçileri yıkımın eşiğinde
Pandemi-infodemi* gölgesinde ABD ve Çin kavgası
Açlık salgını
Koronavirüs gölgesinde büyüyen savaş makinesi
Yemen’de yanan ateş bu Körfez’i tutuşturur!
ABD Basra Körfezi’nde gerilimi tırmandırıyor
ABD’nin dayanışma düşmanlığı
Küba’nın “beyaz önlüklüler ordusu”
Avrupa’nın yuttuğu 10 bin kimsesiz mülteci çocuk!
İngiltere’de kayıt dışı göçmenleri bekleyen tehlike
Gerçek kadar sade bir insan - Maksim Gorki
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Asya’da tekstil işçileri yıkımın eşiğinde

Eylem Güneş

 

Hızla tüm dünyaya yayılan korona salgını ekonomik krizi de derinleştiriyor. Krizden ilk etkilenenler ise ucuz tekstil üreticisi Güneydoğu Asya ülkeleri oldu.

Çin’de başlayan salgın ülkedeki üretimde ciddi kesintilere yol açtı. Örneğin Çin’de kumaş ve düğme üretilmemesi, tedarik zincirini kesintiye uğrattı. Hammaddeye ulaşılamaması, malzemelerin eksik, az veya hiç gelmemesi Bangladeş, Vietnam, Myanmar, Endonezya, Sri Lanka ve Kamboçya gibi ülkelerde dünya pazarlarına ucuz kıyafet ve ayakkabı tedarik eden çok sayıda fabrikanın kapanmasına neden oldu. Milyonlarca işçi işten atıldı. Süreç devam ediyor. 

Koronavirüs salgınının merkez üssünün Avrupa’ya ve şimdilerde Amerika’ya kaymasının ardından batı pazarlarında moda mağazaları geçici olarak kapatıldı ve buna bağlı olarak giyim talebi düştü. Gap, H&M, Zara, C&A veya Primark gibi kapitalist şirketler, dünyaca ünlü markalar, Güneydoğu Asya ülkelerinde tedarikçi fabrikalara verdikleri yüz milyonlarca euroluk siparişlerini de hızla iptal ettiler. Hatta birçoğu, kendileri için önceden üretilmiş olan malları kabul etmiyor ve ödemeyi reddediyorlar. Bu durum Bangladeş, Kamboçya veya Myanmar gibi ülkeler için büyük sonuçlar doğuruyor ve bu ülkelerdeki kapitalist üreticiler korona krizinde ayakta kalabilme mücadelesi veriyorlar.

Ama korona krizi en çok en alttakileri, işgücünden başka bir şeyi olmayan tekstil işçilerini vurdu. Uluslararası siparişlerin geri çekilmesinin bir sonucu olarak ve sağlık koşulları ile ilgili birtakım önlemler nedeniyle fabrikaların kapanması tekstil işçilerinin kitlesel olarak işten atılmasını hızlandırdı.

Güneydoğu Asya’da işsizlik çığ gibi büyüyor

Kamboçya’da, malzeme eksikliği nedeniyle 7 milyar dolarlık giyim ve ayakkabı endüstrisinde neredeyse her altı fabrikadan biri kapandı. H&M, Adidas, Puma ve Levi Strauss gibi küresel ünlü markaların ürünlerinin üretildiği Kamboçya’da tekstil yaklaşık 850.000 çalışanı ile ülkenin en büyük sektörü. Korona nedeniyle Kamboçya’da tekstil endüstrisinde 200 bin işçinin işinin tehdit altında olduğu tahmin ediliyor.

Myanmar korona nedeniyle küresel giyim satışlarındaki düşüşten etkilenen ülkelerden biri. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, bu süreçte çoğunluğu kadın 20.000 işçi işini kaybetti.

Pakistan’daki tekstil işçilerinin durumu da farksız. Fabrikalar kapanıyor, işçiler kendilerine hiçbir ücret ödenmeden kapının önüne konuluyor. Pakistan ve Bangladeş’te işten atılan ve ezici çoğunluğu kadınlardan oluşan işçi kitleleri kelimenin tam anlamıyla beş parasız ortada bırakılıyorlar.

İşsizlik Karaçi ve Dakka gibi büyük kentlerde küresel üretim ve tedarik zincirlerinin kesintiye uğramasıyla hızla büyüyor. 

Dünyanın dikiş atölyesi Bangladeş

Korona krizinden etkilenen ülkelerin başında “dünyanın dikiş atölyesi” olarak bilinen Bangladeş geliyor. Bangladeş, Çin’den sonra dünyanın en önemli ikinci tekstil üreticisi ve ihracatçısıdır. Ülkenin toplam ihracatının yüzde 84’ü giyim sektöründedir. Tekstil büyük istihdam kaynağıdır ve her 10 kişiden 4’ü tekstilde çalışıyor. 4.600 tekstil ve giyim fabrikasında 4 milyon işçi çalışıyor ve bu işçilerin yüzde 90’a yakını kadın işçilerdir. Bangladeş’te işçi sınıfı ağırlıklı olarak kadınlardan oluşuyor. 

Kapitalistler için bir sömürü cenneti olan 160 milyon nüfuslu Bangladeş’te alarm çanları çalıyor. En ucuz ücretlerden yararlanan moda şirketlerinin siparişleri geri çekmesi nedeniyle, Bangladeş bu mali yılın ihracat kazançlarında yaklaşık 6 milyar dolarlık bir kayıpla karşı karşıya kaldı. 

