8 Şubat 2019
Sayı: KB 2019/06

Saray rejiminin korkuları büyüyor!
Arsızlık ve yüzsüzlükte sınır tanımıyorlar!
Gıdada zamlar ve Erdoğan’ın orta oyunu
Çocuklarımız gericiliğin kıskacında!
Kültürel iktidar ve sinema yasası
Ücretli köleliğe, çifte sömürüye, baskıya karşı özgürlüğümüz ve geleceğimiz için sınıfa karşı sınıf!
Yandaş sendikaya kolaylık, direnen işçilere zorbalık!
Türk Metal ve patron işbirliği klasiği
DERİTEKS’in Binali Yıldırım’la kahvaltılı toplantısı üzerine - H. Eylül
İşçi sınıfı, DİSK’i yaratan fiili-meşru mücadele çizgisini kuşanmalı!
Sanatçı diliyle Alman Devrimi’nde Bremen... Silahlanmış işçilerin sosyalist “Kızıl Kent”i - Peter Weiss
Devrim, devrimci işçiler ve sosyal-demokrat ihanet!.. “Bremen Sosyalist Cumhuriyeti” - Chris Harman
Bremen Solu ve Bremen’de Sosyalist Cumhuriyet
Emperyalizm dünyayı yıkıma götürüyor
“Bolivarcı devrim”in 20. yılında... Venezuela, Chavezcilik ve emperyalist kudurganlık
Meksika’da tarihi grev
İzmir’de emekçi kadınlar bir araya geldi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yandaş sendikaya kolaylık, direnen işçilere zorbalık!

 

2019 Ocak tarihli sendika üye istatistikleri Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklandı. Buna göre sendikalı işçi sayısı 1 milyon 859 bine, resmi sendikalaşma oranı da yüzde 13.86’ya yükseldi. Sendikalı işçi sayısı Temmuz 2018 dönemine göre 57 bin, Ocak 2018 dönemine göre ise 145 bin artmış oldu. Böylece sendikalı işçi sayısı son 6 yılda yüzde 86 artmış görünüyor.

Son 6 yılın istatistikleri, sendikalaşan 857 bin işçinin 517 bininin Hak-İş’e, 265 bininin Türk-İş’e ve 71 binin de DİSK’e üye olduğunu göstermektedir. Genel işler, savunma ve güvenlik, sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan işçiler genelde yandaş sendikalara üye olmaktadır. 2018 yılında Hak-İş üyesi Hizmet-İş’in üye sayısı 64 bin, Genel-İş’in üye sayısı 21 bin, Belediye-İş’in üye sayısı ise 16 bin kişi artmıştır. Sağlık ve sosyal hizmetler işkolundaki yeni sendikalı işçilerin çoğu Hak-İş’e bağlı Öz Sağlık-İş’e üye olmuştur. Savunma ve güvenlik işkolunda Hak-İş’e bağlı Öz Güven-Sen’in üye sayısı 11 bin, Güvenlik-İş’in üye sayısı 3 bin artmıştır. Bu işkolları kamu taşeron işçiliğinin yoğunlaştığı işkollarıdır. İktidara yakın Hak-İş’e bağlı sendikalara üye olmuşlardır. Kamuda taşeron işçilerinin “kadroya” geçirilmesi ile bu sayı son dönemde artmıştır. Hak-İş’in sendikalı işçiler içindeki temsiliyet oranı yüzde 17’den yüzde 37’ye yükseltilmiş, Türk-İş’in yüzde 71’den yüzde 52’ye gerilemiştir. DİSK ise yüzde 9-10 oranında bir temsiliyete sahiptir.

Her alanda olduğu gibi sendikal alanda da yandaşların önü açılmaktadır. İhale paylaşımında, atamalarda yandaş kayırmacılığı ayyuka çıkan AKP’nin, kamu alanında yandaş sendikasını kollaması şaşırtıcı değildir. Ancak sendikalı üye sayısındaki bu artış diğer işkollarında görülmemektedir.

Kamudaki iktidar olanaklarından yararlanarak üye kaydı yapmak ve işçiden aidat kesmek, hükümete payandalık yapma işlerinin bir karşılığı olarak yeterlidir. Özel sektördeki işkollarında, yandaş sendika olarak referansları olsa da, yine de patronların sendika düşmanlığına devam etmektedir. Hak-İş’e bağlı sendikaların da bunu kırmak için zahmete girdiği söylenemez.

Örneğin Ticaret-büro-eğitim işkolunda sendikalı işçi sayısı 17 bin kişi artmasına rağmen Hak-İş’e bağlı Öz Büro-İş’in üye sayısında önemli bir değişiklik olmamıştır. Metal işkolunda 2018 yılı içinde Türk Metal’in üye sayısı 2 bin artarken, Çelik-İş’in üye sayısı 3 bin kişi azalmıştır.

Dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta, inşaat işkolu ve sendikalaşma oranlarıdır. Bilindiği gibi AKP ile inşaat işkolu, son kriz dönemini saymazsak, büyük bir atılım yapmıştır. Bu işkolundaki istihdam oranlarını AKP’liler propaganda malzemesi olarak fazlasıyla kullanmıştır. Ama inşaat işçilerinin sayıca artışına rağmen bu işkolunda Hak-İş’e bağlı sendikalı işçi sayısında hiçbir artış görülmüyor. Öz İnşaat-İş 581 üyeye sahiptir. AKP iktidarı, 3. havalimanı işçileri örneğinde olduğu gibi, bu alanda örgütlenme çalışmaları yapanları devlet terörü ile susturma yolunu seçmiştir.

Sendikalı işçi sayısının artışı, AKP iktidarının işçi ve sendika düşmanı yüzünü gizleyemez. Hak-İş gibi yandaş ve diğer sarı sendikalara, kıdem tazminatı, asgari ücret artışı gibi gündemlerde iktidara destek açıklamaları yapmaları, işçileri denetlemede kendilerine yardımcı olmaları için, bir yere kadar ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak işçiler insanca çalışma koşuları için sendika haklarını kullanmak istediklerinde, karşılarında sermaye devletini bulmaktadır.

Ne kadar baskı ve zorbalık hüküm sürse de, işçilerin insanca yaşamak için sendikal mücadeleden geri durmadığı görülmektedir. Şu an süren Flormar, Cargill, Sibaş, Babacanlar Kargo, Aydın ‘Efeler’ direnişi, muayene istasyonu direnişleri gibi pek çok işçi direnişinin nedeni sendikalaşma mücadelesidir. İşçiler sömürüye sessiz kalmamakta, örgütlenme arayışlarını sürdürmektedir.

 

 

 

 

Bir matbaa fabrikasında sendikal mücadele deneyimi...

 

Arnavutköy’de bulunan bir matbaa fabrikasında çalışan bir işçiyim. Yaklaşık bir sene önce fabrikada maaşların geç ödenmeye başlanması, zam yapılmaması gibi sorunlardan dolayı bir huzursuzluk başlamıştı. Sekiz ay boyunca zam yapılmamıştı.

Kaynaşma ve ilk hareket

Düne kadar tartışan, birbirini suçlayan arkadaşlarımızla birlik olmanın yollarını aradık.

İlk olarak yemek yememe protestosu kararı aldık ve kararı uyguladık. Müdürün talebi üzerine yapılan toplantıda ileride zam yapılacağı sözü verildi. Ancak sözler tutulmayınca tekrar aynı eylemi yapma kararı aldık. Böylece cüzi rakamlarda zamlar yapıldı. “Asgari ücrete zam yapıldı” diye zam bile alamayan arkadaşlarımız oldu. Bu arkadaşlarımız, bir türlü birlik olup hareket etmediler, söylenenleri dinlediler.

Sendikaya üyelikler

Bir pazartesi, bir arkadaşımızın “Bu bizim hakkımız, yasalarda var!” demesiyle, arkadaşlarımızın önemli bir kısmı sendika üyeliklerini başlattı. Ancak bir anda patlak veren bir süreç ile karşı karşıya kaldık. Bir hafta içinde, ne olacağını bilmeden çay paydosunda, serviste, yemekhanede sendika sohbetleri yapan arkadaşlarımız oldu. Tam anlamıyla bilinçli davranmadan, bir hırs ile e-devlet üzerinden sendikalı oldular. Bu arada birkaç toplantı yaptık. Ancak bazı arkadaşlarımız yapılan uyarıları dikkate almadan, önüne gelen işçiyi sendika üyesi yapmaya çalıştılar. Süratle hareket edilen bir süreç yaşadık.

Müdürün sendikalaşma faaliyetimizi duyması üzerine geçerli hiçbir açıklama yapılmadan, “kriz” bahanesiyle 5 arkadaşımız işten atıldı. 19 yıllık arkadaşımızla başlayıp devam eden işten atma saldırısı, içeride kopmalara sebep oldu. Sendikalaşma faaliyetimiz zayıfladı.

Patronun şahidi olmuşuz!

Atılan arkadaşlarımızdan işe iade davası açanlar oldu. Aramızdaki birliğin zayıflaması, korkuların başlamasına sebep oldu. Atılan arkadaşlarımız için kimin şahit olacağı konuşulurken, bilgimiz olmadan “patronun şahidi” olduğumuzu öğrendik. Müdür, yakınındaki ustaları, bizleri ve daha bilmediğimiz bazı arkadaşlarımızı fabrika lehine şahit olarak göstermiş. Yani anlayacağınız iş iyice çıkılmaz bir hal aldı.

Bu durum, işçileri davacılar ve davalı tarafındakiler diye ikiye ayırdı. Bilinçsizlikten ve aceleci sendikalaşma faaliyetimizden kaynaklandı bu sorunlar. Artık biliyoruz ki bilinçli hareket etmek, komite kurarak mücadele yürütmek gerekir.

Küçükçekmece’den bir matbaa işçisi