30 Nisan 2020
Sayı: KB 2020/Özel-1

Pandemi ve işçi sınıfı
Salgın ve güncel mücadele görevleri
İnfaz Yasası Meclis’ten geçti
Diyanet’ten “korona incileri”
BDSP’den 1 Mayıs çağrısı
İstanbul 1 Mayıs Platformu’ndan eylemler
DİSK’in görevleri ne olacak!
Ücretsiz izin saldırısı ve devrimci sorumluluk!
Pandemi, tarım işçileri ve kıtlık korkusu
İnsanca yaşam için 1 Mayıs’ta mücadeleyi büyütelim!
Korona günlerinde kadına yönelik şiddet...
Online eğitim sistemi sınıfta kaldı
Sistem sınıfta kaldı, gelecek sosyalizmde!
Koronavirüs salgını ve sınıf mücadelesi
Dünyada koronavirüs eylemleri...
Asya’da tekstil işçileri yıkımın eşiğinde
Pandemi-infodemi* gölgesinde ABD ve Çin kavgası
Açlık salgını
Koronavirüs gölgesinde büyüyen savaş makinesi
Yemen’de yanan ateş bu Körfez’i tutuşturur!
ABD Basra Körfezi’nde gerilimi tırmandırıyor
ABD’nin dayanışma düşmanlığı
Küba’nın “beyaz önlüklüler ordusu”
Avrupa’nın yuttuğu 10 bin kimsesiz mülteci çocuk!
İngiltere’de kayıt dışı göçmenleri bekleyen tehlike
Gerçek kadar sade bir insan - Maksim Gorki
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Fırsatçılığın ve ayrımcılığın yeni örneği:
İnfaz Yasası Meclis’ten geçti

 

AKP-MHP koalisyonunun “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Meclis’te kabul edilerek yasalaştı. İnfaz yasasındaki bu değişiklik, ülkeyi tüccar mantığıyla yöneten dinci faşist koalisyonun, attığı her adımda insan yaşamını hiçe sayan, sermaye yanlısı, ayrımcı ve ikiyüzlü niteliğinin yeni bir teyidi oldu.

Her ne kadar bu düzenlemenin, salgın dolayısıyla cezaevlerinde gündeme getirilen tedbirler kapsamında olduğu iddia edilse de bunun gerçekle bir alakası yok. Daha salgın başlar başlamaz çeşitli muhalefet partilerinin milletvekilleri ile bazı demokratik kuruluşlar hükümeti uyardılar. İtalya ve İran’da kısmen yapıldığı gibi, belli suçlar dışındaki tutukluların serbest bırakılmasını, dahası cezaevlerinde acilen önlem alınması gerektiğini vurguladılar. Bu yönde yapılan çağrılara uzun süre sessiz kalan hükümet, peşinden fırsatçılığın yeni bir örneğini sergileyerek bu taslağı kendisi gündeme getirdi.

Toplama kamplarından farksız hapishaneler

Dinci-faşist iktidar yönetmekte zorlandıkça, çareyi, başta muhalifler olmak üzere yüzbinlerce insanı zindanlara atmakta buluyor. Bugün Türkiye’nin 300’ü aşkın hapishanesinde yaklaşık 300 bin kişi bulunuyor. Bunlardan 257 bini hükümlü, 43 bini ise tutuklu durumunda. Yine bunlardan 12 bini kadın, 286 bini erkek, 2.500’i ise çocuklardan oluşuyor. Siyasi tutukluların sayısı ise 37 bin.

Tutuklu ve hükümlü sayısı kapasitenin çok çok üstünde. Var olan kapasitenin 235 bin kişilik olduğu söyleniyor. Bazı cezaevlerinde 20 kişilik koğuşlarda 40’ı aşkın kişinin kaldığı bildiriliyor. Zindanlar bu haliyle adeta toplama kamplarını andırıyorlar. Bu kapasite üstü doluluk, pandemi koşullarında çok ciddi bir tehlike yaratıyor. Mahkumlar hijyen, beslenme, bağışıklık, yaşam alanları, tedavi ve ilaç olanakları bakımından son derece kötü koşullara sahipler. Her derde deva olarak görülen sosyal mesafeyi bu şartlarda sağlamak mümkün değil. Yüzlerce hasta tutuklu var. Yayılacak bir salgın yüzlerce ve hatta binlerce tutuklu ve hükümlünün hayatına mal olabilir. Düne kadar cezaevlerinde hiçbir vaka olmadığını iddia eden Bakanlık, bugün en az 17 vaka olduğunu ve bunlardan üçünün ölümle sonuçlandığını açıkladı. Gerçek durumun açıklanandan çok daha vahim olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.