Bangladeş Tekstil Sanayicileri Derneği Başkanı Rubana Huq koronavirüs krizinin başlamasından bu yana yaklaşık 1.048 fabrikada, 2,9 milyar dolar değerinde, 900 milyondan fazla giysi siparişinin iptal edildiğini veya beklemede olduğunu belirtti. Bu kayıp, 2 milyondan fazla tekstil işçisinin devam eden istihdamını etkiliyor. 

Huq, geçtiğimiz hafta Alman Kalkınma Bakanı Gerd Müller’e başvurarak durumlarının “felaket” olduğunu belirtti. “Fabrikaların bu iptaller nedeniyle artık işçiye ödeme yapamayacağını, iptal edilen siparişlerin gözden geçirilmesini, aksi takdirde ülkenin bir kaosa sürükleneceğini ve bu durumun da daha fazla sosyal huzursuzluğa yol açabileceğini” söyleyerek, Alman emperyalistlerini uyardı. “Eminim hiçbir Alman markası bunun kendileri yüzünden olmasını istemiyor” diye de ekledi.

Penn State Üniversitesi’ndeki Küresel İşçi Hakları Merkezi’nin (CGWR) bir araştırma raporuna göre salgın ve sipariş iptallerinin sonucu olarak, Bangladeş’teki bir milyondan fazla hazır giyim işçisi kısmen veya tamamen işten çıkarıldı. Bunların yüzde 72’sinden fazlası ücretini dahi alamadan evlerine gönderildi. Aynı durum kıdem tazminatları için de geçerlidir.

Bangladeş İşçi Dayanışma Merkezi’nin (BCWS) Başkanı Kalpona Akter şöyle yazıyor: “Şirketler siparişleri iptal etti, işçiler hem işyerlerini kaybetme hem de enfekte olmaktan korkuyorlar. Zaten çok düşük ücretlerle zorla ayın sonunu getirerek yaşıyorlardı, birçoğunun borcu var, ücret olmadan hayatta kalmaları imkansız. İşçiler çıkarılırsa yabancı şirketler ödemelerini derhal yapmalı ve bu sayede işçilere yasal olarak hakları olan tazminatı ödemeli.”

Dünya markalarının verdiği ücretler en düşük

Bangladeş’te ucuz emek cehennemlerinde milyonlarca kadın işçi en ağır sömürü ve sağlıksız koşullarda, ölüm ile burun buruna, çok uluslu kapitalist şirketlere, lüks markalara giysi üretiyor. Kapitalistler için her şeyin iyi gittiği ve devasa kârlar kazandıkları dönemlerde işgücü maliyetini daha ucuza getirmek için kadın işçiler günde 15 saate, haftada 90 saate varan sürelerde çalıştırılırlar. İşçileri bu koşullarda çalıştıran kapitalistler onların her birine ayda ortalama 100 dolar ücret öderler.

Tekstil fabrikalarında çalışmak için kırsal kesimden kentlere göçen ve çoğu 30 yaşın altında olan kadın işçiler, ayda kazandıkları 100 dolarlık ücretlerinin büyük kısmını, tek kişilik kulübelerin kirasına ayırıyor ve bu kulübelerde aileleri ile bir arada yoksulluk içinde bir yaşam sürdürüyorlar. 

Onların alınteri ve kanları ile yükselen moda sektörünün dev tekstil markaları Avrupa, ABD ve Kanada’da vitrinleri süslerken, Avrupa pazarlarında 29 euroya alınan bir giysi için çalışan Bangladeşli işçi kadın bundan sadece 18 sent kazanıyor.

Bugün koronavirüs salgını nedeniyle milyonlarca işçi işini kaybetti. Ücretleri bile ödenmeden sokağa konuldular ve aileleri ile birlikte açlığın pençesine terk edildiler. Bangladeş’te bir işçi için işini kaybetmek, yeterli yiyeceğinin de olmamasıdır. İşçiler fabrikaya yakın yoksul işçi mahallelerinde ve genellikle 40 ile 50 kişinin ortak iki tuvalet, duş ve mutfağı paylaşmak zorunda olduğu evlerde kalıyorlar. Daracık alanlarda, hiçbir sağlık önleminin ve hijyenin olmadığı koşullarda, yüksek bir enfeksiyon riski ile koyun koyuna yaşıyorlar.

Dünya çapında trilyonlarca dolarlık finansal kaynağın emperyalist tekeller için seferber edildiği koşullarda tekstil işçilerinin payına işsizlik ve yoksulluk, sefalet ve açlık düşüyor. Tam da bu nedenle bir felaketten söz ediyor Bangladeş Tekstil Sanayicileri Derneği başkanı Rubana Huq ve durumun sosyal huzursuzluğa yol açabileceği konusunda emperyalistleri şimdiden uyarıyor. Çünkü uyuyan devin uyanmasından korkuyor. Geçtiğimiz yılın başında kölece çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı onlarca fabrikada başkaldıran, polisin vahşice saldırılarına karşı militanca direnen on binlerce işçinin günlerce süren kararlı grevleri ve direnişleri henüz hafızalardaki tazeliğini koruyor olsa gerek.