13 Mart 2020
Sayı: KB 2020/11

AKP iktidarının İdlib hezimeti!
Dinci-faşist diktatörlüğün “beka çırpınışları”
Sınırda göçmen dramı ve burjuva ikiyüzlülüğü
Korkuları büyüdükçe saldırganlaşıyorlar
Sığınmacılara karşı insansız hava aracı
Koronavirüs Türkiye’de
Paşabahçe grevi: DİSK’e giden yolda son durak
Sermayenin gözü demiryollarında
Kurtuluş elimizde
Paris Komünü 149. yılında... “Toplumsal devrimin öncüsü”
Koronavirüs, açgözlü sermaye ve halk sağlığı
Irk ve ırkçılık üzerine
“Süper Salı”dan sonrası sistem açmazında umut arayışı
Avrupa’da 8 Mart eylemleri
Türkiye’de coşkulu ve kitlesel 8 Mart
İstanbul, İzmir ve Ankara’da 8 Mart coşkusu
Kürt illerinde 8 Mart
Savaşa, baskıya, geleceksizliğe karşı birleşelim!
Beyazıt faşizme mezar olacak!
Özgün bir mücadele alanı: İnternet yayıncılığı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Özgün bir mücadele alanı:
İnternet yayıncılığı

 

Güç olarak medya

“Eğer muhatabınız olan kitlenin psikolojik durumunu biliyorsanız ve yeterli sayıda tekrar ederseniz insanları karenin aslında bir daire olduğuna ikna edebilirsiniz.” (Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels)

Medya en genel anlamı ile yığınlarla iletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete ve internet gibi basın yayın organlarının tümünü kapsayan kitle iletişim araçlarının bütünüdür. Bilinen en eski iletişim ve haberleşme araçları kitaplar, mektuplar ve gazetedir. Gazete 20. yüzyılın başlarına kadar neredeyse tek haber kaynağı idi. 1800’lü yılların ortalarında ilk radyo frekansları kullanılmaya başlandı, ardından 1895 yılında sinemanın icadı ile birlikte yazılı-görsel basın yerini yavaş yavaş dijital-görsel basına bırakmaya başladı. Radyonun icadı ve sinemanın gelişmesinin ardından, 1925 yılında kullanılmaya başlanan televizyonun yavaş yavaş yaygınlaşmasıyla birlikte teknoloji çağına girilmiş oldu. İletişim araçlarının bütününün ideolojik çerçevesi de artık giderek belirginleşmeye başlamış, medya kendi başına “bağımsız” bir güç olmuştur.

Sosyo-kültürel olarak Amerikan sinema sektörü (Hollywood) tek başına, II. Emperyalist Paylaşım savaşı ve Vietnam Savaşı’nı dünyaya kendi ideolojik bakış açısıyla anlatmakta çok başarılı olmuştur. Sadece iki savaş üzerine binlerce film yapıldı. Örneğin II. emperyalist paylaşım savaşında dönüm noktası olarak “Normandiya Çıkarması” sürekli olarak yazılı, görsel ve dijital basında işlenmiştir, fakat Kızıl Ordu’dan, Stalingrad Muharebesinden, Leningrad Kuşatmasından, Nazilerin ilk defa Doğu cephesinde geri çekilmek zorunda kaldıklarından neredeyse hiç bahsedilmez. Odaklandıkları nokta “Normandiya Çıkarması ve Amerikan Ordusunun savaştaki kahramanlığıdır”.

Vietnam Savaşı için yapılan da aynı yöntemdir, ayrıca Vietnam savaşında Amerikan kamuoyunu savaşın haklılığına ikna etmek için yapılan propaganda çalışmalarında medyanın rolü yadsınamaz derecede önemlidir. Bilinçli bir şekilde ortaya atılan yalan ve maniple edilmiş haberler, şovenizmin tüm sosyal sınıflar içinde körüklenmesi ve bu minvalde başarılı olunması bunun en önemli göstergesidir. Keza Afganistan, Irak, Libya savaşları, medya tarafından ABD’nin Ortadoğu’ya “demokrasi ihracı” olarak pompalanmıştır. Latin Amerika’da CIA eliyle gerçekleştirilen darbeler ya da Avrupalı devletlerin Afrika ülkelerindeki emperyalist sömürge politikaları yine aynı medya tarafından maniple edilmiş ve gizlenebilmiştir.

İletişim araçlarının toplumlar üzerindeki muazzam etkisini çok iyi bilen egemen sınıflar, kitle iletişim araçlarını kendi bünyelerinde tekelleştirerek toplumların haber alma özgürlüğünü kontrol altında tutmayı uzun bir dönem başarmışlardır. Ancak medyayı bir bütün olarak haber alma aracı diye tanımlarsak yanılmış oluruz. Medya aynı zamanda maniple edilmiş haberler, programlar, reklamlar ve yazılı basın ile toplumları gerici burjuva ideolojisiyle politik olarak kuşatma aracıdır da. Bu yüzden iletişim araçlarının tekelleştiği emperyalizm çağında kendimizi tekellerin elinde olan merkezi iletişim araçlarının yanıltıcı ve yozlaştırıcı etkisinden kendimizi korumak için, daha özgür ve bağımsız haber yapan basın yayın organlarını tercih etmek zorundayız. Çünkü burjuvazi, yediğimiz yemekten giydiğimiz elbiseye, izlediğimiz televizyon kanalına, okuduğumuz gazete, dergi, kitap ya da habere kadar gündelik hayatın içinde, insan yaşamına doğrudan doğruya algı operasyonu yaparak müdahale edebiliyor.