Tepkiler kapsamı sınırladı

AKP-Erdoğan iktidarı bu tasarıyı pandemiden dolayı cezaevlerine yönelik tedbirlerin parçası olarak gündeme getirdiğini söylese de, bunun en az iki yıllık bir hazırlığın ürünü olduğu biliniyor. Fikir babasının faşist MHP olduğu bu projeyle, özellikle içerde bulanan ülkücü-faşist çeteciler, katil ve tecavüzcüler salıverilmek isteniyordu. Fakat kendi aralarındaki bazı anlaşmazlıklardan dolayı şimdiye kadar uygulayamadılar. Pandeminin yarattığı kaos ortamını fırsat bilerek, el altında bulunan tasarıya bir iki güncel madde ekleyerek aceleyle gündeme getirdiler. 70 maddelik tasarının sadece bir maddesinin koronaya ilişkin olması, fırsatçı ve ayrımcı niyetlerini ele veriyordu.

İlk gündeme getirdiklerinde, siyasi tutsaklar dışındaki tüm tutukluları kapsamasını istiyorlardı. Fakat kamuoyunda ortaya çıkan yoğun tepkilerden ve muhalefetin de bastırmasıyla geri adım atmak zorunda kaldılar. Meclis’e getirdikleri son halinde, siyasi tutsaklardan başka, cinsel suçlardan yargılananlar, kadınlara yönelik suçlar, uyuşturucu suçları ile kasten öldürme suçlarını da kapsam dışı bırakmak zorunda kaldılar. Fakat her zamanki gibi uygulamada ciddi hukuksuzluk ve kanunsuzlukların yanacağını tahmin etmek güç değil. Bu yolla, kapsam dışı kaldığını iddia ettikleri birçok kişiyi sezdirmeden dışarı salmayacaklarının hiçbir garantisi yoktur.

Muhalifler içeri, katiller dışarı

Eski infaz yasasında adli davalarda alınan cezanın üçte ikisinin yatılması gerekiyordu. Yapılan değişiklikle bu oran yarıya indirildi ve bu kalıcı hale getirildi. Tümünü “terör” suçları havuzuna attıkları siyasi davalarda ise alınan cezanın üçte dördünün yatılması gerekiyor ve bu değişmeden kalmaya devam edecek. Değişikliğin getirdiği bir başka uygulama ise, 65 yaş üstü olanlar ile hamile kadınlar ve 0-6 yaş çocuklu annelerin salıverilmesi olacak. Adli tıp raporu olan hasta tutsaklar da buna dahil edilecek.

Yeni yasa ile toplam 90 bin kişinin salıverileceği öngörülüyor. Siyasi tutsaklar ile, kapsam dışı bırakılan diğer suçlardan yatanlar bundan faydalanamayacak. Soma’nın, Çorlu’nun, Aladağ’ın, Berkin’in, Ali İsmail’in katilleri çıkacak. Fakat “terör” kisvesi altında tutuklanan öğrenciler, milletvekilleri, insan hakları savunucuları, gazeteciler, belediye başkanları, yazarlar ve binlerce devrimci tutsak içerde kalmaya devam edecek. Keza, yüzlerce çocuk anneleriyle birlikte içerde kalmaya devam edecek. Bu yasa AKP’nin yandaşlarını affetme yasasıdır.

Dinci-faşist iktidarın bu yasa değişikliğini gündeme getirmesinin amacı zindanları boşaltarak, tutsakları koronadan korumak değildir. Aksine, göz boyayarak kendi yandaşı faşist çete elemanlarını, kendi kumaşlarından katil ve tecavüzleri serbest bırakmaktır. Böylece hem kamuoyunun baskısını bertaraf etmiş olacak, hem binlerce mahkumu beslemekten kurtulacak ve hem de faşist rejimin ürünü yeni tutuklamalara yer açmış olacaklardır.