24 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/45

Sermaye düzeni krizin faturasını emekçilere ödetmeye hazırlanıyor!
Kuklaların isyanı!
Ekim Devrimi’nin 100. yılı kutlamaları ve devrimci duruş
Kimin için “güvenlik”?
Sınıfın devrimci geleceği ve mesleki eğitim
Türkiye’de haklar kullanılmadığı sürece var!
MESS Grup Sözleşme sürecinde durum ve görevlerimiz
Posco Assan ve Birleşik Metal-İş gerçeği
İhraçlara karşı İstanbul’daki direniş 40. haftasında
Yeni Ekimler ve sosyalizm için ileri!
100. yıl etkinliğine mesajlar
Devrimci, coşkulu ve her bakımdan başarılı bir etkinlik
Ekim Devrimi’nin 100. yılı etkinlikleri ve iki yol!
Suriye’de “siyasi çözüm” mü?
Gericiliğe karşı mücadeleye!
Kadın hak ve özgürlüklerine kağıt üzerinde dahi tahammülleri yok!
Denizler ve Nazım bize aittir!
Mirabel kardeşler yol gösteriyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye düzeni krizin faturasını emekçilere ödetmeye hazırlanıyor!

 

Ekonomi alanından yansıyan tüm veriler, Türkiye kapitalizminin 2018 yılını ciddi bir kriz ortamında karşılayacağını gösteriyor. Zira, ekonomideki büyüme oranları hedeflenenin gerisinde seyrediyor, iç ve dış borçlarda rekor artışlar yaşanıyor, TL hızla değer kaybediyor, enflasyon rakamlarında yükselme devam ediyor, Türkiye’deki işsizler ordusu her geçen gün büyüyor... Şirket iflaslarının ise sadece Ekim ayı içerisinde yüzde 51 oranında arttığı belirtiliyor.

Tüm bu olup bitenlerin sermaye ve devletini bir hayli tedirgin ettiği, uykularını kaçırdığı açık. Çünkü, düne kadar ekonomik dengeleri büyük oranda sıcak-kara para akışıyla idare edebilen sermaye düzeni, gelinen yerde tüm bu açılardan da ciddi bir sıkışma içerisinde. Giderek daha bir öngörülemez hale gelen ekonomik dengeler sermaye çıkışına yol açıyor. Düzen siyasetinde yaşanan belirsizliklerin yanı sıra, batı emperyalizmiyle siyasi ilişkilerde gündeme gelen gerilimler ve bölgesel gelişmeler ise, sıcak para akışı üzerinde önemli etkiler yaratıyor.

Sermaye cephesinde kapsamlı saldırı hazırlığı

AKP iktidarı, ekonomi alanında yaşanan kriz gerçeğinin üzerini örtmek için yalan ve demagojiye dayalı söylemlerle “işler yolunda” görüntüsü yaratmaya çalışsa da, bunun böyle olmadığını hem kendileri, hem de hizmetine koştuğu sermaye çevreleri fazlasıyla biliyor. TÜSİAD ve diğer sermaye örgütlerinin sık sık “yapısal reformlara” dikkat çekmesi buna dayanıyor.

İktidar sözcülerinin son günlerde yaptığı açıklamalar ise, krizden çıkış arayışına giren sermaye ve devletinin önümüzdeki günlerde reform adı altında sömürü ve baskı politikalarına hız vereceğini gösteriyor. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından düzenlenen Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’nin ikinci gününe konuşmacı olarak katılan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “2018’in ilk çeyreğinde çok kapsamlı bir reform paketiyle iş ortamını iyileştirecek önemli adım atacağız” dedi.

Bakan Şimşek, 2018-2020 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program çerçevesinde sermayenin ihtiyaç duyduğu uygulamaları büyük bir kararlılıkla hayata geçireceklerini belirterek, program kapsamında 5 temel alan üzerinden atılacak adımları şu sözlerle ifade etti: “Makro ekonomik istikrarın sürdürülmesi, beşeri sermaye ve iş gücü kalitesinin artırılması, yüksek katma değerli üretimin yaygınlaştırılması, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi ve kamuda kurumsal kalitenin artırılması...”

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) yönetim kurulu başkanı Kudret Önen’in geçtiğimiz günlerde asgari ücret üzerinden yaptığı açıklamalar ise, sermayenin bu alanda da sinsi bir hazırlık içerisinde olduğunu gösterdi.

Asgari ücrette son iki yıl içerisinde yapılan artış oranından rahatsızlığını dile getiren Önen, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Önümüzdeki günlerde yapılacak 2018 yılı asgari ücret tespit çalışmalarında enflasyon tek belirleyici olmamalı, işsizlik oranları, verimlilik artışı, küresel, ekonomik ve siyasi gelişmeler, ekonomik riskler, rekabet gücü gibi belirleyici diğer değişkenler de dikkate alınmalıdır.” Görünen o ki sermaye ve devleti, halihazırda açlık ve yoksulluk sınırında olan asgari ücreti daha da eritecek adımlar atmayı planlıyor.

İşçi sınıfı krizin faturasını ödemeyi reddetmelidir

Sermaye adına yapılan tüm bu açıklama ve hazırlıklar, işçi sınıfı ve emekçiler açısından zor bir döneme girildiğini gösteriyor. Zira sermaye düzeni, bir yandan krizin ağır yükünü işçi sınıfı ve emekçilerin omuzlarına yüklemeyi planlıyor, öte yandan krizi kendileri açısından fırsata çevirmeyi amaçlıyor.

Bu tablo karşısında işçi sınıfı ve emekçilere düşen görev ise, kendisine dayatılan acı reçeteleri ve krizin faturasını ödemeyi reddetmektir. Haklarına, geleceğine ve onuruna sahip çıkarak sömürü ve kölelik dayatmalarına direnmektir. Bunun yolu ise, bizzat üretim birimleri üzerinden sermayeye karşı dişe diş, örgütlü ve topyekûn bir mücadeleye girişmekten geçiyor.

 
§