15 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/42

AKP şefi bir kez daha Trump’ın huzuruna çıktı
AKP ile artan sefalet
“Yaşadığımız depresyon değil, kapitalizm”
Savaşa endeksli beka bütçesi
Örgütlü bir sınıfı hiçbir kuvvet yenemez!
Metal Grup TİS süreci ve ücret mücadelesi üzerine
2019- 2021 toplu sözleşme süreci başladı
Metalde toplu sözleşme süreci ve birleşik mücadele
Kapitalizmin krizi ve işçi sınıfı
Devrimci taktiğin sorunları / 2 - H. Fırat
Kitle hareketlerine emperyalist müdahale girişimleri
Bolivya’da Amerikancı askeri darbe
İspanya’da dört yılda dördüncü genel seçimler
İsyanların gölgesinde seçimler ve soldan yalanlar
Almanya’da faşist partinin yükselişi sürüyor
Avrupa Birliği emperyalizminin savaş çığırtkanlığı
Kapitalizm şiddet, tek adam diktatörlüğü yasak üretir
Sermaye devletinin kontrgerilla artıkları ve DTCF’de yaşananlar
Ertelenen birlik
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kitle hareketlerine emperyalist müdahale girişimleri

 

Yeni halk hareketleri dalgası son dönemde birçok ülkeyi etkisi altına aldı. İflas eden neo-liberal rejimlerin yarattığı ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar emekçilerin öfkeli isyanlarını tetikliyor. Çözüm üretmekte aciz kalan bu rejimler ne şiddetle ne vaatlerle kitleleri durdurabiliyor. Emekçilerin gücünden yararlanmak isteyen bazı gerici odaklar ise, kitle hareketlerini istismar etmek için kirli oyunlar çeviriyor. Bazı çevreler, bu gerici tuzakların varlığını halk hareketlerini küçümsemenin imkanı sayıyor.

Emperyalistlerle işbirlikçilerinin halk hareketlerini istismar etme çabalarının son yıllarda daha belirgin hale geldiği bir gerçek. Bu durum komplo teorilerinin yaygınlaşmasını da kolaylaştırıyor. Son 20 yılda “CIA-Soros-yerel işbirlikçiler” koalisyonu tarafından “renkli devrim” diye takdim edilen oyunların bazı ülkelerde işe yaraması, halk hareketlerine dair kafa karışıklıklarına yol açabiliyor. CIA idaresinde yapılan bu “örtülü darbeler” Amerikancı rejimleri işbaşına getirse de emekçilerin hiçbir sorununa çözüm üretemediler. Üretemezlerdi de…

Son dönem kitle hareketleri Soros-CIA organizasyonlarından nitelik olarak farklıdır. Sosyal yıkıma karşı biriken öfkenin kendiliğinden patlamasıyla başlayan bu hareketler, devrimci önderlik alanında ciddi zaaflar taşısalar da halk hareketi niteliği belirgindir. Emperyalistlerle işbirlikçileri ise, başlayan hareketi istismar edip gerici çıkarları için kullanmaya çalışıyorlar. Ancak bu girişimler kitle hareketlerinin haklı, meşru, ilerici niteliğini ortadan kaldırmıyor.

“Arap Baharı”ndan son isyanlara

Halk hareketlerine yönelik en pervasız emperyalist müdahalenin yapıldığı bölge Ortadoğu’dur. Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan gibi Amerikancı rejimlerin varlığı bu işi kolaylaştırıyor. Yine de esas sorun, Tunus-Mısır başta olmak üzere çok sayıda Arap ülkesinde patlak veren halk isyanlarının devrimci önderlik alanındaki zaaflarında düğümleniyor. O süreci istismar eden ABD ile bölgedeki suç ortakları Libya’yı parçaladılar, Suriye’nin yarısını yakıp yıktılar, Yemen’i harabeye çevirdiler. Milyonlarca emekçi ABD ile suç ortaklarının müdahalelerinin bedelini ödedi, ne yazık ki ödemeye de devam ediyor.

Bir süre için durulsa da Arap dünyasında halk hareketleri yeniden başladı. Sudan’la Cezayir durulmadan Irak’la Lübnan halkları ayağa kalktı. Her iki ülkede hem kararlı hem kitlesel eylemler devam ediyor. Sudan kısmen durulmuş gibi olsa da Cezayir’de kitlesel eylemler sürüyor. Sistem emekçi kitlelerin, gençliğin taleplerini karşılamaktan aciz olduğu için, bu tür hareketlerin devam etmesi artık kaçınılmaz.

