8 Mart 2019
Sayı: KB 2019/10

Gerici kuşatmayı ancak işçi sınıfı kırabilir!
Haklarımız ve geleceğimiz için sınıfa karşı sınıf!
“AKP’yi geriletmek” adına savrulma!
Berkin Elvan ve dava süreci
Kredi teşvikleri işe yaramıyor, batık krediler artıyor
Kani Beko’ların grev düşmanlığı
Sermayenin “Rönesans”ı, işçinin Ortaçağ’ı üzerinden yükseliyor!
Lastik sektörü ve işçilerinin durumu üzerine
Burjuvazinin ümidi: Kornilov’un darbesi
TKİP VI. Kongresi kapanış konuşması…
Uzun soluklu bir devrimci yürüyüş!
Kapitalist küresel ekonomide “baharın” sonu
Küresel ısınma
Struma’dan Aquarius’a göçmen gemileri
Kadın işçilerin örgütlenme ve mücadele sorunları
Düzen partilerine verilecek oyumuz yok, sorulacak hesabımız var!
ODTÜ’de gerici baskı ve yasaklara karşı mücadelenin olanakları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Berkin Elvan ve dava süreci

 

Haziran Direnişi’nin üzerinden altı yıl geçti fakat tartışmaları ve sermaye iktidarında yarattığı korku sürüyor. Sermaye devletinin temsilcisi olarak “Emri ben verdim” diyen T. Erdoğan, milyonların katıldığı direnişi gerekirse kanla bastırabileceklerini dile getirmişti. Tarih sayfaları bu türden katliamlarla dolu. Haziran Direnişi’nde de 8 kişi yaşamını yitirmiş, binlerce kişi yaralanmıştı. Katillerin yargılanma süreci ise tamamen aklanma, delil karartma ya da cezasız bırakma gibi sonuçlarla devam ediyor. Bu davalardan biri de Berkin Elvan davası.

Berkin, 16 Haziran 2013 tarihinde polisin gaz kapsülü ile başından vurulmuş, ağır yaralanmıştı. Berkin henüz 15 yaşında bir çocukken, 269 gün yaşam mücadelesi vermiş, ancak 11 Mart 2014 tarihinde hayatını kaybetmişti. Milyonların sahiplendiği Berkin Elvan ve ailesi sermaye devletinin türlü saldırılarına maruz kaldılar. Berkin terörist ilan edildi, annesi meydanlarda yuhalatıldı, ablaları keyfi olarak gözaltına alınıp tehdit edildiler. Aileye yönelik baskılar halen de sürüyor.

Berkin Elvan’ın davası ancak üç yıl sonra başladı. Elvan’ın avukatı Oya Aslan, “Emniyet uzun süre elindeki bilgileri mahkeme ile paylaşmayarak üç yıldır davanın başlamasına engel oldu” diye açıklama yapmıştı. Bu üç yıllık süreçte dosyaya bakan cumhuriyet savcıları arka arkaya değiştirildi. 2015 yılında İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde DHKC’nin rehin alma eylemi sonucunda, davaya bakan savcı ölürken, eylemi gerçekleştiren Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol katledildiler. Mahkeme ailenin, avukatların ve toplumsal muhalefetin basıncı ile ancak 6 Nisan 2017 tarihinde açıldı.

İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugüne kadar 10 duruşma görüldü. Gaz fişeğini atan polis Fatih Dalgalı “olası kastla öldürmek” suçu ile sanık olarak yargılanıyor. Yeni görev yeri olan Van’da yaşayan bu şahıs, her duruşmada tutuklanması talep edilmesine rağmen tutuksuz yargılanmaya devam ediyor. Hiçbir mahkemeye getirilmedi, duruşmalara SEGBİS ile katıldı. Sahte bıyık, takım elbise, saygın duruş gibi yöntemlerle görüntülenen katil, “hatırlamıyorum” diyerek sıyrılmaya çalışıyor. O dönem olay yaşandığı sırada aynı grupta olan diğer polisler de tanık olarak dinlendi. Hepsinin cevabı aynı şekilde: “Tanımıyorum, hatırlamıyorum…” Duruşma anlarında gerginlikler de yaşandı, polislerin dalga geçer gibi “bilmiyorum, hatırlamıyorum” cevapları haklı olarak tepkilere yol açtı. Gülsüm ana birkaç duruşmada fenalık geçirdi.