İnternet ve teknoloji çağı

İnternetin basit tanımını yapacak olursak; bilgisayar ağlarını bir bütün olarak birbirine bağlayan elektronik iletişim sistemidir. İnternetin önemi diğer iletişim araçlarına göre özgür, ulaşılabilir ve çok daha hızlı olmasından gelir. Her ne kadar sansür uygulanıyor olsa da internet üzerindeki sansürü kaldırmanın birçok yolu ve yöntemi olduğu biliniyor.

İnternetin bulunması hızla gelişmesiyle birlite TV yayınları, yerini dijital ücretli platformlara bırakmaya başladı. Haber yayınları TV üzerinden kesintisiz olarak devam etse de eski etkisini yaratmıyor çünkü artık her gazete ya da televizyon kanalına internet üzerinden ulaşılabiliyor. Ayrıca, alternatif başka kanallar ve haber alma yöntemlerine de başvurabiliyoruz. Bu durum burjuvazinin medya üzerindeki mutlak egemenliğini de sınırlamış oluyor. Çünkü internet sayesinde hem çok hızlı bir şekilde hem de mevcut medya sansürüne takılmadan kitlelere doğrudan doğruya ulaşılabiliyor. Bu yönüyle internetin önemi diğer kitle iletişim araçlarından çok daha büyüktür.

Bir örnek verecek olursak, ABD’de yapılan bir araştırmaya göre ülkede özellikle gençler arasında sosyalizm savunusu yaygınlaşmaya, en azından sosyalist eğilimli bir başkan tarafından yönetilmek isteyen kişilerin sayısı her geçen gün artmaya başlamıştır. Bu durumu küresel medya tekellerinden FOX’a bağlı Fox News de gündemine almak zorunda kalmış ve şu başlıkta bir haber yayınlamış; Çocuklarınıza Nasıl “Sosyalizme Hayır” Dedirtirsiniz? İlgili haberde içerik olarak ABD’de gençliğin sosyalizme olan ilgisinden duyulan kaygı ön plana çıkartılıyor. Gençleri sosyalizmden koruma görevi ise ailelerin kendisine yükleniyor. Çünkü “televizyon veya gazete” gibi kendi kontrollerinde olan kitle iletişim araçlarıyla, yaptıkları burjuva propagandanın gençlik üzerindeki etkisi giderek zayıflıyor, tersinden internet ve özgür sosyal platformlar daha da güçleniyor.

Türkiye’de de durum farklı değil aslında. Özellikle “sosyal medyanın” gücü yadsınamaz derecede önemlidir. İnternete erişim sağlayan her birey doğrudan ya da dolaylı olarak sosyal medyaya erişim sağlıyor, sosyal medyayı kullanarak bir biçimde herhangi bir konu hakkında kendi kişisel görüşlerini ortaya koyabiliyor. Türkiye’de zaman zaman yaşanan kısıtlamalar ve sansüre rağmen en önemli haber kaynakları, bilgi erişim siteleri ya da sosyal medya üzerinden yaygınlaşıp milyonlarca kişiye saatler içinde ulaşabiliyor ve en güçlü yankısını burada buluyor. Herhangi bir olayda sosyal medya üzerinden gelişen yoğun tepkiler zaman zaman hükümetlere geri adım attırabiliyor, politikalarını değiştirmeye zorlayabiliyor. Haziran Direnişi sırasında internet üzerinden gelişen örgütlenmelerin geniş çapta etkisi olduğunu çok iyi bir şekilde tecrübe etmiş olan sermaye iktidarı, sosyal medya kullanıcılarına yönelik baskıcı bir tutum sergiliyor. İnsanları Facebook ve Twitter’dan yaptıkları paylaşımlar yüzünden gözaltına alabiliyor ya da tutuklatabiliyor. Çünkü toplumun gerçekleri öğrenmesinden korkuyorlar. Bu yüzden kendi kontrolleri dışında ani gelişen herhangi bir “toplumsal, siyasi, askeri vb.” olaylarda ilk olarak interneti kısıtlayıp kendi iletişim araçları dışındaki haber kaynaklarını engellemiş oluyorlar.

Sonuç olarak, internetin yaygınlaşması ile birlikte küresel medya tekellerinin “burjuva ideolojisini yayma özgürlüğüne” nispi de olsa ket vurulmuş oldu. Bilgi edinme kaynakları merkezi medyanın dışında kendine yeni bir yaşam alanı buldu. Başta devrimciler olmak üzere, toplumsal mücadele güçleri bu alanı çok iyi değerlendirebilmeli. İnternetin avantajını ve dezavantajını çok iyi bir şekilde görebilmeli ve onun tüm avantajlarından yararlanabilmeli. Dezavantajlarına karşı ise çeşitli ve alternatif olabilecek iletişim araçlarını kullanmayı öğrenmeli ve devrim ve sosyalizm mücadelesinde en iyi şekilde kullanmalıdır.

Esenyurt’tan bir komünist