28 Haziran 2019
Sayı: KB 2019/24

Dinci-faşist iktidar kaybetti!
Düzenin krizi ve örgütlü mücadele
Toplumlar dinci-gericiliğin ‘deli gömleği’ni parçalıyor!
Sermaye cephesi “reform” saldırılarına odaklanmayı bekliyor
Kıdem tazminatının gaspı hazırlıklarında sona gelindi
Sermeye için ucuz işgücü, sınıfımızın parçası olan göçmen işçiler
Sorularla kıdem tazminatının fona devri tartışmaları
Yaklaşan MESS Grup TİS’lerine tarihsel bir pencereden bakmak
İstanbul seçimleri ve sonrası
“Kitle hareketleri devrimci önderlik birikimini mayalıyor”
Büyük iklim grevinin ardından FFF hareketi
Emperyalist enerji savaşları ve Doğu Akdeniz
ITUC raporundan yansıyanlar
İran’a karşı tırmanan emperyalist-siyonist saldırganlık
Kore Savaşı, NATO’ya üyelik ve emperyalizme kölelik
İşyerlerinde şiddete ve tacize karşı mücadeleye!
Marx ‘işçi anketi’ hazırlarsa...
2 Temmuz Sivas Katliamı: Türküler yanmaz!
İlk fabrika işgali: Derby
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermeye için ucuz işgücü, sınıfımızın parçası olan göçmen işçiler

 

Son günlerde arka arkaya yaşanan iş cinayetlerinde göçmen işçilerin hayatlarını kaybetmeleri, sermayenin ucuz işgücü olarak sömürdüğü bu işçileri gündeme getirdi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin verilerine göre, 2019 yılının ilk 5 ayında en az 49 mülteci/göçmen işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Tespit edilebilen rakamlara göre, 2013’te 22, 2014’te 53, 2015’te 67, 2016’da 96, 2017’de 88 ve 2018’de 108 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi. Göçmen statüsünde çalışan işçilerin çoğunluğunu kısa bir süre öncesine kadar Suriyeliler oluşturuyordu. Son göç dalgasıyla Türkiye’ye gelmiş olan Afganistanlı göçmen işçiler de önemli bir sayıya ulaşmış bulunuyorlar.

AKP ve sermayenin Suriyeli seviciliğinin nedenleri belli

Türkiye’de çalışma yaşamının işçiler açısından ne kadar güvencesiz olduğu biliniyor. Yerli işçileri kölece çalıştıran kapitalistler, denetimsizliğin yarattığı fırsatla göçmen işçileri çok daha kötü koşullarda, çok daha ucuza çalıştırıyorlar. Sigortasız, kaçak çalıştırılan işçiler sermaye medyası tarafından ancak iş cinayetlerinde öldüklerinde habere konu ediliyorlar. Ne yazık ki bunun için bile bu ölümlerin de sansasyonel olması, birden fazla göçmen işçinin hayatını kaybetmesi gerekiyor.

Daha önce çıkarılan yasalarla göçmen işçi çalıştırma kolaycılığı sağlayan sermaye devleti, gözü doymak bilmeyen patronların aç gözlülüğünü tatmin edebilmek için denetim de yapmamaktadır. Hatta çalışma yaşamının gerektirdiği kanunlara uymamalarına, ruhsat verilmemesine rağmen üretime geçen işletmeler bile görmezden gelinmektedir. Son günlerde çıkan yangınlarda göçmen işçilerin hayatlarını kaybettikleri işletmeler işte böylesine kanunsuz çalıştırılan yerlerdir.

Daha önce de kaçak maden ocaklarında yaşanan iş cinayetleri ile gündeme gelen bu usulsüzlükler devlet tarafından hızlıca gündemden düşürülmekte, bir sonraki iş cinayetine kadar unutturulmaya çalışılmaktadır. İnşaat, tarım, tekstil, plastik ve maden işkolu en çok göçmen işçinin çalıştırıldığı, denetimsizliğin en çok yaşandığı işkollarıdır. Göçmen işçi ölümleri de en çok buralarda yaşanmaktadır.

Zaman zaman sermaye iktidarının göçmen işçilere nasıl yaklaştığını gösteren açıklamalar yapılabiliyor. Örneğin, “Bugün Suriyelilerin, Afganların Türk ekonomisine katkısı var. Çok ağır işlerde Türkiye onlardan istifade ediyor” diyen İçişleri Bakanı S. Soylu’nun sözleri resmi bir itiraftır. Hatırlatmakta fayda var ki iş cinayetlerine sebep olanlar, sadece kaçak işçi çalıştıran işletmeler değildir. Gerekli denetimi yapmayan, yapılan denetimler sonrası uygulamakla mükellef olduğu görevleri hayata geçirmeyen devletin sözde iş güvenliği önlemleri de tümüyle göstermeliktir.

İş sağlığı ve güvenlik uzmanlarının çalıştıkları yerlerin patronlarından maaş aldığı bir düzenlemede gerekli denetimin yapılması, işçilerin güvenliğinin korunması mümkün müdür? Tıpkı işyeri hekimlerinin de çalıştıkları firmanın patronunun maaşlı bir elemanı haline getirilmesinde olduğu gibi… Bu durumlarda ne işçi güvenliği ne de işçi sağlığı korunabilir. İlgili meslek örgütleri olan Türkiye Mimar ve Mühendisler Odası (TMMOB) ve Türkiye Tabipler Odası (TTB) gibi kurumların yetkilerini elinden alan, böylesi bağımsız kurumlara denetim imkânı vermeyen devletin aldığı yegâne önlem patronların çıkarlarını korumaktır.

Emperyalistlerin ve Türkiye gibi işbirlikçilerinin kirli çıkar ve hesapları nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda bırakılmış olan göçmen işçilerin yaşadıkları kölelik koşullarının gündemde tutulması, buna karşı mücadele edilmesi gerekmektedir. Suriyeli göçmenler üzerinden ortaya çıkan ırkçılığa varan tutumları bertaraf edebilmek, etkisini kırmak için de bu önemlidir. Kölelik düzeninin mağdurları birbirleriyle düşman değil, kardeş olmalıdırlar.

Öfke duymamız gereken odaklar, insanları yerlerinden yurtlarından eden, savaşları çıkaran, bu savaşlardan rant elde edenlerdir. İşsizliğin nedeni Suriyeli vb. göçmen işçiler olmadığı gibi, düşük ücretlerin nedeni de onlar değildir. İşsizliğin, düşük ücretlerin, güvencesiz çalışma koşullarının, iş cinayetlerinin nedeni bu düzendir. Değişmesi de bu düzene karşı vereceğimiz mücadeleyle mümkün olacaktır.