Bu süreçte gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında alınan raporlar, katil polisin orta dereceli bir mesafeden doğrudan hedef alarak Berkin’i kafasından vurduğunu açıkça ortaya koydu. Delil karartma çabaları, kaçma girişimleri ile devam eden mahkeme komedi sahnesinden ibaret. Sanık olarak yargılananlara emri verenler, yani asıl sorumlular ise tamamen aklanmış durumda.

En son duruşma 27 Şubat 2019’da görüldü. Katil yeniden SEGBİS ile katıldı ve tutuksuz yargılanmaya devam edecek. Bir sonraki duruşma tarihi 10 Nisan 2019 olarak belirlendi. Bu sefer avukatların talebi kabul edildi. Berkin’in vurulduğu yerde keşif incelemesi yapılacak. Berkin’in avukatları artık her şeyin ortada olduğunu belirtiyorlar. Asıl sorumlular yargılanmasa da tetikçilerinin tüm delil karartma çabalarına rağmen bu suçu alenen işledikleri kanıtlı.

Sermaye devletinin kirli geçmişinden bugüne sayısız insan katledildi ve düzen yargısı katilleri korudu. Adaletin sağlanması, birkaç tetikçinin ceza alabilmesi ise toplumsal muhalefetin yargı sürecine etki etmesi ile sağlandı. Berkin’in dava sürecinde toplum kutuplaştırılarak taraflaştırıldı. Toplum üzerinde artırılan baskı ve oluşturulan korku duvarları ile mahkemelere kitlesel katılım giderek azalsa da, Berkin Elvan sahiplenilmeye devam ediliyor.

Elvan ailesi tüm baskılara rağmen halen direniyor. Nuriye ve Semih için yapılan eylemde gözaltına alınıp kolu kırılan Gülsüm Elvan, Berkin’in ve daha nicelerinin hesabını sormak için mücadele etmeye çağırıyor. Katil devlet elbet bir gün hesap verecek!

 

 

 

 

Avukatlara tahliye çıkmadı, bir avukat daha tutuklandı

 

12 Eylül 2017’de gözaltına alınarak tutuklanan, bir yıl sonra tahliye edilen ve bir gün sonra yeniden tutuklanan avukatların 1 Mart günü görülen tutukluluk incelemesinde de tahliye kararı çıkmadı. Ayrıca, aynı dosya kapsamındaki Av. Barkın Timtik, geçtiğimiz günlerde gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi avukatlar Selçuk Kozağaçlı, Behiç Aşçı, Aytaç Ünsal, Aycan Çiçek, Engin Gökoğlu’nun tutukluluk incelemesi 1 Mart günü İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Tutuklu avukatların duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılmak yerine mahkeme salonunda hazır edilme taleplerine dair beyanda bulunduklarına ilişkin tutanak mahkemece avukatlara sunulmadı. Avukatların reddi hakim talebini dinlemeyeceğini, sadece tahliye taleplerini iletebileceklerini söyleyen mahkeme başkanı Akın Gürlek, avukatları salondan attırdı.

Öte yandan geçtiğimiz günlerde İdil Kültür Merkezi’ne yapılan polis baskınıyla gözaltına alınan Av. Barkın Timtik de İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılarak, tutuklu avukatlarla birlikte daha önce tahliye olduğu dosyadan tutuklandı.





Gezi iddianamesi” kabul edildi

 

Bir yıldan uzun süredir iddianame hazırlanmadan hapiste tutulan Osman Kavala’nın dahil edildiği “Gezi iddianamesi” 4 Mart günü İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 657 sayfalık iddianamede, Osman Kavala, Memet Ali Alabora, Ayşe Mücella Yapıcı, Can Dündar, Şerafettin Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın da aralarında olduğu 16 kişi için “Türkiye Cumhuriyet hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs” ve “Gezi olaylarını finanse etmek” iddialarıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.