1 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/22

İşçi ve emekçiler seçim vaatlerine kanmamalı!
Rejim krizinde yeni evre
Her şey sermayenin refahı için!
Sarayda “sol cumhurbaşkanı”!
Flormar direnişine omuz verelim!
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler - II
Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
CHP’nin demagojik yalanları
Kocaeli’den seçim izlenimleri
Yeni Haziranlar mayalanırken…
Kaybettiklerimizin hesabını mahkemelerde değil sokaklarda soralım!
Gençlik sahte vaatlere prim vermemelidir
Paris’te mücadele dalgası: Kitlesel eylemler sürüyor
Sosyalizmin görkemli çiçeklenişinin toprağındaki kökler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kaybettiklerimizin hesabını mahkemelerde değil sokaklarda soralım!

 

2013 yılında Türkiye toplumunu sarsan Haziran Direnişi 5. yılını geride bıraktı. Hiç kimsenin beklemediği bir anda patlak veren bu muazzam halk direnişi, başta AKP ve onun zorba şefi Tayyip Erdoğan’a karşı öfke seline döndü ve tüm Türkiye’ye yayıldı. Yalnızca AKP karşıtlığı değil, toplumda senelerdir biriken sorunların artık patlama noktasına gelmesiydi asıl neden. Yaşam alanına karışılmasından rahatsız olanlar, topluma empoze edilmeye çalışılan gerici ideoloji karşısında laikliği savunanlar, çevrenin talan edilmesinden rahatsız olanlar, Kürtler, Aleviler, gençler, kadınlar, işçi ve emekçiler... Biriken sorunlar toplumun pek çok katmanında kendisini gösterdi ve günlerce başta büyük kentler olmak üzere Türkiye’nin neredeyse tüm illerinde sokaklara çıkıldı. Devletin direniş karşısındaki tutumu ise daha ilk günlerde belli oldu. Her geçen gün büyüyen eylemlere karşı devlet sivil ve resmi tetikçilerini sokaklara sürdü. Geçmiş yıllarda Gazi’de, Ümraniye’de, Ulucanlar’da, Sivas’ta, Bahçelievler’de, Çorum’da, Maraş’ta katledenler bu kez Haziran Direnişi’nde sokağa çıkanları hedef alıyordu.

3 Haziran günü İstanbul Ümraniye’de Mehmet Ayvalıtaş, Antakya Armutlu’da ise Abdullah Cömert devlet tarafından katledildiler. Direnişin ilerleyen günlerinde Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan da polis-çete saldırıları sonucu yaşamlarını yitirdiler. Bu cinayetler halkın öfkesini daha da büyüttü, her bir cenaze töreni biriken öfkenin dışavurumu oldu.

Göstermelik mahkemelerde katillere ödül gibi “cezalar”!

Devlet sivil ve resmi tetikçileriyle bu cinayetleri işlerken cinayetlere ilişkin açılan davalar da tam bir mizansene dönüştü. Haziran Direnişi’ne destek için 2 Haziran gecesi Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde yürüyüş yapan ve içerisinde Mehmet Ayvalıtaş’ın da bulunduğu kitlenin üzerine araç sürüldü. Mehmet Ayvalıtaş araç tarafından ezilerek katledildi. Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümü kayıtlara “trafik kazası” olarak geçerken bilirkişi raporu Ayvalıtaş’ı kusurlu buldu. Ayvalıtaş’a aracıyla çarpan sanıklar Mehmet Görkem Demirbaş ile Cengiz Aktaş ise Türk Ceza Kanunu’nun 85/2. maddesi uyarınca “taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma” suçlamasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Mahkeme iki sanığın tutuklanması talebini reddetti. Katiller dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam ediyor. Cinayetin 9 Mayıs 2018’de görülen duruşmasında bir kaz daha bilirkişi raporu istendi. Oğlu için adalet talebini her yerde dile getiren anne Fadime Ayvalıtaş yaşananlara daha fazla dayanamayıp 13 Aralık 2013’te yaşamını yitirmişti.

Antakya Armutlu’da katledilen Abdullah Cömert’in davası ise karara bağlandı. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsiyle Cömert’in başına isabet eden gaz fişeği nedeniyle hayatını kaybettiği doğrulandı. Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan iddianamede katil polis Ahmet Kuş’a “olası kastla insan öldürmekten” dava açıldı. Davalar “güvenlik” sebebiyle Balıkesir’e taşınırken katil polis hiçbir duruşmaya getirilmedi ve SEGBİS yoluyla ifade verdi. İlk duruşmalarda ifade veren görgü tanıkları, polisin akrep aracından kendilerine gaz bombası attıklarını, Cömert’e de bu gaz bombalarından birinin isabet ettiğini söylediler. Avukatlar da iddianamede yer alan “olası kast” ifadesine dikkat çekerek, “Sanık polis, gaz tüfeğini iki kez üst üste ateşlemiştir. İlkinde başarılı olmadığı için ikinci kez atış yapmıştır. Bu da doğrudan kastı göstermektedir” dediler. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın son duruşmasında katil polis Ahmet Kuş ‘kastın aşılması suretiyle adam öldürmek’ suçundan 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti, sanığın polis olması, SEGBİS ile yapılan duruşmalara katılması, delilleri karartma ihtimalinin bulunmaması, sabit adresinin olması, adli kontrol tedbirinin yeterli olacağını göz önüne alarak takdiren tutuklanmasına yer olmadığını kararlaştırdı.

Katledilenlerin hesabını ancak sokaklarda sorabiliriz!

Abdullah Cömert’in annesi Hatice Cömert sergilenen bu orta oyunu karşısında her mahkemede öfkesini dile getirdi. Katil polisin elini kolunu sallayarak dışarıda dolaştığını, 17 saatlik yolculuğun ardından duruşmalara geldiğini, katil polisin en ağır cezaya çarptırılması gerektiğini söyledi her fırsatta. Ancak verilen kararla bir kez daha devlet göstermelik mahkemelerinde tetikçilerine arka çıktı. Devam eden mahkemelerde katil polisler birer birer aklandılar, cezai indirimlerle neredeyse ödüllendirildiler. Burjuva anlamda dahi hukuk ayaklar altına alındı verilen kararlarla.

Dün olduğu gibi bugün de devlet katlediyor, tetikçilerini ise göstermelik mahkemeler üzerinden aklamaya devam ediyor. Bizler ise bir kez daha düzenin mahkemelerinden adalet beklemenin yersizliğini görüyoruz. Mehmet Ayvalıtaş’ın, Abdocan’ın ve Haziran Direnişi’nde şehit düşenlerin hesabını ancak sokaklarda verilecek mücadeleyi büyüterek, onların Haziran Direnişi’nde ördükleri barikatları yükselterek sorabiliriz!

 
§