Sudan’da komünist partisi ile diğer ilerici örgütler kitle hareketine önderlik ettiler. Devrimci çizgide olmasa da hareketi belli hedeflere yönlendirebildiler. Emekçi kitlelerin, gençliğin, kadınların militan duruşu dinci-dikta rejimi yıkamasa da kayda değer tavizler vermeye zorladı.

Cezayir’de de halk hareketi belli düzeyde örgütlü görünüyor. Israrı, özgüveni, kararlılığı taban örgütlülüğünün yaratılmasına olanak sağlıyor. Buna rağmen devrimci-siyasal önderlik alanındaki boşluk henüz aşılabilmiş değil. Anti-emperyalist mücadelenin hafızalarda tazeliğini koruması, bu ülkeye müdahale girişimlerinin etkili olmasını zorlaştırıyor. Bu konuda “zayıf halka” kabul edilen Irak’la Lübnan’da ise emperyalistlerin pervasız müdahale girişimlerine tanık oluyoruz.

Gerici-sefil planların tutması olası görünmüyor

Irak’la Lübnan kırılgan yapısı olan ülkeler. Siyasetin etnik-dinsel-mezhepsel temele dayalı olması ciddi bir handikaptır. Her iki ülke de emperyalist hegemonya çatışmasının göbeğinde bulunuyor. Her iki ülkede de ABD ile bölgedeki suç ortaklarına karşı dinamik bir muhalefet var. Dolayısıyla emperyalist-siyonist güçler bu iki ülkedeki halk hareketini istismar etmek için kirli oyunlar çeviriyorlar. Amaçları Lübnan’da hareketi Hizbullah karşıtı, Irak’ta ise İran karşıtı bir girdaba sürüklemektir. Her iki başkentteki büyükelçiler kirli ellerini harekete uzatırken, Körfez şeyhlerinin medyası da aynı amaçlar için işbaşında. Washington’dan yapılan pervasız açıklamalarda ise hedefler küstahça dile getiriliyor. Trump’la hempaları, ABD işgal ordusunun başaramadığını, ekonomik-sosyal-siyasal sorunlarına çözüm bulmak için sokaklara dökülen emekçilere yaptırtmaya hevesleniyorlar.

Hem Beyrut hem Bağdat’taki büyükelçilerin işbirlikçileriyle koordineli çalıştığına dair veriler var. Ancak bu defa kitleler emperyalist zokayı yutacağa benzemiyor. Zira ABD ile suç ortaklarının kirli emelleri hakkında bir bilinç olduğu gözleniyor. Emekçiler, kadınlar, gençler şu veya bu gücün güdümüne girmeden, kendi talepleri için direndiklerini ifade ediyorlar. İran’a ya da Hizbullah’a tepkili olanlar bile ABD-siyonist İsrail karşıtı duruşu destekliyor. Bu da halk hareketini emperyalist ajandaların payandası durumuna düşürme girişimlerinin başarıya ulaşma şansının olmadığına işaret ediyor.

Bu hareketler militan-kitlesel-inatçı bir duruş sergiliyor. Meşruluğundan gelen gücünün de farkında. Emperyalist planlara payanda olmama konusunda ise ciddi bir hassasiyet sergileniyor. Tüm bu olumlu özelliklerine rağmen, devrimci önderlik-devrimci program alanındaki temel zaafın verili koşullarda aşılması zor görünüyor. Bu temel zaafa rağmen emekçi kitleler etnik-dinsel-mezhepsel ayrımları mücadele alanlarında aşabiliyor. Veriler, halk hareketlerinin emperyalist planların girdabına kapılmama konusunda da sağlam bir duruş sergileyebilecek nitelikte olduğuna işaret ediyor…

 

 

 

 

Şili’de devlet terörünü tırmandırma adımları

 

Şili’de devlet başkanının istifası talebiyle süren eylemleri karşısında, istifası istenen Sebastian Pinera devlet
terörünü daha da arttıracaklarını duyurdu.

Şili Devlet Başkanlığı Sarayı La Moneda’da düzenlediği basın toplantısında, Pinera arttırılacak devlet terörünü “Kamu düzenini korumak ve vatandaşların güvenliğini sağlamak için aldığımız bir dizi önlem paketini açıklamak istiyorum” ifadeleriyle duyurdu.

Eylemlerde eylemcilerin yüzünü kapatmasının yasaklandığını belirten Pinera “günlük hayatın düzenini bozan olaylar” olarak ifadelendirdiği eylemlere karşı sert önlemler alınacağını duyurdu. Eyleme katılanların tespiti için bir avukat grubunun görevlendirileceğini de belirten Pinera, eylemleri önlemek için savcılık ve kolluk güçlerinden oluşan özel bir istihbarat grubunun kurulacağını ve hava gözlemlerinin arttırılacağını belirtti.