29 Mart 2019
Sayı: KB 2019/13

Seçim oyunu hiçbir sorunu çözmeyecek…
Sosyalizme varmayan her yol çıkmaz sokaktır!
2019 yerel seçimleri ve kadınlar
“Feda eylemleri sessizliği parçalamayı hedefliyor”
Haklarımız ve geleceğimiz için ‘Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’nı örgütlüyoruz!
Rant kapısı belediyeler borç batağında
Flormar Direnişi: 297 günden kalanlar...
MİB MYK Mart 2019 toplantısı sonuç metni
DEV TEKSTİL GMYK toplantısı sonuç metni
Trakya’daki işçilerden seçimlere dair…
Komünist Enternasyonal’in 100. yılı...İlk yıllar, ilk sorunlar - H. Fırat
Macar Sovyet Cumhuriyeti neden yenildi?
Ortadoğu’da yeni dengeler - E. Bahri
Emperyalist haydutluk örneği ve Golan tepeleri
Gerici kuşatmanın hedefinde kadın hak ve özgürlükleri var!
Ezilenlerin sesi Sabahattin Ali
Metal Fırtına’dan öyküler - III
On’ların kavgası sürüyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Seçim oyunu hiçbir sorunu çözmeyecek…

Emekçilerin baharı direnişlerle, grevlerle, mücadelelerle gelecek!


31 Mart yerel seçimlerine sayılı günler kaldı. Düzen cephesi, iktidarı ve muhalefetiyle bir bütün olarak seçimlere kilitlenmiş durumda. Elbette uzun zamandır parlamentarizm bataklığına saplanmış olan reformist sol da öyle...

Bu tablonun yarattığı ağır ve boğucu atmosfer, Erdoğan yönetimi ve düzen muhalefetinin özel çabaları ile toplumun üzerine çöreklenmiş durumda. İktidarın sesi medya organları gece gündüz yalan ve manipülasyona dayalı propaganda ile zehir kusuyor. Emekçilerin zihnini felce uğratmak için elinden geleni yapıyor. Düzen muhalefeti ise kendi cephesinden gericilikte dinci-faşist iktidarla yarışır durumda.

***

Toplumu kuşatan düzen içi kapışmadan kimin galip çıkacağının, seçimlerin ardından düzen siyasetinde dengelerin hangi yönde değişeceğinin işçi sınıfı ve emekçiler adına bir önemi yok. Zira emekçilerin yaşamını cehenneme çeviren kapitalist sömürü sistemi hüküm sürmeye devam edecek. Türkiye kapitalizmini pençesine alan çok yönlü krizin yükü ise tüm ağırlığı ile işçi sınıfı ve emekçilerin omuzlarına binecek.

Ekonomi cephesinden yansıyan veriler, Türkiye kapitalizmini sarsan kriz koşullarının ağırlaşarak devam edeceğini gösteriyor. Bizzat burjuva ekonomistler tarafından krizin gerek mali alanda, gerekse bizzat üretim üzerindeki etkilerinin önümüzdeki günlerde artacağı vurgulanıyor. Demek oluyor ki, krizin faturasını sistemli bir şekilde emekçilerin sırtına yükleme konusunda ustalaşan Erdoğan yönetimi, seçimler vesilesiyle beklettiği bir dizi saldırıyı seçimlerin hemen ardından gündemine alacaktır. Dinci-faşist iktidarın bu konuda ne kadar pervasız davranacağı geride kalan on yedi yıllık icraatlarından rahatlıkla görülebilir.

Her türlü keyfiliğin önünü açan dinci-faşist iktidarın, seçim sonuçları ne olursa olsun baskı ve zorbalığı tırmandıracağı açıktır. Zira seçimlerden ister gücünü kaybederek çıksın isterse mevcut konumunu koruyarak, dinci-faşist iktidarın önünde çok yönlü krizi yönetmek gibi bir sorun durmaktadır.

Topluma ekonomik, sosyal ve kültürel planda hiçbir şey verebilecek durumda olmayan dinci-faşist iktidar, bir dizi açıdan esneme ve hareket kabiliyetini giderek yitirmektedir. Küçük bir esneme ya da ayağının kayması nedeniyle düşeceğini düşünmekte, bu korkuyla alabildiğine saldırganlaşmaktadır.

***

Durum bu iken, seçim sonrası tabloya dair farklı beklentiler içerisinde olmak, gerçeklerden kopmak ve ham hayallerle oyalanmak anlamına gelmektedir.

Düzen muhalefeti ve reformist sol seçim süreci boyunca “Erdoğan gericiliğini geriletme” söylemi üzerinden emekçiler içerisinde bu ham hayalleri yeşertmek için elinden geleni yaptı. “Mart’ın sonu bahar” vb. söylemler ile sömürüden, baskıdan, keyfiyetten, gericilikten, dinci-faşist iktidarın dayatmalarından bunalan kitlelerin sorunlarını istismar etti. Reformist sol ise düzen muhalefetinin değirmenine su taşıyan bir konuma düştü.

Düzen muhalefetinin elde edeceği bir seçim başarısının işçi ve emekçiler için baharı getiremeyeceği yeterince açıktır. İşçi ve emekçilere gerçek anlamda baharı yaşatacak olan sosyal mücadelelerle elde edilecek kazanımlardır. Dinci-faşist iktidar ancak bu yolla geriletilebilir, toplumu kuşatan gericilik bu yolla parçalanıp atılabilir, krizin ağır faturası bu yolla püskürtülebilir.

Bu bağlamda, seçim sürecinde olduğu gibi seçimlerin ardından yüklenilmesi gereken ana halkayı TKİP VI. Kongresi özlü bir biçimde tanımlamaktadır:

Krizin ağırlaştığı bugünkü koşullarda gündemde yeni bir seçim var. Devrimcilerin görevi dikkatleri seçim sandığına değil sınıf ve kitle eylemine, fabrikalara ve işletmelere, sokaklara ve alanlara odaklamaktır. Krizin gündeme getirdiği saldırı dalgasına karşı işçilerin ve emekçilerin direnişini örgütlemektir. Bu öteki her şeyin tabi kılınacağı ana eksen olmalıdır. Bu çerçevede gündeme gelebilecek her gerçek kitle eyleminin etki ve kazanımı, kitlelerin birliğine, eğitimine, örgütlenmesine ve mücadele azmine katkısı, seçim sandığından elde edileceği umulan her türlü başarıdan çok daha üstün, anlamlı ve kalıcı olacaktır. Bu gerçeği anlayıp anlamamak, devrimcilik ile reformizm arasındaki derin ayrım çizgisini ortaya koyar.”